“Irk, ulus ve din gibi etnolojik damgalar vardır; bunlar, soy bağıyla aktarılabilir ve eşit bir biçimde bir ailenin tüm mensuplarına bulaşabilir,” diyor Erving Goffman.
Dersim Kürt Alevi kimliği yakın zamana kadar, çeşitli ortamlarda gizlenmesi gereken “damgalı” kimliklerin başında geliyordu. Üstelik bu damgalanma hali belli bir kuşakla sınırlanmayıp, gerek ötekileştirici yaklaşımlarla dışarıdan, gerekse de korunma kaygısıyla içeriden kuşaktan kuşağa aktarıldı.
Kimliğinden ötürü ayrımcı, dışlayıcı ve ötekileştirici pratiklere maruz kalmanın yanında bir de Dersim 38’in yarattığı travma vardı. Travma da kuşaktan kuşağa aktarılınca, haliyle durum daha da zorlayıcı oldu. Bu durumda anne babaların yapabileceği tek şey evinden, köyünden ayrılarak bilmedikleri ortamlarda hayata tutunmak zorunda olan çocuklarına, “aman sakın ola ki kendini belli etme,” tembihleri oldu.
Tembihler önemliydi ve temkinli olmayı sağlıyordu. Bundandır ki, 90’ların başına kadar nerelisin diye sorulduğunda, öyle kolay kolay ben Tunceliliyim denilmediğini 60’lı, 70’li, 80’li yılları yaşayanlar çok iyi bilir. Böyle bir durumda Erzincanlı, ya da Elazığlıyım demek, doğal bir mecburiyetti. Aksi durumda kem bakışlara, küçümseyici mimiklere, dışlayıcı ve ayrımcı pratiklere göğüs germek gerekirdi.
Bu durumda en iyimser yaklaşım, “önemli değil, insan insan olsun yeter,” sözü olurdu ki, fevkalade yaralayıcıdır.
Evet, Alevi Kürt ve Tuncelili olmak, başa dert açmaktı.
Dersimliyim demek ve Dersim kimliğini sahiplenmek ise 90’lardan itibaren adım adım gelişti. Kaldı ki bu da içeride her zaman bir gerilim nedeni oldu.
Kimliğin “damgalı” olmasının sonuçlarıdır bunlar. Her birimiz için gemişten miras alınan trajik anılarla oluşmuş bir hafızası var, Kürt Alevi kimliğimizin.
Benzemeye çalışma ya da benzeşmeye zorlanma
“Sıradan, düzenli bir sosyal ilişkide kolayca takdir toplayabilecek bir kişi, merak uyandıran bir özelliğe sahip olabilir ve bu özellik diğer niteliklerini ikinci plana iterek ona sırt çevirmesini sağlayabilir. Söz konusu bu kişi artık bir damgaya, beklediğimizin dışında istenmeyen bir farklılığa sahiptir.[1]”
Takdir toplayabilecekken kimliğinden ötürü kendine sırt çevrilmesi…
Dersim Kürt Alevi kimliğine sahip olup, bu sorunu deneyimlememiş kişi sayısı çok azdır. Yaşamımızın temas ettiği bütün alanlarda muhakkak ki bu sorunla yüz yüze gelmişizdir.
“Damgalı” kimliği taşıyanlar ne kadar dil dökerse döksün diğerlerinin kendisini gerçekten kabullenmedikleri ve kendisiyle eşit bir seviyede temasa geçmeye razı olmadıkları yönünde bir algıya sahip olur. Bu durumla başa çıkamayınca da kendinden, kimliğinden kaçış başlar. Bu yolu seçenlerin, hakim ve güçlü olanlar nelere inanıyorsa onlara inanma ve yaşam tarzını onlara uydurma eğiliminde olduğunu da biliyoruz. Her birimizin yakın çevremizde çokça tanıdığı olmuştur. Mesela büyük şehirlerde çocuklarının sünnet törenlerinde mevlit okutmaktan tutalım da, Ramazan da oruçlu görüünme, başka da bir çok benzeşme örneğine ve öyle görünme çabasına tanıklık etmişizdir.
Bunun en çarpıcı örneği ise 2020’de Hakk’a yürüyen Doğan Taşdelen’in cenazesinin camiiden kaldırılması oldu.
Ötekileştirilmiş kimliği taşıyan biri normal, yani herkes gibi bir birey olduğu, dolayısıyla adilane bir şansa ve muameleye kendisinin de hakkı olduğunu düşünebilir. Fakat içinde bulunduğu toplumsal ortam buna her zaman imkan vermeyebilir. Doğan Taşdelen’in durumunu böyle algılamak, daha doğru olur. Yani tercih değil de, içinde yer aldığı ilişkiler ağı içinde karşı karşıya kalınan baskılanmadan kaynaklı bir mecburiyet hali.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği
Türkiye son yıllarda bahsi edilen sorunların gittikçe ağırlaştığı bir ülke oldu. Özellikle siyasi iktidarın zehirli dili kutuplaştırmayı derinleştirirken, ötekine karşı kırılgan olan tahammülü daha da kırılganlaştırdı. Artan mahalle baskısı ve linç kültürü, neredeyse rutinleşti.
Recep Tayyip Erdoğan seccade meselesini Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı adeta bir linç kampanyasına dönüştürürken, toplumsal gerilimleri derinleştirmekten zerre imtina etmediğini bir kez daha gösterdi. Gene, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini imleyerek sarf ettiği sözlerin, önyargıları daha da derinleştireceği çok açıktır.
Geçtiğimiz günlerde, şöyle diyordu Erdoğan: “Birileri seccadelerin üzerine ayakkabıyla basabilir. Ee ne yapalım. Bunları da iyi tanımak lazım. Kıblesi Kâbe olmayanın artık seccadesi nereye bakar bilemem.”
Açık ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini ifşa etmesi, Erdoğan’ı epeyce germiş durumda. Çünkü kimlik gizlendiği oranda, toplumda ona karşı önyargıların üretilmesine açık hale gelir. Şimdi hiç kimsenin, “A bu adam Aleviymiş!” diye şaşırmasına gerek yok. “O Alevi, oy vermeyin,” söyleminin de bir karşılığı olmayacak. Çünkü Kılıçdaroğlu kendisini Alevi kimliğiyle toplumun tüm kesimlerine sunmuş durumda.
Muhtemeldir ki Kılıçdaroğlu “Alevi” başlıklı video ile kimliğini açıklarken, kimliği üstünden kendisine yönelmesi muhtemel ima, itham ve saldırıların önünü almayı hedefliyordu. Öncesinde ise “Kürtler” başlıklı video yaptı. Her iki çıkışı da önemliydi.
Türkiye’nin şu an acil ihtiyacı gittikçe kırılganlaşan toplumsal fay hatlarını daha da germeden bir normalleşmeyi sağlayabilmektir. Bu normalleşme sağlanmadan diğer sorunların çözümü mümkün olmayacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi bu anlamda önemlidir.
Kadın adaylar
7 Haziran 2015’te HDP’li Edibe Şahin’in kısa süren milletvekilliği haricinde şu güne kadar kadın milletvekili seçilemedi. Bu durum, Dersim’de siyasetin ne kadar erilleştiğinin göstergesidir. Gene kadın Belediye Başkanları da ancak DEHAP’la birlikte mümkün oldu. Kürt siyasi hareketinin kadın konusundaki özgün politikaları ve ilkesel kararlılığı olmasaydı muhtemeldir ki Dersim, kadin belediye başkanı da görmeyecekti.
Bu dönem iki kadın milletvekili adayının yarışıyor olması önemlidir. Bu anlamda Gerek Yeşil Sol Parti adayı Aydın Kordu’ya, gerekse CHP adayı Hüsniye Karakoyun’a başarılar diliyorum. İnanıyorum ki her iki aday da Dersim’i layıkıyla temsil edecektir.
Ancak benim tercihim Cumhurbaşkanlığına seçilecek olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Yeşil Sol Parti adayı Ayten Kordu’nun parlamento görevine seçilmesinden yanadır.
O nedenle, Bir Oy Kemal Kılıçdaroğlu’na Bir Oy Yeşil Sol Parti’ye.
[1] Erving Goffmann-Damga Örselenmiş Kimlikler
Dersim Belediyesi’nde başlatılan nöbete katılan yurttaşlar, “Dersim’e sefer olur ama zafer olmaz” diyerek irade gaspına…
Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de aralarında olduğu…
Dersim Belediyesi'nde başlatılan nöbet eyleminde eşbaşkanlar, kararın kayyım hazırlığı olduğunu belirterek mücadele çağrısı yaptı. Dersim'de…
Dersim Belediye Eşbaşkanı Cevdet Konak ile Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e 6 yıl 3'er ay…
Elâzığ’da 32 yaşındaki Burcu Demir’i 8 Şubat’ta katleden Uzman Çavuş Murat Coşansel’in yargılandığı davanın 4.…
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 15. Bölge Müdürlüğüne bağlı Tunceli Şubesi ekipleri, il genelinde…