NURSEL ŞENGEZER
Ayten Öztürk, 32 yaşında emekçi bir kadındı. Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar’da bulunan Dersim İl Özel İdaresi’ne ait bir fabrikada çalışıyordu. Tarih 1992 yılının 27 Temmuz gününü gösteriyordu. Akşam olmuş, mesai bitmişti. Ayten evine gitmek üzere fabrikadan çıkıyordu. Yanına beyaz bir Toros marka araç yaklaştı. Dört adam araçtan indi, Ayten Öztürk adamlardan birini tanıyordu. Adamlar Ayten’i zorla arabaya bindirerek hızla oradan uzaklaştılar. Ayten’den ondan sonra bir daha haber alınamadı.
Beyaz Toros, devletin gücü ve imkanları kullanılarak işlenen faili belli cinayetlerin zorla kaybetmelerin simgesidir. Ayten kendisini zorla kaçıran adamlardan birini tanıyordu. İsmi Mahmut’tu.
Babası kısa bir süre önce Dersim Alay Komutanı Ahmet Yıldırım tarafından alay komutanlığına çağrılmış, “kaç çocuğun var, nerede görevliler” diye sorgulanmış ve kendisine “kızlarından biri dağa çıkmayı düşünüyor” denilmişti.
Baba Hıdır Öztürk “öyle bir şey yok, kızlarım devlet kurumlarında çalışıyor” dediğinde de alay komutanı Albay Ahmet Yıldırım, Hıdır Öztürk’ten kızlarını ifade vermek için alaya getirmesini istemişti. Birkaç gün sonra Hıdır Öztürk kızlarını alaya götürmüş ve kızları alayda Mahmut isimli kişi tarafından sorgulanmıştı.
İşte, Ayten’i zorla kaçıranların başındaki kişi, onu sorgulayan Mahmut, yani JİTEM ve MİT elemanı Yeşil kod isimli isimli Mahmut Yıldırım’dı.
Baba Hıdır Öztürk o anları şöyle anlatıyor:
Bir pazar günü, jandarma kumandanı bizi çağırdı, ondan sonra bir sivil de geldi. Kızlarıma “sen nerede çalışıyorsun” diye sordu, hepsinin ifadelerini aldı, soruşturma yaptı. Ondan sonra dedi ki “bunları aşağıya indirin.” Bizi aşağı indirdi, beni dışarıda bıraktı, kızlarımı içeri aldı.
Aylar sonra bir çoban Elâzığ yakınlarındaki asri mezarlıkta topraktan çıkmış bir el gördü. Ayten’in eliydi bu. Görevliler toprağın dışında göğe uzanan cansız kadın bedenini çıkardıklarında gördükleri korkunçtu. Ayten’in gözleri oyulmuş; burnu, kulakları, dudakları kesilmiş, kafa derisi yüzülmüştü. Vücudu en ağır işkencelerin izlerini taşıyordu. Ailesi bile Ayten Öztürk’ün vahşice parçalanmış ve her türlü işkenceye maruz kalmış bedenini teşhis etmekte zorlandı.
Baba Öztürk o anlara dair şu bilgileri veriyor:
Testi bir türlü yapamadık. Ben zaten kalp hastasıyım, içeri giremedim. Kızlarım girdi, hanım girdi. Eniştemiz diş hekimiydi. Kızımın dişini taktığı için dişten anladı Ayten olduğunu. Ölüm sebebi kulakları kesilmiş, gözleri çıkarılmış, cesedi parçalanmış.
Ayten’i kaçıran ve işkence ederek öldürenler apaçık ortadayken, onun katledilmesine yönelik etkin bir soruşturma hiçbir zaman gerçekleştirilmedi.
JİTEM itirafçılarının Ayten Öztürk’ün Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği’nce kendisine tahsis edilen araçla kaçırıldığını, sonra da Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıklaması ve bu açıklamaların basında da yer almasına rağmen Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’nın Mahmut Yıldırım hakkında verdiği arama kararından ve soruşturma dosyasından hiçbir sonuç alınamadı.
Babasının ve ailesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere Başbakan, Cumhurbaşkanı ve birçok makama başvuruları da sonuç getirmedi.
Baba Öztürk, adalet arayışını şu sözlerle dile getiriyor:
Çeyrek asırdan fazladır durmadan, bıkmadan, yorulmadan adalet arıyorum. Uzun bir süre adaleti bulmak için çaldığım bütün kapılar yüzüme kapandı. Kızımı kaçırıp öldürenler hakkında savcılar dava açmaya bile gerek görmediler.
Aradan 22 yıl geçti. Hıdır Öztürk, kızı Ayten Öztürk için Başakçı köyünde bir anıt mezar yaptırdı. Baba Öztürk, anıt mezarın açılışında şöyle konuştu:
Şu ana kadar davada hiçbir gelişme olmadı. Dönemin yetkilileri hiçbir şekilde çağrılıp ifadeleri bile alınmadı. Kızımın cesedi bulunduğunda gözleri oyulmuş, vücudu parçalanmıştı. Kızımı toprağa gömmüşlerdi ve bir çoban buldu. Bir eli dışarıdaydı. Ben de bu eli dışarıda olacak şekilde anıt mezar yaptırdım ve kızımın dışarıda kalan bu eli her zaman adaletin yakasında olacak.
Aile son olarak 2016 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 17. maddesinde güvenceye alınan yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi, aileye 50 bin lira manevi tazminat ödenmesi kararlaştırıldı.
2019 yılında Ayten’in JİTEM elemanları tarafından katledilmesinden 27 yıl sonra Elâzığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Mahmut Yıldırım için yeniden arama kararı çıkarıldı ve yine bir sonuç alınamadı. Mahmut Yıldırım ve JİTEM elemanlarının Ayten’in katledilmesini de kapsayan, o dönemde bölgede gerçekleştirdiği pek çok cinayete yönelik Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ise pek çok delil ve itirafları olmasına rağmen 21 Eylül 2022’de zaman aşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı.
Bugün Ayten Öztürk’ün gözaltında JTEM elemanları tarafından vahşi ve ağır işkence ile katledilmesinin üzerinden yıllar geçti. Ailesi ve insan hakları savunucuları, cumartesi anneleri ile beraber Ayten Öztürk için adalet arayışlarını yılmadan, usanmadan sürdürüyor.
Dersim Belediyesi’nde başlatılan nöbete katılan yurttaşlar, “Dersim’e sefer olur ama zafer olmaz” diyerek irade gaspına…
Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de aralarında olduğu…
Dersim Belediyesi'nde başlatılan nöbet eyleminde eşbaşkanlar, kararın kayyım hazırlığı olduğunu belirterek mücadele çağrısı yaptı. Dersim'de…
Dersim Belediye Eşbaşkanı Cevdet Konak ile Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e 6 yıl 3'er ay…
Elâzığ’da 32 yaşındaki Burcu Demir’i 8 Şubat’ta katleden Uzman Çavuş Murat Coşansel’in yargılandığı davanın 4.…
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 15. Bölge Müdürlüğüne bağlı Tunceli Şubesi ekipleri, il genelinde…