Devrim Tekinoğlu ile Dersim söyleşisi: Dersim’de sosyalist bir kent tasarımı yok

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Dersim’de entelektüel bir kapasite kendisini geliştirseydi, kent tasarımını mimariyi yoğunlaştırmış olsaydı, burası dikey bir şekilde Elâzığ’a doğru yayılmazdı, adeta betondan bir hapishaneye dönüşmezdi.”

 

Devrim Tekinoğlu Dersim’in sayılı kitapçılarından biri. Kitapçılığın yanı sıra yayıncılık ve belgesel çalışmaları olan Tekinoğlu 1974 yılında Dersim’in Ovacık ilçesinde doğdu. 1992 yılından sonra üniversite eğitimi için İstanbul’da ikamet etmeye başladı. Dünya Gazetesi, Özgür Bakış, Demokrasi Gazetelerinde çalıştı. 2008 yılında Dersim Hayat isimli yerel bir gazete kurdu ve yayın yönetmenliğini yaptı. 2010 yılında FAM yayınlarını kurdu, hala yayınevinin yayın yönetmenliğini sürdürmekte. 1994 yılında Dersim köylerinin yakılıp boşaltılmasını, Dersim köylüsünün yerinden edilmesini konu alan “1994” isimli belgesel filmini çekti.

Ra/Yol isimli belgesel filmin yönetmenliğini yaptı ve bu film yakın tarihte özel gösterimlerle izleyici ile buluşacak.  2020 yılından beri Dersim’de ikamet eden Tekinoğlu, derleme ve alan araştırması çalışmalarını da sürdürüyor.

Dersim Gazetesi olarak, Devrim Tekinoğlu ile Dersim’de kitaba ilginin ne düzeyde olduğunu, Dersimlilerin neden topraklarını bırakıp göç etmek istediğini, depremi ve doğanın nasıl talan edildiğini konuştuk.

“BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN DERSİM”

Devrim Tekinoğlu, 2008 yılında “Dersim Hayat” gazetesini çıkarmaya başladığını, 2010 yılında isi “FAM” Yayınlarını kurduğunu, o günden bugüne yayıncılık faaliyetlerini sürdürdüğünü söylüyor ve şöyle devam ediyor.

“Yayıncılık faaliyeti sürdürürken bizim için en önemli alan Dersim, zaten “Dersim Hayat” olsun daha sonra çıkardığımız diğer yayınlar olsun veya FAM Yayınlarında esas olarak yoğunlaştığımız alan Dersim, Zazalık, Alevilik, Kürtlük, Ermenilik gibi etnisite üzerine daha çok çalışıyoruz ve Dersim’e çok odaklanmıştık. Bu nedenle sürekli bir ayağımız daima buradaydı. Burada bir arkadaşımız kitabevi işletiyordu, arkadaşımız Almanya’ya gitmeye karar verince biz bu kitabevini almak istedik, yani orası bir kitabevi olarak kalsın diye. Çünkü bu kitabevinin aslında Dersim hafızasında bir yeri var, 1970’li yılların başında Ali İşçi tarafından kurulan bir kitabevi. Bu kitabevinin Dersim’de yaşı yetenler için çok ciddi bir hafızası ve anlamı var. Bu nedenle biz bu kitabevinin kapanmasını istemedik ve aldık. Kitabevi aynı zamanda bizim için, FAM yayınlarının da hem perakende satış yeri hem de itibar alanı olarak devam ediyor.”

“KİTABA İLGİ BÜTÜN DÜNYADA ZAYIFLIYOR”

Tekinoğlu, genel olarak kitaba ilginin bütün dünyada zayıfladığını, bunun da birtakım nedenlerinin olduğunu söylüyor ve bu nedenleri şöyle anlatıyor.

