Dersim Kent Konseyi, Erzincan İliç’te meydana gelen çevreyi ve canlıları etkileyen felakete dair yaptığı açıklamada, yetkilileri uyardıklarını, davalar açtıklarını ancak uyarıların dikkate alınmadığını vurgulayarak, “İliç’te yaşanan felaketin tüm sorumluları yargı karşısında hesap vermeli” çağrısında bulundu.
Konseyin açıklamasının tam metni şöyle:
Faaliyete girdiği 2008 yılından itibaren birbiri ardına ortaya çıkan çevresel felaketlerle sıklıkla gündeme gelen Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından işletilen Çöpler Kompleks Maden İşletmesinde gerçekleştirilen sömürge madenciliği ile yalnızca doğamız ve kaynaklarımız değil, aynı zamanda yaşamlarımız da yok ediliyor.
Faaliyete girdiği yıldan bugüne, mevzuat dolanılarak, parça parça hazırlanan projelerle devasa nitelik kazanan Çöpler Kompleks Maden İşletmesi’nin yarattığı tahribat ve oluşturduğu tehlikeye dikkat çekmek için Dersim Kent Konseyi olarak; basın açıklaması, paneller, miting ve sempozyum düzenleyerek, hem toplumsal bilinçlenmeyi artırmaya çalıştık, hem de ilgili kurumları uyardık. Bileşenimiz olan TMMOB tarafından İliç sahasında yaşanabilecek kayma defalarca vurgulanmış olmasına karşın ne bakanlık ne yerel idare ne de mahkemelerce uyarılarımız dikkate alınmamış ve tüm bu ilgisizlik bugün yaşanan felakete yol açmıştır. TMMOB tarafından Erzincan Bölge İdare Mahkemesi’ne, şirketin kapasite artırımına karşı açmış olduğu dava, idari mahkeme tarafından ret edilmiş, devamında Danıştay 6. Daire’nin, idari mahkemenin vermiş olduğu kararı TMMOB ve kamu lehine bozmasına karşın, bilirkişi raporu düzenlenip hazırlanmadan ve hukuki süreç beklenmeden ilgili şirket kapasite artışına gitmiştir.
İşletme faaliyete başladığı andan itibaren bileşenimiz TMMOB tarafından gerek raporlar gerekse savcılık aşamasında yürütülen dosya ve davalara verilen teknik görüşlerle, bu bölgede liç yöntemi ile madencilik faaliyetinin yürütülmesinin doğru olmadığını ifade edilmiştir. Buradan çıkarılacak altınların nerdeyse tamamının sömürgeci anlayışla yurt dışına çıkarılacağı ifade edilmiştir. Aynı zamanda konum olarak, dokuz il ve üç ülkeyi geçerek denize dökülen Anadolu’nun can damarı olarak sayabilecek Fırat nehrinin kuzey kolu olan Karasu nehrinin kuş uçuşu bir kaç yüz metre yakınında olması dolayısıyla, maden sahasının büyük bir tehdit ve risk barındırdığı teknik ve hukuki boyutuyla ifade edilmiştir.
Bugün ciddi bir felaket ile karşı karşıyayız. Öncelikli olarak, iş güvenliği anlamında gerekli tedbirlerin alınmadığı bu maden sahasında dokuz emekçi kardeşimiz, zehirli kimyasalla yıkanmış toprağın altında kalmıştır.
İliç’te yaşanan, ülkemizin görmüş olduğu büyük çevre katliamlarından biridir. Bu facia ülkemizi oldukça kötü noktalara götürecek, bölge halkını, Fırat nehrini ve Ekolojik sistemleri, biyo-çeşitliliği, ülke ekonomisini, toplum ve halk sağlığını çok yönlü ve olumsuz şekilde etkileyecektir. Yetkililer tarafından facianın boyutu gizlenmeye çalışılıyor, Fırat nehrine atıkların karışmadığı bilgisi verilerek buradan korkulacak herhangi bir şey olmadığı ifade ediliyor. Ancak bu algı oyunudur, yanıltmadır ve hiçbir şekilde gerçeği ifade etmemektedir. Facia zaten yaşanmış durumdadır.
İliç’te yaşanılan birçok bölgeyi etkileyen bu çevre felaketi sonucu atık havuzlarından sızıntı, başlangıçta yüksek siyanür derişimleri bozuluncaya kadar, akarsu ve göllerde balıkların, kuşların ve diğer canlıların ölümlerine neden olacaktır. Ayrıca, yayılarak hem yeraltı hem de yerüstü su kaynaklarını kirleten ağır metal bileşikleri de tarım ve hayvancılık yolu ile besin zincirine girerek insanlara ulaşmakta ve zaman içinde ortaya çıkan sağlık sorunlarına neden olacaktır. Ağır metaller düşük derişimlerde bile toksik etki gösterebilen elementlerdir. Ağır metaller insanlar tarafından ağız, solunum ve deri yolu ile alınır ve çoğu boşaltım yolları ile (böbrek, karaciğer, barsak, akciğer, deri) atılamazlar. Bu nedenle ağır metallerin büyük bir bölümü, organizmada birikir. Birikim sonucu, yoğunlaşan bu metaller, etkili dozlara ulaştıklarında; endokrin hastalıklar, nörolojik hastalıklar, kanserler, otizm gibi ciddi hastalıklara neden olabilirler.
Yaşanılan afetin sorumlusu, ivedilikle sonuçlandırılması yasa ile zorunlu tutulan davaları sürüncemede bırakıp uzamasına neden olan, üzerinden yıllar geçmesine rağmen yürütmenin durdurulması talebini dahi karara bağlamayanlardır. Yaşanılan afetin sorumlusu, yıkıcı maden faaliyeti yürütenler kadar yürütülmesine olanak sağlayan, izin veren, doğamızın ve kaynaklarının bir grup yabancı sermaye tarafından yağmalanmasına göz yuman siyasal iktidardır.
Biz kent konseyi olarak süreci yakından takip etmeye ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Bilgi birikimimizi bu sürecin daha büyük olumsuz sonuçlar üretmemesi noktasında kullanmakta ısrar edeceğiz.
Bir kez daha sesleniyoruz; madenlerimiz ulusal ve uluslararası sermaye gruplarının yağma alanı olmaktan çıkarılmalı, İliç’te yaşanan felaketin tüm sorumluları yargı karşısında hesap vermeli, tüm ÇED olumlu kararları iptal edilmeli ve işletme derhal kapatılmalıdır.