“72 Millet” Ekseninde Bazı Tarihsel Gerçeklikler ve Yanlış Önermelere Kısa Bir Bakış

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son yıllarda Alevilik konuları daha çok, ciddi bir deformasyona tabi tutularak kıyasıya tartışılıyor. Özünden saptırılmış-karartılmış tarihsel ve felsefi konular, sadece İslami Şii (Ehl-i beyit) retoriklerle açıklanmaya çalışılıyor. Yaklaşık iki milyarlık bir nüfusuyla varlığını sürdüren tevhit dini, Kur’an-i İslam’a karşı, kadim kökleriyle yaşatılmaya çalışılan Alevilik inancı; bazı çevreler tarafından “İslam’ın özü, gerçek Müslümanlık, Ehl-i beyit taraftarlığı vs.” ambalajlarıyla  pazara sürülüyor. Bu İslami kavramlar kullanılmadan adeta Alevilik anlatılamaz, perişan bir durumdaymış izlenimi veriliyor.

Konunun bir diğer sorunsal yanı; bazı çevreler bu retorik söylemlerini, inancın kavramsal kuramları üzerinden gelişmektedirler. Bazı çevreler, yolun-inancın önderlerine atfen yığınla sözler-kuram üretilmektedirler. Bazen de her hangi bir nefesteki-deyişteki bir cümleyi alarak bunun üzerinde kiliseler-camiiler inşa etmektedirler. Sıkça söylenen sözlerin-özdeyişlerin altını yine tarihsel bağlamından kopararak kendilerne has eleştirilerini ve sonucunda hümanist önermelerini yaparak, sözde kendi siyasal-politik çizgilerini Alevi toplumunun önüne koymaya çalışmaktadırlar. Bütün bunları yaparken de tarihsel arka planı asla göz önünde bulundurmamaktadırlar. Tarihsel okumalardan yoksun, sadece güncel-politik siyasi gelişmeler üzerinden ahkam kesenler bu alanda hızla artmaktadır. Peşinen belletmeliyiz ki; bunların hiç biri doğru bir yöntem değildir. Bundan vazgeçilmelidir. Konfüçyüs’ün da belirttiği gibi “Keşke herkes bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmasa!” Zira bilgisiz olmak, bu eksende üretilen fikrin eksik yada hastalıklı olabileceği asla unutulmamalıdır. Bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek, kişiye-bireye hiç bir şey katmaz ve fakat her alanda sahibini atıl bırakarak, toplumda da kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Çok yazık!

Bu makalemizde son zamanlarda sıkça dile getirilen, içeriğinin, tarihsel arka planının ne olup-olmadığına bakılmadan, sadece kulağa hoş geldiği için ve sıkça da kullanıldığından mütevellit bazı konuşmaların, yazışmaların içerisinde yer verilen, inancın kısmen temel felsefi yapısını da ortaya koyan kurucu bir kuramsal sözü dikkati nazarlarınıza sunmak istiyorum.

Aleviler 72 Millete Bir Nazarda Bakar!

Evet, bir çok versiyonlarıyla dillendirilen o meşhur söz: “Aleviler 72 Millete bir nazarda bakar! Aleviler 72 milleti bir bilir! Aleviler 72 millette ayırım yapmaz! Aleviler için 72 Millet de aynıdır! 72 millete bir nazarla bak, bir gözle bak! Ve benzeri kalıplarla ifade edilen altın değerinde bir söz. Alevilerin, bu kurama uyup uymadıkları, başlı başına apayrı bir makalenin konusu, bunu şimdilik bir kenarda tutalım!

“Aleviler 72 Millete Bir Nazarda Bakar!” Retoriği, Daha Çok Kürt Aleviler İçin Kullanılmaktadır

Çok ilginçtir günümüzde; “Alevilerin 72 millete bir gözle baktığına” ilişkin dillendirilen bu sözün açılımları; daha çok “Türk Aleviliği, Anadolu Aleviliği” ve benzeri söylemler karşısında kendilerini; “Kürt Alevisiyim, Kürt Aleviliği” tanımlarını kullananlara karşı bir refleks balansı olarak kullanılmaktadır. Süslü cümlelerle “Alevilerin milliyetçiliğe dayalı ırkçılık yapmadıklarını-yapamayacaklarını, Aleviliğin bir ırk kökenli inanç olmadığını,  ırklar üstü bir inanç olduğunu, Aleviliğin ırkların değil de kırkların yolu olduğu” bağlamındaki bu sözün daha çok ırklar üstü bir inancın temel felsefesini geliştirdiğine hep vurgu yapılır. Oysa ırk üzerinden yapılan açılımların, tarihsel süreci içerisinde aslında bu sözle uzaktan yakından hiç bir rabıtasının bulunmadığını, dahası din ve inançla alakalı olduğunu ileriki satırlarımızda detaylı bir şekilde ele alacağız. Fakat, öncelikle bu sözün kime ait olduğuna kısaca bir bakalım!

Bu Sözün Sahibi Yunus Emremi? Yoksa Hacı Bektaş Veli mi?

Hünkar’a ait olduğu söylenen ve Kur’an ayetleriyle bezenmiş Makalat’ın; Hakikat kapısının 2. Makamında şöyle bir madde yer alır: “72 milleti ayıplamamak” (Makalat, 2009: 78). Dikkat edilecek olursa sürekli dillerde düşürülmeyen anlamlarıyla “72 millete bir nazarla-gözle bakmak!” sözü ile Makalat’ta yer alan “72 milleti ayıplamamak” sözleri anlam ve açılımları bakımından farklılıklar göstermektedir.

Bilindiği üzere Hacı Bektaş Veli’ye (1209-1271) nispet edilen Makalat (sözler) kitabı Arapça yazılmıştır. Said Emre, Seyyid Sadeddin, Molla Sadüddin tarafından Arapçadan Türkçeleştirilen Makâlât’ın 15. Yüzyılda kalma bir çok kopyası bulunmakla birlikte, ne hikmetse aslına bir türlü ulaşılamamıştır. Yine Hünkar’a atfedilen bir çok kitabın adı verilmekle birlikte, ilginçtir o kitaplar da ortada yoktur! Esas itibariyle söz konusu Makalat kitabı, bir başka makalenin konusu olmakla birlikte, biz burada sadece kısa bir bilgilendirme notu vermek isteriz. Şöyle ki;

14.yüzyılın sonunda yazılmış Sâdık Abdâl Divânı’nda Makalat’a ve Hacı Bektaş Veli’ye atıflar bulunmaktadır. Mesela “Bize Pir’imizin o Makâlât’ı yeter!” ve benzeri cümlelerde acaba gerçekten “Makalat” kitabına mı yoksa Pirin “sözlerine” mi vurgu yapılmaktadır, işte burası muğlaktır. Zira “Makalat” demek “sözler” demektir.

Bir diğer kaynak; 16.yüzyılda yaşamış olan Bektaşi ozanlarından Virânî Baba’nın İlm-i Cavidan adlı eserinde “Makâlât-ı Hacı Bektaş Veli’de buyurulur: “Yel esmese dâneler samandan ayrılmaz” diye söz edilmektedir. Yine burada da Pirin sözlerine mi yoksa Makalat kitabına mı vurgu yapıldığı anlaşılmamaktadır (İ. Kaygusuz). Bizim kanaatimize göre aslında Makalat kitabı, Hünkara ait bir eser değildir! Yada Alevilik inancına ait olmayan bir çok İslami-Kur’ani bilgiler eklemlenmiştir.

“72 Millet” Yunus’un Dilidir!

Evet! Tarihte bu sözün ilk sahibi Yunus, Yunus Emre’dir (tahminen 1238-1321). Yunus Emre’nin felsefi mesajlarını içeren nefesleri, sözleri asırlardan beri kulaktan kulağa taşınmıştır. Yani bu sözün asıl sahibi Hacı Bektaş Veli değildir! Yunus Emre’dir. Zira bir çok nefesinde 72 millete vurgu yapmıştır. Kendisinden sonra gelen ozanlar, 72 metaforunu farklı konularda ele almış, işlemişlerdir. Peki Yunus bu sözü neden söylemiştir?

Hz. Muhammed’in Hadis’indeki “Helak Olan 72 Millet-Fırka”

Peki Yunus bu sözü durup dururken mi söylemiştir? Yani Yunus, bu sözü neden ve kime karşı söylemiştir? Sorularına cevap aramamız gerekmektedir. Şöyle ki; Yunus Emre’nin 1200-1300‘lü yıllarda dile getirdiği bu sözün asıl kaynağı; İslam Peygamberi Muhammed’e nispet edilen bir Hadis’tir.

Hz. Muhammed’in bir hadiste “72 fırka” bağlamında şöyle dediğine sıkça vurgu yapılır. ”Kıyamete yakın ümmetim (Müslümanlar) 73 fırkaya (insan topluluğu, cemaat) ayrılacak. Bunlardan 72’si helak olup cehenneme giderken, sadece bir tanesi kurtulup cennete gidecek.” Söz konusu bu cennetlik fırka-topluluk için daha sonraları “Gürüh-u Naci” kavramı da kullanılmıştır. Hem bir bütün olarak Müslümanlar ve hem de Aleviler, bu Güruhu Naci kavramını kullanır ve atıfta bulunurlar (Gölpınarlı, 1963: 323). Lakin son yıllarda Müslümanlar, “Gürüh-u Naci” sözünü hiç dile getirmezlerken; bu kavram Buyruk metinleri vasıtasıyla Alevilerin dilinde hala kullanılmaktadır. Öte yandan İlahiyatçı Prof. Dr. Erkan Yar, Güruh-u Naci topluluğu kavramını, Müslümanlar arasındaki var olan hadislerle ele alıp, kavramın Yahudilik ve Hristiyanlıkla birlikte Alevi- Bektaşilerdeki  inanç yapısındaki yerini irdelemesi sonucunda, ortaya çıkan ilginç verilere temas etmektedir (Yar,  2007: 29, 30).

İslam tarihiyle ilgili çalışmalarda söz konusu bu hadisten sıkça söz edilmektedir.  İşte tam da bu noktada Yunus, adete buna karşı çıkarak, millet-insan ayırımına gitmeden, ve dahi milletlerden yada insan toplulukları içerisinden üstün bir ırk-topluluk çıkarmadan der ki  ”72 Millete aynı gözle bakmayan, halka müderris olsa, Hakka asidir” Burada da görüldüğü gibi, hiç bir takiye yöntemine başvurmadan çok sade ve yalın bir dille meramını anlatarak, bu Hadis’e karşı çıkmaktadır. Bir çok nefesinde konuyu 72 rakamıyla ele almış ve Dinler-inançlar içinde üstünlük gösteren İslam alimlerine karşı bir tavır geliştirmiştir. İşte bu duruşunu simgeleyen bir kaç nefesinden örnekler:

“Yetmiş iki millete birlik ile bakmayan, Şer’ ile evliyası hakikatte asidir.” Yani “Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan Şeriatın evliyası da olsa O, hakikatte asidir, Hakikatten uzaktır, gerçekçi değildir” demek istemiştir. Yani Yunus; dilindeki 72 Milletle, hadisteki kurtuluşa ermeyen ve helak olan 72 milleti sahiplenmiştir. Dahası milletler-insan toplulukları arasında hiçbir ayırımın yapılmaması gerektiğini mesajlayarak söz konusu bu hadisi-söylemi boşa çıkarmıştır. Bilinmelidir ki; 1200-1300’lü yıllarda bu o kadar da kolay bir görev değildir. Ama Yunus, bu tehlikeyi göze almıştır. Dahası da var!

Yine Yunus kendi dilinde başka bir varyantla 72 millete şu göndermede bulunur: “Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yummaz değil” (Gölpınarlı, 1963: 205), yani Allah’ın evi olan, Tanrının içinde olduğu gönül-kalbi kıran birinin namazı-ibadeti boşunadır. Esas itibariyle namaza gerek yoktur, gönül yapmak önemlidir. Aksi halde dışladığınız o 72 millet bir araya gelse ve elinizi yüzünüzü yıkasa da, sizi yine de paklayamaz, haklayamaz!” demektedir. Bu oldukça çok ama çok önemli bir vuruştur!

Bir başka nefesinde yine Yunus; “Kimseye hor bakmagıl hergiz gönül yıkmagıl, Yetmiş iki millet hep dervişin yâri gerek.”  Dediğinde; Burada hiç kimseyi hor görmemek, İnsana değer vermek gerektiğini belirterek; Bütün dervişler, yetmiş iki milleti bir görmelidir. Zira İslam Peygamberine atfedilen “milletler içerisinde sadece kendi ümmetinin kurtuluşa erdiğini” ve bu yönde görüş belirten zamanın alimlerine (dervişler) ince bir uyarıda bulunmaktadır. Onlara sert bir dille karşı çıkarak, İnsan toplulukları içerisinde sadece Müslüman olanların üstün olamayacağını dile getirmiştir. Bu noktadan hareketle, inancın içerisine o evrensel dili yerleştirmiştir.

İşte görüldüğü gibi Yunus’un dilinde dökülen ve 72 milletin tamamını kucaklayan bu evrensel sözün bütün açılımları, aslında İslami söylemlere karşı geliştirilen ve batıni dildeki uyarıları içermektedir.

Yunus, takiye yoluna gitmemiştir, ama sonrasında gelenler, karşı tehlikeyi sezmiş ve batıni öğretiyle meramlarını farklı yöntemlerle dile getirmişlerdir. Bunu yaparlarken canları pahasına Ayet ve hadislerle de oynamışlardır.

Yunus’dan Alınan Bu Sözün ve Gizemli Rakamın İçeriği Boşaltılmıştır!

Yunus, Hadis’te belirtilen yani “Müslümanlar dışında 72 milletin-fırkanın helak olacağı” düşüncesine karşı çıkmıştır. Bunu açık yüreklilikle dile getirirken kendisinden sonra aynı yolda yürümeye çalışan Ozanlar, bu söylemin içini boşaltmışlardır. Aslında yol’da ve batıni düşüncede (Alevilikte) sapmanın belki de taa buralarda aranması gerekmektedir. Yunus’tan sonra gelen Ozanlar, bu kuramsal özdeyişi farklı içerikleriyle şöyle ele almışlardır.

Mesela Muhyiddin Abdal (16.yy), konuya şöyle yaklaşmıştır: “Hakk’a doğru yol bende Yetmiş iki dil bende” (Gölpınarlı, 1963: 268).

1469 da vefat eden Eşrefoğlu “Eşrefoğlu al haberi Bahçe biz iz gül bizdedir. Biz Şâh-ı Merdan kuluyuz. Yetmiş iki dil bizdedir (Gölpınarlı, 1963: 29).

16.yüzyılda yaşayan Kul Himmet bir duvazında; ”Zeynel yetmiş iki pâre bölündü Muhammed Bâkır’a secde kılındı Câferüs-Sâdık’a erkân çalındı Allah bir Muhammed A lî diyerek” (Gölpınarlı, 1963: 51)

Yine 16. Yüzyılda yaşayan Şah İsmail Hatayi  ”Dört kapı kırk makam yetmiş iki kat Mahabbet dediğin tecelîî-i zât Mü’mine müslime hayır nasihat Mahabbetten geçen Hak’tan da geçer (Gölpınarlı, 1963: 146).

Peki 1200-1300’lü yıllardaki “Millet” kavramı ile günümüzdeki Millet kavramının içeriği aynı mıdır? Dünyamızda kaç millet yada devletleşmiş ulus-millet vardır?

Birleşmiş Milletler Bünyesindeki Ülkeler ve Milletler

Birleşmiş Milletler bünyesinde kayıtlı 208 ülke bulunmaktadır. Asya ve Avrupa kıtalarında toplam 117 ülke varken, Afrika kıtasında 58 ülke yer almaktadır. Alman Dünya Nüfusu Vakfı’nın (DSW) verilerine göre, dünya nüfusu 2021 yılında 7 milyar 837 milyondur. Elde edilen istatistiklere göre, insanların %43’ü sarı, %33’ü beyaz, %24’ü siyah olduğu görülmektedir.

Etimolojik Bağlamda Millet Kavramı?

Millet kavramı kısaca şu verilerle ele alınmaktadır. Millet ya da Ulus, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında diltarihülküduygugelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Millet kelimesi Türkçe ‘de “din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat” anlamına gelir. Örneğin 410/1010 yılında yazılan bir belgede Kürt aşiretleri için de” cemaat” kavramı kullanılmıştır (Yar, Yalgın, 2014, Yalgın, 2016). Millet kavramının etimolojik kökeni hakkında kısaca şu bilgilere ulaşmak mümkündür.

