Müjgan Halis

Unutulan seslerin izinde: Dağlardan Başka Tanık Yok

Türkiye’nin yeniden barışı konuştuğu bu günlerde, karlarla örtülü bir Kürt köyünden yükselen bir hikâye beyaz perdeye taşınıyor. “Dağlardan Başka Tanık Yok”, yalnızca bir film değil; bir hafıza kaydı, vicdanın sesi, bir yüzleşme ve barış çağrısı.

Film, 1990’ların karanlık günlerini hatırlatırken, bugünün barış umudunu daha da kıymetli kılıyor. Çünkü anlatılan yalnızca bir kız çocuğunun arayışı değil; yasaklanmış dillerin, susturulmuş şarkıların, gizli kasetlerin ve gölgede kalmış hayatların hikâyesi. Ve bu hayatların arasında, katır sırtında kaçakçılığa giden gençlerin yorgun ama umutlu bakışları, sınırın öte yanına uzanan sessiz bir yolculuk olarak beliriyor. Film, bu yolculuklara Roboski Katliamı’nın yankılarını da yediriyor; çünkü dağların hafızası yalnızca geçmişi değil, en taze yaraları da saklıyor.

Film, üç güçlü temanın üzerine inşa edilmiş:

Hafıza: Faili meçhul cinayetlerde kaybolan hayatları ve suskunluklara gömülen hikâyeleri yeniden hatırlatıyor.

Kimlik: Dilin ve müziğin bu hafızayı nasıl yeniden inşa ettiğini gösteriyor.

Barış: Geçmişin acılarını bir daha yaşamamak için verilen ortak bir söz olarak yükseliyor.

Duvarların içine saklanan bir dil

Van’ın Bahçesaray ilçesinin Sampas köyünde çekilen film, sınırın kıyısında, karla kaplanmış bir Kürt köyünde geçiyor. Geçim kaynağı kaçakçılık olan bu köyde, yaşam soğuğun ve sessizliğin ortasında akıyor. Gençler, sırtlarına yükledikleri mallarla kar fırtınasında katırların adımlarına tutunarak hayatı taşırken, ölüm, bazen bir sınır çizgisi kadar yakın.

Köylüler, yasaklanan dillerini, söyledikleri ağıtları ve kaydedilmiş şarkıları duvarların içine saklıyor. Kürtçe kasetler, sıva altına gizlenmiş bir hafıza defteri gibi. O kasetlerde yankılanan sesler, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de tanıkları.

Helin’in yolculuğu: Dilin ötesinde bir arayış

Filmin merkezinde Helin var. Faili meçhul bir cinayete kurban giden babasının izini süren genç bir kadın… Helin, Kürtçeyi tam olarak bilmese de, annesi Susika’nın, bir zamanlar sesiyle dağlarda yankılanan dengbêj şarkılarını dinlemek için yollara düşüyor. Yolculuğu, sadece babasına kavuşma çabası değil; bir toplumun zorla susturulan hafızasına, kasetlerde saklı kalan ağıtlara ve yasaklı bir dilin gölgesinde büyüyen kuşağın sesine uzanan bir yolculuk.

Helin’in annesi Susika, zamanla sesini kaybetmiş, sustuğu her günle biraz daha içe kapanmış. Bu sessiz isyanı Sema Çidik canlandırıyor. Kadroda ayrıca Sabri Varol ve Sena Özbey de yer alıyor.

Ve Helin, yolculuğun sonunda, kasetlerin içine saklanmış o yankılara hasretini fısıldıyor:

Sesini duymak istiyorum anne…

Bu feryat, yalnızca bir kız çocuğunun değil; yok sayılmış bir halkın, susturulmuş bir dilin ve dağlara hapsedilmiş şarkıların çığlığı olarak seyirciye ulaşıyor. Helin’in Kürtçeyi tam bilmemesine rağmen çıktığı yolculuk, dilin ötesinde hafızaya ve sese duyulan derin özlemi gösteriyor.

90’ların gölgesi hâlâ oralarda

1990’lar, Türkiye’nin yakın tarihinde en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönemdi. Binlerce insan faili meçhul cinayetlerde öldürüldü, yüzlerce kişi zorla kaybedildi. Köyler boşaltıldı, diller yasaklandı, kimlik inkâr edildi. Hafıza, duvarların ardında saklanan kasetlere, fısıltıyla söylenen ağıtlara, Erivan Radyosu’nun cızırtılarına ve derin suskunluklara hapsoldu.

“Dağlardan Başka Tanık Yok”, yalnızca bir ailenin dramını anlatmıyor. O yılların gölgesinde yaşanan zorla kaybetmeleri, faili meçhulleri, dil yasaklarını ve kimliğin yok sayılışını yeniden hatırlatıyor. Bir gecede kaybolan insanların, bir köyün kaderini değiştiren baskınların, gizli kasetlere sığınan şarkıların izini sürüyor.

Bir yüzleşme çağrısı

Bugün Türkiye yeniden barışı konuşuyor. Silahların sustuğu, diyalog çağrılarının yükseldiği bu dönemde film, geçmişin acılarını hatırlatarak geleceğe umutla bakmanın önemini vurguluyor. Baştimar, filmle ilgili olarak şunları söylüyor:

Ülkemizde silahların bırakıldığı, barışın ve demokrasinin bu kadar içten konuşulduğu bir dönemde ‘Dağlardan Başka Tanık Yok’ vizyona giriyor. Geçmişte yaşanan ağır hak ihlallerini, faili meçhulleri, dil yasaklamalarını anlattım. Bu filmi yapmamdaki en büyük etken, geçmişin acılarını tekrar yaşamamak ve halklar olarak barışı kucaklayabilmekti.

İlk gala Diyarbakır’da

22 Eylül’de Diyarbakır’da yapılacak gala, barışın en çok konuşulduğu bir şehirde gerçekleşecek bir yüzleşme ve umut buluşması olacak. Ardından 29 Eylül’de İstanbul Beyoğlu’nda gösterim yapılacak. Ve son olarak 3 Ekim’de film, tüm Türkiye’de vizyona girecek.

Unutulan sesler, saklanan kasetler, katır sırtında ağırlaşan yükler, Roboski’nin gölgesi ve karla örtülü dağlar… “Dağlardan Başka Tanık Yok” tüm bu tanıklıkları beyazperdeye taşıyacak.

 

Bu yazı ilk olarak Independent Türkçe’de yayınlanmıştır

Dersim Gazetesi

Share
Published by
Dersim Gazetesi

Recent Posts

DEM Parti’den CHP il yönetiminin görevden alınmasına tepki

  DEM Parti, CHP İstanbul İl Yönetimi’nin görevden alınmasına ve kayyım atanmasına tepki göstererek yargının…

13 saat ago

Özgür Özel: Gürsel Tekin’i ihraç ettik

Özgür Özel, CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptal edilmesine yönelik yaptığı açıklamada ‘Atanan kayyım heyetinden görevi…

13 saat ago

Dersim’de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Yürüyüş: “Savaşa Hayır, Barış Hemen Şimdi”

Dersim’de 1 Eylül Dünya Barış Günü, Dersim Emek ve Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen yürüyüşle kutlandı.…

1 gün ago

Tavuklu sebzeli bebek çorbası tarifi

  Bebeklerin sağlıklı gelişimi için besleyici, sindirimi kolay ve doğal malzemelerle hazırlanmış ev yapımı çorbalar…

1 gün ago

İHD kurucularından Şensoy mezarı başında anıldı

  Cezaevlerindeki baskı ve işkenceleri protesto etmek amacıyla 1 Eylül 1987’de Ankara’da Meclis önünde gerçekleştirilen…

1 gün ago

Uzak Şehir 2. sezon ilk tanıtımı geldi: Bu mezarda yatan Boran Albora değil, benim kocam – Türkgün – Türkçe Düşün

Kanal D’nin reyting rekortmeni dizisi Uzak Şehir, ikinci sezon hazırlıklarıyla izleyiciyi ekran başına kilitlemeye devam…

1 gün ago