“Daha çok görsel alanlara insanların yoğunlaşması nedeniyle kitabın biraz daha geride kaldığı bir gerçeklik var. Özellikle sosyal medyanın insan hayatında daha da yer edinmesi. Sosyal medya insanların birtakım güncel bilgiler paylaştığı ya da başka türlü tartışma alanlarını bir şekilde sürdürdükleri bir mecra haline döndüğü için matbaa üzerinde basılı bir yayın üzerinden takip gittikçe zayıflıyor. Bu zayıflama tabi Dersim’e de yansıyor. Dersim’de de kitap okuma oranı bu anlamıyla yeterince güçlü değil. Fakat kitapla ilişkisi olan bir kesim var, çünkü bazı şeyler alışkanlığa döndüğü zaman onu koparmak da kolay olmuyor. Okumamak nasıl bir alışkanlık oluyorsa okumak da bir çeşit alışkanlık oluyor. Bazı insanlar okumadan rahat etmiyorlar, dolayısıyla böyle bir kesim de var, ama bunun çok güçlü olmadığını söyleyebiliriz.”

 “DEZAVANTAJLI OLAN MİLLİYETLER VE İNANÇLAR ÜZERİNE ÇALIŞTIK”

Tekinoğlu, FAM yayınlarını 2010 yılında kurduktan sonra ağırlıklı olarak dezavantajlı pozisyonda bulunan milliyetler ve inançlar üzerine çalıştıklarını, esas olarak yoğunlaştıkları alanın da Dersim olduğunun özellikle altını çiziyor.

“Dersim’in kültürel mirasının yazıya aktarılması, tarihi ve inancıyla ilgili çalışmaların yapılması, 38 ile ilgili yayınların yapılması ve 94 süreciyle ilgili çalışmaların önünü açmak gibi çalışmalarda bulunduk. Yani Dersim çok yoğunlaştığımız bir alan, Dersim’le ilgili oldukça önemli yayınlar yaptık. Hazırlıklarını yaptığımız çok önemli yayınlar da var devam ediyoruz. Sadece Dersim’le ilgili değil; bir mantalitesi olan, bir perspektifi olan, soldan ve demokrasiden bakan yayınları da yayınlamaya çalışıyoruz, böyle bir yayıncılık politikamız var.”

“DERSİM’DE GENÇLİĞİN İLGİ ALANI KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARINA YÖNELİK”

Tekinoğlu, Dersim’de gençlerin okumayla güçlü bir bağlantılarının olmadığını söylüyor. Özellikle Dersim’de gençliğin ilgi alanının kişisel gelişim kitaplarına yönelik olduğunu söyleyen Tekinoğlu, orta yaş ve üzerinin ise daha çok sol veya milliyetlerle, inançla alakalı kitapları okuduğunu belirtiyor ve Dersim’deki gençliğin öne çıkan sorunlarını sorduğumuzda ise şöyle yanıtlıyor.

“Bence Dersim gençlerinin sorunu bir dünya, Dersim’in sorunları bir dünyayken gençlerin sorunları da bunun içerisinde tabii ki daha aktif bir durumda. Öncelikle şunu söyleyebilirim, gençlik için enerjisini yayabileceği ve enerjisini bir birikime dönüştürebileceği çok kısıtlı imkanlar var, bunun gibi imkanlar kısıtlı olduğu zaman bu beraberinde mutsuzluğa ya da agresifleşmeye dönüşebiliyor. Veya mevcut imkanlar içinde en yakın arayış olarak daha çok alkolle zaman geçirmek gibi bir sürece dönüşebiliyor. Burada bence gençliğin bu tip şeylere yönelmesindeki en önemli etkenlerden birisi onların kendini var edebileceği mekanların çok kısıtlı olmasıdır. Dersim’de bir kent olabilme açısından çok ciddi kısıtlı imkanlar ve sıkıntılar var. Burası daha çok beton yapılaşma üzerinden inşa edilmiş ama bu kentin inşa edilme sürecinde birçok ayrıntı düşünülememiş. Yani gerçekten o kente ait bir müze, konser salonu, sinema, tiyatro, meydan, park gibi bir kent için olmazsa olmazlar Dersim’de çok kısıtlı hatta neredeyse yok diyebiliriz. Dolayısıyla gençlik burada kendisini bir alana gidip kendini var edemediği için de başka yerlere gidebilme umudu ve arayışına dönüştürüyor. Zaten Dersim gençliği büyük oranda göç ediyor, burada daha çok orta yaş ve üstü kesim bulunuyor. Bunun dışındaki kesimler genellikle göç ediyor.”

“YÜKSEKÖĞRETİM ORANI YÜZDE 95 GİBİ GÖSTERİLİYOR AMA ÖYLE DEĞİL”

 Tekinoğlu, Dersim’deki okuma yazma oranının çok yüksek gösterilmesine itiraz ediyor. Dersim’le ilgili birçok konunun abartı ya da öyle görmek istemekle ilgili olduğunu belirten Tekinoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Dersim’in okuma yazma oranı elbette yüksek, doğru. Ama bu oran ilkokuldan ortaöğretime ve yükseköğretime doğru gittiği zaman ciddi bir düşüş söz konusu. Mesela TÜİK raporlarına göre Dersim’in lisans eğitimini tamamlamış öğrenci oranı yüzde 20’ye tekabül ediyor. Sosyal medyada Dersim’deki yükseköğretim oranı yüzde 95 gibi gösteriliyor ama öyle değil, Türkiye ortalaması da hemen hemen bu durumda. Ayrıca okuma oranı üniversite okumakla eşdeğer tutulduğu zaman orada da başka bir hata söz konusu oluyor. Çünkü ilkokuldan başlayıp üniversiteye lisans yüksek lisans doktoraya giden o süreç aslında biraz da endüstri ve resmiyet bilgisinin verildiği alanlardır. Buralar daha çok insanların kendi yaşamı içerisinde nasıl bir mesleki formasyon alacağının ve nereye yerleşeceğine dair birtakım bilgileri aldığı yerlerdir. Elbette bunlarla paralel olarak buralarda okuyan insanların bilgiyle, yaşamın diğer bilgileriyle buluştuğu ve derinleştirdiği bir süreç söz konusu oluyor. Fakat okuma oranını yükseköğretim okuma oranıyla eşdeğer tuttuğumuzda orada sıkıntılar başlıyor.”

“DERSİM GENÇLİĞİNİN GÖÇ ETME SÜRECİ YENİ DEĞİL”

Gençlerin Dersim’i terk etmek istemesinin altında yatan nedeni sorduğumuz Tekinoğlu, bu sorunun bugünün değil çok daha eskilere dayandığını söylüyor ve şöyle devam ediyor.

“Bu topraklardan Amerika’ya belki de ilk göç edenler Dersimliler diyebiliriz. Dolayısıyla bu göç etme duygusu Dersim’de çok eskiden beri var, 70’lerde daha da arttı, 80’lerde insanlar birçok nedenden dolayı gitmek zorunda kaldı, 90’larda yerinden yurdundan edildiler fakat 2000’lerden sonra kendi toprağıyla kurduğu aidiyet bağının daha da zayıflaması, burada kendisini var edebilme imkanlarının çok kısıtlı hale gelmesi gibi nedenlerden dolayı özellikle gençlik başka ülkelere göç ediyor. Bunu başka bir başlıkla açayım, göç edenler sadece gençler değil fakat burada yaşayan insanların göç etmesinin ardında da farklı kapılar açılıyor. Hem burada kendilerini var etme imkanları çok zayıf tutulurken, başka yerler sürekli cazip gösteriliyor.”

“DERSİMLİLERİN ÖZELLİKLE KANADA’YA GÖÇ ETMESİ SORU İŞARETİ”

 Dersimlilerin özellikle Kanada ülkesini tercih edip göç etmesinin bir soru işareti olduğunu söyleyen Tekinoğlu, Kanada’nın bu insanlara çok büyük kolaylıklar sağlamasını da başka bir soru işareti olduğunu söylüyor.

“Bunun elbette ki tekrardan Dersim’e yönelik sosyal, ekonomik, kültürel sonuçları olacaktır. Bizim topraklarımızda barajcılardan tutalım maden şirketlerine kadar bir dünya çalışma geçmişten beri devam ediyor. Burada maden şirketlerinin çoğunun Kanada şirketleri olduğunu da kenara not etmemiz gerekir, elbette ki yüzde yüz böyledir demiyorum ama not almamız gereken bir durum vardır diyorum. Ama Dersim gençliğinin buradan göç etmesinin bir sürü nedeni var, bir kere çok ciddi bir mutsuzluk var. Bu mutsuzluğu şöyle tarif edebiliriz. Burada insanların farkındalık düzeyi yüksektir ve pratik zekâları vardır. Bu farkındalık insanlarda birtakım arayışlara da neden oluyor, kendisini mutlu edecek arayışlar istiyor, muhabbet edebilmek gibi mesela, bir araya gelip eğlenebilmek dertlerini paylaşabilmek.”

“BİRBİRİNE GÜVENMEMEK BİR KÜLTÜR HALİNE GELDİ”

Özellikle son beş yıldır Dersim’deki insanların baskı altında olduğunu söyleyen Tekinoğlu, bu baskıların var olan birçok imkânı da alıp götürdüğünü ve beraberinde birçok kültürü de inşa ettiğini belirtiyor.

“Mesela burada birine güvenmemek neredeyse bir kültür haline geldi, güven duygusunun ortadan kalkması çok ciddi bir problemdir. Bu kültürel atmosfer içerisinde yaşayan insanlar elbette ki mutsuz oluyorlar ve buradan başka bir yere gitmek istiyorlar. Buradaki mutsuzluk ve göç etmeyle ilgili 2015-2016 yılında HEGEM Vakfının yayınlamış olduğu bir yazı okudum. Ağırlıklı olarak mutsuz olan ve göç etmek isteyen kesimin daha çok 30-40 yaş arası olduğu ve bu kesimin de büyük bir bölümünün aslında ekonomik olarak işinin gücünün olduğunu, bir kısmının evli çocuklu olduğunu ve buna rağmen buradan göç etmeye yöneldiği bir veriyi paylaşıyor. Bir başka ilginç şey, buradaki üniversite mezunları diğer okuma gruplarına göre daha çok göç etmek istiyorlar ve burada kalmak istemiyorlar. Mesela ortaöğretim okuyanlar ilköğretim okuyanlara kıyasla daha çok göç etmek istiyor, yani eğitim düzeyi arttıkça göç etmeye yönelim daha da artıyor. Buradaki memurlar veya ekonomik durumu iyi olanlar ekonomik durumu iyi olmayanlara göre daha çok göç etme eğilimi taşıyorlar, aslında göç etmeyi ekonomik nedenlere bağladığımız zaman burada tersi bir durum söz konusu. Bu da az önce söylediğim gibi insanların karnını doyurma anlamındaki fakirlikleri ortadan kalktığında başka arayışlara girerler çünkü zenginleşmek isterler, düşünsel olarak da günlük yaşamda da. Eğer böyle imkanlar söz konusu değilse düşünsel olarak ulaştıkları zenginliğin karşılığını göremediklerinde mutsuzlaşırlar ve oradan göç etmek isterler.”

“DERSİM’DE ŞU AN ANA GÜNDEM MADDESİ DEPREM”

Devrim Tekinoğlu, Tüm Türkiye’yi etkisi altına alan Maraş merkezli depremlerin Dersim’in de gündem maddesinde olduğunu söylüyor. Tekinoğlu, uzmanların açıkladığı veriler sonucu Dersim’in de deprem bölgesi olduğunu buna yönelik birtakım çalışmalar yapıldığını belirtiyor.

“Depremle ilgili çok yoğun olmasa da çalışmalar var. Günlük hayat depremle ilgili konuşmalarla geçiyor ama bunun pratiğe dönüşmesi o kadar kuvvetli değil. Şimdi zaten öncülük etmesi gerekenin sivil toplum ve belediyelerimiz olması gerekir, ama belediyelerimiz şu anda deprem bölgesinde yardım çalışmaları sürdürüyorlar, yani büyük oranda bölgedeler. Dolayısıyla henüz Dersim’de bir yoğunlaşma, nasıl bir çalışma yapılır durumu söz konusu değil, ama Dersim Belediyesi’nin çağrısıyla Profesör Enver Ercan geldi, bir sunum yaptı. Burada MUDAK adında arama kurtarma çalışmaları yapan bir kurum var. Bu kurum da çağrıda yardımda ve destekte bulunuyor. Ama bunu günlük hayatın içerisinde çok yoğun bir şekilde görmüyoruz. Şu anda aslında Dersim’in kapısına dayanan deprem çok ciddi bir durumdur ve bunun için şu andakinin çok çok üstünde bir çalışmanın yürütülmüş olması gerekir.”

“DERSİM’DE ORMANLIK ALANLAR AZALMAKTA BETONLAR ÇOĞALMAKTA”

Tekinoğlu, kentin entelektüel durumu açısından değerlendirildiğinde, deprem gerçekliği ile mesafeli olduğunu söylüyor. Kente entelektüel olarak yaklaşılmış olsaydı Dersim’in ağaçsız betondan bir kente dönüşmeyeceğini söyleyen Tekinoğlu şöyle devam ediyor:

“Dersim yapılaşma konusunda aslında eğer Moğultay mahallesini, Ali Baba (Dağ) mahallesini, Munzur mahallesini, Esentepe’yi falan düşünmezsek; yani burası daha eski yerleşim yerleri, ama bu mahallenin dışında halkın “Gazik” dediği, resmiyetin “Cumhuriyet” mahallesi diye isimlendirdiği, daha yeni yapılaşmaya açılan alanlar. Bu yapılaşma da özellikle son 20-25 yıl içerisinde yapıldı. Fakat bu son 20-25 yıl içerisinde Dersim’de hepimizin gözü önünde sürekli bir şekilde ormanlık alanlar azaltılmakta betonlar çoğalmaktadır. Özellikle Atatürk mahallesinde neredeyse ağaç yoktur. Atatürk mahallesinin karayollarının altındaki kesimi zemin olarak çok sıkıntılı bir alandır, çok ciddi heyelan riski taşımaktadır, toprağı son derece sulak ve kaygandır. Kent buralarda yüksek yapılaşmaya geçmiştir. Entelektüel bir kapasite kendisini geliştirseydi, kent tasarımını mimariyi yoğunlaştırmış olsaydı, burası dikey bir şekilde Elâzığ’a doğru yayılmazdı, adeta betondan bir hapishaneye dönüşmezdi.”

“KENTİMİZİN EN BÜYÜK İDDİASI SOSYALİST OLMAK”

Devrim Tekinoğlu Dersimlilerin en büyük iddiasının sosyalist olmak olduğunu söylüyor. Dersim’de 60’lardan, 70’lerden beri devrimin atardamarının var olduğunu söyleyen Tekinoğlu, Türkiye’de ne kadar devrimci örgütlenme varsa, Dersim’in o düşünceye önderlik yaptığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“Yani bir gün eğer Türkiye devrimi için bir anıt yapılacaksa o anıtı hak edecek yerlerden birisidir Dersim, verdiği mücadelesi bedeli açısından çok ciddi bir emektir. Fakat bu emeğin düşünsel entelektüel olarak fikirsel olarak karşılığının yani maddi karşılığının gösterilmesi açısından çok ciddi sorunlar var. Sosyalist bir perspektifle bakanlar ya da şu anda kendisi için “komünist” diyen belediyenin öncesindeki HDP belediyesi de demokratik ekolojik toplum iddiası ile geldi, bu da çok ciddi bir ifadedir. Ondan öncesinde de kendilerine sosyalist diyenler de burada belediye yönettiler. Son 20 -25 yıldır sosyalistler komünistler yurtseverler devrimciler yani kendisini böyle ifade edenler bu yerel yönetimin içerisinde oldular. Gerek meclis üyeliği açısından gerek belediye başkanlığı açısından hep içerisinde oldular. Fakat son 20-25 yıldır burada betondan yığılmış bir kentle karşı karşıyayız. Yani sosyalist perspektifle bakan kent tasarımı söz konusu değildir, bunu çok açık şekilde söyleyebiliriz.”

“KENTİN ENTELEKTÜEL KAPASİTESİ MİMARİYE YANSIMAMIŞ”

Devrim Tekinoğlu, kentin entelektüel kapasitesinin yerleşim alanlarına, estetiğe ve mimariye yansımadığını ifade ediyor:

“Yalnızca mimariye değil az önce bahsettiğimiz gençliğin neden göç ettiği konusuyla da bağlantılı yani insan sokağa çıktığı zaman sokakta gördükleriyle dünyası şekillenir zenginleşir veya fakirleşir, sokağa çıktığınızda mimarisi çok güzel bir binaya baktığınız zaman o mimari sizin dünyanızı zenginleştirir. Ya da dümdüz bir betonsa o dünyanızı değiştirmez aksine çoraklaştırır fakirleştirir. Eğer betondan yığılan alanlar metropoller büyük şehirler gibi inşa etmeye çalışıyorsanız en azından birkaç noktaya parkların kurulması gerekir, ağaçlı çiçekli olması gerekir. Yani yok değil var bunlar ama çok kısıtlı, insanların çok rahat bir şekilde yürüyebileceği alanlar yok. Bir noktada bir açıdan sıkıntı var, demek ki insanlar kenti inşa ettiği zaman, buradaki yerel yönetimi almış ekipler kişiler ya da buradaki sivil toplum da önceliğini başka şeylere verdiği için bu alana öncelik vermemiş. Yani tabii ki burada rahat rahat anlatıyorum ama o kadar da kolay değil, burası son 50 yıldır bitmeyen dertlerle uğraşıyor maden olsun baraj olsun.”

“BİZİM YAYINLANMIŞ ESERLERİMİZ YETERİNCE GÜÇLÜ DEĞİL”

Dersim’e dair henüz yazılmamış, yayınlanmamış gerçekler hakkında ne düşündüğünü sorduğumuz Tekinoğlu şöyle yorumluyor:

“Bizim yazımla ilgili alanımız henüz yeni. Nuri Dersimi’nin “Kürdistan Tarihinde Dersim” kitabını ve Kareli Mehmet Efendi’nin yazdığı günlükleri sayarsak bu 80 yıllık bir sürece tekabül ediyor yani 38’li yıllarda anıların yazıldığını düşünürsek, fakat Dersim’le ilgili yayınlama süreci ve Dersimlilerin yazıyla ilişkisi 1990’larda başladı. Bu neredeyse bir neslin geçmediğini gösteren hala yazıya başlayanın devam ettirdiği süreçtir, yani yazıyla ilişkide aslında birkaç nesil geçmesi gerekir ki yazım dünyası oturmuş olsun. Bizim yazma sürecine başlamış arkadaşlarımız hala yazmaya devam ediyorlar, yani diğer nesillere geçmedi. Dolayısıyla bizim yayınlanmış eserlerimiz yeterince güçlü değildir. Elbette ki çok önemli yayınlanmış kitaplar var ama henüz olması gereken noktada değildir. Yayınlanmış bu eserlerin büyük bir çoğunluğu da birbirini tekrar etmiştir. Büyük bir çoğunluğu 38’e odaklanmıştır, 38’i anlatırken daha çok kendini tekrar etme şeklinde yayınlanmıştır.”

“BEN SÖZLÜ GELENEĞİ ÇOK ÖNEMSERİM”

Tekinoğlu, araştırmalarda çok fazla sözlü geleneğe bağlı kalındığını, bunların çok önemli olduğunu, kendisinin de sözlü geleneği çok önemsediğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Son zamanlarda bizim yaşlılarımızın anlattığı şeylerin belgesini arayan birtakım anlayışlar gelişiyor, yaşlılarımızın anlattığı şeyleri yazılı kaynaklardan belgesinin gösterilmediğinde kıymetsiz gibi gösteren anlayış çok hatalıdır. Sözlü gelenek çok önemlidir. Sözlü geleneğin yazıya aktarılmasında bir problem söz konusu. Çünkü az önce bahsettiğim gibi bizim yazıya yönelik tecrübemiz kısıtlı. Biz aslında sözlü geleneğimizi yazıya aktarma sürecinden geçiyoruz. Burada öyle bir eksikliğimiz var. Fakat bir taraftan da önemli çalışmalar var hem bireysel hem de kolektif olarak insanlar çalışmalar yürütüyorlar, bu durumu aşmaya çalışıyorlar ki bence aşacaklar zaten. Edebiyat açısından da bizimkilerin aslında çok önemli kitapları var ama o da gelip bir yerde tıkanıyor. Dediğim gibi bunun için aslında bir neslin geçmesi lazım. Çünkü Dersim’le ilgili alanda çok genciz. Elbette ki Dersim’in gerçekliğiyle ilgili hala yayınlanmamış birçok başlık var, bizim yoğunlaşmamız daha çok 38 ve inanç üzerine olduğu için, 38 ve inancın dışında da birçok başlık var ve bu başlıklar henüz yeterince çalışılıp yazım alanına geçirilmedi, ya da görsel alana da taşınmadı, olacaktır diye umut ediyorum.”

Devrim Tekinoğlu ile Dersim söyleşisi: Dersim’de sosyalist bir kent tasarımı yok
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA