MUNZUR VADİSİ NEDEN JEOPARK OLMALI !

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tunceli ilimizin, benzer durumda olan çok sayıdaki Anadolu kentinde olduğu gibi önemli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar önem sırasına göre sıralanacak olursa; “İşsizlik, Yoksulluk, Kırsal ve Kentsel Göç, Planlama, Yatırım, Üretim, Eğitim, Ulaşım ve Altyapı, Çevresel Kaynak ve Değerlere Saldırı” olarak sıralamak mümkündür.

1-Türkiye İstatistik Kurumunun (TUİK) verileri baz alındığında; 1975 yılında Türkiye nüfusu yaklaşık 40 milyon civarında iken Tunceli’nin nüfusu 154.500 civarındaydı.   2018 yılında Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 82 milyona çıkmış olmasına rağmen Tunceli’nin nüfusu 88.198 kişiye düşmüş durumdadır. Tunceli bu nüfusu ile, kilometre kareye düşen 12 kişi sayısı ile en az yoğunluğa sahip İl’dir. Yine TUİK’ in 2018 yılı öngörülerine göre; Tunceli kent nüfusu 2025 yılında 75.000 kişiye düşerek Türkiye’nin en küçük kenti haline gelecektir.Tunceli ilimizin, benzer durumda olan çok sayıdaki Anadolu kentinde olduğu gibi önemli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar önem sırasına göre sıralanacak olursa; “İşsizlik, Yoksulluk, Kırsal ve Kentsel Göç, Planlama, Yatırım, Üretim, Eğitim, Ulaşım ve Altyapı, Çevresel Kaynak ve Değerlere Saldırıolaraksıralamak mümkündür.

2-TUİK’in 2013 yılında yaptığı yaşam memnuniyeti araştırmasında Tunceli’de, umutlu olmayanların oranı Erkek nüfusun %35,1 i ile Türkiye’de birinci, kadın nüfusta ise %30,3 ile Düzce İlinden sonra ikinci sıradayer almıştır.

3-TUİK-2019 (Ocak) verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranının%14,6 civarında olduğu, farklı kurumlar tarafından yapılan araştırmalarda ise işsizlik oranlarının %20’lerin üzerinde olduğu ifade edilmektedir. Tunceli özeline bakıldığında ise işsiz oranının tüm diğer kentlerden daha yüksek olduğu, kamu kurumları dışında yeni iş alanı açılmadığı gibi, mevcut işyerlerinin de iç göçün verdiği etki nedeniyle daha da küçülmekte olduğu ifade edilmektedir. Tunceli doğumlu olup, nitelikli üniversiteleri bitiren hiçbir gencin kentte istihdam olanağı bulunmaması nedeniyle nitelikli işgücü ve insan varlığını sürekli yitirmektedir.

4-1980’li yıllarda 425 civarında olan Tunceli köy sayısının, 2019 yılı itibariyle 360 civarına düştüğü ve bunların bazılarında tek ve iki hane yaşaması nedeniyle çok sayıda köyün tüzel kişiliğini kaybetme riski ile karşı karşıya kaldığı belirtilmektir.

5-DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Munzur Çayı üstünde 7 adet, Pülümür Çayı üstünde 6 adet, Singeç Çayı üzerinde 2 adet, Peri Çayı üzerinde 3 adedi Tunceli sınırlarının güney sınırlarında olmak üzere 6 adet, ve Fırat Nehri üzerinde bulunan Keban baraj gölü de düşünüldüğünde toplam 19 adet barajın yapılmasının planlandığı, bunlardan Keban, Uzunçayır, Dinar, Mercan, Tatar, Seyrantepe ve Pembelik barajları olmak üzere toplam 7 adet barajın tamamlandığı, Munzur Çayı üstünde planlanan Konaktepe ve Pülümür çayı üzerine yapılması planlanan Pülümür HES projeleri için kamulaştırma çalışmaların devam ettiği, diğer planlanan barajların ise “yap-işlet” yöntemiyle lisans devri yapılacağından alıcı bulunması durumunda sözleşmeye hazır halde bulundukları( Şekil-1, Şekil-2), bunun sonucunda baraj yapılan vadilerde yer alan çok sayıda köy yerleşim alanı ile önemli tarımsal üretim alanlarının baraj suları altında kaldığı veya kalma riskini taşıdığı bilinmektedir.

 

 

 

 

 

Şekil-1: Munzur ve Pülümür çayları üstüne yapılması planlanan baraj kesitleri

Şekil 2: Munzur ve Pülümür çayı üzerinde yapılan ve kamulaştırma çalışmaları devam eden barajlar ile Munzur Milli Parkı ( yeşil renkli çizgi) ilişkisini gösterir harita

6-Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) verileri baz alındığında, Munzur vadisinin her iki yakası ile Pülümür vadisinin kuzey bölümleri başta olmak üzere Tunceli coğrafyasının büyük bir bölümünün madencilik faaliyetlerine açıldığı, bazı ruhsat alanlarının poli-metal için önemli zuhurlar içerdiği görülmektedir. (Şekil-3),

Şekil-3: Tunceli coğrafyası üzerinde MAPEG Genel Müdürlüğü tarafından verilen madencilik ruhsatları, yapılması planlanan barajlar ile milli park arasındaki ilişkiyi gösterir harita

Başta işsizlik, kırsal ve kentsel göç, barajlar ve madencilik faaliyetleri ile çevresel kaynak ve değerlere saldırı  olmak üzere, yukarıda kısaca belirtilen sorunların çözülmemesi veya öngörüden yoksun bir şekilde yönetilmesi durumunda çok da uzak olmayan bir gelecekte Tunceli Kentinin,  coğrafi olarak varlığı devam etse de, kilometre kareye 12 kişi düşen nüfus mevcudiyeti ile kentsel kimliği ve bütünlüğünü, çevresel kaynak ve değerlerini koruması mümkün olmayacak ve hızla küçülerek yok olacaktır.

Bu durum, kentte yaşayan insanlarımıza, yöneticilerimize ve dışarıda yaşayan Dersim’lilere yeni sorumluluklar yüklemektedir. Bu açıdan bakıldığında, Tunceli kentinin yaşam ve inanç kaynağı olan, çok sayıda ziyaret yerini de barındıran Munzur vadisi ile çevresinde yer alan doğal varlıkların UNESCO kriterleri çerçevesinde belirlenmesi, tescil edilmesi, korunarak gelecek nesillere aktarılması, UNESCO Global Jeopark Ağı içine alınarak insanlığın ortak değeri haline getirilmesi, günümüzde ise doğa, kültür ve inanç turizmi(jeoturizm) yoluyla doğal ve kültürel değerleri koruyarak yerel kalkınmanın geliştirilmesine destek vermesi gerektiği düşünülmektedir.

Jeopark ve jeoturizm nedir?

Munzur vadisi, içerdiği biyoçeşitlilik (flora+fauna) nedeniyle 1971 yılında milli park ilan edilerek, koruma altına alınmıştır. Ancak gerek milli park sınırları içinde olanlar, gerekse milli parkın çevresinde bulunan geniş alanlarda bulunan Ovacık Fay Zonu, buzul vadileri, buzul çökelleri, sayıları 20’yi aşan buzul gölleri, şelaleler, fay sırtları, mağaralar, kanyonlar, karstik kaynaklar gibi jeolojik ve jeomorfolojik varlıkların ise herhangi bir koruma statüsü bulunmamaktadır.

Munzur vadisi ve çevresinin içerdiği hem biyo-çeşitlilik, hem de doğal varlık statüsündeki jeolojik ve jeomorfolojik ögeler dikkate alınarak, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası(JMO) tarafından bir çalışma başlatılmıştır. Bu kapsamda, 2 Ekim 2015 tarihinde UNESCO Türk Milli Komisyonu, MTA Genel Müdürlüğü ile JMO’nın, ortaklaşa düzenledikleri “Türkiye’nin Jeopark Olmaya Aday Alanları Çalıştayı’nda Munzur Vadisi ile Konya Karapınar ve Kapodoya bölgeleri jeopark olmaya aday gösterilmiş, 200’e yakın bilim insanın katıldığı toplantıda önerilen alanlar içerisinde yapılan oylamada Munzur vadisi ilk 15 öneri arasına girmiştir. Bu gelişme üzerine JMO bu konudaki çalışmalarına hız vermiştir..

Jeosit, jeolojik, jeopark ve jeoturizm tanımları aşağıdaki şekilde yapılabilir.

JEOSİT: Yeryüzünde nadir rastlanan, dünyamızın jeolojik geçmişinde çok önemli bir olayı, süreci veya belli bir zaman aralığını temsil eden, bu özellikleriyle yerkürenin uzun geçmişi için kanıt durumunda olan kaya topluluğu, stratigrafik istif, fosil, mineral, yapı, yer şekli gibi oluşumlardır.

JEOLOJİK MİRAS: Belli bir jeolojik süreci, olayı, zamanı ve sonucu temsil eden, yer kabuğunun geçmişine ait bilimsel verileri barındıran, her yerde rastlanılmayan, doğal veya insan eliyle yok olma tehdidi altında olup korunmaya alınması gereken jeositlerdir.

JEOPARK :Aynı veya farklı türden jeolojik miras veya jeositlerin topluca bulunduğu, yaya gezme mesafesinden küçük olmayan, ziyarete açık, idaresi kurulmuş, özel doğa koruma alanları olup, aynı zamanda bilim, eğitim ve doğa turizmi merkezleridir. Bunlar jeositlerin korunup gelecek kuşaklara aktarılmasını, aynı zamanda yöre halkının sosyal ve kültürel kalkınmasını hedefleyen, ulusal ve uluslararası tescili olan yerlerdir.

JEOTURİZM :Jeoturizm, jeosit veya jeolojik miras durumundaki doğal varlıkları, mağara, kanyon veya etkileyici yer şekillerini görmek, tanımak veya inceleme amaçlı yapılan turizm çeşididir.

Sonuç olarak; Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere; Munzur vadisi  biyoçeşitlilik açısından zengin olduğu gibi,  çok sayıda jeolojik ve jeomorfolojik ögeye de sahip olması nedeniyle  Kesin Korunacak Alanlar statüsüne alınarak  karma statüde jeopark olarak tescil edilmesi, yerel idareler tarafından yönetiminin sağlanması amacıyla “Munzur Jeopark Alan Yönetimi Kanun Tasarısının” hazırlanarak TBMM’ye sunulması, Munzur gözeleri başta olmak üzere vadi içinde yer alan Dikilitaş, Anafatma gibi ziyaret  ve inanç yerlerinin tespit edilerek, Munzur Vadisi içinde Hindistan’da Ganj ve Yamuna Nehirleri ile Yeni Zelanda-Whanganui Nehri gibi “Canlı Yaşam Statüsünün” sağlanması için yasal düzenleme yapılması, Munzur vadisi ve mücavirindeki alanların korunarak gelecek nesillere aktarılması, günümüzde ise UNESCO Global Jeopark Ağı içine alınarak insanlığın ortak mirası haline getirilmesi,  doğa ve kültür turizmi(jeoturizm) yoluyla işsizliğin, kırsal ve kentsel göçün önlenmesi, yerel kalkınmanın sağlanması çalışmalarının yürütülmesi önem taşımaktadır.

Ülkeler Neden Jeopark İstiyor

2000’li yıllardan sonra operasyonal olarak gelişmeye başlatan jeopark olgusu günümüzde ulusal jeoparklar hariç, UNESCO tarafından 40 aşkın ülkede tescili yapılmış 146 adet jeopark bulunmaktadır.  Bu ülkeler arasında 40 jeopark alanı ile Çin açık ara öndedir. Bunu başta Avrupa ülkeleri olmak üzere diğer ülkeler izlemektedir. Ülkemizde bu konuda Kula-Salihli jeoparkı ile tek bir alan ile UNESCO da temsil edilmektedir. Bazı illerde, buna ilişkin çalışmalar artmış bulunmaktadır. Konya-Karapınar, Zonguldak, Bartın, İzmir, Bitlis, Erzurum, Afyon, Denizli gibi kentlerde jeopark alanlarına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.

Jeoparklar bulunduğu bölge veya ülkelere kısaca aşağıda maddeler halinde belirtilen katkıları sağlar.

  • Bölgenin ulusal ve uluslararası tanınırlığına katkı sağlar,
  • Yerel ve genel yönetimlerin doğa koruma kararlılığını ifade eder, bu bölgeye ve ilgili kurumların saygınlığını arttırır.
  • Bölgenin değişmeyen yapısını, doğal zenginliklerini ortaya çıkarır, korur, tanıtım ve reklamını yapar,
  • Doğa ve Kültür Turizmi faaliyetleri ile turist profilini çeşitlendirir
  • Yöre halkında ve ziyaretçilerde “koruma” bilincini geliştirir
  • Yöre insanının memleketi ile övüneceği, başkalarına anlatacağı doğal zenginlikleri gün yüzüne çıkarır, yöreye kimlik kazandırır
  •  Hizmet ve Rehberlik hizmetleri yolu ile iş olanaklarını artırır
  • Turizmin, merkezlerden uçlara, kırsal alana yayılmasına hizmet eder
  • Sürdürülebilir doğa kullanımını yerel halka ve ziyaretçilere öğretir
  • Göç ve başka nedenlerle boşalmış kırsal alanlara insan hareketliliği sağlar
  • Yerellerde üretim ve yatırımın artmasını sağlayarak işsizliği önler

Sonuç olarak Munzur vadisi milli parkı ve mücavirinde bulunan alanları da içine alacak şekilde geniş bir coğrafyanın kesin korunacak alan statüsüne alınarak jeopark ilan edilmesi, bölgenin korunması, korunarak gelecek nesillere aktarılması UNESCO jeopark ağı içine alınarak insanlığın ortak değeri haline getirilmesi konusunda çalışmaların yürütülmesi, Tunceli’nin gelişmesi, işsizliğin ve kırsal ve kentsel göçün önüne geçilmesine katkı sunacak bu projenin bölge insanı ve yerel yönetimlerin önderliğinde elzem bir çalışma olacağı düşünülmektedir.

Hüseyin ALAN
Jeoloji Mühendisi
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

MUNZUR VADİSİ NEDEN JEOPARK OLMALI !
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA