Dersim’de kadın olmak…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü daha kutluyoruz. Ataerkil sistem, kapitalizm, sömürü, kadın katliamları, taciz, tecavüz, yoksulluk kadınların her yıl olduğu gibi, bu yıl da yakasını bırakmadı. Birde üzerine virüsle mücadele etti kadınlar.

Dersim Gazetesi benden 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin yazı istediğinde ilk aklıma gelen Dersimli kadınları yazmak oldu. Sonra düşündüm uzaktan maval okumak etik gelmedi, o yüzden Dersimli kadınları, Dersimli olup, Dersim’de yaşayan kadınlara sormak gerektiğine karar verdim, hadi hep beraber onlara kulak verelim.

Kadın gerçek anlamda özgür değil

Fatma Kalsen

Fatma Kalsen- Avukat –  “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne doğru giderken, tarih boyunca kendinden çok söz ettiren, inancıyla, kültürüyle, iktidarlara karşı muhalif duruşu, sosyal değerleri ve mücadele tarihiyle Türkiye’de hep farklılıkların kenti olan Dersim’de kadının, Dersim’li kadının yaşamdaki yeri nerededir sorusunu yanıtlamakta fayda var. Hatta bu soruyu daha da genişleterek; Dersim’li kadınlar, Kızılbaş Aleviliğinin inancı ve felsefesinde ön görüldüğü gibi kadın gerçekte toplumsal ve özel yaşamında erkekle eşit paydada görülüyor mu? Sorusunda da fayda olduğunu düşünüyorum. Bu sorunun yanıtı, genel olarak kadının pratikteki yaşamı gözlemlendiğinde veya kadının yaşamında karşı karşıya kaldığı sorunlar ekseninde değerlendirildiğinde, pekâlâ kadının erkekle eşit yaşam koşullarına sahip olmadığı, sanıldığının ya da yaratılan algının aksine kadının gerçek anlamda özgür olmadığı, yaşamına dair kararların alınmasında iradesinin dikkate alınmadığını görebiliyoruz.”

Dersimli kadınlarda erkek egemen sistemin yarattığı tahribattan paylarına düşeni yaşıyorlar

“Boşanma vakalarında ailenin çıkarı uğruna, kadının aile içinde erkeğin fiziksel ve sözlü şiddetine maruz kalmasına göz yumulabiliyor. Kadının bu şekilde istemediği bir yaşamın içine sürüklenmesine neden olunabiliyor. Dolayısıyla, aslında Dersim’de yaşayan ve Dersimli kadınlarda her ne kadar Alevi inanç ve kültürünün ortaya koyduğu değerlerin olumlu yanlarından kısmi olarak faydalansalar da, erkek egemen sistemin kadın yaşamı üzerinde yarattığı tahribattan paylarına düşeni yaşıyorlar maalesef. Elbette ki, yukarıda söylediğimiz ve erkek egemen zihniyetinin kadını baskılayan, mağdur eden yaklaşımlarını reddeden, kendi kimliği ve değerleri üzerinden kendini var eden ve bunun için mücadele eden kadınların sayısı da az değil. Bunun mücadelesi yıllardır kadın hareketleri üzerinden, bireysel olarak veya örgütlü Kadın Dernekleri/Platformları üzerinden veriliyor. Bu mücadelelerin kazanımları da söz konusu.

Kendi gerçekliğimizle yüzleştiğimiz vakit kendimizle ve toplumla barışık olabiliriz

“Ancak, Dersim’de yaşayan kadınların Alevi-Kızılbaş inancına göre yaşamın her alanında eşit ve özgür olduklarından ya da sosyal ve siyasal alanda yürütülen ve cinslerin eşitliği için verilen mücadeleye paralel bir yaşam pratiği içerisinde olduklarını kabul etmek oldukça güç. Yaşadığımız toplumda kadınların, kadın olmalarından kaynaklı ayrımcılığa maruz kalmadıklarını, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmadıklarını, cinayetlere kurban gitmediklerini ifade etmeyi çok isterdik ama yaşadığımız gerçeklik buna imkân vermiyor. Kendi gerçekliğimizle yüzleştiğimiz vakit ancak kendimizle ve toplumla barışık olabiliriz. Ve bu barışın sağlanmasında kadınların mücadelesi elbette ki önemli ancak, kadınlara yönelik ayrımcılığın yarattığı sorunların kaynağında erkek egemen anlayışın olduğu gerçeğinden hareketle erkeklerde hâkim olan anlayışın değişim ve dönüşümü ile katkısı daha da önem arz ediyor. Bin yıllardan bize kadar gelen inanç ve değerlerimizin özüne uygun ve kadının yaşamın her alanında gerçek anlamda özgür ve eşit koşullarda yaşayabileceğine olan umudumuzla 8 Mart Dünya Emekçi Kadın Günümüz kutlu olsun…”

Dersim’de kadın olmak çok daha zor

Nadide Yallı

Nadide Yallı-Aile Danışmanı – “Aslına bakarsanız dünyanın her yerinde olduğu gibi Dersim’de de kadın olmak zordur. Yani kadın sorunu dünyanın sorunudur diye düşünüyorum. Dersimli bir kadın, bir anne ve aynı zamanda aile sosyal yaşam danışmanı ve 15 yıldır kadın hareketinin içinde olan biri olarak Dersim’deki kadınların sorunları ile yüzleşmeme neden olmuştur. Dersimde kadın olmak bence çok daha zordur. Neden derseniz, çünkü okuma oranının en yüksek olduğu şehir, Alevi, aydın, demokrat bilinçli bir toplumsun. Fakat feodal ve cinsiyetçi sistemini yıkamamış aslında yıkmış gibi görünen bir toplumsun. Mış gibi görünmek daha kötü bence. Biz Dersimli kadınlar birde hastalıklı bir cinsiyetçi sistemle mücadele etmek zorunda kalıyoruz.”

Dersimli kadınlar da diğer kadınlar gibi özgür değil

“Bir de öyle bir şiddetle karşı karşıya kalıyoruz ki! Bunlardan biri “Dersimli kadınlar özgürdür” ifadesi. (kime göre neye göre özgürüz) bir diğeri, “Dersimli kadınların sınırı yoktur, istediğini yaşar ve yaşatırsın” yaklaşımı. Pardon kime neyi yaşatıyorsun? Aslında bunların hepsi kadının bedeni üzerine söylenmiş özgürlüklerdir ki bu da kadının özgürlüğü değil, yine erkeğinkidir. Hala Dersim’de kadınların çoğu tek başına karar veremiyor ve hareket edemiyor, sadece “ediyorlarmış” gibi gösteriliyor. Birileri onların adına karar veriyor(baba, ağabey, koca, amca, dayı).

Dersimde fiziksel şiddet hiç yokmuş gibi görünüyor, görünenlerde ‘ya kapıya, ya duvara çarptım ya da düştüm’ oluyor. Çünkü kadınlar yaşadıkları bu şiddeti kendi ayıpları olarak görüyorlar ve saklıyorlar. Neden mi? Hala yargılayan bir düşünce var, “sen ne yaptın ki o dayağı yedin” ya da “sussaydın” gibi.

Dersimde de kadınlar psikolojik, ekonomik, duygusal şiddet yaşıyor ve bu şiddet türlerini de çok yoğun yaşıyorlar. Kadınların rolleri ve görevleri çok iyi hatırlatılıyor. Unutmamaları içinde uğraşılıyor”

Dersim’in kayıp kızı Gülistan

“Düşünün ki Dersim’in bir kayıp kızı var Gülistan Doku ve biz Dersim halkı olarak bu kızımıza sahip çıkamadık çıkamadığımız gibi onu yargılayan bir kesimde var. “Ne işi vardı o adamla, akıllı dursaydı okulunu okusaydı” gibi. Bunu diyenler şunu diyemiyor o bir insan etten, kandan, candan onun da duyguları var onunda zaafları var ve bu durumu kullanan hangi canlı olursa olsun haksızdır ve karşısında durmalıyız ama yok.”

Psikolojik şiddet en başta geliyor

“Size birkaç örnek vermek istiyorum. Görüştüğüm kadınlar arasında 24 yaşında bir üniversite öğrencisi, kadınların sosyal alanda eksik kaldığını söyledi. 52 yaşında bir kadın, çocuk yaşta hiç tanımadığı bir adamla evlendirildiğini ve evlendiği adamın engelli olduğunu sonradan öğrendiğini söyledi. Çok zor süreçler yaşadığını, çok mücadele ettiğini, yalnız kaldığını, dışlandığını, yok sayıldığını dile getirdi. Kendi yaşadıklarını kızına yaşatmayacağını söyledi. 34 yaşında bir kadın, çevresindeki herkesin çok aydın, mükemmel bir adamla evlendiğini sandığını çünkü kocasının çevreye kendini öyle lanse ettiğini ama gerçekte öyle olmadığını söyledi. Sürekli bir psikolojik şiddet yaşadığını ve bu durumda birçok kadının olduğunu söyledi. Yine 30 yaşında bir kadın, “giyinip, gezmek değil mesele. Hiçbir zaman ben olamadım, önce babamın kızı, ağabeyimin kardeşi, kocamın karısı oldum. Ona layık olmalıyım.

Namuslu olmalıyım, peki o ne kadar bana layık, ne kadar dürüst, ne kadar namuslu” diyerek serzenişte bulundu. Bu örnekler sadece tanık olduklarımın bir kısmı”

Dersimli kadınlar Türkiye koşullarından azade değil

Çağla Yolaşan

Çağla Yolaşan- Avukat – Dersim Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonunun 2020 yılı sonunda açıkladığı rapora göre, 7’si çocuk, 20’si yetişkin olmak üzere 27 başvuru yapılmış ve başvuru konusu suçlar kasten  öldürme, cinsel saldırı, cinsel istismardan tutalım da hakarete varana kadar çok çeşitli. Aynı zamanda mağdurların yaş aralıkları da çok geniş. Bu da şunu doğruluyor ki, kadınların ve çocukların cinsel dokunulmazlığına ve yaşam haklarına yönelik erkekler tarafından işlenen suçlar bakımından Türkiye koşullarından azade değiliz.”

Eşitlik ve adalet talep etmekten vazgeçmeyeceğiz

“Var olagelen ve bilerek isteyerek sürdürülen eşitsizliği kışkırtan politikalar, failleri burada da her yerde olduğu gibi cesaretlendiriyor. Bu yüzden 8 Mart günü alana çıkarken, emeğimiz, bedenimiz, haklarımız ve hayatlarımıza ilişkin taleplerimizi söylerken tam da bu yüzden eşitlik ve adalet talep edeceğiz.”

Çocuklar kendi gerçeklikleri ile büyümeli

Menşure Doğan

Menşure Doğan-Emekli Öğretmen – “Ben bir eğitimci olarak ilk başta ailelerin çocuklarını var olan gerçeklikleri ile yetiştirmesinden yanayım. Dersimli kadınlar çocuklarının her istediğini almaya çalışıyorlar. Belki kendileri çocukluklarında göremedikleri, alamadıkları için ama bu çocuğun gelişimi açısından hiçte doğru bir hareket değil. Ayrıca çocuklar ailelerinin gerçeklikleri ile büyümelidir. Yoksulluklar ve yoksunluklar çocuklardan gizlenmemelidir. Bu zamanla doyumsuz insanlar ortaya çıkarır. Belki, “çocuğumuz buruk büyümesin” diye düşünüyorlar onları anlıyorum ama hayatın gerçeği, ailenin gerçeği buysa çocuk bunu bilecek. Çocuğu her şeyden mahrum etmekten, köle yapmaktan bahsetmiyorum elbet.”

İnançlarımız yaşatılmalı

“Bizlerin çocukluğu, gençliğimizin bir bölümü köylerde geçti. Ailelerimiz çok bilinçli değildi belki, özel olarak bize bir şey öğretmezlerdi ama biz görerek, yaşayarak büyüdük. Özellikle ritüellerimiz. Alevi-Kızılbaş inancımız. O inançlar, o dualar herhangi bir kitaptan aktarılmıyor. Yüreğinden gelen doğaya duyduğu saygı, sevgisiyle dua ediyor insanlar. Dara düştüğü zaman doğanın kucağında buluyor kendisini. Bazen ziyaretler, bazen güneş, bazen aydır. Biz bunları gördük,kulaklarımızla duyduk, tanık olduk. Şimdi ne yazık ki çocuklar bu ritüellerden uzak büyüyorlar.

Yine çok önemli olan bir husus ise anadilimiz. Her şeye rağmen köylerinden kopup daracık evlerinde yoklukla baş başa, mutsuz olsalar da onurunu koruyabilen kadınlarımızın en büyük eksikliği çocuklarıyla ana dillerini konuşmaması ve kendi köy yaşamından anılarını aktaramamaları. Okullarda zaten kültürüne yabancılaşıyor çocuklar, o yüzden bu konuda ısrarlı olmaları önemli”

Dersim resmen açık bir cezaevi

“Etrafımız savaş ortamı. İsmi savaş değilse de, şu dağlar, ziyaretlerimiz, dua ettiğimiz tepeler, köprü başları her yer karakol, kule, kalekol. Göz göre göre ötekileştiriliyoruz. Sürekli bir huzursuzluk. Bize hayatı cehenneme çevirmeye çalışıyorlar. Bizler inadına ayaktayız. Her taraf çocuklarımız, gençlerimiz için bir tuzak yeri olmuş.”

Komşuluklarımız yitiriliyor

“Esracığım seni biraz güldüreyim. Dersim’de Atatürk mahallesine gidenler terfi ediyor. Kısmen komşuluk sürse de birbirleriyle çok ilişkili değiller. Oysa bizim kültürümüzde böyle bir şey yok. Biz sabah uyandığımızda ilk işimiz komşularımıza selam vermektir, nerede olursak olalım, ister köyde, ister şehirde. Tabi hala yaşlı kadınlarımız duvar önlerinde oturma ve sohbet etme kültürünü sürdürüyorlar. Özellikle Gazik/Cumhuriyet mahallesi vb.

Son olarak şunu da eklemek isterim. Şüphesiz temizlik güzel bir şey ama Dersimli kadınlar temizliği de abartıyorlar. Sonra da “niye kolumuz, bacağımız ağrıyor” diyorlar. Bir araya geldiklerinde ilk muhabbetleri hastalıklarını yarıştırmak oluyor ve kullandıkları ilaçların miktarına göre birbirlerine hava atıyorlar. Gün boyu temizlik yapacaklarına çocuklarıyla kaliteli zaman geçirsinler. Sofrada soğan ekmek olsun önemli değil. Önemli olan o vakti ayırmak.”

Dersim’de kadın olmak…
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA