1. Haberler
  2. Güncel
  3. Dersim’de çeteleşme ve şiddet artıyor

Dersim’de çeteleşme ve şiddet artıyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Uzun yıllardır zorunlu olarak göç veren Dersim, son dönemlerde özellikle ekonomik ve geleceksizlik kaygısıyla gençlerin göçüne şahitlik ediyor. Resmi olmayan rakamlara göre, son iki yılda kentten göç eden genç sayısı yaklaşık 10 bin. Bu göç gerçekliğinin yanı sıra bugün Dersim’de genç nüfus arasında uyuşturucu, çeteleşme ve şiddet olaylarında tedirginlik verici bir artış gelişmekte. Dersim’in demokratik iradesinin, tarihsel kimliğinin ve toplumsal değerlerinin sistematik bir saldırı altında olduğunu belirten Dersimliler, özellikle genç nüfusta yoğunlaşan çeteleşme ve şiddet olayları için demokratik kamuoyundan ve yetkililerden çözüm bekliyor. Dersim’in en acil gündemleri haline gelen yaygınlaşan şiddet sorununu ve çözüm önerilerini kentteki insan hakları savunucuları ve siyasi parti temsilcileri ile konuştuk.

‘Şiddet sistematikleşiyor’

Gazetemize konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Dêrsim Şube Yöneticisi Hüseyin Yaşar Sezgin, “Kamuoyuna yansıyan görüntüler, basına yansıyan bilgiler ve sahada gözlemlediğimiz gelişmeler doğrultusunda kentte sistematikleşme eğilimi taşıyan bir toplumsal çözülme süreci yaşandığını belirtmek zorundayız” ifadelerini kullandı. Sezgin, şunları dile getirdi: “Son dönemlerde Dêrsim kent merkezinde ve çevresinde artış gösteren şiddet olayları, silahlı çatışmalar, organize yapıların varlığı; kentteki toplumsal huzuru, kamusal güvenliği ve en temelde yaşam hakkını tehdit eden çok boyutlu bir soruna dönüşmüştür. Bu yaşananlar sıradan kriminal olaylar değildir. Aksine, Dersim’in tarihsel kimliğini, kültürel yapısını ve toplumsal dayanışma zeminini hedef alan, çok yönlü ve organize bir toplumsal mühendislik çabasının dışavurumu olarak değerlendirilmelidir. Kentin kadim değerlerini aşındıran, halkın demokratik bilincini bastırmayı hedefleyen, muhalif gelenekleri ve gençliği kuşatarak onları yozlaştırmaya ve denetim altına almaya çalışan yapıların varlığı, sadece güvenlik boyutuyla değil, aynı zamanda hak, adalet ve demokrasi bağlamında değerlendirilmeli, çözümlenmelidir.”

‘Artan şiddet çok yönlü saldırıların sonucu’

“Kolluğun sürekli devriye gezdiği, MOBESE kameralarıyla izlenen, sık sık kimlik kontrolü yapılan bir kentte; silahlarla sokakta çatışmaya girebilen grupların nasıl bu kadar rahat hareket edebildiği kamuoyunun meşru bir sorusudur” diye devam eden Sezgin, şu ifadeleri kullandı, “Bu çelişki, yalnızca ‘denetim zafiyeti’ ile açıklanamaz. Tersine, belli yapıların görmezden gelindiği, toplumsal muhalefete yönelik ‘sıfır tolerans’ politikası işletilirken bu tür yapılanmalara karşı zımni bir hoşgörü gösterildiği yönünde ciddi bir toplumsal kanaat oluşmuştur. Bu bağlamda, çeteleşme süreci yalnızca adli bir sorun değildir. Yaşananlar, ne tesadüfi ne de münferittir. Uzun bir süredir Dêrsim’in tarihsel hafızasına, yerel yönetim pratiğine, inanç sistemine, kültürüne ve toplumsal dokusuna yönelik çok katmanlı bir kuşatma stratejisi uygulanmaktadır. Kayyım politikalarıyla yerel demokrasinin tasfiyesi, inanç alanına yapılan müdahaleler, orman yangınları, baraj ve HES projeleriyle ekolojik alanların yok edilmesi, madencilik projeleriyle coğrafyanın tahribatı ve şimdi de çeteleşme yoluyla sosyal yaşamın içten çürütülmesi aynı bütünün parçalarıdır.”

‘Ortak bir hat belirlemek lazım’

Bu yozlaştırma sürecinin kapitalist sistemin tüm kırılganlıklarıyla birlikte, baskıcı güvenlik politikalarının yereldeki tezahürü olduğunu kaydeden Sezgin, son olarak şunları dile getirdi: “Gençliğin tüketim kültürü ve bağımlılık ilişkileriyle kuşatılmak istenmesi, yalnızca bireysel trajediler değil; geleceğe yönelik politik bir müdahaledir. Çeteleşme, gençliğe yönelik yönlendirilmiş şiddet dili, kentte korku iklimi yaratma çabaları; toplumun güvenlik, sağlık, eğitim ve onurlu yaşam hakkını tehdit eden ağır hak ihlalleridir. Bu tehdide karşı, sadece güvenlik önlemleriyle değil; demokratik, katılımcı, örgütlü ve dayanışmacı bir toplum yapısının yeniden inşasıyla cevap verilebilir. Demokratik kitle örgütlerinin, meslek odalarının, kadın ve gençlik örgütlerinin, yerel yönetimlerin bir araya gelerek ortak mücadele hattı kurması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Tüm demokratik kamuoyunu, toplumsal sorumluluğa, dayanışmaya, ortak mücadeleye çağırıyoruz.”

‘Gençler çetelerin içine çekiliyor’

EMEK Partisi Dersim İl Örgütü üyesi Orhan Kurul, son yıllarda artan çeteleşme ve uyuşturucu sorununun gençlerin ve ailelerin yaşamını karartan, toplumu dağıtıp örgütsüz hale getiren önemli gündemler olduğuna dikkat çekti. Kurul şu değerlendirmelerde bulundu: “Dersim’de geçmişten beri bu durumlarla karşılaşmaktayız. Ama son dönemlerde ülke genelinde olduğu gibi şehrimizde de çeteleşmeye bağlı suçlar son derece artış göstermiş durumda. Rant elde ederek zenginleşme amacıyla mafyatik yöntemlere de başvurularak, gençlerin mafyavari çetelerin içerisine çekilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu durumun nedenleri arasında gençliğin geleceksizleşmesi, genç işsizliğin yoğunlaşması, hırsızlığın kolay yoldan rant ile zenginleşmenin Türkiye’de utanılacak şeyler olmaktan çıkıp muteberleşmesi sayılabilir. Kapitalist sistemin topluma sirayet ettirdiği bireysellik, bencillik, kısa yoldan para kazanma yoluyla hayatını kurtaracağını sanma gibi nedenleri göz ardı etmemek lazım.”

‘Bu saldırıya karşı mücadele şart’

Dersim’de şehrin her yanının güvenlik kameralarıyla takip edilmesine, dört tarafında kontrol noktaları olmasına karşın silahlı saldırıların arttığına ve önlenmediğine de işaret eden Kurul, “Demokrasi güçlerinin ise en ufak demokratik eylemine güvenlik güçleri yığılırken, çetelere karşı veya silahlı şiddet olaylarına müdahalede bu yoğunluğu görmemek manidar” diyerek tepki gösterdi. Kurul sözlerini şöyle sürdürdü, “Yeri geldiğinde herhangi bir bireysel şiddete bulaşan ya da uyuşturucuyla yakalanan gençlerin bırakalım topluma kazandırılması bir yerde buna yol verilerek cezai işlemler uygulanmaması, gençleri daha da teşvik etmekte. Elbette gençlerimizi tekrardan kazanmak ve bu bataktan kurtarmak bizim gibi emek ve demokrasi güçlerine düşüyor. Kalıcı olarak kurtulmanın tek yolu ise, kadınlarımız, gençlerimiz, ailelerimiz, bir bütün olarak halkımızla örgütlü gücümüzü büyütmekten geçer. Emeğin, dürüstlüğün, dayanışmanın ve böylesi ilerici değerlerin yüceltildiği bir toplum inşa etmenin bugün hayati bir noktada durduğunu görüyoruz. Aksi halde bu toplumsal çürüme ve yozlaşma toplumsal mücadelenin de zayıflamasına neden olan bir etken haline gelecek.”

‘Gençlik özel hedefte’

Dersim’de artan yozlaşmanın sessiz bir çöküş olduğunu belirten Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Temsilcisi Mustafa Aytaç da, “Dersim’de kimliksiz, köksüz, geçmişiyle kavgalı bir kuşak yaratılmak isteniyor” dedi. Aytaç, şunları söyledi, “Dersim, tarih boyunca farklı kültürel, dilsel ve inançsal değerlerin birlikte yaşadığı, ancak aynı zamanda bu çokluğun bastırılmak istendiği bir coğrafya olmuştur. Bugün özellikle genç kuşaklar, sistematik bir kültürel asimilasyonun odağında yer almaktadır. Bu asimilasyon sadece dil ve kimlik üzerinden değil; medya, eğitim sistemi, dini kurumlar ve hatta sosyal medya aracılığıyla çok katmanlı bir şekilde sürdürülmektedir. Resmî ideoloji ve merkezi siyasetin kalıpları, Dersim gençliğinin zihnine medyayla, eğitimle, devlet kurumlarıyla yerleştiriliyor. Oysa siyasal bilincin en sağlam temeli, yerel kimlik ve tarih bilgisiyle mümkündür. Bu bağ koparıldığında, gençlik bir süre sonra kendi halkına yabancılaşır. Kültürel asimilasyon bombalarla değil, sessizlikle ilerliyor. Dêrsim’de gençliğin kültürel asimilasyona karşı korunması, sadece bir halkın değil, insanlığın kültürel çeşitliliğinin savunulmasıdır.”

‘Asimilasyona karşı birliktelik şart’

Aytaç, “Popüler kültür, sosyal medya ve sistematik kültürel dayatmalar aracılığıyla gençler kendi kimliklerinden hızla uzaklaştırılıyor” diyerek şu çözüm önerilerinde bulundu: “Bugün birçok genç eğitimden kopuk, istihdamdan uzak, umuttan mahrum bir şekilde büyüyor. Devletin koruyamadığı, toplumun kucaklayamadığı bu gençler sistem dışına itilmiş olmanın verdiği yalnızlıkla başka yapılanmaların cazibesine kapılıyor. Kendi değerlerinden uzaklaşan birey yönlendirilmesi en kolay kitleye dönüşüyor. Mafyatik yapılar, tarikatlar, sokak çeteleri ya da çıkar grupları bu boşluğu hızla dolduruyor. Gençliğin bu karanlıktan çıkışı yalnızca bireysel çabalarla değil bütünlüklü birer toplumsal ve siyasal iradeyle mümkündür. Eğitim politikalarının yeniden inşa edilmesi, gençlerin sanata, bilime ve spora yönlendirilmesi, yerel kültürün güçlendirilmesi, yolsuzlukla ve mafyayla etkin mücadele gibi adımlar atılmadan bu mücadele durdurulamaz. Bu nedenle anadilin okullarda ve evlerde yaşatılması, yerel sanatçılara, ozanlara, dengbêjlere alan açılması, gençlerin kültürel etkinliklere aktif katılımı, alternatif medya içerikleri üretimi, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi gibi adımlar atılmadan bu çürüme durdurulamaz. Ancak en önemlisi gençleri dinlemek, anlamak ve onlara güvenmek gerekir. Çünkü unutulmamalıdır ki bir halkın gençliği neyse geleceği de odur.”

Kaynak: Yeni Yaşam

deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 casino siteleri/div>