Maddenin Ve Zihnin Uçsuzluğundan İmge’ye Bakış

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Benim düşüncelerim yok imgelerim vardır.”

Octavio Paz

Bir terimin tarihî yolculuğu hakkında bilgi sahibi olmadan o sözcüğün anlam katmanlarını gerçekçi bir şekilde tayin etmenin imkânı yoktur. İnsanlığın ortak belliğinde yer edinmiş bazı olgular ya da terimler zaman içinde birtakım deneylerle, gözlemlerle, savlarla, düşünce pratikleriyle ve maddenin fiziksel dönüşümüyle yeni ve belki daha geniş anlam katlarına ulaşırlar. Bu terimlerden biri de imgedir.

Sözcüğün Batıdaki kullanımına bakıldığında, image veya imago kelimesi Latincedir. “Görünür kılmak” anlamına gelir.1 “14. yüzyılın başında ‘bir aynada yansımak’ anlamında kullanılmıştır. Latincede ‘zihnî anlam’ındadır.”2 Aslında imge ile ilgili şöyle bir ifade kullanmak bu terimin anlam açısından zaman içindeki evirilmesini daha iyi tarifler: Köklü ve uzun bir geçmişi olan imge, düşünce ve sanat tarihinin anlamı en karmaşık terimlerinden biridir. İmge üzerinden farklı savlar üretildiği için bu terim geniş alanlarda kullanılmıştır. Filizlenmesi çok eski zamanlara dayanan imge, tarih boyunca felsefenin mihenk taşlarından olan birçok filozof tarafından da irdelenmiştir. Aydınlar ve düşünce adamları tarafından üstünde epeyce durulmuş olmasına rağmen, imge terimine dair sabit bir anlam saptanamamıştır. Yine de bu konuda düşünenlerin fikirlerinin ortaklaştığı bir detay vardır. Bu detay çok genel bir çıkarsama olsa da imge sözcüğünün anlam panoramasında dikkate alınması gerekilen bir girizgahtır. Fikir adamlarının ortaklaştığı bu detay, imgenin zihnî olduğudur. Fakat tamda bu noktada başka bir karmaşanın kapısı aralanmaktadır. Öyle ki, zihnî olan başka terimlerle karıştırılmış, hatta ortak noktaları sebebiyle birbirlerinin yerine bile kullanılmışlardır. Ortak zemin olan‘zihnî olmak’tan gelen bu karmaşıklık ancak imge kavramının felsefe bağlamında irdelenmesiyle anlamsal farklılığına ulaşılmaktadır.

Türk edebiyatındaysa imge kavramı, Batı dillerindeki karşılığını ve Türkçede türetildiği dönemdeki anlamını taşımayı başaramamıştır. Bu iki kaynaktan gelen yeni bir anlam formuna evirilmiştir. Bu dönüşümle beraber geniş bir alanda kullanılmaya başlanmış olan imge terimini Turan Karataş, günümüz edebiyat terimlerini konu alan çalışmasında şu cümlelerle tarif etmiştir: “İmaj, hayal, görüngü. Yeni şiir poetikası ve estetiği içinde sıkça karşımıza çıkan ve bir türlü açık bir tanımı yapılamayan bir terimdir. İmge, bir kelimenin ya da kelimeler topluluğunun, sözlük anlamının dışında, ötesinde, sözcüğün belirtme, gösterme ve adlandırma özelliğine/yeteneğine/gücüne “çağrışım”ı da ekleyerek kullanma marifetidir. Başka bir deyişle, edebî dilin uyandırdığı duygusal her türlü etki, her türlü çarpıcı hayal, çağrıştırdığı her türlü yeni anlam imge olarak adlandırılmaktadır.”3

Turan Karataş çalışmasında edebi alandaki imgeyi tanımlamıştır, fakat figüratif alanda ve daha başka alanlarda da imge olduğu gerçeğini hatırlamakta yarar vardır. Ben imgeyle ilgili şöyle bir tanımlamayla kendi savımı ortaya koymak istiyorum. Duyular aracılığıyla tanımlanan dışsal görüntünün, zihnin hayal ve zekâ yetisiyle yeni bir görüntü ve anlam biçimine çevrilmesi sonucu ortaya çıkan yaratıma imge denir. Yaşama ve evrene dair her şey duyular alemine haiz kodlarla algılanıp görüntü ve bilgi olarak belleğe aktarılır, oradan alınan görüntü ve yansımalar, tecrübe denen yaşanmışlıklar bilgisinin eleğine tutularak hayal etmek, tasarlamak, türlü boyutlarda düşünmek gibi yaratım süreçlerinden geçirilir.

Buradan imgenin yaratım sürecinin bir ürünü olduğu düşüncesine de varılmaktadır.İnsan zihninin yaratıcı gücüne dayanan bu ürün cismani de olabilir, fizik ötesi yani gerçeküstü de olabilir. Bu konuyu örneklemeyle açacak olursak, figüratif bir imge olan bir kabartma heykele değinelim. Bir kil tableti andıran heykel parçasının yüzeyinde,yumuşak bir zeminden çıkmaya çalışan bir insan yüzü kabartılmış. Yüzün hatları belirgin fakat kime ait olduğu belli değil; beliren yalnızca çığlık atan bir insanın yüzü.Söz konusu heykelin görünümü görsel bir imge, yani figüratif bir imgedir.Heykele bakıldığında bu kabartma imge insanın zihninde, algılananın dışsallığın yanı sıra onlarca belki de çok daha fazla çağrışımlar oluşturabilir. Öyle ki bu imgenin çağrışımları neticesiyle belki imgesel bir sinema karesi, bir şiir imgesi, bir nesir yazısının imgesel bir paragrafı ya da bir tiyatro oyunundaki monolog kesiti ortaya çıkarılabilir.

İmge ile yaratma kavramları arasında yer alan ve açıklanması gerekilen önemli bir kavram da ‘imgelem’dir.İmgelem, imgeler arasında yeni ilişkiler kurma, yeni kavram ve düşünceler oluşturma yeteneği olarak tanımlanabilir. Şiir, imge ve imgelem terimleri üstüne düşüncelere değinirken Bâki Ayhan T. Haydar Ergülen ile yaptığı bir söyleşide4geçen diyaloğu anımsamak faydalı olacaktır.

Bâki Ayhan T.:Şiirle yan yana gelebilecek kavramlarla sürdürelim biraz daha. Şiir ve imgelem, diyeceğim. Bilirsin; Baudelaire imgelemden söz ederken imgelemin yeni bir dünya yarattığını söyler. Bir okur olarak, ki şu anda seninle bir okurun olarak konuşuyorum, senin şiirlerine baktığımda Haydar Ergülen şiirinin bir dünya yaratmış olduğunu görüyorum, ilk kitabından yeni kitabın Keder Gibi Ödünç’e kadar. Ayrıca 1980’lerin imgeyi önemseyen şairlerinden birisin. Şiirle yeni bir dünya yaratmada acaba Haydar Ergülen’in imgelemi nasıl çalışıyor?

Haydar Ergülen: İmgelem şöyle çalışıyor: Dünyadan aklımda kalan şeyler…

İmge Türkçe’de bir sanat terimi olarak akla gelmekten çok genel olarak şiirle anılmıştır.

İmgenin Türkçe’deki zaman yolculuğuna bakıldığında Adem Can’nın“Şiir Üzerine Yapılan Çalışmalarda İmge Terimi” adlı akademik çalışmasında verdiği şu bilgiler bu konuyla ilgili besleyici bilgiler sunmaktadır: “Tanzimat’tan sonra Türk edebiyatına giren terimin başlangıçta imaj biçimi ve görüntü anlamıyla basit bir kelime olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.26 Türkçe sözlüklere 1940’lı yıllarda girdiğine göre terim olarak kullanılması fazla geriye götürülemez. Bu anlamıyla asıl 1950’den sonra yaygınlık kazanmıştır. Başlangıçta terimin Batı’taki anlam kapsamıyla bilinemeyeceğini tahmin etmek zor değildir. Fakat daha sonra da hakkıyla tartışılmadığı görülür. Esasen bir felsefe geleneği oluşturamayan ve ciddi bir terim buhranı yaşayan 20. yüzyıl Türkiye’si için bu durum şaşırtıcı değildir.27 Dolayısıyla şiir ve poetika gibi öteki alanlarda da terimi konu alan çalışmalar yenidir.”

Anlamsal yoğunluğu ve tarihsel anlam durakları düşünüldüğünde geniş spektruma sahip anlam derinliğine ve evveliyata sahip olan imge, aslında maddenin ve zihnin uçsuz harcından yaratılan dışsal bir olgudur.

1. Cuddon, J. A., “İmagery”, Dictionary of LiteraryTermsandLiteraryTheory, PenguinBooks, 1999, s. 413.

2. Online Etymology Dictionary, http://etymonline.com/index.php?allowed_in_frame=0&search=image&searchmode=none.

3:Bk. Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, 3. bs., Ankara 2007, s. 228.

4. Yasak meyve Dergisi, sayı 14, Mayıs-Haziran 2005

26: Mevcut bilgiye göre ilk defa Recaizâde Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası romanında kullanılan imaj kelimesi romanda “görüntü, görünüm” anlamındadır. Bk. RecaizâdeMahmud Ekrem, Araba Sevdası, (hzl. Hüseyin Alacatlı), Akçağ Yayınları, 5. bs., Ankara 2005, s. 83. Fransızca image’ın seslendirilme biçimi olan imaj Cumhuriyet yıllarına kadar böyle yazılır. 1930’lu yılların poetika yazılarında yaygınlaştığı görülmektedir. Bk. Ahmet Hamdi Tanpınar, “Şiir Hakkında-I”, Görüş, S. 1, Temmuz 1930, s. 22; Necip Fazıl Diyor ki”, Her Ay, S. 4, Haziran 1937, s. 97; Peyami Safa, “Şiir Hakkında”, Gündüz, C.4, S. 20, Birinci Kânun 1937, s. 41; Mustafa Şekip Tunç, “Şiir ve Sanat Neden Muhtardır?”, Hayat, S. 1, İkinci Kânun 1939, s. 3.

27. Kara, İsmail, “Türkiye’de modern felsefenin tarihi ve problemleri yok, ideolojisi var.” derken hiç de şaşırtıcı bir iddiada bulunmamıştır. Türkiye’de terimler hiçbir zaman felsefi meselelerle birlikte ele alınıp layıkıyla tartışılmamıştır; sadece ideolojik zeminde mütalaa edilmiştir. Bk. Bir Felsefe Dili Kurmak, Dergâh Yayınları, İstanbul 2001, s. 6.

Kaynaklar

  1. Şiir Üzerine Yapılan Çalışmalarda İmge Terimi – Adem CAN
  2. Yar. Doç. Dr. R. Suat IŞILDAK*: Yaratmada İlk Adım: İmge ve İmgelem

(*Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi)

Hıdır Işık

Maddenin Ve Zihnin Uçsuzluğundan İmge’ye Bakış
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA