Referandum seçimleri ‘Hayır’ oyları bağlamında değerlendirildiğinde ise başarılı ve üzerinde yoğun durulmasını gerektirmektedir.
15 Nisan referandumunun ardından herkes sonuçları değerlendiriyor. Genel olarak herkes kendi cephesinde sonuçları başarı olarak yorumlasa da, referandumun gösterdiği en büyük sonuç, toplumsal kutuplaşmanın artık gizlenemez hale geldiğidir. İktidarın sınırsız olanaklarıyla geliştirdiği baskı, tek yanlı medya ile alabildiği sonuç hedefine varma noktasında istediğini almak gibi görünse de siyaseten yenilgidir. Eskilerin deyimiyle ‘bu yolda mağluptur aslında galip.’ Çünkü kutuplaşma artmış, meşruluğu şimdiden tartışılır olmuş bir sistem deneyecek. Partneri MHP ile AKP oylarını ve diğer küçük partileri göz önüne aldığında vardıkları nokta 1 Kasım genel seçimlerinden daha azdır. AKP özellikle büyük şehirler olmak üzere aslında her yerde desteğini düşürmüştür. Bu da gerek referandumla talep ettikleri, gerekse son dönem politikaların genel halkta olduğu kadar kendi içinde de güçlü desteği olmadığını gösteriyor. 6 Haziran seçimleri ertesinde yaşadığı şoku şiddetle aşmaya çalışan ve 1 Kasımda istediğini alan AKP ve lideri sürdürdüğü şiddet politikası ve kavga ile daha fazla yol alamayacağını ise referandum göstermektedir.
Referandum seçimleri ‘Hayır’ oyları bağlamında değerlendirildiğinde ise başarılı ve üzerinde yoğun durulmasını gerektirmektedir. ‘Hayır’ cephesini heterojen yapısı herkesin farklı talepler ile ‘Hayır’ demesine rağmen ortaya çıkmıştır ki, eğer doğru bir talep etrafında toplanılırsa mevcut tek adam rejimine ve kavga politikalarına karşı başarı elde edilebilir. Sistem açısından bakıldığında her zaman özel misyona sahip CHP bu referandumda da silik, pasif politikası ile umut olmaktan uzak olmasına rağmen ‘Hayır’ oylarının başarısını sahiplenmeye aday gözüküyor. Basiretsiz ve korkak tarzını referandum sonrasında mühürsüz zarflar gerçeğine rağmen sarf ettiği sözlerle meşrulaştıran, sokakta oluşan tepkilere ‘sokakta olmayacağız’ diyen CHP yönetimi bir kez daha umut olacak beceri, dirayet ve güçten yoksun olduğunu göstermiştir. Kaldı ki CHP’nin zaten sistemi korumanın dışında bir rolü yoktur. Dolayısıyla Hayır oylarıyla açığa çıkan toplumsal muhalefete öncülük etmekten uzaktır. CHP’den hala beklenti içerisinde olan ilerici kesimlerim, demokratların referandum sonuçlarını iyi değerlendirip, CHP gibi sistem koruyucu bir parti yerine; toplumsal muhalefeti doğru okuyacak, taleplerini karşılayacak ve mevcut geri anlayışa karşı demokrasi, özgürlük, barış taleplerini daha cesaretle savunacak güçlendirilmiş bir HDP’yi beslemelidirler.
Referandum da dikkat çeken diğer bir sonuç ise tüm rüşvet, şantaj, baskı ve yıkım politikalarına karşın Kürtler AKP’ye evet dememiştir. Seçim sonrası Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın teşekkürleri sadece manipülasyon ve algı operasyonudur. Seçim sonuçlarına bakıldığında AKP’nin yıkım politikalarının mağduru olmuş Şırnak, Cizre, Lice, Silvan, Nusaybin, Hakkâri ve birçok yerde ‘Hayır oyları çıkmıştır. Bütün baskı, gözaltı, tutuklama, usulsüzlük, hırsızlık, göç eden nüfus gerçeğine karşı bu sonucun alınması anlamlıdır ve derin mesajlar içermektedir. AKP’nin oyuna takılarak aslında kendi korkularını da gösteren ‘Hayır’ içindeki Ulusalcı-Kemalist cephenin ‘Kürtler AKP’yi destekledi’ yalanı da sonuçlar iyi irdelendiğinde anlaşılacaktır. Dolayısıyla genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, yöneticileri tutuklanmış Kürtler, tüm baskı ve korku politikalarına karşı safını net bir şekilde demokrasi ve özgürlükten yana koyarak halk iradesinin, politikleşmesinin ne olduğunu herkese göstermiştir. Nüfus olarak büyük olan ve ortalamayı etkileyen Elazığ, Malatya, Erzurum, Erzincan, Antep gibi illere ya da Kürt siyasetinin eskiden bu yana kendini kalıcılaştırıp, kurumsallaştıramadığı Bingöl, Urfa, Adıyaman gibi illere bakıp değerlendirme yapmak ancak kendini kandırmaktır. Referandum da Kürtler demokratik ve özgürlükçü duruşuyla en fazla kazanandır.
Referandum siyaset ve partiler açısında bu durumu gösterirken sonuçların bölgesel, iller düzeyinde değerlendirilmesi yine toplumsal muhalefet katmanları açısından bakılması da önemli sonuçları bize gösteriyor. AKP’nin din eksenli milliyetçi çıkışları olası yaşam alanlarına müdahale olarak algılanmış, OHAL ve KHK’ler yaşanan süreç herkeste iş güvenliği, yaşam güvenliği kaygısı oluşturmuştur. AKP’nin herkesle kavga eden, Avrupa’dan Suriye ‘ye kadar dış mücadeleci tarzı halkın savaş korkusunu büyütmüştür. İzlenen politikalardan kaynaklı olarak bozulan ekonomi, tedirgin olan sermaye, artan pahalılık ve şişirilmiş ekonominin çöküş sinyalleri vermesi de referandum sonuçlarını etkilemiş ve halk bunun üzerinden gereken mesajı vermiştir.
Bu veriler ışığında bakıldığında büyük metropoller başta olmak üzere Ege ve Marmara ciddi bir tepki koymuştur. Bu bölgelerin aynı zamanda Türkiye ekonomisinin üretim merkezleri olduğunu görmek gerekiyor. İstanbul, İzmir, Ankara uzun bir aradan sonra iktidara kırmızı kart göstermiştir. Antalya, Mersin, Balıkesir gibi illerde AKP ciddi kayıplar yaşamıştır. Sonuçları irdeleyen anket firmaları, düşünce kuruluşlarının ilk elden yaptıkları analizler gençlerinde AKP’ye yönelmediğini gösteriyor. Karadeniz ve kısmen İç Anadolu dışında her yerde açığa çıkan, mevcut yönetim ve iktidar tarzına karşı çıkıştır. Heterojen bir yapıya sahip olan ‘Hayır’ cephesinde kim bunu ne kadar örgütlemiştir, belli olmasa da sonuç olarak toplumun % 49 AKP ‘nin dinci-milliyetçi politikalarını onaylamadığını gösteriyor. Bu veri de oldukça önemlidir.
Şimdi asıl sorun bundan sonrası için heterojen bir yapıya sahip olan ‘Hayır’ cephesinin meşru olmayan sonuçlar karşısında ne yapıp, yapmayacağıdır. Farklı toplumsal katmanlar, farklı ideolojik duruş ve bakış açısına sahip olsalar da hayır cephesinde buluşan tüm kesimler önümüzdeki dönem daha da artması muhtemel saldırıların hedefi olacaklardır. Bu gerçeğe rağmen herkes kendi ‘Hayır’ını unutup kendi mecralarına mı dönecek, yoksa herkes kendi ‘Hayır’ının arkasında durup meşru olmayan bu sonuçları ve kurulacak sisteme karşı muhalefetini mi yapacak? Meseleburada gizli MHP muhaliflerinden, dinci ve Kemalistlerden, ulusalcı faşist Vatan Parti’sine solun tüm renklerinin, Alevinin, Kürdün her birinin farklı hayır gerekçesi ile verdikleri oyun arkasında birleşik bir şekilde durmalarının mümkün olmadığını bilmek için kahin olmaya gerek yok. Lakin nasıl ki ‘Hayır’ için herkes kendi çalışmasını yaptıysa, meşru olmayan sonuç ve sisteme karşı da muhalefetini devam ettirebilirler.
Hayır cephesinin gerici kesimlerini bir yana bırakırsak, bu referandum gösterdi ki özgürlük ve demokrasi cephesinin gelişme dinamikleri ve imkânları vardır. Devrimciler, sosyalistler, emek örgütleri, Aleviler, Kürtler en geniş demokratik cepheyi oluşturarak yürüyebilirlerse; gelişecek yeni saldırı dalgalarına karşı en büyük bariyeri oluşturacaklardır. Sistemli, planlı bir çalışmayla da yaşanan kaotik ortamın aşılması, gericiliğin dağıtılması mümkündür. Yeter ki birlik, beraberlik sağlanabilsin. Yok eğer herkes kendi küçük dükkânında iflas etmiş esnafı oynamaya devam edecekse, kimsenin de yönetenlere karşı çıkmaya hakkı olmaz. Zira değiştirmek için birleşmiyorsan, oturup ağlamanın da ne anlamı ne de faydası vardır.
Referandum sonuçları tüm ilerici, demokratik güçlerine gelecek için ümitli olma noktasında yeterince veri sunuyor. Bunu değerlendirmek halklarımızın geleceği için eşit yaşanabilir bir ülke yaratmak için şimdi top bizim ayağımızda. O yüzdenden de gecikmeden derhal en geniş demokratik cephe oluşturulmalıdır. Unutmayalım ki tarih asla geri dönmez, sunduğu fırsatı yeniden yakalamakta çok uzun yıllar alabilir. Gelin tarihin önümüze çıkardığı bu önemli fırsatı ıskalamayalım ve halklarımıza aydınlık bir gelecek için kolları sıvayalım.
2 Nolu Yüksek Güvenlikli
Cezaevi. D.19, Elazığ