İbrânîce ve Ârâmîce’de melel “konuşmak, söylemek”, mille de “kelime, söz” manasına gelir. Bununla da ilişkili olarak Arapça’da “ezberden yazdırmak, dikte etmek” anlamındaki imlâl (imlâ) kökünden türeyen millet, işitilen ve okunan bir şeye dayanması veya dikte edilmesi ve yazılması  bakımından “din” karşılığında kullanılmış, ayrıca kelimeye “izlenen, gidilen yol” mânası verilmiştir. Bu çerçevede “el-milletü’l-İslâmiyye (el-milletü’l-Muhammediyye), el-milletü’l-Yehûdiyye, el-milletü’n-Nasrâniyye” veya “milletü’l-İslâm, milletü İbrâhîm, milletü’l-Mesîh (milletü’n-Nasrâniyye), milletü Yehûd (milletü’l-Yehûdiyye), milletü’l-Mecûs, milletü’s-Sâbie, milletü’l-hak, milletü’t-tevhîd, milletü’l-küfr” gibi tamlamalarda belli dinleri ifade eder. Kelime, muhtemelen daha sonraları kendisine sosyal bakımdan yüklenen anlamdan da etkilenip modern dönemde Batı’daki “nation” kavramının karşılığı olarak Türkçe ve Farsça ’ya geçmiş ve bu dillerde tamamen sosyolojik ve siyasal bir içerik kazanmıştır” (TDV, 2020: 66-70).

Şimdi, demek ki Yunus’un yaşadığı 1200-1300‘lü yıllarda Yunus bu kavramı, etnik kimlikler üzerinden ele almamıştır. Öyle anlaşılıyor ki; Yunus, ortaya koyduğu bu metaforumu, ortamın sosyolojik yapısına göre “din ve izlenen-gidilen inançsal yol” manalarında kullanmıştır. Dolayısıyla Müslümanlar arasında yaygınlaşan 72 milletin (dini topluluklar) helak olacağı varsayımına karşın söz konusu bu 72 millete (farklı dinlere mensup topluluklar) sahip çıkmıştır.

Bu vesileyle günümüzde ilgili-ilgisiz konuşmalarda, tartışmalarda yada güzellemelerde sıkça dile getirilen ”72 millet” kavramı; etnik kimlik üzerinden ele alınmaktadır ki bu da tarihsel gerçekliği çerisinde konuyu ele aldığımızda, bunun yanlış olduğu anlaşılmaktadır.

Yani özcesi, Yunus’un diliyle söyleyecek olursak; Aleviler aslında 72 millet kavramıyla kendilerini, diğer dini öğretilerden dinsel-inançsal mensubiyetlerden ayrı bir yerde konumlandırmaktadırlar. Kendileri dışındaki dinsel topluluklara aynı mesafede ve aynı eşitlikte evrensel değerler üzerinden yaklaşmaktadırlar. Esas itibariyle kendilerini her hangi bir dinin içerisinde, kenarında, kıyısında görmemektedirler. Yoksa ki etnik kimlik üzerinden bir kavmiyet ayırımına gitmemektedirler. Belki farkında değildirler ama, bu söylemle dinsel-inançsal bir ayrımdan söz etmektedirler.

Türkiye’de Millet, Etnik Kimlik Araştırması

Konsensüs’ün “Türkiye Gündemi, Aralık 2011-2012’ye Girerken Türkiye Görünümü” başlıklı araştırmanın üçüncü ve son bölümünde Kasım 2009-Aralık 2011 tarihleri arasında yapılan 17 anketten derlenen çarpıcı sonuçlar yer alıyor. Konsensüs araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmada Türkiye’de 32 bin 482 kişiye ‘Kendinizi ait hissettiğiniz etnik köken hangisi?’ diye sordu. 67 farklı milletten vatandaş çıktı.

Araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’de “Türk’üm’‘ diyenlerin sayısı 57 milyon 89 bin 942 kişi. “Kürt’üm” diyenlerin sayısı 8 milyon 693 bin 293. Üçüncü sırada da Lazlar yer alıyor. Araştırmaya göre Türkiye’deki Lazların sayısı 1 milyon 656 bin 412 kişi. Burada da görüldüğü gibi Türkiye’de 70’e yakın farklı etnik kimlik, Millet yaşamaktadır. Yani Türkiye de bir tek Türkler yaşamamaktadır.

Kürdistan’da Doğruya Tapanlarda Kutsal Yetmiş İki Pir

Yarésan/ Ehli Haq inancının kutsal metinlerinden olan “Serencam’ın (Yalgın, 01.07.22) “Barge Bargeh” bölümünde Sultan İshaq’ın müridi olan 72 Pir’ den söz edilir. Bu yetmiş iki Pir, farklı şehir ve bölgelerden Ona-yol’a hizmet etmek için gelmişlerdir. Bu kişiler rehberlik ve mürşitlik rütbesinde olup, dini törenler düzenlenirken onların inanç önderleri olan Delil’lerden daha özel bir konumu vardı. 72 sayısı, Yarsan ayinleri sisteminde Pirleri ifade eder. Ama bu sayı eskiden Eran-İranlılar (Aryan) arasında da kutsal bir sayıydı.

