1. Haberler
  2. Güncel
  3. Türkiye’de ‘işkence’ gerçeği: 2025’in ilk 5 ayında 3 bine yakın vaka

Türkiye’de ‘işkence’ gerçeği: 2025’in ilk 5 ayında 3 bine yakın vaka

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İşkence, mutlak yasağa ve insanlığa karşı bir suç olmasına rağmen bugün hala Türkiye’nin en temel insan hakları sorunları arasında. Biçimleri, yöntemleri ve mekanları dönem dönem değişse de insanlık onurunu zedeleyici bu suç bugün hala işlenmeye devam ediyor. Üstelik artan baskı atmosferinde, yasa uygulayıcılarının bu konudaki uluslararası normları dikkate almaması hatta en yetkili ağızların işkenceyi öven söylemleri bu sorunu daha da derinleştiriyor.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü özelinde Türkiye’de son zamanlarda göz önünde yaşanan işkence ve kötü muameledeki artışa dikkat çekti. İki kurum, kendilerine yapılan başvurulardan bir rapor hazırlayıp kamuoyuna sundu.

En az 2 bin 939 başvuru

2025 verilere göre;

  • Kolluk güçlerinin barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu en az 2 bin 939 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı, 119 kişi ise yaralanmıştır.
  • En az 191 barışçıl toplantı ve gösteride, 27’si çocuk, 46’sı gazeteci en az 2 bin 651 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz bırakılarak gözaltına alındı.
  • Sokakta ve açık alanda en az 17 kişi, ev baskınları sırasında en az 6 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.
  • 28 Nisan 2025 tarihi itibariyle hapishanelerde 230’u tek başına yaşamını devam ettiremeyecek durumda, 105’i desteğe ihtiyacı olan toplam 335’i ağır olmak üzere en az 1412 hasta mahpus bulunmakta.
  • Hapishanelerde en az 3 mahpus hastalık, intihar, şiddet, ihmal vb. gerekçelerle yaşamını yitirdi.

“İşkencesiz bir dünya mümkün”

Veriler bugün işkencenin hala devam ettiğini gösteriyor ancak mücadele de devam ediyor. TİHV ve İHD üç gündür temsili mekanlardan “işkencesiz bir dünya mümkün” çağrısı yapıyor. “Unutmamak” mücadelenin önemli bir parçası. Mevcut yaraların sarılabilmesi ve yeni yaralar açılmamasının ilk adımı belki geçmişle yüzleşmek. Bu anlamda insan hakları savunucularının ilk durağı ‘Unutturulmaya çalışan işkence mekanları’ndan biri olan eski Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü yani nam-ı diğer “Birinci Şube” oldu. Kurumlar, gözden uzak yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekmek için ise Arnavutköy Geri Gönderme Merkezi önünde “İşkence son bulsun” dedi.

Programın son gününde bugün (26 Haziran) 19 Mart protestolarıyla da sembolleşen İstanbul Saraçhane Parkı’nda ortak bir basın açıklaması yapıldı. Burada da göz önünde işlenen işkenceye dikkat çekildi.

Türkiye de sözleşmenin tarafı

Ortak basın metnini okuyan TİHV üyesi Mümtaz Murat Kök, işkencenin mutlak olarak yasaklanmış bir insanlık suçu olduğu hatırlatılarak, Birleşmiş Milletler’in 1987 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de taraf olduğu “İşkenceye Karşı Sözleşme”yi anımsatarak, hiçbir koşulda işkenceye müsamaha gösterilemeyeceğini vurguladı.

“Sokaklar işkence mekanı oldu”

Türkiye’nin de altına imza attığı bu sözleşmenin, insanın sahip olduğu onur ve değeri korumak için işkenceyi mutlak olarak yasakladığını belirten Kök, “Ülkemizde özellikle son yıllarda artan otoriterleşme süreciyle birlikte işkence ve kötü muamele uygulamaları yaygınlaşmış, resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra sokaklar, evler ve iş yerleri de adeta işkence mekânına dönüşmüştür” dedi.

Protestolarda hak ihlalleri

15 Şubat 2025’te Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanması ve 19 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından yapılan protestolarda yaşanan gözaltılar ve hak ihlallerini örnek gösteren Kök, gözaltı süreleri keyfi biçimde uzatıldığını, kişilerin avukat ve doktorlara erişiminin engellendiğini söyledi.

“Umut hakkı anayasal bir haktır”

Kök, açıklamada özellikle son yıllarda cezaevlerinde artan tecrit ve izolasyon uygulamalarına dikkat çekti. Yeni açılan S Tipi, Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli cezaevlerinin mimari yapılarıyla izolasyonu daha da derinleştirdiği belirtilerek, “İmralı Hapishanesi’ndeki tecrit kabul edilemez bir uygulamadır. Umut hakkı anayasal bir haktır, ancak şu an en az 4 bin mahpus bu haktan yararlanamıyor” ifadeleri kullandı.

OHAL sonrası yeniden artan zorla kaybetme vakalarına değinen Kök, 2019 yılında kaçırılan Yusuf Bilge Tunç’un hâlâ bulunamamasına dikkat çekti. Türkiye’nin ‘BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi hala onaylamamasını ve mevzuatında da zorla kaybetmeyi açıkça suç olarak tanımlamamasını eleştirdi.

Talepler

TİHV ve İHD ortak taleplerini şöyle sıraladı:

  • İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce cezasızlık politikalarına derhal son verilmelidir.
  • Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
  • Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
  • Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
  • Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) oluşturulmalıdır.
  • İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması, bir BM belgesi olan İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmalıdır.
  • İşkenceye ilişkin iddialar İstanbul Protokolü ışığında hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
  • Tutuklu ve hükümlülerin fiziksel ve psikolojik bütünlüklerine ciddi şekilde zarar veren tek kişi ya da küçük grup izolasyonuna/tecritine dayalı hapishane rejimine son verilmelidir.
  • Hapishaneler insan hakları, sağlık ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.
  • 14 Ağustos 2024 tarihli BM İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’nin Beşinci Dönemsel Raporu’na İlişkin Sonuç Gözlemleri’nin 17. paragrafında yer verilen “Taraf Devlet; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılan mahpusların makul bir süre sonra tahliye edilme veya cezalarında indirim yapılması olasılığına sahip olmalarını sağlamalıdır.” tavsiyesinin gereği yerine getirilmelidir.
  • CPT raporlarının tümü açıklanmalı, başta CPT ve BM İşkenceye Kaşı Komite olmak üzere uluslararası insan hakları mekanizmalarının tüm tavsiyelerine uyulmalıdır.
  • Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nı yürütme erkine doğrudan bağımlı kılan, adeta bir mahkeme gibi hareket ederek yargı yetkisi kullanmasına yol açan tüm düzenlemeler iptal edilmelidir.

 

deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 casino siteleri/div>