Özer: Esenyurt’u alan İstanbul’u alır, İstanbul’u alan Türkiye’yi kazanır ve bu da Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açmada büyük katkı yapar.
Sosyolog, siyaset bilimi profesörü ve yerel yönetimler uzmanı Prof. Dr. Ahmet Özer; Esenyurt’tan kent uzlaşısı çerçevesinde belediye başkanı adayı oldu. Esenyurt; Türkiye’deki 7 büyükşehirden 57 ilden daha büyük bir ilçe.
“Birikimimi Esenyurt’un hizmetine sunmak istiyorum”
Özer kendisini şöyle anlatıyor:
“Ben sosyoloğum, siyaset bilimi profesörüyüm. Aynı zamanda yerel yönetimler uzmanıyım.1991 yılında merkezi Diyarbakır’da olan GAP Belediyeler Birliğini kurdum. Bir dönem genel sekreterliğini, yönetim kurulu üyeliği ve bir dönemde başkanlığını yürüttüm. O birliği ulusal ve uluslararası düzeye taşıdım, uhdesinde 145 belediye vardı. Dolayısıyla yerel yönetimlerle ilgili belediyecilik ilk deneyimimi oradan aldım diyebilirim. Ardından Mersin’de belediyelerle ilgili bir baş danışmanlık deneyimim oldu. Son 10 yıldır da İstanbul’la ilgili bazı çalışmalarım oldu. Beylikdüzü’nde Ekrem İmamoğlu’yla başlayan yolculuğumuz İstanbul büyükşehir Belediyesi’ne ve İstanbul Planlama Ajansı’na danışmanlık şekliyle sürdü. Mersin Toros Üniversitesi’nde Kentleşme ve Yerel Yönetimler Araştırma ve Uygulama Merkezini kurdum. Orada üniversite bünyesinde 70 civarında ulusal ve uluslararası toplantı gerçekleştirdim. Ardından Bahçeşehir Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptım ve Göç ve Kent Araştırmaları Merkezi’nde öğretim üyesi olarak çalıştım. 1996 yılında Habitat 2’nin delegesi oldum. Ayrıca Amerika’da 8 eyalette başkanlık sistemi, yerel yönetimler ve demokrasi konusunda bir çalışma yaptım. Hatta bu çalışmam, daha sonra profesörlük takdim tezim oldu ve kitap olarak da yayınlandı. Avrupa Birliği projelerinde çalıştım. Almanya, İtalya, Fransa ve Filistin’in ortaklığında bizim de paydaş olduğumuz bir Avrupa Birliği projesini 3 yıl yürüttüm. Öte yandan Kazakistan’da ve Azerbaycan’da bazı çalışmalarım oldu. 36 tane kitap yazdım. Bunların 7 tanesi yerel yönetimlerle ilgili. Ve bilgi ve birikimi kendimle mezara götürmek istemedim, halkımın hizmetine sunmak istedim ve Esenyurt gibi Türkiye’nin en büyük ilçesinde adaylaşma şansını buldum.”
“Esenyurt 7 büyükşehir ve 57 ilden daha büyük”
Özer; Esenyurt’la ilgili şu vurguları yapıyor:
“Şimdi bu bilgi birikimimi Esenyurt halkı için değerlendireceğim. Esenyurt ilçe diyoruz ama Esenyurt 7 tane büyükşehirden ve 57 ilden daha büyük bir yer. Şu andaki nüfusu 987 bin gibi görünüyor fakat bu resmi rakam ama gayrı resmi rakam Esenyurt’un 1 buçuk milyon civarında nüfusu olduğu yönünde. Şu anda 45 meclis üyesi ile idare ediliyor. 1 milyonu geçtiği takdirde 5 tane daha ilave olacak 50 meclis üyesi olacak. Halbuki Türkiye’de zaten sayısı 40’ı geçen meclis sayısı yok gibi bildiğim kadarıyla. Dolayısıyla bu da ayrı bir problem. Yani Esenyurt’un resmi nüfusu ile resmi olmayan nüfusu arasında neredeyse yüzde 50 civarında bir fark var, aldığı pay 100 kişi üzerinden oluyor ama yaptığı hizmet 150 kişiye oluyor. Dolayısıyla böyle bir haksızlıkla da karşı karşıya.”
“Esenyurt’u alan İstanbul’u alır, İstanbul’u alan Türkiye’yi kazanır ve bu da Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açmada büyük katkı yapar” diyen Ahmet Özer, ilçenin sorunlarını dair şu ifadeleri kullanıyor:
“Esenyurt, bir Birleşmiş Milletler gibi. 100’den fazla dilin konuşulduğu, 100’den fazla ülkeden göç alan ve Türkiye’nin 81 ilinden aynı zamanda göç alan bir ilçemiz. Bu nedenle Birleşmiş Milletler gibi bir yer diyorum. Yaklaşık 10 kişilik bir akademisyen grubuyla Esenyurt’un, bugünü ve yarınıyla ilgili bir arama konferansı gerçekleştirdik. Orada Esenyurt’un aynı zamanda bir medeniyetler başkenti olabileceği fikri ortaya atıldı ki, ben de katılıyorum çünkü her kesimden insanın bulunduğu bir yer. Fakat Türkiye’nin doğru dürüst bir kent politikası, kentleşme politikası olmadığı için her şeyi kendi haline bıraktığı için meydana gelen kentleşme maalesef çok çarpık oluyor. Kentleşme dediğimiz şey 3 boyutlu bir değişmeyi içerir, biri demografik değişmedir, diğeri ekonomik değişmedir, üçüncüsü de sosyokültürel değişmedir. Bu üçü bir arada olursa orada kentleşmeden bahsedebiliriz. Biri eksikse bahsedilemez, ikisi eksikse zaten durum fecidir.
Esenyurt 1989 yılında beldeydi, küçük bir belde olarak kurulmuş. O zaman nüfusu 50 bin, düşünün 30-35 yıl içerisinde 50 binden 1 buçuk milyona yükselen bir yer. Bu dramatik bir yükseliştir. Avrupa’da bir şehrin nüfusu 300 ila 500 yılı arasında ancak ikiye katlanabiliyor. Dolayısıyla burada bir nüfus açısından demografik değişmeden bahsedemiyoruz, demografik şişmeden bahsedebiliriz. Yani gelen nüfusun dönüşmediği, kentleşmediği kentin varoşlarında biriktiği ve en önemlisi de kentin olanaklarından faydalanamadığı gibi genel idare, hükümetler de oradaki insanların beslenme, barınma ihtiyaçlarını karşılamamışlar. Haliyle bu, birçok toplumsal problemin de aslında nedenini barındırıyor. Çünkü insanlar kendi köylerinde yaşarlarken orada devletin sorumluluğu altında oluyorlar. Ama göç edip bir şehre geldiğinde birdenbire merkezi idarenin sorumluluğundan çıkıp yerel yönetimlerin, belediyelerin sorumluluğu altına giriyorlar ama merkezi hükümetler de maalesef buna uygun kaynak aktarımını gerçekleştirmiyor. Dolayısıyla Esenyurt’ta bir demografik büyüme var ama dönüşme olmadığı için buna demografik şişme diyoruz.”
“Esenyurt sanayisiyle değil suç oranlarıyla gündeme geliyor”
Ahmet Özer, Esenyurt’a dair önyargılar olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Ekonomik açıdan da maalesef kimliğini bulamamış. Ben bugün mesela 34 tane sanayi tesisi gezdim. Orada 3 bin civarında sanayi işletmesi var ama Esenyurt bununla gündeme gelmiyor. Esenyurt daha çok kadın cinayetleriyle gündeme geliyor, suç ile gündeme geliyor, uyuşturucu problemleriyle gündeme geliyor. Bundaki en büyük payda merkezi hükümetin gerekli önlemleri alamamasıdır. Dolayısıyla ekonomik olarak Esenyurt bir sanayi kenti mi, bir turizm kenti mi, tarım ve hayvancılığa dayalı ürünlerin işlediği bir kent mi ya da bir üniversite kenti mi ya da bir sağlık kenti mi? Hiçbiri değil.
