Gıdası “ateş”, nefesi “seher yeli” olan Holiya Xızır ya da Hızırın Kuşu/ Kartalı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hızır, başta Mezopotamya halkları olmak üzere, bir çok toplumu dini ve kültürel açıdan derinden etkilemiştir. Havada, karada ve denizlerde onun ruhsal silueti dolaşmaktadır. Bu konuda sözü, inci gibi nakışlayıp ne kadar dizsek de az gelir! Zira onu yaşayanlar ve onunla hasbıhal edenler ancak bu deruni manayı anlayabilir. Hep dile getiririm. Her inancın-dinin kendine özgü bir dili ve ürettiği kavramsal kuramları vardır. Bir inanç, ancak kendi diliyle yaşayabilir. Dildeki kavramlar unutulduğunda yalnızca inanç değil, toplumu var eden bütün değerleri zamanla tükenir. Toplum başkalaşır.

Yazılı ve sözlü kaynaklarda hiç dile getirilmeyen Xızır’la alakalı önemli bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Kürtçe dillerinde “Höl, Hol, Heli, Oli” olarak telaffuz edilen Xızır’ın o kutsal “Kuşunu, Kartalını” sizlere tanıtmak, hatırlatmak istedim. Onun adı Dersim’de, Kadın Anaların dilinde; “Holi ya Xızır < Hızır’ın Kuşu, Heli ya Reş < Kara Kartal, Holi ya Ocax é < Kutsal Ocağın kuşu” ve benzeri isimlerle dualara dönüşür. Unutmayınız; Heli ya Xızır, aynı zamanda dişildir. Anadır. Bolluk ve bereketin sembolüdür.

Dersim’de her Ocağın bir Helisi (kara kartal) vardır. Her talip, mensup olduğu ocağın kutsal kartalına sığınır. Ya Heli ya Bamasır.., Ya Oli ya Quréş…, Ya Holi ya Axucan…, vs… diye başlayan dualarda, Xızır’ın bu kara kartalını yardıma çağırır. Dersim’de özellikle Kadın Analar; sadece Xızır günlerinde değil, zamanın her anında “Ya Holiya Xızıri tu heyi < Ya Hızırın kuşu sen varsın! Ya Heli ya Xızır tu zarok a min Xweles ke < Ya Hızırın kuşu sen benim çocuklarımı koru!” benzeri dualar ederek, yakarışlarda bulunurlar.

Bu vesileyle toplumsal hafızada bazı arkaik algılar mimlenmiştir. Buna göre; Xızır’ ın bir kartalı varmış. Onun mekanı, yeryüzünün en yüksek dağıymış. O herkesi görürmüş. Havalarda uçarak yer yüzündeki darda olan bütün canlılara, yardım edermiş. Xızır; bu Kartalına “sürekli havalarda uçmasını ve insanları gözetlemesini istemiş. Darda-zorda olan insanlara yardım etmesi için” onu görevlendirmiş. Bu yüzden Holi ya Xızır’ı her kim çağırırsa, hemen Onun yardımına uçarmış. Bazen de birey, eğer insan-i kamil yolundaysa, o çağırmasa da onun yardımına gidermiş, vs.

Genel anlamda bu “kartal-kuş kültü” daha çok Mezopotamya çıkışlı ve Aryen halklarının  ortak bir değeri olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda bir çok ulusun-halkın değer verdiği, sembolik bir motifidir.

Kürtçede “Hızır’ın Kartalı” olarak bilinen “Holi /Höli/ Heli” nin farklı coğrafyalarda ve dillerde değişik isimleri vardır. Buna göre; başlangıç itibariyle Aryen mitolojisindeki adı Simorg, Simûrg’dur. Zerdüşt’ün Avesta’sında; “iyilik tanrısı” olan Ahura Mazda’nın “Ateşin sesini duyan kuş” anlamına da gelen “Morğ-i Ahurayi” ismiyle yer almıştır. Yine Aryen mitolojisinde “İri” yapısından ötürü kendisine “Şah-i Morğan < Kuşların Şahı” olarak da ün verilmiştir. Tıpkı Şah-i Maran gibi…

Daha sonraları Araplar; Aryan-Eran-İran topraklarına girmesiyle (634) birlikte, Aryanların  edebi  ve sözlü geleneklerinde var olan bu kuşa/kartala “boyunun çok uzun oluşundan dolayı” Ona “Anka Kuşu” demişler. Arap’lar; “Anka” adını, İbranicedeki “Anak” sözcüğünden  almışlar. Manası “gerdanlık, uzun boylu vs.” anlamlarını içermektedir.  Arapçadan, Türkçeye de “Zümrüdü Anka” olarak geçmiştir. Çok ilginçtir, Arap edebiyatında bizim Holimiz; aynı zamanda aklı simgeleyen, bilgelik konumuyla “Cebrail”le  betimlenmiştir.

 Huma, Homa Kuşu’nun asıl kaynağı da yine Xızır’dır. Kürtçede Hak’kın bir diğer adı olan (Huda), X(H)uda’nın “Hu” su ile Anne’nin adı “Ma” nın bileşiminde meydana getirilmiş olan Hu-ma, konumuz dahilinde dişil ve tanrısal bir özelliğe sahiptir. Zira O, Avestada da adına sıkça yer verilen ve Aryen inancındaki “kutsal su, içecek” olan Homa’dan içmiştir. Xızır gibi ölümsüzdür! Kürt dillerinde Homa, Homay; aynı zamanda Tanrı’nın adıdır. Bundandır ki; yanıp, yanıp küllerinden yeniden doğandır. O; yükseklerde uçan ve her şeye vakıf olandır.

Kendi ateşinde yanarak, küllerinden yeniden doğan “Simurg”, yani “Morğ-i Ahurayi”, yani “Hel-Anka-Huma Kuşu”, Bilgi ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilir, her şeyi görür ve kendisinden yardım dileyen herkesin yardımına uçar. Gıdasının “ateş”, nefesinin ise “seher yeli” olduğuna inanılır. Bakınız, “bilgi ağacının dalında yaşaması” müthiş bir betimlemedir.  Kürtçede “kuş yuvasına” Helin derler. Helin; Kadın Anaların dişiyle-tırnaklarıyla, yavruları için kurdukları, vücuda getirdikleri yuvalarıdır. Kutsaldır. İnancımızda kuş yuvalarının dokunulmazlıkları vardır. Kuşların yuvası yıkılmaz, dağıtılmaz. O alan, dokunulmaz  bir tabudur. Çünkü her kuşun yuvası,  Xızır’ın kuşunun, yavrusunun yuvasıdır.

Ünlü Fars Şairlerinden Firdevsi’nin (940-1020), 977-1010 yılları arasında toplamda 60 beyitten oluşan Şehname’sinde bizim Simurg ile alakalı bir çok beyit bulunmaktadır. Daha sonraki yıllarda başta Fars şairleri olmak üzere, Arap şair ve edebiyatçıları da konuya eğilmişlerdir.

Firdevs’i;  Şehname’sinde “Simûrg ile Zal’in ilişkisine temas eder. Şehnamede konu kısaca şöyle dile getirilmiştir. Sam’ın, bir oğlu olur. Fakat doğarken çocuk, beyaz-ak saçlı doğar. Bu yüzden “beyaz-ak saçlı” anlamına gelen ona Kürtçedeki “Zal” adını verirler. Sam, bu olay karşısında tedirgin olur. “Kimseler görmeden bu çocuğu, bilinmez bir kayalığın üstüne bırakılmasını” ister. Emre uyulur ve Zal, bir dağ başına terk edilir. O sırada  Simurg, kendi yavrularına yem aramak için havalanır ve Zal’i, aç-susuz bir şekilde bulur. Onu yavrularına getirirken, ilahi bir ses duyar. “Çocuğa dokunmamasını ve Ona, bir anne gibi davranmasını” ister. Simurg, Zal’i yavrularıyla birlikte büyütür. Derken zaman geçer. Sam, rüyasında oğlu Zal’i görür ve Elburz dağına giderek oğlunu, Simurg’dan teslim alır. Simurg, Sam’a tüyünden bir parça verir. Ve “dar’a düştüğü zaman bu tüyü yakmasını ve kendisinden” yardım dilemesini ister.

Yıllar sonra Zal evlenir. Kürt Zal’in bir oğlu dünyaya gelir. Fakat dünyaya gelecek olan Zaloğlu Rüstem’in doğum sırasında annesi zorlanınca, Yine Simurg yardıma çağırılır. Yardıma gider ve doğumu gerçekleştirir. Zaloğlu Rüstem doğar. Eskiden Dersim’de köy evlerinde, kapı eşiklerine yada Ocak başlarına birer kuş tüyü bırakılırdı. Onun bolluk ve bereketine inanılırdı. Devam edelim!

Simurg, Şehname’de sadece ilahi güçlerle donanmış sıradan bir yaratık olarak değil, aynı zamanda evrenin sırlarından haberdar olan, zorlukları aşabilen, geleceği gören yeteneklere sahip bir kartal olarak kabul edilir. Çok iri yapısı, son derece güçlü olması, Elburz Dağı’nda yuvasının bulunması, bilge ve akıllı olması, aynı zamanda evrenin gizliliklerini bilmesi, her hastalığa çare bulması ve her sorunu çözebilecek bilgilere sahip olması Simurg’un özelliklerindendir. Dikkat ederseniz bu özelliklerin hepsi Xızır’da mevcuttur.

Şahnemdeki Simurg, akıllıdır, bilgedir, konuşmasını bilen, dil öğretendir. Yolunu kaybedenlere yol gösterendir. Hak’tan sonra kendisine dua edilendir. Bütün güç işler, Onun sayesinde kolaylaşır. Adı olan, fakat görünmeyendir. O, Eran’daki  Elburz dağı olarak bilinen mitik Kaf dağında oturur ve üzerinde her kuştan bir tüy taşıdığı için yüzü bir insanın yüzüne benzeyendir. Fars edebiyatında bir diğer ismi de “sirenk” tir. “Si” otuz demektir. Yani otuz renkli manasının nedeni ise her kuştan aldığı tüyle rengarenk olmasındandır. Yine sirenk, yerine getirilmesi güç vaatleri yerine getirendir. Gözleri kamaştıran parlaklığından ötürü güneşi andırdığı için Ona ”Simurg-ı ateşinper”, ”Simurg-ı zerrinper” adları da verilmiştir. Dikkat ederseniz burada anlatılan; görünmez Xızır ve Xızır gibi görünen İnsan-i kamildir. Renkli oluşundan dolayı Êzidilerin Melek-i Tavus’una da benzetilir.

Bitmedi:

Zira mecazi anlamda Xızır’ın Simürg, Huma, Anka, Holi kuşu-kartalı; çoğu zaman gözlerden uzak “İnsan-i Kamilleri, Pirleri, Velileri de simgeler. Semahda çoşa gelen, tewt’e < ateşe düşen pirler, tıpkı Simurg gibi yanarlar ve kendi küllerinden yeniden doğarlar. Hani deriz ya! Marifet; “özü dar’a çekmekte, ölmeden önce ölebilmekte, don be don gidip-gelmekte!” İşte bu yönüyle Simurg; aynı zamanda görüntüsü olmayan, hakkı simgeleyen metafizik bir varlıktır.

Sonuç:

Yitik zamanların ruhuyla gelen, evveli ve ebedi olan, bulunduğumuz mekanımıza her an mihman olan Xızır’ı asla unutmayalım. Onun yerine, tarihsel hiç kimseyi ikame etmeyelim. Holi ya Xızır’ın gözü, her an üzerimizdedir, bunu bilelim. Bir toplum, değerlerini unuttuğu kadar büyüktür. Unutulan değerler bir toplumu daraltır. Toplumsal hafızayı küçültür. Toplumu başkalaştırır. Bireylerini köksüz bırakır. Öyleyse unutanlardan olmayalım ki; unutulan da olmayalım! Ya Holi ya Xızır tu esta! Hak ile kalın!

Kaynaklar:

Firdevsi, (1992),“Şehname I“, Çeviren: Necati Lugal, Kenan Akyüz  M.E.B Yayınları, İst.

Korkmaz, Mehmet, (2011) “Mitoloji Sözlüğü, Alter Yay. Ankara

Yalgın, Erdoğan”(2018)”Yol Bir Sürek Réya/Raa Heqi İnancı- Kürt Aleviliği” Fam yay. İst.

Yavuz, E. (1968), Tarih Toyunca Türk Kavimleri, Kurtuluş mat. Ankara

Yıldırım, Nimet (2012) “İran mitolojisi” Pinhan yayınları, ist.

 

 

 

Gıdası “ateş”, nefesi “seher yeli” olan Holiya Xızır ya da Hızırın Kuşu/ Kartalı
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA