İstanbul’da, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin kazandığı ve DEM Parti’nin aday göstermediği bazı ilçelerde kurulan “Kent Uzlaşısı” çerçevesinde yürütülen soruşturma kapsamında açılan davada ilk duruşma bugün İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Duruşmayı Dersim Araştırmaları Merkezi yönetici ve üyeleri de izliyor.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde sabah saatlerinde başlayan duruşmada, aralarında Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Cemalettin Yüksel ve Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Livan Gür’ün de bulunduğu 10 sanık yargılanıyor. Sanıklar arasında ayrıca CHP ve AKP yönetimindeki farklı ilçelere mensup belediye meclis üyeleri ile bir sivil yurttaş da bulunuyor.
“Terör Koordinasyonu” iddiası
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma, “terör örgütüyle bağlantılı olarak yerel düzeyde siyasi koordinasyon sağlandığı” iddiasıyla başlatılmıştı. Savcılık, CHP ile DEM Parti arasında bazı ilçelerde fiili olarak oluşan “kent uzlaşısı”nın, PKK ile iltisaklı yapılarla ilişkili şekilde geliştirildiğini öne sürüyor.
Bu kapsamda 11 Şubat 2025’te gerçekleştirilen operasyonla gözaltına alınan ve 13 Şubat’ta tutuklanan 10 kişi hakkında “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla dava açıldı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede sanıklar için 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Soruşturma dosyasına giren HTS kayıtlarına göre, Cemalettin Yüksel’in 313, Livan Gür’ün ise 52 farklı şüpheliyle iletişim kurduğu belirtildi. Bu kişilerden sekizinin “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla arandığı, sekizinin ise bu suçtan ötürü halen cezaevinde bulunduğu bilgisi iddianamede yer aldı.
Duruşmadan notlar
11:45 – Duruşma başladı
Tutuklu yargılanan Cemalettin Yüksel, Livan Gür, Bülent Kaygun, Elif Gül, Güzin Alpaslan, Hasan Özdemir, Nesimi Aday, Sinan Gökçe, Turabi Şen ve İkbal Polat’ın mudafii avukatlarının isimleri alınarak duruşma başladı.
12:00- Sinan Gökçe’nin savunması başladı:
“Ben sanatçıyım. Doğaya ve toplumsallığa inanan bir sanat anlayışıyla üretimler yaptım. Yoksul emekçi halkımızın çocuklarına ücretsiz gönüllü eğitimler vererek yaşadıkları doğaya, topluma ve tarihselliğe değer veren sanatsal üretimler yapabilmeleri için katkı sunmaya çalıştım. Bu suçlamaları kabul etmiyorum ve doğru bulmuyorum.”
‘Kürdistan demek suç değildir’
Sinan Gökçe bir konuşmasında ‘Kürdistan’ kelimesini kullanmasının suç sayılmasına değinerek savunmasını şöyle sürdürdü:
“Diyarbakır’da bir dernek uyuşturucuya karşı mücadele verirken bize ulaştı. Çocuklara verecekleri müzik kursu için biz de enstrüman toplayıp bölgeye ulaştırdık. Bu çalışma sırasında bir konuşmamda ‘Kürdistan’ ifadesi kullandığım için suçlandım. Onlarca yıldır bu bölgenin ismi budur. Ben bunu reddetmeyi kendime hak görmüyorum. Cezaevinde üç kitap okudum, biri İlber Ortaylı’nın kitabıydı, o kitapta da Kürdistan bölgesi detaylı tarif edilir.
Kent uzlaşısı ile bir seçim ittifakı yapılması yasadışı gösteriliyor. Benim yaşadığım ilçe olan Şişli’de aynı ittifakı MHP ve AKP de yaptı. Ama iktidar yapınca yasal, muhalefet yapınca suç mu?”
12:17 – İkinci savunmayı yapan: Güzin Alpaslan savunmasında HDK ‘nedir, ne değildir’i açıkladı:
“HDK açık, yasal, eş sözcüleri belli ve milletvekili olan –ki aramızdalar, bizi yalnız bırakmadılar– bir meclisler bütünü olan örgütlenmedir. HDK’de başkanlık değil eş sözcülük, yönetim kurulu değil yürütme kurulu vardır. Yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarıya ve dikey değil yatay bir örgütlenme yapısına sahiptir. Birilerinden PKK/KCK gibi yapılardan gelen talimatlarla çalışma, örgütlenme biçimi, birleşimi ve düzeyi gereği imkânsızdır. Ayrıca iddianamede PKK/KCK kendini Kürt/Kürdistani bir yapı olarak tanımlıyor fakat bu kadar farklı etnik katılımcıları olan HDK, PKK/KCK gibi bir yapının uzantısı olabilir mi?”
‘Zorlama bir iddianame ile HDK’den suçlu çıkarılmaya çalışılıyor’
Güzin Alpaslan savunmasında iddianamedeki bazı suçlamalara özel olarak değindi:
“Hazırlanan 50 sayfalık iddianamenin 20 sayfası sadece PKK/KCK ve adını bile duymadığım örgütlerle HDK arasında ilişki kurmak için zorlanıp duruyor. İddianamenin 15. sayfasında HDK’nin kadın hakları ve ekolojik problemler gibi ‘Batı toplumunda tepki çekmeyecek’ konuları kendine maske yaptığı iddia ediliyor. Bunlar maskeyse yasadışı olan faaliyetlerimiz nedir? Yine iddianame sayfa 27’de Cemil Bayık’a ait bir cümle var, ‘Kent uzlaşısı doğru bir karardır’ diye. Şimdi DEM Parti bir karar almış, birileri de buna ‘doğru’ demiş. Bu talimat içeren bir cümle değil. Kent uzlaşısı üzerinden zorlama bir iddianame ile HDK’den suç yaratılmaya çalışılıyor. Örgütlenme özgürlüğü temel insan haklarından biridir. HDK de ulusal ve uluslararası hukuka uygun legal ve meşru bir örgütlenmedir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın buradan yasadışı bir örgüt çıkartamazsınız.”
TRT'nin dijital platformu Tabii’de yayınlanan ve kısa sürede geniş bir izleyici kitlesine ulaşan Gassal…
PKK'nin fesih ve silah bırakma kararının ardından Barış Anneleri Meclisi, 'Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne…
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açıklamalarına tepkiler gelmeye devam ediyor. Dersim Araştırmaları Merkezi-DAM yaptığı açıklamayla, Kurtulmuş'u…
İnsan Hakları Derneği (İHD), 1995'te 17-31 Mayıs'ı Kayıplar Haftası olarak ilan etmişti. Dernek şubeleri her…
Gelecek Partili Doğan Demir’in, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un Gabar’daki konuşmasında Alevileri rencide eden ifadeler kullandığını…
Barış Akademisyeni, hukukçu Cenk Yiğiter, evinin önünde gündüz vakti silahlı saldırıya uğradı. Yiğiter'e Çankaya'da oturduğu…