Meral Akçay’ın Kucağımıza Ve Kulağımıza Usulca Koyduğu Setero

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Meral, Kiğı’nın Peri Suyu vadisinde muhteşem bir doğanın içinde geçen çocukluğu, o coğrafyanın diğer seslerini de içermektedir haliyle.

Setero, 2017, Kalan Müzik’ten çıkan ilk CD. Barış temalı. Tanıdık ezgiler ama yeni bir lezzet olan Meral’in sesi ve Vedat Yıldırım ve Cansun Küçüktürk dokunuşlarıyla aramızda. Aynı ve farklı olarak. Basın bülteninde yer aldığı gibi “şarkılardır anlamasak da ortak bir dilde yüksek sesle haykırdığımız; şarkılardır hiçbir cümlesini anlamadan, bir dilden, hep bir ağızdan şakıdığımız; şarkılardır yan yana gelmemizi, farklı düşünüp ortak ağlamamızı sağlayan; şarkılardır derinlerdeki lal duyguları dillendiren, barışı çoğaltan, aşk ateşini tutuşturan, kavgayı azaltan da yine şarkılardır…

İşte bu şarkıları sesiyle bize ulaştıran Meral Akçay;

Kendi tabiriyle üç yaşlarındayken başladığı şarkı söyleme Dersim Kiğı’da, öğretmen baba ile ev işçisi bir anne ile başlar. O dönem eğitimden geçirilip kendi kültürünü asimilede kullanmaya çalıştıkları ilk eğitimci ailelerden biri. “Sınıf atlamış yani”. Bu sınıf atlamanın anlamı kendi dil ve kültüründen uzaklaşmayı içerdi- ğini hepimiz kendi hayatlarımızdan da yakından tanıyoruz. Bu nedenle Meral, annesinden ana dilini öğrenemeyecek çocuklardan biri. Anne sesi güzel olduğu halde ve güzel şarkı da söylediği halde ve üstelik de Kürt iken, kızına ana dilde şarkı söyleme şansı vermez. Ancak bu onun içinde yaşadığı kültürden, üstelik müziğin ikinci bir iletişim dili olarak kullanıldığı Kürtçeyi duymayacağı anlamına gelmez. Daha da ötesi kültür aynı zamanda öyle ha deyince silip atılacak bir şey değildir. Yürüdüğün yoldan, içtiğin sudan, soluduğun duygulardan damıtılan kolektif bir genetiktir. Bir kuşaktan uzaklaştırsan dahi ikinci kuşağın dönüp tekrar yakaladığı kolektif bir akıştır. İşte Meral dönüp yakalayanlar kuşağından.

Kiğı’nın Peri Suyu vadisinde muhteşem bir doğanın içinde geçen çocukluğu, o coğrafyanın diğer seslerini de içermektedir haliyle. Kendi tabiriyle “kuşlar korosu” mesela. Daha sonra bu sevgi bilimsel bir alan olarak önüne açılacaktır kuşkusuz. Şimdi başarılı bir mikrobiyoloji doçenti aynı zamanda. Hepimizim hayatında olduğu gibi asimilasyon tarafını bir yana bırakırsak, radyonun kültürel katkısını da taşımaktadır müzik serüveninde. Kendi tabiriyle daha sonra gençlik korosunda dört yıl harcayaca- ğı Radyo onun için hala “en mucizevi icat olarak” yerini korumaktadır. Aşık Veysel, Neşet Ertaş (hatta İsmail Cem döneminde Zülfü Livaneli), Edith Piaf, Ray Charles… başta olmak üzere dünya müziğine buradan uzanmıştır pek çoğumuz gibi. Radyo sayesinde bir dağ köyünde her türlü müzik ile buluşma sihrinin en iyi örneği…

Müzik yeteneği, aynı zamanda bir şeyler çalma isteğini de barındı- rır. Eline geçen bir blok flütle kendi kendine flüt çalmayı öğrense de enstrüman için fazla seçenek yoktur o dönemler. Ama orta okulda bir öğretmeni aracılığıyla koro çalışması, daha sonra profesyonel olarak 1986 Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Gençlik Korosuna sınavı kazanarak girmesi, bu yolculuğundaki ısrarını temsil etmektedir. Ancak “meslek” sahibi olmak için Ankara’da üniversiteye baş- lamasıyla kesintiye uğrayan bu yol, Amerika’da mastır ile başlayıp doktora ile biten 14 yıllık bir süre içinde yine amatör olarak devam edecektir: Türkiye’den lisansüstü eğitim yapmaya gelen müzik ile ilgili öğrencilerle Üniversitelerin Kültür Festivallerinde halk müziği söyleyerek.

Meral anlasa da Kürtçe konu- şamıyor. Ancak onunla ilk tanıştığı- mız akşam söylediği Kürtçe şarkıları dinlediğimde dehşete düşmüştüm. Bu dehşet hali, güzel sesi ve yorumunun yanında, yıllardır Meyram Xan ya da Şakiro ile büyüdüğünü çağrıştıracak Kürt gırtlağıydı. O nedenle benim de çok uzun süredir beklediğim Albümü Setero çıktığında ilk hissettiğim ve kendisine söylediğim; “sen sadece Kürtçe söylemelisin” olacaktı. Bu tepkiyi başkalarından aldığını duyduğumda bu hissiyatın yalnız bana ait olmadığını da… “Gırtlak” denen kültürel lezzet, dilin sadece bilinmesi ya da bilinmemesi ile ilgili bir durum değildir dolayısıyla. Kendisi de kültürel bir ürün olarak insan, o toplumun genetiğinin taşıyıcısı oluyor haliyle. Öyle ki öteki dillerde söylediği şarkılar muhteşem olsa da Kurmanci ve Kurmancki şarkılar anında insanın göğüs kafesini ele geçiriyor. Bu elbette Kürt müziğinin derinliğiyle ilgili olsa da Meral’in yetenek denen ve bu kültürün iyi bir damıtıcısı olma haliyle yakından ilişkili olduğunun altı çizilmelidir.

Bu ilk albümü olsa da son olmayacak muhteşem sesin, hem ulaşılmasında hem de vokal olarak Kardeş Türküler’in harika sesi Vedat Yıldırım’ın katkısı var. Dolayısıyla başka bir lezzetli daha tatmak için de bakılacak bir albüm. Kalan Müziğin imzasını, Dersimli önemli bir sesi daha gün ışığına çıkarması açısından katkısını unutmamak lazım. Desteklerinizi eksik etmeyiniz.

Meral Akçay’ın Kucağımıza Ve Kulağımıza Usulca Koyduğu Setero
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA