Kürt Aleviliğinde Newroz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kültürel değerler, bir milletin ortak yaşam kodlarıdır. Bu alana ilişkin en önemli unsurlar; gelenek, görenek, inanç ve dolayısıyla bütünlükçü etnonim kalıtlardır. Her milletin tarihinde sahip olduğu bu değerlerin, sosyal yaşama yansıyan göreceli kutlamaları, bayramları, festivalleri vardır. Kürtler, tarihsel süreçleri içerisinde yaşanılmış önemli aktarı olaylarını, dini inançlarını, örf ve adetlerini anmak için özel günler vücuda getirmişlerdir. Bunların çoğu günümüzde unutulmuşsada, halen yaşatılanları arasında yer alan en büyük değer ise Xızırdır. Biz bu yazımızda Newrozla ilintili bazı özlü bilgiler vermeye çalışacağız. Zira konuyla ilgili olarak çok farklı açılarda ele aldığımız ve İnternet ortamında erişilebilecek bir çok makalemiz bulunmaktadır.

Genel Anlamda Kürtlerde, Özel’de ise Alevi Kürtlerdeki Bayramlar

Xızır’ın; Şubat’ın ilk haftasından başlayarak toplamda 6 hafta (40 gün) Dersim’de aşiretleri, evleri gezdiğine inanılır! Bununla birlikte toplumsal yaşanan bayramlar arasında; “Qere Carşem, Mart ayının 4. Günü Heftêmal Qıç (küçük) Mart ayının 7. Günü Heftêmala Pîlî (Büyük) 17 Mart, Hijdehî (28-31 Mart), Kosegelî (20-30 Mayıs), Vartivar / Berxvan (15 Temmuz), Beran Berdan (24 Ekim), Drindêz (Hristiyan Kürtlerce kilisede yapılan ayinler), Cejna Civatê (6 Ekim, Êzdaî Kürtler), Ciwgur (11-18 Mart), Mîregan (26-31 Agustos), Gül festivali) ve benzeri bayramları burada sayabiliriz. Fakat bütün bu kültürel artıların anası ise hiç tartışmasız Newroz’dur. Yani Kürt ve Fars coğrafyasında kutlanan “Cejna Newrozê < Newroz bayramı’’dır! “Nefê Martî’’ olarak da tanımlanan “Newroz’’,  9-21 Mart arasında kutlanmaya başlanır.

Öte yandan Cemre’ye (Kozi) verilen önem ise bütün bu takvimsel süreçlerde doğa < xwaza ile alakalıdır. Alevilik inancının temelini tek tanrılı dinlerde değil, kapsayıcı bir şekilde İnsan-doğa eksenli masumane ikrarlı anlaşmaların oluşturduğunu söylememizin asıl nedenini işte bu zamansal süreçlerde aramamız gerekmektedir. Unutmamalıyız ki, Bu inanç da “zamansız, mekansız ve sıfatsız’’ olan hiç bir şey kabul görmemiştir! Nitekim tek tanrılı dinlerle çatışmasının en temel çelişkisi de işte buradan kaynaklanmaktadır. Bu zamansal etkinliklerin pratik uygulamaları ise bunca asimile politikaları karşısında hala Kürt Alevileri tarafından yaşatılmaktadır. Bundan daha iyisi, ne olabilir ki?