Yasna yani Avesta’nın en önemli bölümlerinden biri de 72 bölümden oluşur. Aynı zamanda Zerdüşti’lerin bağladığı kuşak 72 iplikle örülür. Yarsanilerde kutsal görülen bu sayı kaynağını Avesta’nın Yasna bölümünden alır. Serencam’ın en önemli bölümü olan Barga Barge de 72 şiirden oluşur ve 72 Pir tarafından yazılmıştır. Bu şiirlerin konusu genelde İran’da ve dünyanın farklı yerlerinde Allah’ın görünen işaretleriydi. Aynı şekilde bu şiirlerin bir diğer konusu da Allah’ın peygamberlerinin ve evliyalarının özellikleriydi (Sefizade, 2021: 56).

Aryan Kültüründe (Zerdüştlükte) 72 Renkli Kuşak

Ayrıca Avesta da ve Zerdüştilerde 72 renkli  iplikle örülen ve ergenlik çağına gelen gençlerin beline bağlanan kuşakla-kemerbest ritüeliyle yola kabul edilme erkanı vardır. Bu inançsal-kültürel gelenek, geçmiş yıllarda Alevi toplumunda da aynen uygulanırdı. Ve özellikle  de erkekler ergenlik çağında bellerine bağladıkları bu kutsal kuşakları, hakka yürüyene kadar çıkarmazlardı. Bu uygulamaya kadın Analar da dahildi. Kemerbest törenleri, genellikle Newroz günlerinde yapılırdı. İlk baharın başlanğıcı olan Newroz; Zerdüşt‘ün kutsal Avestasında “Navjote“ olarak anılmaktadır. Navjote; “din’e giriş“ töreni olarak bilinen “yeni doğum“ anlamına gelmektedir. Bu günde, ayinler eşliğinde Zerdüşti ergen (7-15 yaş) çocuklar; beyaz yakasız gömlek/ sudre (iyi yol) giyer ve  yıldızlı kutsal kuşak (kusti/ kosti) bağlayıp yeni doğuma ayak basarlar. Bu ayinsel törenle Zerdüştlüğe, yani yola (iyi düşünme, iyi konuşma ve iyi davranış/iş yapma) erişirler (Taraporewala, 2002: 24, 79, 80; Yıldırım, 2012: 544).

Buradaki “yeni doğum“, Alevilerin toplanarak kadın-erkekli ölü girip, diri çıktıkları Ayin-i Cem’lerine (Civat) işaret eder. Lakin bu etap, yeni bir doğumdur. Bu kuşak, 72 iple örüldüğünden, itikat süreğindeki “72 millet“ felsefesini vücuda getirmiştir. “72 millete bir nazarla bakmak!“ özdeyişinin başlangıç noktasını, anlaşılan o ki; bu Zerdüşti bilgi oluşturur. Zira bu bilgi, Mezopotamya kökenli Aryenik  bir bilgidir. Burada matematiksel bir kavrayış da  söz konusudur. Yani bâtıni manada 1’in; 72’yi, kendi belinde/dünyasında/eksenine tutmasıdır. Burası başlangıç noktasına işaret etmektedir. Aynı zamanda burada, uzaysal bir gizemliliğe de vurgu yapmaktadır. Zira Alevilikteki “kemerbest/ tığbend“ olayı aynen yukarıda aktarıldığı gibidir. Ergenlik çağındakiler Newroz/ Navjote gününde, icra edilen Ayn-i Cem (Civat) merasimiyle bellerine üç defa dolayarak taktıkları bu kuşağı, hakka yürüyene kadar bellerinden çıkarmazlar. Sadece Kürt Aleviler de (Réya/Raa Heqi itikatı) değil, geçmiş asırlarda Müslüman Kürtlerde, Yezidilerde ve Ehl-i Haklarda da aynı durum söz konusudur. Yine ergen kızların, evlendikleri zaman babaları yada kardeşleri tarafından sembolik olarak bellerine bağlanan kemer-kuşak da, aynı içerikteki bu verilerle tarihten günümüze taşınmıştır.

İşte Yunus’un ağzından sıkça dile getirilen 72 Millete bir nazarla bakılması gerektiğinin sözü, bu Aryenik sentezler neticesinde meydana gelmiştir. Dahası Müslümanlarca dillendirilen o hadis’te İslam Peygamberinin 72 fırka kuramının asıl kaynağının da yine burası olduğu böylece rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Antik Tarihte 72 Fenomenleri

İslami literatürde 72 sayısıyla ilgili bir çok hikaye-mesel meydana getirilmiştir. Bunların başlangıcı, çoğu konularda olduğu gibi yine İbrahim Peygamber üzerinden geliştirilmiştir. Mesela İbrahim, oğlu İsmail’in boynuna 70 defa bıçağı sürmüş ve buna İbrahim’in kendisi ve İsmail’in de eklenmesiyle bu sayı 72’ye çıkmış! En son Kerbela’da İmam Hüseyin 72 aile efradıyla Yezid’in orduları karşısında direnmiştir. Tarihte 72 rakamı ile alakalı olarak Müslüman alemde tam 11 hikaye zikredilmiştir (Şenödeyici, 2012: 261, 262).

Eski Ahid‘in Yunancaya çeviri 72 Haham’a verilmiştir. Sonuçta birbirlerinden tamamen tecrit edilmiş halde bu 72 haham’ın çalışmalarına rağmen, ilahi ilham sayesinde ortaya birbirine benzeyen 72 versiyon koyduklarını MÖ. 180-145 yıllarında Aristeas anlatmaktadır (Levy, 2008: 46).

Mezopotamya Kökenli Uzaysal Veriler

Mezopotamya kökenli olan bütün bu anlatıların, aslında sonraları bazı olaylar ve şahsiyetler üzerinden hikaye edildiği anlaşılmaktadır. Asıl kökeni yine antik çağların uzaysal verileriyle alakalıdır. Ki bu uzaysal ve kutsanan sayılarla geliştirilen alan, Alevilik inancının da temel noktalarından birisidir.

Durum şudur ki Dünya, Güneş etrafındaki yıllık yörüngesini tamamladığında tam olarak aynı noktaya dönmez. Presesyon denilen bir fenomene bağlı olarak hafif bir gerileme söz konusudur ve bu her 72 yılda bir, bir dereceye ulaşır (Sitchin, 2006: 52). Bu da yetmez;

Ardından çok zor fark edilen, garip bir sayı olan 72 gelir. Bunun 12 çarpı 6 olduğunu veya 5 ile çarpıldığında 360 bir dairenin açılarının sayısı gibi..(Sitchin, 2006: 191, 192) olduğunu belirten  Zecharia Sitchin, 360 rakamını güneşin çemberi olduğunu, bunun da 30 ayrı dilimler halinde 12 ye bölünerek yılın takviminin elde edildiğini diğer çalışmalarında belirtir. Böylece 12 kutsal rakamın kökenine de bir açıklık getirilmektedir.

Kabala mistiklerinin 72 sayısına Gematria yöntemleriyle Yahveh’nin sayısal sırrı olduğu düşünülür. Kitabı Mukaddes’te Tanrı’nın Musa’ya ve Harun’a, yanlarına İsrail’in önde gelenlerinden 70 kişi alıp Kutsal Dağa gelmelerini emrettiği anlatılırken, Musa ve Harun’a aslında 72 kişinin eşlik ettiği gerçeği örtülü kalır: 70 kabile büyüğüne ek olarak Tanrı, (Harun’ un 4 oğlu olmasına karşın) Harun’un 2 oğlunun da davet edilmesi talimatı vermiştir, bu da toplam 72 eder (Sitchin, 2006: 192).

Bu garip 72 sayısıyla karşılaştığımız bir yer de Horus ile Set’in çarpışmasını anlatan Mısır hikayesidir. Bu hikayeyi hiyeroglif kaynaklardan nakleden Plutark (Set’i Yunan mitlerinin Tifon’u ile eşleştirdiği İsis ve Osiris adlı eserinde) Set Osiris’i o lanetli sandığa girmesi için oyuna getirdiğinde, bunu 72 “ilahi yoldaş” ın huzurunda yaptığını anlatır (Sitchin, 2006:92).

Bu çeşitli örneklerdeki 72 niçindir? İnancımız şu ki en akla yatkın yanıt Presesyon fenomeninde bulunabilir çünkü bu çok önemli 72 sayısı, Dünya’nın bir derece gerilemesi için geçen yıl sayısıdır (Sitchin, 2006: 92).

432.000 sayısı da Hint ve diğer Çağlar kavramlarında, Dünya’ da yaşanan dönemsel felaketlerle ilgili inançlarda önemli bir yere sahiptir. 432.000 sayısı 72 sayısını tam 6.000 kez içermektedir. Ve belki de şunu da akılda tutmakta yarar var; Yahudi takvimindeki yılları sayan (1998’de 5.758’di) Yahudi alimlerine göre yıllar 6.000’i bulduğunda, bir tamamlanış olacak ve o zaman her şey tam bir çember çizmiş olacaktır (Sitchin, 2006: 93), diye hatırlatan Zecharia Sitchin, ilgili bütün çalışmalarında; Alevilik içerisinde yer alan kutsal rakamların kökenine ilişkin verileri, uzaysal anlatılarla ele alır. Bütün bu bilimsel verilerin tümü Mezopotamya ürünü olup, daha sonraları Cumhuriyetle birlikte uydurulmuş Anadolu, yani Diyar-ı Rum’la hiç bir bağlantısının olmadığını hatırlatalım!

Kaynakça

Gölpınarlı, Abdulbaki, (1963) “Alevî-Bektâşî Nefesleri“  Remzi Kitabevi ist.
Sitchin, Zecharia (2006)“Kozmik Şifre“ Ruh ve Madde Yayınları İstanbul, Çeviren: Yasemin Tokatlı
Levy, Joel (2008)  “Kayıp Tarihler/ Dünyanın En Ünlü Gizemlerinin Araştırılması İthaki yayınları, lstanbul
Sefizade (Borekeyi), Sidiq, (2022) Serencamname-Yada Hazine Kelamı” Sitav yayınları İst. Kürtçeden çeviren, Mihemed Ronahi
Şenödeyici, Özer  “Alevilikte Hurufi Teshirinin ve Istırabın Temsili Olarak Yetmiş İki Sayısı” Alevilik Araştırmaları Dergisi, 2012, sayı: 3, sayfa 257-264
Kaygusuz, İsmail “Hacı Bektaş Veli’nin Makalat’ını Türkçeleştiren Said Emre”, Hacı Bektaş ve Said Emre (ismailkaygusuz.com) erişim tarihi: 25.7.22.
Kaygusuz, İsmail ”Makâlât’ın Yazılış Üzerine” MAKÂLÂT-I HACI BEKTAŞ VELİ* (ismailkaygusuz.com) erişim tarihi: 25.7.22.
Hacı Bektaş Veli, (2009)”Makalat-Alevi-Bektaşi klasikleri” Türkiye Diyanet Vakfı yayınları Ankara
Türkiye Diyanet Vakfı (TDV), İslam Ansiklopedisi
Yar, Erkan, (2007) “Alevi Bektaşi Teolojisi“ Elazığ,
Yar, Erkan- Erdoğan Yalgın, “Şeyh Dilo Belincân‘ın  بلنجان دلو الشيخ Şeceresinin Kısa Bir Analizi” Tunceli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt 2, Sayı 4, Bahar 2014, Sayfa 7- 32
Yalgın, Erdoğan, (20116)”Dersim’in Gizemli tarihi -1” Fam yayınları İst.
Yalgın, Erdoğan  (01.07.22) Kürtlerin, İslam Öncesi Gizemli Bilgilerinin Başlangıç ve Sonucu: SERENCAMNAME • Dersim Gazetesi ve Erdoğan YALGIN – Kürtlerin, İslam Öncesi Gizemli Blgilerinin Başlangıç ve Sonucu: SERENCAMNAME – Welg Medya – Sizin Sesiniz. Erişim tarihi:6.9.22.

Not:
Ayrıca “72 millet” kuramıyla alakalı iki Ocak Pirinin görüşünü içeren ve yakın zamanda yayınlanmış şu şöyleşilere-azılara da bakınız!
* Şıx Çoban Ocağı Pirlerinden Zeynel Kete, “72 Aleme bir nazardan bakmak, demek Alevi fikriyatına daha uygundur“ ’72 Aleme bir nazardan bakmak, demek Alevi fikriyatına daha uygundur’ – PİRHA (pirha.org)9.22.
* Qureşan Ocağı Pirlerinden Musa Kazım Ergin, ‘Alevilik hümanisttir, enternasyonalisttir“ ‘Alevilik hümanisttir, enternasyonalisttir’-VİDEO – PİRHA (pirha.org) 9.22.

“72 Millet” Ekseninde Bazı Tarihsel Gerçeklikler ve Yanlış Önermelere Kısa Bir Bakış
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA