Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH), Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine karşı yürüttüğü hukuk mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Dernek, iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından, 18 Nisan 2025’te AİHM’e bireysel başvuruda bulundu.
Türkiye, 2021 yılının Mart ayında, Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilmişti. Bu karar, özellikle kadınlar ve LGBTİ+’lar başta olmak üzere toplumun geniş kesimlerinden yoğun itirazlarla karşılaşmıştı. Türkiye, böylece bir insan hakları sözleşmesinden tek taraflı olarak çekilen ilk ve tek ülke olmuştu.
Kararın ardından kadın örgütleri hem sahada hem de yargı önünde mücadeleyi sürdürdü. KİH, sözleşmeden çekilmenin iptali için Danıştay’a dava açan sivil toplum kuruluşlarından biri oldu. 28 Nisan 2022’deki ilk duruşma Danıştay tarihinin en kalabalık duruşması olarak kayıtlara geçerken, KİH’in açtığı davanın duruşması 28 Kasım 2023’te Danıştay 10. Dairesi’nde görüldü.
Duruşmada, İstanbul Sözleşmesi’nden yalnızca “kâğıt üzerinde” çıkıldığı, ancak kadınların sözleşmeye sahip çıkmayı sürdürdüğü vurgulandı. KİH yetkilileri, mücadelenin asıl kazanının haklarına sahip çıkan kadınlar ve LGBTİ+’lar olduğunu belirtti.
Buna rağmen Danıştay 10. Dairesi, Danıştay savcılarının aksi yöndeki görüşlerine karşın, sözleşmeden çekilme kararına yapılan itirazları oy çokluğuyla reddetti. Temyiz başvurusu da Aralık 2024’te geri çevrildi. Bunun üzerine KİH, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, örgütlenme özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği savunuldu.
Ancak daha önce benzer içerikli başvuruları reddeden Anayasa Mahkemesi’nin tutumu, KİH’in de aynı akıbeti yaşayacağı yönünde güçlü bir kanaat oluşturdu. Dernek, bu nedenle iç hukuk yollarının fiilen tükendiğini belirterek dosyayı AİHM’e taşıdı.
KİH’in AİHM’e sunduğu başvuruda, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin örgütlenme özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ve ayrımcılık yasağını ihlal ettiği belirtildi. Ayrıca çekilme kararının aşırı sağ grupların baskısıyla alındığı, bu sürecin ardından kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik saldırıların arttığı ifade edildi.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında uluslararası düzeyde en etkili hukuki çerçevelerden biri olarak kabul ediliyor. AİHM’in bu başvuruya vereceği karar, sadece Türkiye açısından değil, sözleşmeye karşı gelişen küresel tehditler bağlamında da belirleyici olacak.
Başvuruda ayrıca, AİHM’in Anayasa Mahkemesi kararını beklemeyi tercih etmesi halinde, AYM kararının ardından yeniden başvuru yapılabileceği de not olarak düşüldü.
KİH, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Şiddetten uzak, özgür ve eşit yaşamak bir Cumhurbaşkanı kararıyla bize bahşedilmediği gibi, böyle bir kararla elimizden alınamaz. Mahkemenin vereceği karar ne olursa olsun bu gerçeği değiştiremez. Bizler haklarımıza, varoluşumuza ve özgürlüğümüze yönelen her türlü saldırıya karşı hem sokakta hem hukuk önünde mücadele etmeye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi bizimdir, vazgeçmiyoruz.”