Maraş merkezli depremlerin yarattığı büyük yıkımın etkileri sürüyor, her geçen gün katlanarak yaşanan sorunlar da devam ediyor. Fiziksel sorunların yanı sıra; deprem sonrasında yaşanan travmatik etkiler yeni yeni konuşulmaya başlandı.
Uzman Dr. Psikiyatrist Azad Günderci ve Klinik Psikolog Fırat Kolyiğit deprem sonrası psikolojik desteğin önemini Dersim Gazetesi’ne anlattı.
“TRAVMANIN ETKİLERİNDEN KORUMAK İÇİN PSİKOLOJİK DESTEK ŞART”
Uzman Dr. Psikiyatrist Azad Günderci, psikolojik ilk yardımın, bireysel ya da toplumsal afetlerin, kaza, terör saldırıları gibi olumsuz olaylar esnasında veya sonrasında gerçekleşen psikolojik krize maruz kalan insanları desteklemek için insani, destekleyici, pratik bir yardım olduğunu belirtiyor. Geleneksel psikiyatri ve psikolojik destekten farklı olarak psikososyal destek sunan bir müdahale yöntemi olduğunu söyleyen Günderci, bir çeşit erken dönem koruyucu ruh sağlığı müdahalesi olduğunu da ifade ediyor. Günderci psikolojik ilk yardımın temel amacını şöyle anlatıyor:
Psikiyatr Dr. Azad Günderci
“İnsanların temel ihtiyaçlarını tespit ederek pratik bakım ve destek sağlamak, sosyal desteklere ulaşmasına yardımcı olmak, gerekli olduğunda kişileri, tıbbi personel, yerel otoriteler, toplum liderleri ve dini liderler gibi en uygun kaynağa yönlendirmek. Dinlemek, güven vermek, sakinleştirmek, bilgi vermek, uyumu ve stabilizasyonu sağlamak. Bilgilendirmeler bireysel veya gruplar arası görüşmeler şeklinde, broşürler toplantılar ya da sosyal medya aracılığıyla da sağlanabilir. Psikiyatrik psikolojik acil durumları tespit etmek ve gerektiğinde yönlendirmek travma sonrasında gelişebilecek belirtiler konusunda bilgi vermek rutine dönmeyi kolaylaştırmak, travmanın gelecekteki olası zararlı etkilerinden korumaktır.”
“GİZLİLİK İLKESİ KURALI ÖNEMLİ”
Psikolojik ilk yardım uygulanırken en temel etik konunun önce zarar verme ilkesini odak noktaya almak olduğunu söyleyen Günderci, yardım sürecinde bireylerin iyilik halini korumak ve zarar vermeden müdahalede bulunmanın en temel kural olduğunu belirtiyor. Bir diğer en önemli kuralın ise gizlilik ilkesi olduğunu söylüyor. Kişilerin paylaştıkları bilgileri gizli tutmak ve mahremiyetlerine özen göstermenin tüm uygulayıcıların temel sorumlulukları olduklarını ifade ediyor.
“Çocuklar zorlayıcı yaşam olayları karşısında yaş ve gelişim dönemi özelliklerine göre farklı tepkiler geliştirebilirler. Aileleri bilgilendirmek ve rehberlik etmek, güvenliklerini sağlamak, iletişime dikkat etmek, hazır olduklarında duygularını ifade etmesine izin vermek, konuşması için zorlamamak, istismar riskinden korumak önemlidir. Çocuklara destek sağlarken, müdahale ederken onların gelişim düzeylerine, yaşlarına, ilgi alanlarına ve algı düzeylerine göre hareket edilmelidir. Sağlık sorunları olan bireyler yaşlılar, engelliler ya da kronik hastalığı olan bireyler afet ya da kriz durumlarında dikkat edilmesi gereken hassas gruplardandır. Bu gruplarla çalışırken yakınlarının desteğini almak psikolojik ilk yardım çalışanı için kolaylaştırıcı bir etmendir. İlaç kullanımı olan yaşlılarda ilaç temini önemli bir konu. Sağlık sorunları olduğunda başvurabilecekleri merkezler konusunda destek verilmeli.”
“PSİKOLOJİK DESTEKLERİN TAMAMINDA KÜLTÜREL, DİNİ VE POLİTİK YAPILAR GÖZETİLMELİ”
Dr. Azad Günderci, çalışmanın yürütüleceği birey ya da grupların kültürel özelliklerine uygun davranmanın, doğru ve etkili bir psikolojik ilk yardım sürecinin en temel gereklerinden olduğunu söyleyerek şu vurguları yapıyor:
“Yardım sunarken kişilerin yaşları, cinsiyetleri ve etnik altyapıları ne olursa olsun etik ilkeleri göz önünde bulundurmak gerekir. En önemli konu dil farklılığıdır. Mümkün olduğunca anadiliyle kendini ifade etmesine olanak tanımak iletişim açısından önemlidir. Dini özellikleri karşı cinsle iletişim tarzı, giyim tarzı, selamlaşma biçimi gibi davranışlar kültüre göre değişebilir, bu konularda yardım edilen grubun veya bireyin hassasiyeti dikkate alınmalıdır.
Psikolojik desteklerin tamamında kültürel, dini ve politik yapılar gözetilmeli, toplumsal bağlar korunmalı ve güçlendirilmelidir. Ayrımcılık ya da şiddete maruz kalma riski olanlar kadınlar, çocuklar, gençler, zihinsel engeli olanlar veya farklı etnik ya da dini gruplar, afet veya olağandışı olaylar sonrasında ayrımcılık ya da şiddete maruz kalma açısından risk altındaki grupta değerlendirilmektedir. Bu kişiler, gerekli desteği alamamış olabilecekleri gibi, hakları verilmemiş de olabilir.”
“TRAVMATİZE OLMUŞ KİŞİLERE HİZMET VERİYOR OLMANIN KENDİSİ DE BİR TRAVMA YARATABİLİR”
Klinik psikolog Fırat Kolyiğit sağlık çalışanlarının durumuna değiniyor. Kolyiğit, sağlık çalışanlarının, mesailerini bedensel, duygusal ve zihinsel enerji harcayarak tamamladıklarına dikkat çekerek şöyle konuşuyor:
Klinik Psikolog Fırat Kolyiğit
“Özellikle kriz durumlarında, çalışma sürelerinin uzaması, aşırı iş yükü, tehlikeli çalışma ortamı gibi etkenler bu enerji biçimlerinin aşırı derecede harcanmasına neden olarak Tükenmişlik Sendromu için risk oluşturabilir. Son dönemde yaşanılan depremler, sağlık sistemi üzerinde bir kriz oluşturduğundan tükenmişlik riski barındırmaktadır. Travmatize olmuş kişilere hizmet veriyor olmanın kendisi de bir travma yaratabilir. Bu durum “ikincil travma” olarak adlandırılmaktadır. Güvenlik personelinden, temizlik görevlilerine, doktorlardan idari personele kadar tüm sağlık çalışanları kriz ve afet durumlarında ikincil travma açısından risk altındadır. İkincil travmanın aynı zamanda tükenmişlik riskini de arttırdığı bilinmektedir. Sağlık çalışanının kendi bedensel ve ruhsal halini gözlemleyebilmesi ve ihtiyaçlarını gözetmesi tükenmişlikten korunma için şarttır.”
“DAYANIŞMAYI BÜYÜTMELİYİZ”
Fırat Kolyiğit, deprem sonrası görev alan sağlık çalışanının, kendi ihtiyaçlarını gözetmesinin ve suçluluk hissine yol açmasının ise tükenmişlik için ciddi bir risk faktörü olduğunu söylüyor.
“Tükenmişlik çalışanın kendisine zarar veren travmatik bir deneyim olduğu gibi organizasyonun da çalışandan verim alamadığı bir durumdur. Sağlık çalışanının kendini tükenmişlikten koruması aynı zamanda topluma karşı da sorumluluğudur. Bu kriz sırasında da sağlık çalışanının kendi ihtiyaçlarını gözlemlemesi bencillik ve şımarıklık değildir. Bunun bir görev sorumluluğu olduğunun akılda tutulması yararlı olacaktır. Çalışanın bir günlük tutarak uyku miktarını, beslenme biçimini, mesai sürelerini ve enerji düzeyini kayıtlamasının yararı olacaktır. Çalışan kendi durumunu organizasyon ile paylaşmalı ve gerekli durumlarda görev yeri/biçimi değişikliği ya da ara verme gibi taleplerle kendini tükenmişliğe korumalı; organizasyon da çalışanları tükenmişliğe karşı eğitmeli ve takip etmelidir. Maraş, Adıyaman, Hatay, Antep, Adana, Urfa, Diyarbakır, Kilis, Malatya, Osmaniye’de çalışmakta olan başta sağlık görevlileri olmak üzere tüm devlet görevlilerinin bu depremden etkilenmiş olduğu ve ruhsal iyilik hâllerini göz önünde bulundurarak, görev yerlerinin değiştirilmesi ve isteklerinin karşılanmasının sağlık durumları nedeniyle uygun olduğu kanaatindeyiz. Ayrıca son günlerde medyada sıkça rastlanan şiddet görüntülerinin kişilerin ve toplumların ruhsal bütünlüğüne zarar verdiğini düşünüyoruz. Ötekileştirmenin, ayrımcılığın, ırkçılığın kişinin benlik saygısını hasara uğrattığı ve haysiyet duygusunu olumsuz etkilediğini ve başlı başına travmatik bir durum olduğunu düşünmekteyiz. Akut dönemde travmatik olaylara karşı şu an yapabileceğimiz en faydalı şey toplumsal olarak tüm olumsuzluklara rağmen dayanışmayı büyütmektir.”