Nedret Usta

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

                                          

Demire şekil veren ellerin çelimsiz, güneş görmemiş kertenkeleler gibi dizlerinin üzerinde duruyordu. Sen bir çağ yangınının, erdemleri silip süpüren bir yangının içine düştün be Nedret Usta. Kökünden koparılmış onca yoksul insan gibi bütün anılarını, çocukluğunu, yanmış yakılmış köyde bırakıp, canını kurtarmak için bir kamyon kasasına doldurulan yükle bu kente kaçtın. Sonra canını kurtarabildin diye pişman ettiler seni. Demire şekil veren, ateşe hükmeden ellerinin bir yangına kurban olup kaçması ne acı kaderdir! Ama senin kaderin Diro Usta’yı aranızdan alıp götürdüklerinde, suskun kalıp gizli gizli sevinirken çizilmişti. Sana mesleği öğreten, çeliğe su vermeyi öğreten Ermeni ustanı alıp götürdüklerinde, canını kurtardın diye sevindiğinde çizilmişti. Kader, bu ülkede demir dövenler, gergef işleyenler, inşaat ve taş ustaları yerlerinden sökülüp atıldığında sevinen Kürtlerin sevinçlerinin kursağında kalmasıdır. Onlar yaşamın ustalarıydılar. Onlar yaşadıkları yerde estetik eserler bırakıyorlardı. Onları topraklarından koparıp attıklarında gizliden gizliye sevinenler, ganimet rüyaları görenler bugün kentlerin varoşlarında lağım faresi muamelesi görüyorlar Nedret Usta. Ustanı zabitler alıp götürdüklerinde, “Allah, meslek bana kaldı, tezgah bana kaldı” diye sevindiğin günü hatırlıyor musun? Sen ki çekici kızgın demirin neresine hangi açıdan hangi güçle vuracağını ezbere bilen Nedret Usta. Zot yapan, ulê yapan, suyu dirhem dirhem kızgın demire yediren, yedi köyün bıçağını, baltasını, pulluğunu, orağını, tırpanını yapan Nedret Usta. Seni de koparıp attılar. Kurtlara, kuşlara teslim ettiler. Yıldız kaynayan gökyüzü uzaklarda kaldı. Çığlıklar arasında yüklediniz traktörleri, yatak yorgan düştünüz yollara.

Köpekler ve kediler o yanık evlerin içlerinde günlerce beklediler. Köyün çevresinde dolanıp durdular. Onlar o topraklara bizden daha bağlıydılar. Senin bu acını anlayamayanlar, çığlıklarını içlerine gömen yaşlı kadınların acılarını anlamayanlar senin koca Nedret Usta olduğunu nereden bilecekler. Kahvede çay parası bulamayan Nedret Usta, pazarda çürük meyve toplayan Nedret Usta! Minibüs parasını vermedi diye şoför tarafından azarlanan Nedret Usta. Söyle yaşamanın ne anlamı var? Bu kepaze, bu düşülmüş, düşürülmüş yaşamın ne anlamı var? Erdemlerini öldüreli yıllar oldu. Bu, birbirlerinin kalabalığına gizlenen kentlilerin, bu kaçkınlar ve ganimetliler ordusunun, bu cilalı imaj uğruna yoksulun kanını kullanan meta pazarlamacılarının insanlıkla bir alakası kaldı mı?

İş arıyordun, gördüm. Söyleyemedin. “Ben koca Nedret Ustayım, ben kökünden koparılıp bu gürültü öbeğine sürülmeden önce Nedret Ustaydım” diyemiyordun. Hanım evden kovar oldu, yüzün kalmadı eve dönmeye. Yüksek sesle diyemedin, ezile büzüle konuştun. “Bir iş verin, ben demir döverim” diye. “Git be adam” dediler sana. “Burada demir döven kalmadı. Makinede hazır, kullanır, atarsın” dediler sana. “Git be adam, iki günde yüz kişi iş aramak için başvuruyor, hem ne delikanlılar hem de karın tokluğuna iş arıyorlar” dediler sana. “Bakma sen, açık ve kalkan gibi alnı olan adamın sözüne, bilmem kaç oy aldığına, “düzelttik, çözdük” demesine. Yüz liraya çalışacak binlerce adam var ve kör tavuklar gibi gidip bu adamlara oy veriyorlar” dediler sana. “Git bre yaşlı bunak, senin göç edip geldiğin yer bozuk, sen demir değil elmas dövsen sana burada hayat yok. Biz sadece senin ölü halini severiz” dediler sana. “Sen ellerinle nice hünerler yaratırsın. Biz alavere dalavere eder seni haksız ve terörist ilan ederiz” dediler. Sonra ellerin böğründe döndün gecekondudan bozma, sokaklarında cardonların gezdiği evine.

Karın kapıyı aralayınca küçüldün, içeri girmek için boşluk aradın. Karın, o Nedret Ustanın methini duyup seninle evlenmek için yollarına çıkan, yanık mektuplar gönderen karın, mendebur kent kaynaklarının cehaletini çoğaltarak dizilere, meftun ettiği karın o eski Sırma değildi artık. “Yapma Sırma etme, bu barbarlar takımının yaptığının üstüne bir tüy de sen dikme” diyemedin. Kıvrılıp yattın yatağına Nedret Usta. İnsanlık sürükleniyordu. Asınkar Nedret Usta. Her gün acıları montaj odalarında montajlayıp odalarımızın içine sokanlar, kâr ve pazar için bütün erdemlerini piyasaya sürenler, bizi bu kirli oyunun içinde bir piyon gibi kullananlar, yaşamı piyasa ve yarış ekonomisine indirenler, çığlıklara kulak tıkayanlar bir yana bu pazara ve yalan girdabına piyon olanların mutlulukla sırıtması koyuyor esas. Daracık dünyalarına sunulmuş küçük mutluluk kırıntılarını yaşama pahasına yalan girdabının içinde gezenler kahrediyor insanı. Hâlâ yaşayan üç beş erdemli insan da bu yamyamlar hengamesinin reklam bombardımanı içinde cılız sesleriyle kala kalıyorlar.

Öteki olmanın, tutunamayan olmanın kahredici yalnızlığı gelip seni bulduğu gün rastladım sana. Sessiz ve derinden konuştun. Yedi köyün asınkarı olmanın yüceliğinden düşmüştün bu kalabalığa. “Dönelim” diyordun “dönelim de birkaç aylık ömrümüzü çocukluğumuzda geçirelim. Dönelim de köpeklerden, atlardan özür dileyelim, hayallerimizi bile içimize gömdük. Kapımıza yüz süren, yüz sürerek ölen kedilerden özür dileyelim. Kimse bizden özür dilemedi, biz özür dileyelim. Geride bıraktığımız atlarımızın, eşeklerimizin kemiklerinden özür dileyelim. Yarpuzdan, ıtırdan, ayrık otundan, kevenden, ardıç ağacından özür dileyelim. Hala orada duruyorlarsa sarılıp ağlayalım, insanın insana yaptığını anlatalım. Dağın en yüksek zirvesine çıkıp anlatalım. Belki yaratıcı, el etek çektiği dünyadaki kullarının sesini duyar da dönüp yüzümüze bakar. Belki Xudê küskünlüğünü bitirir de bize bir el atar” diyordun.

El atmadı. Sen düşkün ilan edilmiş yurtsuz bir halkın ferdiydin. Sana yaşamak haramdı. Sen ateş hırsızlarının torunuydun, sen Demirci Kava’nın torunuydun. Ateşle akrabalığı olan birini ateşle dağlamaktaydılar. İşini, evini, barkını, ateşe vermeliydiler, öyle oldu. Biliyorsun insanoğlu bir şeyden kurtulmak istediğinde önce ateşe sarılır. Ateşi kullanmak insanoğlunu doğaya karşı güçlü kıldı. Senin demir ustalığına gelene kadar ateş ne ocaklar söndürmüş ne ocaklar sürdürmüştür Nedret Usta.

Nedret Usta
Yorum Yap
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin