Haber bültenlerinde sık sık “İzmir açıklarında can pazarı” veya “İzmir’de göçmen taşıyan tekne battı” gibi haberleri duyarız. Kıyı kenti olması nedeniyle İzmir yerli ve yabancı göçmenler için her zaman cazibesini koruyan bir şehir, örneğin geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı açısından 81 il içinde İzmir de ilk 10’da yer alıyor. Mayıs ayı itibariyle İzmir’deki Suriyeli sayısı 140 bin 31 kişiyken, şimdiye kadar ikamet izni alanların sayısı 29 bin 534 kişi.
Türkiye ve İzmir dışarıdan çok ciddi göç dalgası alırken, ekonomik krizden dolayı Türkiyeli yurttaşlar da daha fazla kazanmak ve rahat yaşamak için başka ülkelerin yollarını tutuyorlar. Özellikle Kanada ve Amerika son iki yılda en çok Türkiye’den göç alan ülkelerin başında geliyorlar. Son aylarda her iki ülke de sınırlarını kapatmış olsalar da Türkiye’den göç eden iş gücü farklı ülkelere gitmek için çeşitli yollara başvuruyorlar.
Resmi kayıtlara bakacak olursak; TÜİK’in 6 Nisan 2023 tarihinde 2021 yılına ilişkin açıkladığı göç raporuna göre Türkiye’den göç eden kişi sayısı 287 bin 651 kişiye ulaştı. 2022 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 62,3 artışla bu sayı 466 bin 914 olarak açıklandı.
Fakat gayri resmi rakamlar ve tespitler göç eden kişi sayısının bunun çok çok üstünde hatta aradaki farkın uçurum olduğunu belirtiyorlar. Çoğunluğu kaçak yollardan gittiği için bu konuda net bir sayı tespit etmek mümkün değil. Fakat 500 bin küsur nüfuslu Ağrı’dan bile son bir iki yılda yurtdışına gidenlerin sayısı 30 binin üzerinde olması bile tek başına bu göçlerin ne aşamaya geldiğini gösteriyor. Yurtdışına gitme konusunu kimin yanında açsanız mutlaka ailesinden veya yakın çevresinden birinin gittiğini söylüyor. Bunlar resmi veriler olmasa da durumun çerçevesinin ne olduğuna bariz örneklerdir.
Ekonomik krizden dolayı gelecek kaygısı taşıyan gençler bulabildiği çeşitli yollarla başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine göç ediyorlar. Çoğu uzun süre dönmemek üzere giderken, hiç dönmemek niyetiyle gidenler de var. Elbette bu gidişler sanıldığı kadar kolay değil. Kimisi kandırılıp parasını kaptırdığı gibi bu yollarda canını verenler de var. Kimileri de bazı ülkelerde yakalanıp cezaevlerine de atılıyorlar.
“En çok giden kesim 20 ile 30 yaş arası”
Daha önce iki kez gitmeye çalışıp fakat oturum konusunda kendisine söz verenler tarafından kandırılan bir genç olan M.A, gitmek için tekrar bir gidiş yolu bulma peşinde. Kendisi gidip yerleştikten sonra eşini ve çocuklarını da alacağını belirten M.A. şöyle konuşuyor:
“Gitmeye niyetli olan veya gitmiş olanların yaş ortalaması 20 ile 30 yaş arası. Yani çoğunluk genç. Elbette 40 ile 50 yaş üstü gidenler de var ama çoğunluk genç kesim. Çünkü; kimi zamanlar çok riskli bir durumu da oluyor bu gidişlerin. Bir ülkeden bir ülkeye kaçak yollardan geçme, gidip bir daha gelmeme riski, belli bir yaştan sonra gurbetin insana ağır gelmesi durumlarından kaynaklı orta yaş üstü nüfustan çok genç nüfus daha çok gidiyor ve gitme yollarına bakıyor. Bir zamanlar yabancı göçmenlerin konağı olan Basmane semti ve Kemeraltı Çarşısı bugün adeta yurtdışına gitmek isteyen Türkiyeli gençlerin kaçakçı şebekesi bulma umudu aradıkları yere dönüşmüş.”
M.A sözlerine şöyle devam ediyor:
“Elbette bu gidişler için de ciddi bir para lazım. Bu işi yapanların çalışma tarzlarına bağlı olarak kişi başı 6 bin Euro ile 8 bin Euro arasında değişiyor fakat insanlar bu parayı yurtdışında en fazla 5 ay gibi bir sürede kazanıp açıklarını kapatacakları mantığı ile verecekleri bu miktarları pek önemsemiyorlar. Bunun için eş ve dosttan borç para alan da var, kredi çekip arabasını satanlar da var.”
Gidiş yolları ararken bütün gitme yolları ve sistemleri hakkında da bilgi sahibi olduklarını belirten başka bir genç olan K.A, buna şu örnekleri veriyor:
“İnsan kaçaklığı yapanlar tarafından en çok kullanılan güzergâh Edirne’dir. Yurtdışına kaçak yollardan gitmek İzmirliler de genelde çıkış yolu olarak bu yolu kullanıyorlar, Türkiye’nin diğer yerlerinden gelenler de.
Başka bir yol ise Türkiye ile vize sorunu olmayan ülkeler üzerinden Avrupa’ya gitmek. Buna örnek olarak Sırbistan ve Bosna Hersek ülkelerini gösterebiliriz. Çünkü Sırbistan’a vizesiz giden Türkiye vatandaşları oradan da Macaristan üzerinden Avrupa’ya kısa sürede ve az bir yol ve zahmetle geçebiliyorlar.
Yine her ne kadar Türkiye, Yunanistan’dan dolayı deniz güvenliğini çok ciddi korusa da Çeşme ilçesi ve Aydın’ın Kuşadası ilçesi üzerinden de belirli bir kesim gidebiliyor.”
“Kaptanlık eğitimi alıp gidenler var”
K.A. başka yollar olduğunu da anlatıyor:
“Bunlarla beraber çok daha ilginç bir yöntem daha var. O da deniz yolu ile İtalya’ya oradan da Avrupa’ya geçmek. Bu yöntemde bir kişiye şebeke tarafından bir tekne veya gemi verilir. 20 günlük kaptanlık eğitimi verilir. Gideceği yerler ve rotalar öğretilir. Bu grup İtalya’ya vardıktan sonra vardıkları şehrin içine dağılıyorlar. Kaptan da gemiyi bırakıp kaçıyor. Çünkü o işten kazandıkları para geminin ederinden daha çok olduğu için gemi de orada bırakılır. Ayrıca İtalya polisi gelen göçmenlerden çok gemiyi getiren kaptanın peşine düşer. Yani gelenlerden çok onları getirenleri engellemenin doğru olduğunu düşünürler. Yakalanan kaptanlara hapis cezası dahil birçok yaptırım uygulanıyor.”
“Sırbistan üzerinden gitmek isteyenler arasında atanamayan öğretmenler de var”
Seçime yakın yurtdışına gidişler azalsa da seçimden sonra devam ettiklerini söyleyen eski bir insan kaçakçısı olan R.S. Dersim Gazetesi’ne şu bilgileri veriyor:
“Seçimler öncesi ekonomik düzelme olur umuduyla gidişler kısmen azaldı. Fakat seçimlerden sonra hükümet aynı kalınca ekonomi düzelmez kaygısıyla gidişlerde tekrar bir artış oldu. Fırsatını bulan gitmeye çalışıyor. Bunda yurtdışı ile burası arasındaki ücret farkı da çok etkili. Kimileri burada aldıkları paranın üç katını da alabiliyorlar. Bundan dolayı insanlar birçok riski göze alarak ya kaçak yollardan ya da vizesiz ülkeler üzerinden gidiyorlar. Bu konuda en çok kullanılan ülkelerin başından Sırbistan geliyor. Gidiş imkânı olursa haftada iki gemilik yurtdışına gitmek isteyenler olduğunu söyleyenler bile var. Gidişlerin temel sebebi ekonomik krizden dolayı oluşan gelecek kaygısı iken çok az sayıda da olsa politik sebeplerden gidenler de var. Buna atanamayan ve özel sektörde çalışmak istemeyen öğretmenleri de ekleyebiliriz. Çünkü öğretmenler özel sektörde canlarına okunduğu iddiasındalar.”
“Yoğun talep, bir pazar oluşturdu”
Yoğun gitme talebinin doğurduğu bir pazarın da olduğunu söyleyen başka bir insan kaçakçısı Y.P ise, şu ifadeleri kullanıyor:
“Gerek Türkiye’den gerekse Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmek isteyen yabancı uyruklu insan yoğunluğu burada bir piyasa yaratmış durumda. Elbette bu işte insanları kandırıp paralarını alıp ortadan kaybolanlar da var. Bununla birlikte kendisi gitmek isteyen, çocuğunu veya kardeşini göndermek isterken bu işin yol ve yöntemini öğrenip kendini bu işin içinde bulan kişiler de var. Birçok tanıdığımız bu şekilde bu pazara dahil oldular. Eğer ki o insanları sağlam şekilde gitmek istedikleri ülkelere ulaştırdın mı, onun verdiği güvenden dolayı herkes sana gelir. Bu beklediğinden çok para kazanmak demektir.”
“Sırbistan sonra Afgan insan kaçakçıları”
Sırbistan’dan sonraki şebekelerin hemen hemen hepsinin Afgan olduğuna dikkat çeken, bu yollarla Avrupa’ya gitmiş bir H. A isimli genç ise şunları anlatıyor:
“Sırbistan’ın başkenti adeta ‘Mezopotamya Kahvehanesi’ olmuş. Ortadoğu’dan her milletten insanlarla dolmuş orası. Bundan dolayı fazlasıyla insan kaçakçısı şebekesi var. Her ne kadar Türkiye’den de şebekeler olsa da Sırbistan’dan sonrasının ulaşımı sağlayanların çoğunluğu Afganlardan oluşuyor. Artık bu işi yapa yapa Türkçe, Kürtçe ve Arapçayı çok iyi öğrenmişler. Bu da onlara müşteri bulmada çok ciddi avantajlar sağlıyor. Bununla beraber tüm sınırların zafiyetlerini de öğrenmiş durumdalar.”
“Yakalandıysanız, ülkenize göre muamele”
Kaçak olarak geçilen ülke sınırlarında yakalandığınızda ülkeye göre muamele gösterildiğine dikkat bir insan kaçakçısı D.M, şu örneği veriyor:
“Diyelim ki Avrupa’ya gitmek için bir ülkenin sınırlarını kullanırken oradaki güvenlik güçlerine yakalandınız, vatandaşı olduğunuz ülkeye göre muamele görürsünüz. Eğer Suriyeli iseniz sizi yakaladıktan sonra tekrar Avrupa’ya girmeniz için serbest bırakabilirler. Bunun sebep olarak Suriye’deki savaş gösteriyorlar. Eğer ki Türkiye’den veya başka bir Ortadoğu ülkesindenseniz ülkenizde herhangi bir kargaşa yok deyip yakaladıkları göçmenleri vatandaşı oldukları ülkelerine geri gönderiyorlar. Bundan dolayı Suriyeli olmayan kesimler de rahat bir geçiş için farklı farklı yollar deniyorlar.”
“Şehir adeta yurtdışına taşınmış”
En çok göç veren illerin başında olan Ağrı’da da durum İzmir’den pek farklı değil. Şehir adeta yurtdışına taşınmış diyen insan kaçakçısı B.T. durumu şu sözlerle özetliyor:
“Amerika ve Kanada’nın kapıları kapatmasına rağmen çeşitli riskleri göze alarak yurtdışına gitmek isteyen Ağrılı genç sayısı hala da çok. Biliyorsunuz Ağrılı gençlerin büyük çoğunluğu Amerika ve Kanada’ya göç ettiler. Geriye kalanlar ise borç harç ederek Almanya, Fransa ve İsveç gibi ülkelere gitme yollarına bakıyorlar.
Gidenlerin çoğunun kredi çekip gitmesinden sonra bankalar artık herkese kredi vermiyorlar. Neredeyse memurlar dışında almak zor. Çünkü kredi çekip yurtdışına gidenlerden bu krediyi tahsil etmek zor. Bankalar da bundan dolayı ciddi tedbirler aldılar. Memur bir kefil olmadan kredi vermiyorlar. Bankadan kredi alamayan veya satacak bir şeyi olmayanlar ise tefecilerden bile para alıyorlar. Bu da ayrı bir sıkıntı.”
Yurtdışına gitmek için para ve gitmenin yollarını arayan Ağrılı bir genç olan Ö.Ş., gitme nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Burada uygun bir iş olmadığından başka memleketlere gitmek zorunda kalıyoruz. Memleketten ayrı kaldıktan sonra neden daha çok para kazandıran bir yere gitmeyim? Buradaki ekonomik şartlarda evlenmeye kalksam neredeyse bir milyon masrafım olur. Benim bu parayı tedarik etmem ve evlenmem yıllarımı alır. O da doğru dürüst ve düzenli bir işim olursa eğer. Ben de riskleri olduğunu bilmeme rağmen yurtdışına, herhangi bir Avrupa ülkesine gitmek istiyorum. Dönersem oradan kazandığım ile burada rahatlıkla evlenirim. Dönemezsem de orda kalır evlenirim belki.”
Son olarak bir esnaf ise başka bir gerçeğe dikkat çekiyor:
”Bu gidişlerin belki bireysel olarak ekonomik anlamda olumlu geri dönüşleri olacak fakat birçok kaybımız da oluyor. Birincisi bu insanların gittiği ülkelerde yaşadıkları adaptasyon sorunları, Bununla beraber ülke ile yaşanılan kopuk ilişki. Buna örnek olarak 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde yurtdışında olup oy kullanamayanları gösterebiliriz. Daha da kötüsü o giden gençlerin o ülkelerde kalıcı olması durumunda burada genç nüfus azlığı baş gösterecek ve oradaki entegre politikaları sonucu kültürel bir çürüme yaşayacaklar. Ayrıca başta Suriye’den gelen göçmenler olmak üzere Türkiye’ye gelen gençlere kızan gençlerimiz bugün onlarla aynı kaderi yaşıyorlar.”
Dersim Belediyesi’nde başlatılan nöbete katılan yurttaşlar, “Dersim’e sefer olur ama zafer olmaz” diyerek irade gaspına…
Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de aralarında olduğu…
Dersim Belediyesi'nde başlatılan nöbet eyleminde eşbaşkanlar, kararın kayyım hazırlığı olduğunu belirterek mücadele çağrısı yaptı. Dersim'de…
Dersim Belediye Eşbaşkanı Cevdet Konak ile Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e 6 yıl 3'er ay…
Elâzığ’da 32 yaşındaki Burcu Demir’i 8 Şubat’ta katleden Uzman Çavuş Murat Coşansel’in yargılandığı davanın 4.…
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 15. Bölge Müdürlüğüne bağlı Tunceli Şubesi ekipleri, il genelinde…