Newroz Bağlamında Yok Sayılan Kürt Aleviliği

Ve fakat Kürt Aleviliği ya da kendi ana dillerindeki telaffuzuyla Raa/Rêya Heqî inancı dediğimiz zaman, bazı dostlarımız maalesef farklı söylemlerle bu tanımlamalara eleştirel yaklaşmaktadırlar. Peki, bu inancın dahilinde yer alan Kürtçe deyimleri-ritüelleri-fenomenleri-tipolojik hayatı ortadan kaldırırsak, bu inancın değerlerini nasıl dile getirebiliriz? Ya da bu inancı nasıl anlatabilir ve yaşatabiliriz? İşte tam da bu noktada o muhkem Osmanlı oyunudevreye girmektedir. Şöyleki; Kürt Aleviliği (Raa/Réya Heqi inancı), İnancın Kürtçe kavramları, ritüelleri, fenomenleri (inançsal materyaller) kullanılmaz ve ortadan kaldırılırsa, bunlar yerine daha basit bir şekilde Ehlibeyti söylemli (İmam Ali, Fatıma, 12 İmam ve hatta Cebrail bağlantılı) masalların yerleştirileceği, asimilasyon politikalarının daha uygun bir şekilde Aleviler içerisinde hayat bulacağı varsayılmaktadır. Bu noktadan hareketle, bir hayli yolun alındığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama ne var ki; özellikle Alevi aydınları tarafından asimilasyonun bu ayağı nedense hiç görülmemektedir. Bununla birlikte Kürt Alevi aydınları ise bütün bu değerlerden sanki habersiz ve hiç yaşamamış bir tavır içerisinde, ezberlenmiş Ehlibeyt söylemlerle retorik yapmaktadırlar. Oysa bütün bu Kurdi-etnik ve inançsal bayramları, şenlikleri üzerine kitaplar dolusu bilgiler, veriler açığa çıkarılabilir. Burada adlarını ve takvimsel zamanlarını verdiğimiz Arya coğrafyasına, yukarı Mezopotamya’ya ait bütün bu bayramların bir başlangıç hazırlığı, pratik uygulaması ve sonuç bölümleri vardır. Hepsinin içerisinde doğa ve bütünsel canlılar baş rol oynamaktadır. Zaten işin özünü sorarsanız, bu değerler sonucunda söz konusu bu kadim inancımız ortaya çıkarılmıştır. İnancın saf aklı, insan-doğa ekseninde yaratılan değerler bütününe dayanır. Gerisi hurafe olup bizim hakikatimizle asla ve kata alakası yoktur.

Genel anlamda Batıni Aleviliğin, özel bağlamda Dersim merkezli İtikatê Rêya/ Raa Heqî felsefesinin temeli, adeta Newroz olgusu üzerinden şekillenir. Alevi literatürüne ait çoğu temel deyimler ve ritüel formları dikkatlice incelendiğinde, yol erenleri tarafından bunların Newroz eksenli kutsal bağlantılarla geliştirildiği görülecektedir. Ancak ne hazindir ki; günümüzde bu inanç ekseninde teorik ve pratik faaliyet gösteren Canlarımız bile, bu devasa inancı sadece Ehlibeyit çerçevesinde alegorik ele alıp, dar bir alanda adeta top çevirmektedirler.  İnancın kendi içerisinde real açıdan uygulanan somut, algılanabilir şekliyle nesnel gerçekliğe ait ritsel fenomenleri adeta görmezden gelmektedirler. Bu seyir, çok ama çok üzücü bir gerçeklik olarak hala karşımızda durmaktadır!

Newroz Ana

Bütün bu inançsal ritüellerden/şenliklerden sonra Newroz Ana gelir. Ki o en görkemlisidir. Newroz, Toprak Anayla bağlantılı olup, bütün canlıların uyanışına, canlanışına, yeni bir cenine duruşuna işaret eder. Nitekim, “İlk baharda toprağa yavaş bas, çünkü toprak hamiledir’’ atasözü kabul görmüştür. Bu vesileyle Newroz Ana tanımı, tam da inancın bir mihenk taşını oluşturur. Bu vesileyle Kürtlerde kız çocuklarına Newroz adı verilir. Newroz eril değil, dişil bir enerjiyi, bereketi ifade eder. Aslında inancın bir “kadın ana inancı” olduğunu sıklıkla dile getirmemizin temelinde işte bu Newroz/Xwaza (kendinden veren-yaratan doğa, tabiat) vardır. Hakikat bu minvalde iken bütün bu değerler, deyim yerindeyse Arabistan çöllerinde yoktur. “Ne arar isen kendinden ara” sözünün aslı da zaten burada açığa çıkmaktadır. Arayan kendine bakmalıdır. Zira aranılan yine oradadır.

Newroz’un kökenine ilişkin birçok arketip veri, antik çağlardan süzülerek günümüze kadar gelir. Günümüzden 12 bin yıl öncesine tarihlenen Kürtçe adlarıyla “Girê Miraza / Xirabreşk (Urfa Örenli köyü) olarak anılan Göbeklitepe deki kutsal mekanda, özellikle ilkbaharda yani bizim Newroz’da Cem olunduğuna-toplanıldığına  ilişkin emarelerin olduğu’’ arkeologlar-ilgililer tarafından tartışılmaktadır ki; aslında bu değerlendirme büyük ölçüde doğrudur.

Bir bütün olarak Kürt klanları arasında yaşatılan Newroz; “Cejna serê sel, Sala nû, Sersal, Cejne Tolan’’ adlarıyla hatırlanır. Yine Êzîdî Kürtler: “Serîsal, Îda Sersalê’’ ve Alevilerde ise “Sultan Newroz,  Erkân-ı Newroz’’ ve benzeri yerel isimlerle de anılır.

Eski “Ay takvimi’’ ile “Güneş takvimi’’ arasında 12 günlük bir zaman farkı vardır. Bu hesaba göre Ay takvimi, 12 gün geç başlar. Kürt Alevileri, kendi Rêya/ Raa Heqî inançlarında bu Ay takvimini kullanırlar. Bu durumu, “Bizim takvim, bizim hesaba göre, eski hesapta’’ olarak tanımlarlar. Yılın başlangıcı olan Newroz, 9 Mart/Adar’da başlar. Bu tarih, kullandığımız Güneş, (modern) takvimde ise 21 Mart eder. 12 günlük zaman farkı da işte bu arada doğar.

Ayin-i Cemler’de “cerax uyandırma’’ deyimiyle yakılan çıra / ateş, bir nevi Cem’in, Newroz’unu temsil etmektedir. Eskiden Newroz gününe (21 Mart) has bağlanan Ayin-i Cemlerde Rêberler, Pirler, Mürşidler tarafından  Newrozîye gılvankları/ gılbankları (gırtlaktan çıkan kutsal nefes, doğaçlama dua) verilirdi.

Rêya Heqî itikatında, Mart ayı geldiğinde Newroz’u karşılamak maksadıyla evlerde bireysel Cuma akşamları (Perşembe geceleri) özel hazırlanmış (yağlanmış, temiz beyaz bez parçası) çıralar yakılır, lokmalarla dualar edilir ve “Kilamî / Wengî Newrozî’’ dillendirilirdi. Mart ayında kutsanan dağlar, ağaçlar, su kenarları, evliyaların mekânları/meskenleri ziyaret edilir ve sonrasında, toplu halde “Civatê Newroz, Cem-i Newroz, Cematê Newrozî’’adları altında gerçekleştirilen Ayin-i Cemler / Civatlar bağlanırdı. Bu Cem-i Civat’ın maksadı, isminden de anlaşıldığı üzere Newroz (-tarımda bahar uyanışı ve yeni bir yaşamla, kurtuluşa ermek) içindir.

Etimoloji Bağlamda Newroz ve Türk Akademiyası

Hatırlanacağı gibi özellikle 90’lı yıllarda Newroz bahsinde gerek Türk akademiyasında ve gerekse siyasetinde ateşli tartışmalar yürütülmekteydi. Türk akademiyasında Newroz, adı Türkçeleştirilerek Nevruz/ Nevrüz yapılarak, içeriği Ergenekon destanıyla mimlendirilmiş bir Türk bayramı olarak lanse edilmişti. Bunun en şiddetli savunucusu Türkçü kimliğiyle ön plana çıkan ve çalışmalarıyla bilinen Milliyetçi siyasetçi Abdulhalûk Mehmet Çay’dı. “Her Yönüyle Kürt Dosyası 1993, Nevruz 1994” adlı kitaplarıyla-yazılarıyla alana haiz tarihi altüst etmesiyle bilinir. Bütün akademisyenlere ilham kaynağı olan Çay’ı; en sonunda Türk dil bilimcisi, Türkolog Talat Tekin (1927-2015), özellikle iki önemli yazısıyla yerle bir etti. Yazılı birçok esere imza atan ve hakkında yazılanlarla Tekin, Türk dil tarihine verdiği katkılarla anılmakta. Tekin; 19.4.1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki “Türklük Kurultayı, Nevruz ve Ergenekon’’ ve “Sözcüklerin Tanıklığı” Milli Folklor, 1995, 4. sayı 27, sayfa 9-11. yazıları oldukça önemlidir. Başta devlet yöneticileri olmak üzere Türk akademisyenlerine ders verecek bir nitelikte görüşler dile getirir. Kısacası Türkolog, Türk dil bilimcisi Talat Tekin; “Newroz’un bir Türk bayramı olmadığını, İranlılara, Aryenlere ait en az 2500 yıllık bir bayram olduğunu, Etimolojik açıdan Newroz’un Türk ve Türkçe ile bir bağlantısının olmadığını” belirtir. Öte yandan “Ergenekon/Ergene Kun söylencesinin de yine Türklere ait bir destan olmadığını, bilinenin aksine bir Moğol söylencesi olduğunu dile getirir. Dolayısıyla Türk siyasetçilerin kapalı salonlarda boşuna demir döğdüklerini, ateşler yakıp üstünden atladıklarını anlatarak, bundan vazgeçilmesi gerektiğini, aksi halde bütün bunların komiklik derecesinde değerlendirilmesi gerektiğinin” altını çizer. Ama maalesef Türk akademisyenleri Newroz’la alakalı bütün yazılı çalışmalarına Dilbilimci Türkolog Talat Tekin’i değil, milliyetçi A. Çay’ın ‘uyduruk’ söylemlerini hala referans almaktadırlar.

