Güncel

Dertlerimi Kendime Anlatıyorum

Dünyanın öyle bir dönüşü var ki, kimse o dönüşe ayak uyduramıyor. Sanki her kes farklı bir zamanda, farklı bir mekânda yürüyor. Ama kimse nerede olduğunu, ne yaptığını, nereye doğru gittiğini bilmiyor. Gelgitlerin, pişmanlıkların, savrulmaların ikliminde çok uzak bir düş yaşıyor gibiler. Ya da ben böyleyim de, herkes de öyleymiş gibi geliyor bana. Mesela çok sevdiklerim dönüp bana bakmıyorlar bile. Beni sevenleri ise ben atlıyorum.

 

İnsanın gözleri daldığında, çok çok uzaklara, sonsuzluğa, adı olmayan bir coğrafyaya, bir düş ülkesine gidebiliyor çoğunlukla. Son zamanlarda hep böyleyim. Sanki uzayda toz bulutları arasına gizlenmiş küçük bir dünyadayım. İçime o dünyanın en güzel renklerini taşıyor, onlarla yaşıyorum. Ağaçlarla, çiçeklerle, sularla, gözlerim ne ile büyülenmişse, onlarla sohbet halindeyim.Sonra bir vadiye sığınıyorum. Sığındığım o vadinin en yeşil, en huzurlu yerinde duruyorum. Adımlarım ıslık büyüklüğünde.Volta atıyorum içimdeki bana değen benle.

İçim sevda ormanı, içim eylem kalabalığı. Yalnız kendime dertlerimi anlatıyorum, kendimle sırdaşım. Oysa düşlerimin en aydınlık yanına düşen, bahar kokulu insanlara sığınmak, anlatmak ve huzur bulmak gibi bir kaderi bölüşmek istiyor kalbim. Yalın ve maskesiz sözlerle gözlere düşmek istiyor ruhum. Çoğalıp çoğalıp kanatların esintisine tutsak olmak istiyor ağır yanım. Vadinin sularla coşan derinliğinde kaybolmak, kutsal bir alan yaratmak ve orada seviyorumlu dizeler göndermek istiyor ellerimin aydınlığı.

 

Usul usul akan, ama hep hareket halinde olan yıllar çok şey mi katar insana, çok şey mi götürür diye hayıflanırım sürekli. Ürettiğim çözüm beni yıkar yıkmasına da yanlış düşündüğüme karar verir, kendimi kandırırım. Sonra başlarım koşuşturmaya. Çünkü benim ruhum, başka başka yerlerde yaşıyor. Ruhumun beni gezdirdiği özgürlük diyarları güç veriyor bana. Dağlar, denizler, nebatlar, hayvanatlar her şey ruhumla yorumlanıyor. Ezberi bozuyor, ezberi bozduruyorlar.

 

Sabahın soğuğa değen sert havasını içime çektiğimde, içime yerleşen sıcaklığına karışıp biraz gezinti yaptıktan sonra, dışarıya bırakıyorum kendimi. O sıcaklık bir şiirle buluşur. Yüzlerce şiirle konuşur ve gözlere değer. Çünkü Elsa’nın gözlerinden almıştır büyüsünü. Aragon’un tutkusundan…

 

mavi göğün hüznünü boşuna dağıtır rüzgar
açılır mavisi gözlerinin bir yaş parıldayınca
gökleri kıskandırır her yağmur sonrasında
cam da mavidir kırıldığı yerde bu kadar

 

Huzur kırılan yeri onarmaktır. Gözlerin içinde olmaktır. Öyle mi akar sular, öyle mi coşar kuşlar, öyle mi süzülür kelebekler? Şu kangren ve kısır ilişkilerin dünyasında, zamanın içine bakışların en sevgi dolu hali ile dalmak büyük ve acı bir yük benim açımdan. Kaybolan aidiyetler ve çöl yalnızlığı gibi bir şey. Göğün gündüz hali değil de gece hali ile düşünmek,aklın kaybolması ve yaraların infilakı gibi bir şey. Beynim zonklar ve ayın paramparça hali ile güneşe değerim böyle anlarda. Duyguların yoğunluğu ile kadeh kaldırdığım anlar da olur. Çoğunlukla kendimle kavgada olurum, kendime küfreder, kendi yakama yapışırım. Oysa dışarıda büyük bir gürültü vardır. Alçaklığın, alçakların bitmek bilmez böğürtüleri, kusmukları vardır.

 

Her gün içime ışığın her halini doldurup doldurup geceye salıyorum. İnsanların kalbini ısıtmasını istiyorum. Onların gözlerinin içine düşsün istiyorum. Bu pislik zamanı temizlesin istiyorum. Her sanatçı, her aydın kendi çağını lanetlemiş. Çünkü her çağ pislik çağı. Çünkü her çağ zulüm ve korkuyu yaymış. Çünkü her çağ büyük katliamlar ve büyük dramlar bırakmış. Çünkü her çağ ardından büyük yaslar bırakmış.

 

Nefesim yetmiyor artık. Umut taşıyan gövdem karanlığa teslim oluyor. Oysa bu ben değilim. Ben içten bakan, içten bakanlarla buluşan biriyim. Huzursuz bir bedeni ısrarla acılarla buluşturup, ortaklaştırmaya çalışan bir koşucuyum. Her insanın hikâyesinden beslenip, hikâyeler oluşturan bir serüvenciyim. Bakışların içinden geçip, yangına atlayan bir düşperestim. Yazarak sokulmak istiyor, yazarak yakalamak istiyorum. Yazı benim inancım, benim dört mevsim kanayan yanım.Ben yazının tutsağıyım. Bir de şiirlerin ateşle buluşan sözcüklerinin…

Özgün E. Bulut

Özgün E. Bulut

Recent Posts

‘Barış özlemini yüklenen’ kadınlar Ankara’ya ulaştı

Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) tarafından “Umutla özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla 1 Ekim’de Diyarbakır’da yürüyüş…

3 saat ago

Tuncer Bakırhan: Hem müzakere hem mücadele ederiz

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, 1 Ekim’de TBMM açılış töreni ve resepsiyonunda Cumhurbaşkanı…

9 saat ago

8 Ekim yaklaşıyor: DEM Parti’den Selahattin Demirtaş için özgürlük çağrısı

  Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ( DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK)  6-9 Ekim…

1 gün ago

Yeni araştırma: Nüfusun yaklaşık 4’te 1’i yoksul

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Genel-İş Sendikası Emek Araştırma Dairesi (EMAR) “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği…

1 gün ago

Trendyol “Beyaz Toros”lu tişörtleri kaldırdı: İdefix ve Bahriyeli platformlarında satış sürüyor

Faili meçhul cinayetlerin simgesi haline gelen “Beyaz Toros” baskılı tişörtlerin e-ticaret platformu Trendyol’da satışa sunulması…

1 gün ago

Bugün 6 Ekim: İstanbul’un Kurtuluşu ile ilgili şiirler ve sözler

6 Ekim İstanbul’un Kurtuluşu şiirleri, mesajları ve sözleri, şehrin düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıldönümünde bir…

1 gün ago