Esenyurt’un bir başka problemi kentleşme de gerçekleşememiş. Yani gerek zorunlu göçle gerek iradi göçle kendi köylerinden, şehirlerinden, kasabalarından göç edip buraya gelenler önce normal kent alanlarında birtakım konutlar edinmek istemiş. Ama normal kent alanlarındaki konutlar şu anda 10-15 bin TL. O insanlar can havliyle kendilerini buraya atmışlar. Bunu sağlayamadıkları için kentin bir çeşit varoş dediğimiz kısımlarında yaşamaya başlamış bazı insanlar 10 nüfus bir göz odada kendi hayatını idame ettirmeye çalışmış. Bu göç Esenyurt’tu adeta devasa bir köy haline getirmiş. Yerel yöneticiler de bu sorunları çözemedikleri için onlar da sadece günü idare etmeye çalışmışlar.
Halbuki bu insanların kendi iaşesini sağlama hakkı var, geçimini sağlama, beslenme hakkı, insanlık hakkı, barınma hakkı var, konut hakkı, sağlık hakkı var, eğitim hakkı var. Bu insanlar bunları bulamamış. Bunları bulamadığı için onlardan görevlerini de yerine getirmesini beklememişiz. Çünkü hak ve görev bir madalyonun iki yüzü gibidir. Bu tarafında hak var, öbür tarafında görev var. Siz yerel ve genel yöneticiler olarak onlara kendi haklarını ifa edebileceği bir ortam hazırlarsınız, bunları sunarsınız. Sonra onlardan da görevlerini yerine getirmesini beklersiniz, bu da olmamış.”
“Sorunlar el ele vererek çözülebilir”
Prof. Dr. Ahmet Özer; ilçeye gerekli kaynağın aktarılmadığını ve Esenyurt’tun insan olsaydı dile gelerek geçirdiği evrimi anlatacağını söylüyor:
“Esenyurt Belediyesi 450 bin insana hizmet verecek şekilde planlanmış. Ama 1 buçuk milyon nüfus var artık, ne 450 bine ne de 1 buçuk milyona doğru dürüst hizmet edebiliyor. Bir reorganizasyona ihtiyaç var, devletin de buna göre kaynak aktarması lazım. Yerelin de öz kaynaklarını buna göre tasarlaması lazım, belediyecilikte bir kural var. Siz belediye başkanına, meclisine yetki verir, sorumluluk yüklemezseniz kral yaratırsınız. Siz sorumluluk yüklenip yetki vermezseniz köle yaratırsınız. Kaynak aktarmazsanız, sürekli gözü genel idarenin Ankara’nın cebinde adeta yoksullar durumuna düşürürsünüz. Onun için yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekir. Yetki, kaynak ve sorumlulukla beraber yerel yönetimlere devredilmesi lazım. Çünkü sorunlar orada yaşanıyor. Esenyurt’un Belediye Başkanı, Esenyurtlularla el ele vererek o sorunları çözebilir. Böyle olmamış, her gelen gününü idare etmiş, geçip gitmiş ve Esenyurt’u sorunlar yumağı haline getirmiş adeta
Türkiye’de çarpık kentleşmenin, imar rantlarının, beton lobisinin en fazla nüfuz ettiği yerlerden biri Esenyurt’tur. Rezidanslarla ünlü zaten. Esenyurt dile gelse şöyle der herhalde: Bir zamanlar genç ve güzeldim. Bir tarafım yemyeşil bir tarafım maviyle süsleniyordu. Fakat daha sonra birileri geldi. Benim ak göğsüme beton kuleleri dikti, nefesim kesildi, bağırdım, sesimi duyan olmadı, kör oldum, sesimi duymadılar, beni görmediler artık bana güzel diyen yok.”
“Kentin gelişmişliği insanların mutluluğuyla paraleldir”
Ahmet Özer sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bir şehre girdiğiniz zaman o şehrin eğer yolları eğri büğrüyse, binaları çürük dişler gibi dizilmişse, hava koridorları yoksa, parkları ve bahçeleri, yeşil alanları eksikse kent möblesi tahribata uğramışsa orada rüşvet var, kayırmacılık var, kötü yönetim var ve o kentte yaşayan insanlar da mutlu değiller demektir. Böyle bir yerde kriminoloji yükselir, mutlu olmazlar, bu geri kalmışlığın bir nişanesi olur.
Ama bir kente girdiğinizde yolları düzgünse, hava koridorları varsa, park ve bahçeleri yeterliyse orada insanlar mutludur. Yüzleri güler ve sabah kalktıklarında birbirlerine günaydın derler işinde, üretiminde, ailesinde bu her şeye yansır. Kentler de canlılar gibidir.
Biz işte buna talibiz. Birikimimi, orada yaratacağım kadrolarla beraber, zararın neresinden dönülürse kardır misali bunu Esenyurtluların emrine vermeye geldim. Ben mevki makam için gelmedim. Birileri işsiz güçsüz, bir yerde başarılı olamamış siyaseti hele hele belediyeciliği köşe dönmenin rantın bir aracı olarak görüyor. Bu anlamda Türkiye’de iki tip siyasetçi var, biri siyasete rant uğruna, siyasetten nemalanmak için giren; bir de siyasete değer katmak için giren. Biz siyasete kalite getirmek için girdik. Bu nedenle bugün Esenyurt’ta Belediye Başkanı adayıyım ve Esenyurt’un sorunlarını biliyorum, çözümlerini de biliyorum. Kazandıktan sonra Esenyurt halkıyla birlikte katılımcı, demokratik ve aynı zamanda vesayetten arındırılmış bir biçimde yapmaya, uygulamaya çalışacağız.”
Özer, ilçenin sorunlarını anlatmaya devam ediyor:
“Esenyurt’ta çarpık kentleşme sorunu var, Esenyurt’ta konut mağdurları var. 2 emsal olması gereken yerde 4 emsal verilmiş. Böyle olunca da dava açılmış. Temelden giren yurttaşlar bittiği halde kendi dairelerine girememişler. Böyle 30 bin kişi var. Esenyurt’ta ayrıca ulaşımla ilgili problemlerimiz var. Park ve otoparklarla ilgili problemlerimiz var. Maalesef eğitim sorunu var. Koca Esenyurt’ta 28 tane lise var, 1 buçuk milyonluk bir kentte olacak bir şey mi, bir tane üniversite var. Esenyurt’ta sağlık sorunu var, çünkü bir tane hastane var. Bu genel idarenin de bugüne kadar gözünü kapattığı yerelin de gerekli baskıyı yapmadığı anlamına geliyor. Bir kentin en büyük nimeti de en büyük külfeti de yönetenleridir. Yönetenleri iyi olursa o kentin yaşayanları bundan mutluluk duyar, buna göre yaşarlar. Yönetenleri kötü olursa onun cezasını o kentte yaşayanlar çeker. Onun için kendi yöneticilerini, şehri eminini, yani şehrin emanet edildiği kişiyi seçtiklerinde bunu dikkate alarak seçmeleri lazım.”
Uyuşturucu, rant, yeşil alan…
Kentteki sosyolojik sorunları da şöyle anlatıyor, Ahmet Özer:
“Ve Esenyurt’un en önemli problemlerinden birisi de uyuşturucu. Bizim çocuklarımızın geleceğini çalıyorlar. Esenyurt, en genç nüfusun yaşadığı bir yer. Bunlar nimet, kötü yöneticiler bunları külfet olarak görüyor. Halbuki bunu dönüşüm için çok iyi bir biçimde kullanabilir yerel yöneticiler. Biz bunu yapmaya geliyoruz.
Yeşil alan hemen hemen tahrip edilmiş durumda, rantlara kurban edilmiş. Ayrıca depremle ilgili alanlarımız yok, deprem toplanma alanları yok. Bunlar da ranta kurban edilmiş. Esenyurt’ta aynı zamanda maalesef çevre problemleri var, yeşil alan sıkıntısı var, var da var. Biz bu sorunları şimdi masaya yatırıyoruz.”
Esenyurt’la ilgili bir proje grubu oluşturduğunu söyleyen Özer, sözlerine şöyle devam ediyor:
Bir proje grubumuz var, halihazırda çalışıyor. Aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi ile koordineli çalışıyoruz. Sayın Ekrem İmamoğlu’yla birlikte projelerimiz hazırlanıyor. Bizim seçim koordinasyon merkezimizde bir proje birimimiz var, onlar harıl harıl çalışıyor. Ben bilim insanıyım, çünkü ancak bilimin ışığında bu sorunlarımızı çözebiliriz. Biz pratikle teoriyi Esenyurt’ta birleştireceğiz. Bu anlamda iddialıyız, heyecanımız var ve geldiğimiz günden beri de Esenyurt halkı bizi kucakladı, bağrına bastı. Şimdi hızla ilerliyoruz.”
Özer öncelikli olarak hangi sorunlara el atacağına dair de şu ifadeleri kullanıyor:
“Siyasetin 3 tane temel işlevi var. Siyaset öncelikle üretimi arttıracak. Belediye ise şehre değer kazandıracak işler yapacak. Bu işler sadece yaratılmakla kalmayacak. Bunun adil dağılımını sağlayacak. Yani kalkınmayı tabana yayacak. Ama örneğin AKP döneminde 15 yıl sadece birilerine peşkeş çekilmiş. Ayrıca bunu toplumsal barış içinde yapmanız gerekir. Bizim ürettiğimiz değerleri kentin tümüne yaymamız lazım. Bizim kente değer katan projeler yapmamız lazım. Çocuklarımızın geleceğine göz dikmiş olan bu uyuşturucu belalarına bizim bir son vermemiz gerekir. Bununla ilgili projeler üretiyoruz. Şimdi adım adım Esenyurt’u geziyorum, sokak sokak, mahalle mahalle, dükkan dükkan yetişebildiğim kadarıyla yetişiyorum. Umarım büyük rekor bir oyla kazanacağız. 700 bin civarında bir seçmen kitlesi var. Esenyurt’u alan İstanbul’u alır, İstanbul’u alan Türkiye’nin geleceğine etkide bulunur. Türkiye 22 yıldır kötü yönetiliyor, bu yönetimden artık kurtulmamız lazım. Bunun da yolu bu seçimlerden geçiyor. Bu seçimlerin nirengi noktası da Esenyurt’tur. Dolayısıyla Esenyurt seçimi çocuklarımızın gelecekte nasıl bir Türkiye’de yaşamaları gerektiğinin de seçimidir. Bunu abartmıyorum. Zaten bilenler biliyor. O nedenle ürktüler bizden.”
Dersim Belediyesi’nde başlatılan nöbete katılan yurttaşlar, “Dersim’e sefer olur ama zafer olmaz” diyerek irade gaspına…
Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de aralarında olduğu…
Dersim Belediyesi'nde başlatılan nöbet eyleminde eşbaşkanlar, kararın kayyım hazırlığı olduğunu belirterek mücadele çağrısı yaptı. Dersim'de…
Dersim Belediye Eşbaşkanı Cevdet Konak ile Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e 6 yıl 3'er ay…
Elâzığ’da 32 yaşındaki Burcu Demir’i 8 Şubat’ta katleden Uzman Çavuş Murat Coşansel’in yargılandığı davanın 4.…
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 15. Bölge Müdürlüğüne bağlı Tunceli Şubesi ekipleri, il genelinde…