Antik Mezopotamya’da Kürtçe ve Farsça bir kavram olan Newru(o)z; iki ayrı kelimeden terkip edilmiştir. Güneş’e yani Roz/ Roj’a istinaden Kürtçede; Roz < gün demektir. New/ Nehe < “dokuz’’ ve “yeni’’ anlamına gelmektedir.  Kısacası Mart’ın 9’u; “Yeni gün’’ yada “9. Gün’’ olarak ifade edilir. 21 Mart’ta ise kutlamalar sonlandırılır. Bir diğer tanımıyla;New; “yeni’’, ru (o)z; “gün’’ yani “yeni gün’’ demektir. Dolayısıyla yılbaşının bu ilk gününe, “yeni gün’’ anlamında Newroz denmiştir. Kürt Alevileri yani Rêya / Raa Heqî bağlıları; 9-21 Aralık arasında Gaxan kutlamaları yaparak eski yılı uğurlarlar. Bu seyir mevsimsel bir döngüdür. Doğa- tabiat Anayla ilintilidir. Bundandır ki; felsefi açıdan Alevilik inancının doğayla olan yakın ilişkisi sürekli dile getirilir. Gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart, yani Newroz aynı zamanda, mekanda ve canlılarda eşitliğin bir simgesidir.

İmam Ali Newroz’da Doğmadı

Sümerlerde “Adaru’’ olarak tanımlanan, Kürtçedeki Adar / Mart ayının, antik Kürt tarihinde Zerdüşt inancında kutsanan simgesiyle Adar /Ateştir. Kürtçe bir deyim olan “Ateş’’ yani Adar (Adir – Agir), aynı zamanda Avestadaki Yazata’dır. “Yazata’’, günümüz literatüründe “yaratıcı melek, yaradan’’ Yezda, Yezdan, Ezda’dır.  Esas itibariyle Yezdan; Batıni manada “kalpteki ateşi’’ simgeler. Bu vesileyle batıni Alevi süreğinde, zahiri manada tanrı katına çıkarılan Ali için “Allahın Arslanı’’ anlamına gelen, Kürtçe “Yezdan Şêr’’ yada “Şer-î Yêzdan’’ denilerek, antik Ari kültüne ait olan “kendinden veren doğuran Ana’’ baş melek “Yezdan’’ hayati tehlikelere karşı Ali gömleği giydirilerek böylece gizlenmiştir. Ama ne var  bu tarihsel “batıni’’ gerçeklik, günümüzde artık “zahiri’’ isimler altında mimlenmiştir. Nitekim itikat süreğindeki Newroz’un; eksen kaymasıyla “İmam Ali’nin doğum günü’’nden ötürü gerçekleştirildiği varsayılmıştır. Oysa İmam Ali’nin doğum günü; İslamiyet’e göre kutsal sayılan üç aylardan Temmuz (Recep) ya da Ekim (Şevval) miladi 598’dir. Fakat bu tarih, 21 Mart olarak değiştirilip var olan bu antik Aryen kökenli Newroz erkânı geleneği; ‘İmam Ali’nin doğum günü’ kılıfı altında gizlenerek yaşatılmıştır. Bu doğru değildir; hak sahibine, ait olduğu yere teslim edilmelidir: Newroza we pîroz be!

Not: Newroz bağlamında Kürt Alevilerle (Raa/Rê Heqî İnancı), alakalı tarihsel gerçeklikleri ve fenomenleri dile getirdiğimiz sadece internet ortamında var olan şu çalışmalarımıza da ayrıca bakabilirsiniz.

 

Xızır Bağlamında Etimolojik ve Bazı Tarihsel Gerçeklikler* • Dersim Gazetesi

Erdoğan YALGIN – İnsanlık Tarihindeki Zaman Olgusu ve Alevilikteki Zurvan – Welg Medya – Sizin Sesiniz

Newroz Bağlamında Bâtıni Aleviliğin Kökenine Kısa Bir Bakış | alevinet (alevinet12.com)

SAYI (10)_yeni dergi (demokratikmodernite.org)

Google Bookmark (newededersim.com)

Erdogan Yalgın, Author at KÜRDİSTAN TARİHİ (dirokakurdistan.com)

Newroz arşivleri – Pen6.info

 

Kürt Aleviliğinde Newroz
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA