Hüseyin Ballıkaya

15 Kasım’a Doğru: Dersim Hafızasının Politik Anlamı ve Bugüne Düşen Sorumluluk

Her 15 Kasım yaklaştığında, 4 Mayıs 1937’de başlayan Dersim Katliamı’nın ve 15 Kasım’da Pir Seyit Rıza ile arkadaşlarının idam edilişinin yıl dönümüne yeniden tanıklık ediyoruz. Bu tanıklık, yalnızca tarihsel bir anma değildir; toplumun en derin yaralarından birinin, kuşaklar boyunca aktarılan kolektif bir acının politik anlamıyla yüzleşme çağrısıdır.

Tarihsel Kökler: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Devreden Yönetim Paradigması

Dersim’de yaşananlar, sıkça ileri sürüldüğü gibi “anıtsal bir isyanın bastırılması” ya da “keyfi bir başkaldırının sonucu” değildir. Aksine, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e aktarılan otoriter, merkeziyetçi ve teokratik yönetim anlayışının sürekliliğinin bir ürünüdür. Bu nedenle Dersim’i anlamak, yalnızca 1937–38’e değil, ilgili politik hattın tarihsel arka planına bakmayı zorunlu kılar.

Bu hattın ilk büyük adımlarından biri, 1925’te yürürlüğe giren Şark Islahat Planıdır. Planın temel amacı, Kürdistan coğrafyasında demografik yapıyı dönüştürmek, Kürt dilini ve kültürünü bastırmak, aşiret ve aile örgütlenmesini dağıtmak ve toplumsal yapıyı mutlak devlet otoritesine tabi kılmaktı. Bu hedef doğrultusunda sürgünler, zorunlu iskân uygulamaları ve kültürel asimilasyon politikaları yoğunlaşarak derinleşti.

Tunceli Kanunu ve Dersim’in Kuşatılması

1935’te çıkarılan Tunceli Kanunu, Dersim’i hukuki olarak olağanüstü bir rejime tabi kıldı. Bölgedeki askerî ve idari yapıya sınırsız denetim yetkileri tanındı; sıkıyönetim uygulamaları yaygınlaştırıldı; zorunlu iskân politikaları pervasızca işletildi. Böylece Dersim, bir “hukuksuzluk alanı”na dönüştürüldü ve 1937–1938 süreci bu zeminde olgunlaştı.

1937’de başlayan operasyonlar, 1938’de açık bir katliama dönüştü. Pir Seyit Rıza ve arkadaşlarının 15 Kasım 1937’de idamı ise yalnızca bir liderin değil, bir toplumsal hafızanın ve tarihsel bir direniş çizgisinin hedef alındığını gösteriyordu.

Toplumsal Travmanın Sürekliliği

Dersim Katliamı’nın sonuçları yalnızca fiziksel yıkımla sınırlı değildir. Dil, kültür, hafıza, inanç sistemi ve demografik yapı üzerinde derin bir travma yarattı. Bu travma bugün hâlâ Dersim toplumunun siyasal tutumları, kültürel kimliği ve kolektif bilinci üzerinde etkisini sürdürmektedir. Bu nedenle Dersim, Türkiye’de yüzleşilmemiş geçmişin en belirgin simgelerinden biridir.

Bugünün Dersimi: Süreklilik, Çelişkiler ve Tehditler

Tarihin tüm ağırlığına rağmen, Dersim bugün hâlâ kendi demografik yapısını, inanç sistemini, ekolojik dokusunu ve kültürel sürekliliğini belirli ölçülerde korumayı başarmaktadır. Bu durum, bölgenin toplumsal direncinin ve tarihsel kimlik bilincinin önemli bir göstergesidir.

Ne var ki, en acı verici çelişkilerden biri, Dersim’de bazı çevrelerin devletin tarihsel politikalarının uygulanışına destek veren pratiklerin içinde yer almasıdır. Bu durum, hem tarihsel hafızanın içerden zedelenmesine hem de toplumsal çözülmenin hızlanmasına yol açmaktadır.

Bugünün Dersimi; kutsallarına, doğasına ve kültürel varlığına yönelik talan politikalarının yanı sıra uyuşturucu, fuhuş ve çete yapılanmalarının giderek görünür hâle geldiği bir kuşatmayla karşı karşıyadır. Bu kuşatma karşısında toplumsal bir tepkinin gelişmemesi, yalnızca mevcut sorunları derinleştirmemekte; aynı zamanda Pir Seyit Rıza ve yol arkadaşlarının tarihsel mirasına yönelmiş en büyük ihaneti de içinde barındırmaktadır.

Sonuç: Yasın Ötesine Geçmek ve Siyasallaşmış Bir Hafıza İnşa Etmek

15 Kasım anmaları elbette önemlidir; ancak dar kapsamlı ritüel anmalar, Dersim’in tarihsel sorumluluklarını ve bugünün politik gerekliliklerini karşılamaya yetmemektedir. Artık Dersim halkının ve bu hafızaya sahip çıkan tüm toplumsal kesimlerin sessiz yas hâlinden çıkarak, günün koşullarına uygun politik perspektifler geliştirmesi gerekiyor.

Dersim’in tarihsel mirası, yalnızca bir acının değil; aynı zamanda bir direnişin, bir duruşun ve bir hakikat arayışının mirasıdır. Bu mirası geleceğe taşımak, ancak yüzleşme, örgütlenme ve ortak iradeyle mümkün olacaktır.

Dersim Gazetesi

Recent Posts

Cumhuriyet’in kayıp mezarları: Toprak altına saklanmış hakikatler

Bir asırdır açıklanmayan mezarlar, yalnızca üç önderin kayıp bedenlerini değil; devletin hafızayla, kimlikle ve geçmişle…

5 saat ago

DEM Parti’li Saruhan Oluç: Kayyımlar rejiminin sonuna geliniyor

DEM Parti’li Saruhan Oluç, Êlih’teki kayyım yönetimi altında belediyeye ait Ahmet Güneştekin Kültür Merkezi’nin Devlet…

5 saat ago

Dersim’de yaralı halde bulunan yavru ayı tedavi altına alındı

Pülümür ilçesine bağlı Turnadere Köyü’nde yaralı olduğu için acı çeken ayıyı gören köylüler, durumu Doğa…

8 saat ago

Dersim Tertelesi İçin Meclis Araştırması Talebi

Dersim Milletvekili Ayten Kordu, 1937–38 Dersim Tertelesi sırasında idam edilen Pir Seyit Rıza, oğlu Resik…

11 saat ago

38’de Dersim tanrının yeryüzündeki cehennemiydi

FADIL ÖZTÜRK (*) (*) Mayıs ayında yitirdiğimiz Dersimli şair ve yazar Fadıl Öztürk'ün Dersim Soykırımı…

11 saat ago

Seyid Rıza’nın mezar yeri açıklansın: Gidersem gözüm açık kalacak

Dersim Tertelesi’nin üzerinden 88 yıl geçmesine rağmen yaşamını yitirenlerin ve özellikle Seyid Rıza ile beraber…

15 saat ago