Kürt takvimi ve Kürtlerde yeni yıl

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu yeni yılın (2023) ilk makalesinde; Kürtlerin kullandığı takvim hakkında bazı özlü bilgileri sizlerle paylaşmayı uygun gördük!  Kültürel değerler, bir milletin ortak yaşam kodlarıdır. Bu alana ilişkin en önemli unsurlar; gelenek, görenek, inanç ve dolayısıyla bütünlükçü etnonim kalıtlardır. Her milletin tarihinde sahip olduğu bu değerlerin, sosyal yaşama yansıyan göreceli kutlamaları, bayramları, festivalleri vardır. Kürtler, tarihsel süreçleri içerisinde yaşanılmış önemli aktarı olaylarını, dini inançlarını, örf ve adetlerini anmak için özel günler vücuda getirmişlerdir. Bu bağlamda, bazı konulara kısaca bakalım:

Sümerler ve Takvim

Bilindiği gibi Sümerler, Aşağı Mezopotamya’da dünya uygarlık tarihine büyük katkılar sunmuştur. Bir çok yeni buluşların sahibi olan Sümerler (MÖ.3000); astroloji, matematik, geometri ve benzeri bilimlerin de mucidi sayılmaktalar. Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.

Sümerler, astronomi alanında da gelişmişlerdir. Buna göre 12 Zodiak- Burçlarını, ilk Sümerler bulmuş ve bu alan gelişerek günümüze değin gelmiştir. Artık ve doğru bir takvim kullanmış olan Sümerler; bir ay’ı 30, bir yıl’ı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Ayrıca Güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardı.

Takvimi bulan Sümerler, bir yıl’ı 12 ay’a, bir ay’ı 30 gün’e ve 12 ay’ın toplamını ise 360 güne bölmüşler. Bir gün’ü 24 saate ve bunun 12 saatini gece, 12 saatini ise gündüz olarak tespit etmişler. Dolayısıyla Sümerler günümüzde kullanılan modern/ miladi takvimin de  sahipleridirler. Bununla birlikte  Sümerlerin, “Ay takvimi” kullandıkları sanılmaktadır. Sümer buluşları üzerinden hareketle, Dünyada bir çok ulus; arkaik tarihlerdinde farklı zaman sayaçları/ takvimler geliştirmiş ve kullanmışlardır. Mesela İbraniler, yeni yılın başlangıcını 7. ay olan Tişri’de başlatmışlardır. Tişri, Mezopotamya’da Nisan ay’ı, “yeni yıl” olarak kabul edilmiştir.

Kürtçe Dillerinde Yıl

Kürtçe dillerinde farklı yörelere göre rojnîş, teqwîm, bername” adlarıyla anılan takvim; daha çok “Rojimér” yada “Salnâme” olarak telaffuz edilir.

Kürtçede Takvim ve Özel Günler

Türkçe’deki Yıl;

Kürtçede “Sal”,

Hurricede “Sawali”,

Hatti/ Hititçe’de “Salé”;

Urartuca da ise “Sali” olarak karşılık bulmuştur.

Dildeki bu benzeşme; Kürtlerin bu antik topluluklarla bir dilsel geçmişini gösterir. Ki bu durum, hiç de sıradan yada tesadüfi bir benzeşme değildir. Bu antik halklardan geriye bakiye kalan topluluklar, daha sonraları Kürt aşiretleri-klanları olarak günümüze kadar kendi eski dilleriyle gelmişlerdir. Bundandır ki; Kürtlerde dil çeşitliliği, oldukça üst boyuttadır.

Kürtçede “yeni yıla/ yılbaşına  “ser sal” denilmektedir. Kürt takviminin bu haliyle MÖ. 700’lü yıllarda uygulandığı sanılmaktadır! 12 aydan oluşan Kürt takviminde; yılın ilk günü < Nû roj, yani 1 Newroz’dur. Miladî takvime göre bu, 21 Mart/ Adar olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla günümüzde kullanılan Miladi takvim ile Kürt takvimi arasında 20 günlük bir fark vardır.

Kürt Alevileri yani Réya/ Raa Heq bağlıları; eski yılın bitimi olarak 9-21 Aralık arasında Gağan kutlamalarıyla başlamaktadır. Bu süreç Xızır’la devam eder. Nitekim Xızır’ın; Şubat’ın ilk haftasından başlayarak toplamda 6 hafta (40 gün) Dersim‘de aşiretleri, evleri gezdiğine inanılır!

21-22 Aralık gecesi en uzun gece olduğundan bu gecede Güneş tanrısı Mitra için yapılan, “en uzun” anlamına gelen “yeldâ bayramı” kutlanır. Mart ayı ise, Réya/ Raa Heq bağlıları için çok kutsaldır. İnançsal bayramları arasında yer alan Heftémalé Qıc-ık (küçük), Mart’ın 7‘si, Heftémalé Pilé (Büyük) Mart ayının 17. günlerinde anılır. Doğayla içiçe yapılan bu bayramsal günler; 21 Mart, yani 1 Adar/ Newroz/ yeni yıl’a hazırlıktır.

Kürt Alevilerinde (Réya/Raa Heqi İnancı) Takvimsel Bayramlar

Bununla birlikte Kürt toplumunda yaşanan bayramlar arasında; “Qere Cerşembe, Mart ayının 4. Günü! Heftémal Qıç (küçük) Mart ayının 7. Günü! Heftémale Pili (Büyük) 17 Mart” ve benzerlerini sayabiliriz! Fakat bütün bu kültürel artıların anası ise hiç tartışmasız Newroz’dur. “Nefé Marti” olarak da tanımlanan “Newroz”,  9-21 Mart arasında kutlanmaya başlanır. Newroz’un kökenine ilişkin bir çok veri, antik çağlardan süzülerek günümüze kadar gelir. Genel anlamda Batıni Aleviliğin, özel bağlamda Dersim merkezli İtikat é Réya/ Raa Heqi felsefesinin temeli, adeta Newroz olgusu üzerinden şekillenir.

Alevi literatürüne ait çoğu temel deyimler ve ritüel formları dikkatlice incelendiğinde, yol erenleri tarafından bunların Newroz eksenli kutsal bağlantılarla geliştirildiği görülecektedir. Bir bütün olarak Kürt klanları arasında yaşatılan Newroz; “Cejna seré sela, Sala nu, Seri Sali, Sersal, Ceşne Tolan” adlarıyla hatırlanır! Yine Êzidi Kürtler: “Serisal, İda Sersale”  ve Alevilerde ise “Sultan Newroz,  Erkân-ı Newroz” benzeri yerel isimlerle de anılır.

Eski “Ay takvimi” ile “Güneş takvimi” arasında 12 günlük bir zaman farkı vardır. Bu hesaba göre Ay takvimi, 12 gün geç başlar. Kürt Alevileri, kendi Réya/ Raa Heqi inançlarında bu Ay takvimini kullanırlar. Bu durumu, “Bizim takvim, bizim hesaba göre, eski hesap” olarak tanımlarlar. Yılın başlangıcı olan Newroz, 9 Mart/ Adar’da başlar. Bu tarih, kullandığımız Güneş, (modern) takvimde ise 21 Mart eder. 12 günlük zaman fark da işte bu arada doğar!

Antik Mezopotamya’da Kürtçe ve Farsça bir kavram olan Newru(o)z; iki ayrı kelimeden terkip edilmiştir. Güneş’e yani Roz/ Roj’a istinaden Kürtçede; Roz < gün demektir. New/ Nehe < “dokuz” ve “yeni” anlamına gelmektedir.  Kısacası Mart’ın 9‘u; “Yeni gün” yada “9. Gün” olarak ifade edilir. 21 Mart’ta ise kutlamalar sonlandırılır. Bir diğer tanımıyla; New; “yeni”, ru (o)z; “gün” yani “yeni gün” demektir. Dolayısıyla yılbaşının bu ilk gününe, “yeni gün” anlamında Newroz veya Newruz denmiştir. Kürt Alevileri yani Réya/ Raa Heqi bağlıları; 9-21 Aralık arasında Gaxan kutlamaları yaparak eski yılı uğurlarlar.

Sümerlerde “Adaru” olarak tanımlanan, Kürtçedeki Adar/ Mart ayının, antik Kürt tarihinde Zerdüşt inancında kutsanan simgesi Adar/Ateşdir. Kürtçe bir deyim olan “Ateş” yani Adar, aynı zamanda Avestadaki Yazata’dır. “Yazata”, günümüz literatüründe “yaratıcı melek, yaradan” Yezda, Yezdan, Ezda’dır.

Yer-Gök Yok iken “Zaman” Var İdi

Evet; “yer-gök yok iken” Zaman vardı. O Zaman, canlı-cansız cümle varlığın tek ayarlı mayasıydı. Çünkü zaman, her şeyin anasıdır! Öyle ya; Gün doğmadan, nelerin doğacağını önceden kim bilebilir-ki! Gün doğacak ki, nelerin doğacağı-olacağı anlaşılabilsin! Sırrın açığa çıkması günün doğumuyla anlaşılır. Hakikatin keşfi, günün doğumuyla bellirginleşir. O gün Güneştir- Ro’dur, Roj’dur. Hayattır, Jiyandır, Jin’dir, Canik’tir yani doğuran Kadın Anadır. Dersim’de bir atasözü vardır; “Güneş doğmadan, kadınlar doğar” Doğacak olan Güneşle yüzünü yıkayan Kadın Ana, ona saygısını, niyazını sunar. İşte o doğan Güneş; insanlık tarihinde ilk Tanrıdır, Tanrıçadır. Makalemizin bu etabında, Zaman olgusu bağlamında bazı artı değerlere de  temas eetmemiz gerekmektedir.

İnsanın yaşamındaki serüveninde,  zamanı belirleyen bazı tarihsel kesitler vardır. Mezopotamya’daki bütün tanrı ve tanrıca tapınakları zaman ayarlı olup ve Güneş (şamaş/ şem-gündüz) ile Ay’ın (sin-gece) merkezi noktasal ayarlarıyla inşâ edilmiştir. Zaman olgusu karşısında astronomiyi başlatarak, geliştirenler; yine Mezopotamya‘da ilk uygarlıkları ortaya çıkaran Sümerler olmuştur. Buna paralel olarak farklı zamansal periyotlarla Akadlar, Babiller, Mısırlılar, Asurlar, Elamlar, Gutiler, Hurriler, Hititler, Medler, Persler, ve diğer antik topluluklar, Mezopotamya topraklarında tüm insanlığın uygarlık düzeyine katkılar sunmuşlardır. “Dünya zamanı” ile, “İlahi zaman” arasında bir “Göksel zamanın” olduğunu ve İnsanın Dünya zamanı; MÖ. 3760 yıllarında başladığına vurgu yapılır. Zira bu zaman dilimi, yazının buluşuyla eşdeğerdir. Yine bilginler tarafından “Tufan olmadan önce dünyada, 432 bin yılın geçtiği” tartışmaları hep yapılmıştır.

8.yüzyıldan itibaren kullanılan modern çağın takvimi, Roma İmparatorluğu Julius Sezar (100-44) tarafından “Jülyen takvimi” yle devam ettirildi. Şu an kullanılan Miladi takvim; 4 Ekim 1582 tarihli fermanıyla Papa 13. Gregor tarafından başlatılarak ve Hz. İsa’nın doğumu 1 Ocak, yılın başı olarak günümüze kadar geldi.

Aslında zaman yada vakit kavramı; İnsanın manevi hayatında değerli bir yere işaret eder. O yüzden “zaman, her şeyin ilacıdır” derler! Tüm var olanların birbirilerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süredir zaman! Uzaysal boyutu dahi belirlenmemiş zaman,  tarih boyunca daha çok felsefenin ilgi alanıyla birlikte matematik ve fizik çalışmalarının da önemli unsurunu oluşturur.

Mekanın ve Sırların Zamanı Zurvan

Mezopotamya metinlerinde Zaman, yani Zurvan;  Aryenik kültürde bir Primordiyal (başlangıç-ilk şekil-ilk oluşum) yaratıcı Tanrı olarak karşımıza çkar. Ateşten nur olarak tavsir edilen Nur deryasının  iyilik Tanrısı “Ahura Mazda” ile zulmat (karanlık) dünyasının kötülük Tanrısı “Ehirmen”; Zamanın/ Zurvan’ın ikiz çocuklarıdırlar. İnsanoğlunun üzerinde, bu iki güçün amansızca bir mücadelesi/çekişmesi sözkonusudur. Meselâ bu anlatım çerçevesinde Kürt Aleviliğinde (İtiqat a Réya/Raa Heqi); Nur (ışık) deryasının iyilik tanrısı Ahura (Xuda-Hak‘ka) Mazda‘ya yoldaş olmak esastır. Yine inanca göre, zamanla bağlantılı “Zurvan-i”; kötü emelleri olan bir melektir. Onun hışmı, insanı felç eder! İnsanoğlu, yaşamı boyunca bu Zurvani kötü melekten, kendisini korumak için farklı inançsal ulamlar yaratmıştır. Bu vesileyle Kırmancki dilinde “Zurani to de vejiyo < Zurve sana görünsün! Zurvani ve to toro do < Zurvani sana vursun!” beduaları kullanılır. Zurvan teriminin kökü olan “Zur-i” aynı dilde yani Kürtçe’de “yalan” anlamına gelmektedir. Bu bağlamda geçmiş zaman için „herşey yalan oldu!” atasözü kullanılmıştır. Haq yolunda, nur deryasının bilgisini talep eden talipler, zamanın bu Zurvani boyutundan uzak durur. Elindeki var olanla dostluğa yanaşır ve paylaşımcı olur. Bu paylaşımdır ki Onu; yüceltir ve devr-i dâiminde sonsuzluğa taşır. Çünkü zaman, ana rahminde; yeni bir İnsan’ı mayalar, orada can verir, dünyaya getirir, büyütür ve tekrar hakka yürütür. Fakat ne var ki asırlardan beri Ortadoğu’da, yani uygarlıkların beşiği olan Mezopotamya’da; Zulmat/ karanlık dünyasının kötülük tanrısı Ehirmen’in etkisinde kalan yöneticiler; mazlum halklara ve farklı inanç mensuplarına acı, gözyaşı içinde en ağır bedeller ödetmişlerdir.  Ehirmenler karşısında tüm insanlığın birlikte mücadele edeceği ve kazanacağı bir yılın yaşanması dileğiyle.

Sersala we pîroz be! Yeni yılınız kutlu olsun!

Hak ile kalın!

Kürt takvimi ve Kürtlerde yeni yıl
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA