Çapa Yüksek Öğretmen Okulu, sancılı bir okuldu. Benim roman dünyasına, zihin ve hayal ufku bir dil arayışına girişim ve hayal dokumu, ipincecik karınca bacaklarının katettiği yollarla örüşüm bu okulda oldu. Bu okulun koridorlarında, bahçesinde dolaşan, kütüphanesinde kitap okuyan, kafeteryasında tartışan her insanı yakından gözlüyor ve gözlediğim her insanın içinde de yol soran, çıkış arayan mahşeri bir kalabalığın olduğunu düşünüyordum hep.
Güzel, güvercin huylu kızları olan bir okuldu. Sağcı öğrencilerin sayısı solcularınkinin iki katı kadardı. Okul müdürü Ayhan Doğan sessiz, yakışıklı, efendi ve sağcıydı. Türk edebiyatı konusunda bilgisine ve dil inceliğine imrendiğim Öğretmenler Kurulu da sağcıydı; Ahmet Kabaklı, Nihat Sami Banarlı ve beni roman yazmaktan vazgeçirmeye çalışan Dünya Gazetesi yazarı edebiyat öğretmenim Naim Buluç gibi ünlü sağcılardan oluşuyordu.
1967’de, Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun Çapa kolunu kuran ve 6. Filo’ya karşı bildiri yayınlayan Kaypakkaya ve dokuz arkadaşını bu kurul okuldan attı. Bu kurul, “siyasete bulaşan solcu öğrencilerin” okuldan uzaklaştırılmasını istiyordu. Bunlara göre solcu öğrenciler, TİP’in sosyalizm maskesi altında gizlediği komünizm siyasetine bulaşmışlardı ve okulu bu siyasetle zehirlemeye çalışıyorlardı. Danıştayın kararı bozmasına rağmen İbo’yu okula bu kurul almadı. Okula toplum polisini sokan ve sonra polisin çekilmesini sağlayıp sağcıların saldırısına zemin hazırlayan da ne yazık ki bu kuruldu. Okul müdürü Ayhan Doğan, bu kurul gibi düşünüyor ve bunların kararlarını uyguluyordu.
Solcu öğrenciler, sağcı öğrencilerin düzenledikleri toplu bir saldırıyla okuldan atılınca Danıştay kararı işe yaramadı. Gülümseyerek selamlaştığım, bunlardan biri umarım gelir bana aşk ilan eder diye düşündüğüm güzel kızlardan kopup sokakta kaldım bir kez daha. Yatakhanedeki çelik dolabımda bulunan şiirlerimin tümü ile el yazmalarım tahrip edildi. Okuldan atılan solcu öğrencilerin bir bölümü, tanıdıkların evlerine, bir bölümü de bazı silahlı Dev-Genç militanlarının kaldıkları İTÜ’nin bodrum katına sığındı. Yatılı okul yemeklerinden, kantin, banyo ve baş başa sevgili sohbetlerinden mahrum kalan bodrumcuların durumu kötüydü. Orda kalsaydım ‘Yeraltından Notlar’ın bir başka versiyonunu yazabilirdim belki. Ben malum yerime, amcaoğlu Kemal abinin şarap, güve, naftalin ve çürük tahta kokusundan haylice muzdarip olan Kumkapı’daki kiralık evine sığındım ama arada bir İTÜ’nün bodrum katına da uğruyordum.
O günlerde, bodrum katında ünlü Dev-Genç militanlarının önerisiyle, okul müdürü Ayhan Doğan’ın cezalandırılması fikri mayalanmaya başladı. Bu fikir, atılanların desteğini alınca, bir baskın şeklinde planlandı. Buna gören yirmi civarında genç bir araya geldi. Giyilen parkelerin altına sopa, zincir, muşta gibi aletler yerleştirildi. Beş Dev-Genç’lide birer tabanca vardı. Çapa’da tanınmadıkları için Müdür Ayhan Doğan’ı bunlar döveceklerdi. Bende, tahrip olan şiir ve el yazmalarımın yarattığı sızıyı saymazsam fazla bir intikam hissi yoktu. Ama bodrumcular Raskolnikov kararlılığıyla mırıldanıp duruyorlardı.
Karanlık çökünce Laleli’den bir troleybüse bindik ve okulun önünde indik. Hemen toplu halde, bekçi kulübesini kontrol altına alıp, merdivenlerden okula girdik. Görevli Dev-Genç’liler müdürü döverken, diğerleri koridorun başı ile üst kata çıkan merdivenleri tuttu. Koridordan gelenler ile merdivenlerden inenler baskını fark edip geri kaçtı. Koridor ile merdiven boşluklarına kurşun sıkıldı. Baskıncılar, Şehremini polis karakolundan polis gelmeden bir iki molotof kokteyli patlatılıp çekildi.
Müdür Ayhan Doğan’ın kafası tabanca kabzasıyla yaralanmış, kol kemiği ise birkaç yerinden çatlamıştı.
Ertesi günün gecesi polis, İTÜ Gümüşsuyu binasının bodrum katında kalan Çapalı öğrencileri bir baskınla yakalayıp Beşiktaş Emniyet Amirliği’ne götürdü. Bunların içinde İbo da vardı. Ben, Kemal Abinin evinde kaldığım için paçayı kurtarmıştım. Nezaretteyken polis komiseri öğrencilere, “Okuyacağınıza azıyor, sokağa dökülüyorsunuz ve sol yumruğunuzu kaldırarak boş boş yürüyorsunuz; cesaretiniz varsa şimdi burda da kaldırın bakalım,” diye meydan okuyunca İbo dik bakışlarla sol yumruğunu kaldırıyor hemen. Bunun üzerine Komiser, “Burda kalkan yumruğun nasıl indiğini şimdi göstereceğim sana. Üstelik sen yazıyorsun da (Türk Solu Yazı Kurulu’ndaydı İbo o zaman) ” diyerek, İbo’nun yumruğunu ve kolunu coplamaya girişiyor. Haylice copluyor. İbo indirmeyince, komiser bu kez iki koluyla kola asılıp aşağı indirme çabası içine giriyor.
Adliyeye sevk edilenlerden, İbo’nun da içinde olduğu yedi kişi, Salman Kaya, Necdet Dizman, İbrahim Özdemir, Şener Özgür, Dersimli Ali kırmızıçiçek ve adını anımsayamadığım bir kişi daha tutuklanarak Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderildi. Sevinçliler. Hazır yemek. Devrimcilerin bulunduğu koğuşta okumaya, tartışmaya ve gırgıra bol zaman.
MUZAFFER ORUÇOĞLU