Malatya’da geçtiğimiz günlerde kapılar üzerine çizilen X sembolü, akıllara tanıdık bir senaryo getirdi. Muhafazakar rejimin destekçi unsurları, her devir dara düştüklerinde seçtikleri, kaos yaratarak otoriteyi koruma yöntemlerine bir yenisini daha ekleyecek gibiydi. Aslında bu bilinç altındaki düşüncelerin tarihsel karşılığı da oldu. Süreç İstanbul‘da Sultangazi ilçesindeki Habipler Cemevi’nin camlarının kimliği belirsiz kişilerce (!) kırılması ve cemevinin içine ateş dolu kova atılmasıyla başladı. Menziline ulaşmayan ok misali, bu eylem beklenen sonucu yaratmayınca, muhtemeldir ki aynı çevrelerce bu kez daha örgütlü oldukları bir şehirde icraatları yeniden gündeme geldi.
Malatya geçmişte Kürt Kızılbaşlarının yoğun yaşadığı bir şehir. En son 1978 de evleri işaretlenen ve 8 kişinin ölümü 100 civarında iş yerinin tahribatı ile sonuçlanan linç eylemine de ev sahipliği yapar. Malatya‘nın yükü ağırdır, Osmanlı‘dan beri her devir Ermeni ve Kürt Kızılbaşlarının itinayla yok edilmeye çalışıldığı coğrafi alan içerisinde yer alır. 2007 yılında yapılan Zirve Kitabevi cinayetini de unutmamak gerek.
Malatya, bir yandan da İslam tasavvufunun örgütlendiği şehirlerin başında gelir. Üniversitesinde allı güllü İslam sohbetleri yapıp, dönemin tasavvuf ehlini konuşurken yan sokakta adam kesmek, doğramak, öldürmek, evlere X işareti yaparak tehdit etmek gibi eylemliliklerde işte bu şehirden yükselir. Bir yandan da Türkiye‘nin tarihinde etkili olan pek çok siyasetçiyi bağrından çıkartır, hatta bunları da o mekteplerde yetiştirir. (İsmet İnönü ve Turgut Özal en bilinenler)
Tasavvuf demişken söz gelimi Niyazi-i Mısrî, Malatya’dan bahsettiği ‘Aspuzu’ adlı gazelinde ‘akıl, zeka ve marifetle dolu; kâmillerin ve ilim ehli kişilerin yaşadığı şehir’ olarak tanımlar kenti. Türkiye‘nin önemli tarikatlarının örgütlü olduğu şehir, kendi adıyla anılan Malatyalılar cemaatini bile var etmiş ki bu cemaat günümüzde hükümet içerisinde en etkili örgütlülükler arasında yer alır. Bir yandan insan merkezli muhabbetlerle kitleselleşen bu yapılar, ardından ellerinde boyalar insanları kesme, doğrama, yaşamlarına son verme gayreti içerisine girdiklerinden olsa gerek, yeryüzünün halifesinin taraftarı olmanın ötesine geçememiş. Realiteleri gereği şerrin işareti X‘i Malatya‘nın evlerine bir bir çizmiş. Mısrî’nin tanımladığı kamiller ve ilim ehli kişilerin şehrinden çıka çıka katliama davet çıkmış…
Peki nedir X işaretinin tarihte ki yeri;
‘X’ sembolü, Türkiye’de katliamcıların kendilerini ihbar ettikleri bir ön uygulama olmazdan evvel aslında çok eski zamanlarda Antik Mısır uygarlığında tanrı Osiris’in ölmesi ve yeniden dirilmesine ilişkin bir sembol olarak öne çıkardı. Mısır mitolojisinde meşhur İsis – Osiris – Ra üçlemesinde mevcut sembol her birine ayrı kuvvet verecek biçimde tasarlanmış ve günümüze kadar gelmiştir. Ölüm ve ölümden sonraki yolculuğu anlatan sembol, aslında kötülük tanrısı Set’de de karşılığını bulur. Ölülerin mumyalandıktan sonra mezara yerleştirilmelerinde de bu sembol belirgin bir motife dönüşür. Mısır piramitleri ve tapınaklarında bulunan figüre, mumyalar da rastlanır. Özellikle firavunların, kollarıyla X işareti yapacak biçimde gömüldükleri görülür.
Kimi kaynaklara göre sembol, avcı toplayıcılıktan ekip biçmeye geçişteki genetik dönüşümü temsil eder. Bu anlamı ile Adem’in devrinden bu yana olan Habil-Kabil kapışmasında, yerleşik yaşama geçen Kabil’in de sembolü olarak tanımlanır.
X işareti popüler kültürde genel olarak karanlık tarafı anlatmak için kullanılan bir semboldür. Sembolün günümüzde yaygın kullanımı arasında sinema filmleri, tanınmış müzisyenlerin klipleri yahut siyasetçileri bu sembolle birlikte görmek mümkündür. Bu sembolün, dünyayı yöneten karanlık üst akla olan bağlılığın, subliminal (bilinç altı) göstergesi olarak kullanıldığı da söylenir. Araştırmacı Texe Marrs’a göre ‘X’ bilinçaltı programlamayı etkinleştirmek için kullanılmaktadır. Psiko-analist Carl Jung‘ın, birbiriyle temas halindeki bağlayıcı bir ağ türü olarak tarif ettiği “kolektif bilinçaltı”, işte bu sembollerle programlanır.
‘X‘ sembolünün geçmişi
Türkiye de de X sembolü üzerine en belirgin örneklerden biri de Ararlık 1978 tarihinde Maraş’ta gerçekleşen ve 150 Alevinin vahşet gösterileri eşliğinde öldürüldüğü Maraş katliamıdır. Katliam öncesinde Alevi evlerinin üzerileri, tarihin karanlık cephesinin sembolü olarak tanımlanan ‘X işareti ile mühürlenir yahut düğümlenir.
Bu tür katliamların daha kitlesel olanını yaşamış olan Anadolu Coğrafyası için mesele yeni değildir. Sadece görünülürlüğü, an be an izlenme oranı, gelişen teknoloji sebebiyle daha olanaklıdır. Bu sebeple de dönemin TBMM‘si 7 gün 7 gece süren, mahlukatın, insana karşı sergilediği katliamcılık oyununu izlemeyi tercih etmiş, yahut ettirilmiştir…
Katliamdan önce hazırlık seromonisi;
Şerrin en sevdiği sahnelerin başında herhalde katliam gelir. Kana susamış ruhların tatminkâr olacakları katliam senaryosu oluşturmada da kendince yaratıcı bir örnektir. Katliam, bir sinema salonunda izlenen ‘Güneş Ne Zaman Doğacak‘ isimli filmin ardından kurgulanır. Yerkürenin sinema salonunda bu kez, 19 Aralık 1978 tarihinde, Cüneyt Arkın’ın baş rolünü oynadığı bir film tetikleyici bahane olur. Sovyetler’in dinsiz imansız zulmünden Türkiye’ye gelmek isteyen Sunni Azerilerin kurtuluş çabalarını ele alan ‘Güneş Ne Zaman Doğacak‘ filmi, ölüp de dirilmek isteyen Tanrılara hazırlanan seremoni olarak, Maraş’ta Çiçek sinemasında gösterime girer.
O gün ilginçtir, sinema salonu saat 21.00 da gösterimi gerçekleşecek filmi izlemek üzere gelen ülkücü milliyetçi görüş sahiplerince hınca hınç dolar. Filmin başlamadan önceyse sinemada bomba patlatılır. Patlayan bombadan ölen yaralanan olmazken, oluşan tedirgin havanın etkisiyle, Maraş’ta yaşayan Alevilere yönelik, katliam için başarılı bir zemin kurulur…
Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın
Bombalamanın ardından ülkücü milliyetçi kesimde, solcuların ve dolayısıyla Alevilerin fail olduğu kanısı gelişir. Halk harekete geçirilir. ‘’Kanımız Aksa da Zafer İslamın’’ ve ‘’Müslüman Türkiye’’ sloganları eşliğinde sinema salonundan sokağa dökülen kitle, sağa sola saldırır. Üstelik tek damla kan dökülmemiştir henüz!..
Ancak ilginç olan ve failin kimliğini aşikar eden şey, olaylar başlamadan günler öncesinde Alevilerin yaşadığı bilinen ev ve iş yerlerinin, nüfus sayımı yaptıklarını söyleyen bazı kişilerce ‘X‘ sembolüyle işaretlenmesidir.
Bombayı patlatanlar mağduru oynarken…
Maraş katliamının mimarlarından sayılan ve bu nedenle yıllar sonra ismini değiştirerek kaderinin de değişeceğini sanarak siyasi yaşamına devam eden Ökkeş Kenger (namı diğer Şendiller) ve Maraş Ülkücü Derneği şube başkanı Mehmet Leblebici ile Mustafa Kanlıdere, merkezleri olan Ankara Ülkücü Gençlik Derneği ile yardımlaşarak dışardan gelen profesyonel katiller eşliğinde, 20 Aralık tarihinde taarruza geçer. “Müslüman, Türkistan” şiarı ile Alevi mahallele-
rini tahrip eden bu güruh 22 Aralık 1978’de kitlesel eylemlerine başlar. Ulu Cami‘de organize olan çete, dönemin müftüsü başta olmak üzere, Başbağlar imamı gibi zatların “Bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sayılır…” ifadeleriyle iyice katliama yönelik motive edilir.
Katliam vahimdir, resmi açıklamalarda karşılıklı çatışma olarak tanımlanan olaylarda, karşılık tek taraflı olarak icra edilir. Kazanlarda çocuk kaynatıp, insanlar işaretli evlerinde avlanırken, aleviler kendilerini koruma amacı ile saklanmayı seçer. Karşılıklı çatışmanın toplamda özeti budur…
Katliama 7 gün sonra türlü türlü gerekçeler bulunur, 7 gün boyunca olana bitene kimse müdehale etmez… Ok bu kez menzile ulaşmıştır.
Sonuç Yerine; X işareti ile toplumsal bilinçte muhafazakar, dinci, milliyetçi kesimler başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında karanlığın yahut kötülüğün eylem planları aşikar olur. Tetiklediği şey itaat kültürünü pekiştirecek öldürme eylemidir. Ölüm en kesin ceza olarak Firavun yandaşlarınca verilir, verilen cezanın uygulayıcılarıysa bilinçleri muhafazakarlık komutları ile yıkanmış olan kurbanlardır. Yalnız burada da ceza veren Firavun, cezaya maruz kalanlarsa her ne hikmetse masum olanlardır. Karanlığın efendisine tabi olanlar, günahlarına yeterli bahane bulamadıkları zamanlarda kusurlarını ört bas etmenin yolu olarak ‘X‘ mühürü ile yazgıyı mühürlemeyi ve kan dökerek iktidarlarını pekiştirmeyi tercih etmektedir.
Dersim Belediyesi’nde başlatılan nöbete katılan yurttaşlar, “Dersim’e sefer olur ama zafer olmaz” diyerek irade gaspına…
Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de aralarında olduğu…
Dersim Belediyesi'nde başlatılan nöbet eyleminde eşbaşkanlar, kararın kayyım hazırlığı olduğunu belirterek mücadele çağrısı yaptı. Dersim'de…
Dersim Belediye Eşbaşkanı Cevdet Konak ile Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e 6 yıl 3'er ay…
Elâzığ’da 32 yaşındaki Burcu Demir’i 8 Şubat’ta katleden Uzman Çavuş Murat Coşansel’in yargılandığı davanın 4.…
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 15. Bölge Müdürlüğüne bağlı Tunceli Şubesi ekipleri, il genelinde…