Categories: Güncel

Dersim’de intiharlar: Onarıcı adalet olmuyorsa, toplum kendi yaralarını kendisi sarmalı

Dersim’de son yıllarda artan intihar vakaları dikkat çekiyor. Daha çok gençlik kesiminde yoğunlaşan intihar vakalarına, ileri yaşlarda da rastlanıyor.

Konuyla ilgili araştırmalar yapan Munzur Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülnaz Gülmez Karatay intiharların kentin gündemine yoğun bir şekilde girip bir anlam krizi yarattığına dikkat çekiyor. Küresel bir sağlık sorunu olan intiharın Dersim özelinde ekonomiden, coğrafi koşullardan, iklim koşullarından ayrı düşünülemeyeceğini aynı zamanda politik ortamın da intiharları tetikleyen bir etken olduğunu belirtiyor.

POLİTİZASYON MUTSUZLUĞU GETİRİYOR

Karatay sözlerine şöyle devam ediyor:

“İntiharın bazı parametreleri ve sosyolojik ayakları var, o yüzden doğru analiz etmek çok önemli. Ekonomik olarak geri çekilme dönemlerinde intiharlar artıyor. TÜİK tarafından yapılan memnuniyet anketine göre Dersimliler en mutsuz illerin başında geliyor. Peki Dersi neden mutsuz? Bu kadar eğitimli, farkındalığı yüksek bir kent neden mutlu değil? Bunun en önemli nedeni aşırı politizasyon, çünkü bu kent siyasal yaşamın ve sistemin açmazlarını iliklerine kadar yaşıyor. Ve hayatın her alanında bu politize olma halini sergiliyor. Minibüste de politika konuşuyor, berber muhabbetinde, bir kafede çay içerken de.”

Karatay, Dersim toplumunun bu kadar politize olmasını ve yaşamın her alanında politikayı takip eder bir görüntü çizmesini ise 1938’in yarattığı travmalı bellekle açıklıyor ve şu vurguları yapıyor:

“Dersim’de yaşanan ve hala süren travmanın döngüsel niteliği var. Bu döngüsellik de toplumun kendini onarma şansını elinden alıyor ve sürekli olarak kendini yeniden üretmesine neden oluyor. 1938’de yaşananlar unutulmadan, sonraki politik dönüşümlerin etkilerini bu toplum en sıcak şekilde yaşıyor. 1980 darbesi, 1990’larda yaşanan travmalar en yakın örnekler. Bununla da bağlantılı olarak dışlanmışlık, ayrımcılık, istihdam alanlarının yitirilmesi, toprak üzerindeki egemenliğini kaybetmesi, kuşaklar arasındaki iletişimin yok olması, kültür erozyonu, kimlik hassasiyetinin azalma gibi nedenler de travmalı belleğini her kuşakta besliyor. En önemli çok ciddi bir kimlik ve aidiyet bunalımı yaratıyor. Ve bunun sonucu marjinalleşme, kimlikten toplumdan uzaklaşma, aşırı eğilimler, madde kullanımı ve en son olarak intihara kadar götürüyor.”

ALKOL KULLANIMI İNTİHARLARI TETİKLİYOR

Madde kullanımının intiharlar açısından önemli bir risk faktörü olduğuna değinen Karatay, yaygın olarak kullanılan alkole dikkat çekiyor:

“Saha çalışmalarında ön özlemim, alkol kullanımının intihar dinamiğinde etkili olduğu yönünde. Alkolün intihar düşüncesinin verdiği acıyı bastırdığını, muhakeme etme yeteneğini ortadan kaldırdığını, intiharı makul bir eylem gibi gösterdiğini söylemek yanlış olmaz. Alkol özellikle genç intiharlarında çok başat bir rolde. Alkol bir özgürlük alanı değil, bir bağımlılık faktörüdür, bu gerçek ihmal ediliyor ve ne yazık ki gençlerimiz çok erken yaşlarda bu maddelerle tanışıyorlar. 12 yaşında başlayıp, 20 yaşında bağımlı olanlar var.”

Yaş grubu olarak intiharlara dair de bilgi paylaşan Gülnaz Gülmez Karatay; özellikle 20-24 yaş grubuna ve cinsiyet olarak da erkeklere dikkat çekiyor:

 

“Erkeklerde yoğunlaşma söz konusu ve yine erkeklerde tamamlanmış intihar sayısı daha fazla. Mevsim olarak ilkbahar, yaz aylarında vakalarda bir artış oluyor. Bunun tamamen iklimin ruhsal durum üzerindeki etkisinden kaynaklı olduğunu söylemek mümkün. Mevsimsel depresyon bile intiharı tetikleyebiliyor, tabii başka etkenlerle birleşerek. Depresyonun bir hastalık, tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu düşünmedikleri için, stresle baş edemeyip intihara giden vakaların da varlığını biliyoruz.”

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM, İNTİHARLARIN NEDENİ

Gençlerin en önemli depresyon nedeninin işsizlik olduğunu vurgulayan Karatay “Bunun yanı sıra yoksulluk, istihdam alanlarının azlığı, gençlerin eğitimlerine uygun işler bulamamaları, onuruyla iş arayan gençlere pek çok kapının kapalı olması” gibi örnekler veriyor ve devam ediyor:

“Mesela öğretmenlik okumuş, öğretmenlik yapmak istiyor ve kendisine sunulan çöp toplama işini yapmak istemiyor. Bu yüzden şehri terk etme eğilimi de fazlalaştı, ancak gittikleri yerler de güllük gülistanlık veya dikensiz gül bahçesi değil. Oralarda ayrımcılıkla, dışlanmışlıkla karşılaşıyorlar, dil sorunu yaşıyor, entegrasyon sorunu yaşıyorlar” diye konuşuyor.

Peki gidenler arkalarında ne bırakıyorlar? Bu soruya da şu yanıtı veriyor Karatay:

“Kalanlar için umutsuzluk bırakıyorlar, yalnız yaşayan yaşlılar, ebeveynler bırakıyorlar. Ve bunlar mutsuz, depresif bir şekilde yaşamlarını bakıma muhtaç bir şekilde sürdürmek zorunda kalıyorlar. Mesela yakın geçmişte bir yaşlı ebeveynimiz böyle intihar etti.”

Dersim’de taklit intihar da yaşandığını belirten Gülnaz Gülmez Karatay bu yüzden bazı gerçeklerin altının çizilmesi gerektiğini savunuyor ve bu doğruları şöyle anlatıyor:

“Taklit intiharlar dediğimiz sorun Dersim için de geçerli. Peş peşe vakalar yaşanabiliyor. Geçen yaz da yaşandı. Bu yaz da yaşandı. Bu noktada toplumun sosyal medya üzerinden intihar edenin fotoğrafını, intihar yöntemini paylaşmaması çok önemli. Taziye mesajları bile sosyal medya üzerinden veriliyor. Zaten intihar eden kişi ilgisizlikten, sevgisizlikten bu yola başvurmuş, benzer bir duygu durumunda olan kişi bunu fark ettiğinde, ilgi nesnesi olunduğunu gördüğünde teşvik edici olabiliyor. İntihar edeni kahramanlaştırmaktan kaçınmak gerekiyor.”

TOPLUMU AĞLAMA VE KURBAN MODUNDAN KURTARMAK

Dersim’de buna dair bir duyarlılığın oluştuğunu ancak her şeye rağmen yine de dikkatli olunması gerektiğini kaydeden Karatay, her konuşmasında vurguladığı bir detaya dikkat çekiyor ve Dersim’e ücretsiz, halkın erişebileceği bir toplumsal travma ve terapi merkezi oluşturulmasının şart olduğunu savunuyor:

“Bir dernek çatısı altında bile olabilir ama bunu bir şekilde başarmamız gerekiyor. Ne yazık ki Dersim’de onarıcı adalet kendini tecelli ettiremedi bugüne kadar ve artık bunu bekleyerek vakit kaybetme şansımız yok. Toplumu ağlama modundan, kurban modundan çıkarmalıyız ve bunu kendi kuracağımız yapılarla yapmalıyız. Dersim travmatik toplumların göstermiş olduğu güçsüzlüklere sahip, yaralı bir toplum, önce bunun kabul edilmesi gerekiyor. Mükemmel olmak zorunda değiliz, böyle yükleme değerlere itibar edilmemeli.”

Dersim Gazetesi

Recent Posts

Dersim’de durdurulamayan göç kitap oluyor: Yazarlar katkı çağrısı yaptı

Günümüze doğru geldikçe her geçen gün nüfusu düşen, son yıllarda özellikle Kanada’ya olan göçten dolayı…

2 gün ago

Tülay Hatimoğulları: Bu cinayet tıpkı Susurluk gibi mafya ve siyasetin nasıl iç içe geçtiğini deşifre etti

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyünde katledilen Narin Güran’ın mezarını ziyaret…

3 gün ago

TÜİK açıkladı: Yaşam süresi en uzun il 80,8 ile Dersim

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "Hayat Tabloları, 2021-2023" istatistiklerini açıkladı. Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi, 77,3…

3 gün ago

Almanya’da ayrımcılığa karşı çıktığı için işten atılan Dersimli profesör için imza kampanyası başlatıldı

1 Ağustos 2018’den bu yana Berlin’deki özel Akkon Üniversitesi’nde göç, katılım ve mülteciler konusunda dersler…

4 gün ago

Deprem uzmanı Demirtaş: Dersim depremi Diri Fay Haritası’nda yer almayan bir fayda gerçekleşti

Dersim’in Pülümür ilçesinde dün saat 16.44'te 4,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin, 7 kilometre derinlikte…

4 gün ago

Dersim’de 4,1 büyüklüğünde deprem

Dersim'in Pülümür ilçesinde, saat 16.44'te 4,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi…

5 gün ago