“Başımıza geleni sorma oğul, bir karanlık dönemdi. Harami sofralarında yer kapma yarışına girdiğimiz gün zaten kaybetmiştik her şeyi. Cellada kılavuz olma halimizi evliyalarımız da kabul etmemişti. Kabul etmediği içindir ki, bize gidin ne haliniz varsa görün demişlerdi..
Bil ki oğul, bütün karanlıklar kötüdür, ömrüm boyunca şafağa secde etmem bu sebepledir. Çünkü seherin vakti ilk ışığın habercisidir ve bil ki ışıkta leke yoktur. Bilir misin oğul, toprak evlerimizin kapısı neden hep güneşe açılır? Sence bu bir tesadüf müdür?
Unutma ki; Dersim’in bütün ulu ağaçları gövdelerinde bize yer açmıştı, dağlarımız ise mazlumun sığınma eviydi. Onların kerametinden bir gün olsun şüpheye düşmedim. Ama gel gör ki her sabah kapımızın eşiğini ısıtan o yüce varlığa önce biz sırtımızı döndük, sonra da Yol ve Erkânı kaybettik. Unutma ki; harami sofralarındaki kan lokmasını biz hazmettik, ama onlar asla hazım etmedi. Kendi gerçeğine hep sadık kaldılar kısacası. Dersim’in tılsımını biz bozduk oğul ve bedelini de ağır ödedik, şimdi anlıyor musun neden küstüğümü?”
Firik Dede
İnsan-ı Kamil Firik Dede’nin bu sözleri, kendi yaşadığı dönemin çelişkilerini ve duygularını en yalın şekilde açıkladığı gibi, güncel olarak içinde bulunduğumuz süreci de en iyi ifade eden cümlelerdendir. Kutsal Duzgin Bava dağı eteğinde yaşanan cinayetle beraber önümüzde duran tabloyu ve daha sonrasında geniş bir çevre tarafından başlatılan tartışmaları yan yana koyunca, Firik Dede’nin sözlerinin satır aralarında ki vurguların günümüze de hitap ettiğini söylemek mümkün.
Dersim Raa/Rêya Heq Alevi inancının en kadim merkezilerinden biridir. Jar û Diyarlarla(ziyaretler) çevrili Dervişler Toprağı(Hardê Dewreş) ve ocaklara yaptığı ev sahipliği ile serçeşme mekanıdır. Burada çar anasırdan var olup doğal bir cennet libasına bürünen güzide doğa kutsal olarak görülür. Su yataklarına, ulu ağaçlara, toprağa, kayalara ve doğada ki canlılara özgün anlamlar yüklenir. Önsel inanma biçimlerinden animizmin canlıcılık yaklaşımı ve batınî felsefenin Bir’lik yorumunun izleri ile örülen anlam dünyasında, her varlığın bir canı olduğuna inanılır. Ayrıca her canın Hakk’tan geldiği ve aynı zamanda her canın toplam olarak Bir’in ifadesi, yani Hakk’ın suretlerinden olduğu kabul görür. Bu açıdan sadece beşeri varlık olarak insana değil, Hakk’tan gelen ve Hakk’la birlikte var olan herhangi bir cana kıymak, Hakk’a kıymaktır aynı zamanda.
Mekanê Bava Duzgin, Dersim inanç manasında en önde gelen ziyaretlerden biridir. Benzetme yapılacak olursa Raa/Rêya Heq-Hakk Yol süreğine bağlı Aleviler için bir Kabê konumundadır. Kutsal mekan ve Hakk gerçeği inanç teolojisinde birleşerek en çok böylesi alanlarda görünür kılınır. Bu alanlar Hakk’ın mekanıdır. Duzgin Bava bu mana kudretiyle çoğu zaman Xızır ile birlikte anılır veya Xızır’la benzer konumlarda tutulur. Tıpkı Xızır gibi atıyla dara yetişendir, zorda kalana el uzatandır.
İlk insansılardan bu yana kâinatın ve varoluşun manasına varma arayışları sonucunda, toplumsal kimlik inşası kutsallar etrafında örülmüştür. İnsan soyu yoğun sorgulamalar sonucunda ulaştığı bilgiyi kutsamış, kutsadığı bilgi etrafında da kendisini şekillendirmiştir. Kutsal, aynı zamanda toplumun kimlik kazanma bilinci etrafında geliştirdiği bağlılıklar ile yüceltilmiştir. Zihin dünyasında inşa edilen kutsal, toplumun kutsanmasıyla eş değer olarak ele alınmıştır. Kutsanmanın, kimliklenme sürecinin ilk ve en görünür simgesel ifadesi olduğu da söylenebilir. Kadim zamanlarda her klan veya kabileye özgü bir totemin varoluşu bu gerçeği somutlaştırır. Uluslar çağında bayrak ve benzeri öğelerde, her ne kadar köken anlamından saptırılsa da bu tarihsel olgudan güç alır.
Toplumu bir arada tutan ve devamlılığını sağlayan kültürel değer ve kurallar, bu açıdan daima kutsalın şahitliğiyle hüküm sürmüştür. Kutsal, koruyucu nitelikler kazanarak toplumun barış ve huzurunu sağlayan temel kıblegâh olarak kabul edilmiştir. Kutsal huzurunda iyiye, güzele ve doğruya dair yeminler edilir, yine aynı doğrultuda temenniler dile getirilir. Toplumsal olanın akışkan düzenini bozan pratikler kutsal ile paylaşılır ve çözümler aranır. Bu açılardan kutsalın toplumsal kimlik ile ilişkisi olduğu gibi; yine bağlantılı olarak güvenlik, özgürlük, barış, eşitlik ve adalet gibi değerlerle de köken ilişkisi vardır.
İç ve dış iktidar yapıları tarafından kutsalın toplumdan koparılması durumlarında ise, tam tersi rollere büründürülme riski doğar. Toplumsal kimliğin ahlaki ve politik bağını güçlendiren kutsal, iktidar sınıflarının elinin değdiği andan itibaren toplumun sömürüsü ve köleleştirilmesi sürecinde araçsallaştırılır. Sümer rahiplerinden günümüze değin bu konuda birçok örnek bulunmaktadır.
Kutsal ve toplumsalın bu ilişkisi, kutsanandan bekleneni aynı zamanda toplumsalın görevi olarakta öne çıkarır. İktidarlaşmış semavi dinlerde var olan “Ol” buyruğunun aksine, doğal inançların kutsal gerçeği temenni ve dileklerin içine toplumu da çeker. En-El Hakk denilen yerde, Hakk herkeste ve herşeyde vardır. Herkeste olan, doğallığında herkesi harekete geçirmeli ve kaderci değil, icracı ve iradi kılmalıdır. Kutsal mekan, bu bilinç ve hissiyatın en yoğun yaşandığı manyetik alan olarak öne çıkar. Kutsaldan temenni edilen güzel dileklere göre yaşamak tutarlılık gereğidir ve bu bir sağlamadır. “İyi düşün, iyi söyle ve iyi yap” ilkesi bu açıdan kadim bir koşuldur. Hayata geçirilen ritüellerle, kutsal burada her defasında yeniden anlam kazanır.
Bu minvalde Dersim’de kazanılan anlamın Duzgin Bava özgünlüğünde yarattığı mitsel ifade, Dersim için oldukça stratejik bir konum taşır. Duzgin Bava’ya yer yer tanrısal sıfatlar yüklenir. Wayir(sahip) bunlardan biridir. Duzgin aynı zamanda Dersim’in kumandanıdır. “Eskêrê Duzginî”(Duzgin’ın Askerleri) adında iyilik, aydınlık ve doğruluk gibi değerler için savaşan melekler ordusuna komutanlık eder. Kimi yorumlara göre komutanlık yaptığı “askerler”, Dersim’de bulunan diğer jiyarlardan(ziyaretler) oluşmaktadır. Hepsinin amacı Dersim’i, kötülükler ve hastalıklar yayan karanlıklar ordusuna(Eskêrê Evdıl Musay) karşı korumaktır. Bunun için Duzgin Bava’nın mekan eylediği yüksek dağın başında, Duzgin’in ateş topları olduğuna inanılır. Bu ateş topları kötüye, zalime, Nehak’a karşı harekete geçirilir. Bir tehlike anında bu toplar aracılığıyla Munzur Bava, Tujik Bava ve Sibus gibi yine yüksek dağlarda konumlanan musahipleriyle haberleşir ve kendi kız kardeşleri Haskar, Zelé ve Buyer ile de iletişim kurar. Aydınlığı temsilen Duzgin, yoldaşları ve kardeşleri ile birlikte karanlığa karşı daimi bir dualist mücadele içindedir.
Mitraizm de güneşle simgeleştirilen arkaik tanrısal tasavvurların izlerinin göründüğü bu ve başka yorumlamalar da, Duzgin ışığın ve aydınlığın wayir’i olarak öne çıkar. Toplumsal mitolojinin bu yönde ki anlatılarına göre Duzgin’ın en çok zor zamanlarda; işgal saldırılarının, hastalıkların ve karanlıkla ifade bulan tüm kötülüklerin, birer tehlike olarak Dersim’i ve Dersimliyi tehdit ettiği vakitlerde devreye girdiğine inanılır. Girişte kurduğumuz kutsal ve toplum diyalektiği ekseninde düşünecek olursak; Duzgin Bava’yı ziyaret olarak gören herhangi bir Dersimli de, kuşkusuz tıpkı kutsalı gibi yaşam içerisinde iyilik ve doğruluk safında konumlanmak durumundadır. Çünkü kutsal leke kabul etmez. “Işıkta leke yoktur..”
Kutsalın Küskünlüğü
Yukarıda aktarılan savaş vurgularına rağmen, Duzgin Bava mekanı şiddetin olmadığı, hatta en çetin şiddetli toplumsal problemlerin dahi çözüme kavuşturularak barışın tesis edildiği bir mekandır. Kirmanç cemaatleri arasında ortaya çıkan ihtilaflı sorunlar, asırlar boyunca diğer ziyaretlere de olduğu gibi Duzgin Bava’ya niyaz olunarak bitirilir. Bu mekan, aktarılan mitolojik anlam dünyasında öne çıktığı gibi karanlığa ve kötülüğe karşı duran ve günümüzde ki ifadesi ile meşru savunma anlayışı ile Dersim’i korumak dışında herhangi bir şiddet olgusunun söz konusu dahi olmadığı, olamayacağı bir mekandır. Burada kutsal huzurunda ikrarlar verilir ve bu ikrarın ebedi bağlayıcılığına rağbet edilir. Raa/Rêya Heq yolunun rıza toplumsallığı olarak ifadeye kavuşturduğu değerler bütünü burada asla ihlal edilemez, edep-erkan dışı bir söz kurulamaz ve cana kıyılmaz..
İyiliğin savaşını veren kutsalın mekanında, iyiden yana saf tutmayan pratiklerin ortaya çıkması durumunda ise, hafızada ki kutsal algısı gün geçtikçe aşınır. Kutsalını aşındıran toplumlar içerisine düştükleri kültürel yozlaşma ile beraber, içten bir çürüme yaşamaları kaçınılmaz hale gelir. Dolayısıyla Duzgin Bava dağı eteğinde yaşanan cinayet ve cinayet öncesi yaşandığı dile getirilen Yol dışı rekabet ve çelişkileri buradan başlayarak okumakta fayda var.
37-38 Tertele sürecinde aşiretler arası çelişkiler, zalime kılavuzluk yapma, ihanet ve toplumsal ikrarın bozulması gibi durumlar sonucunda yaşanan travmaları, “Kirmanciye’nin tılsımının bozulduğu” yönünde ifadeye kavuşturur Dersim halkı. Toplumu dejenere eden, birlik ve beraberliğini bozan bu ve benzeri pratikler, aynı zamanda kutsal etrafında biriken değerlere karşıtlık temelinde gelişir. Dolayısıyla toplumsal ikrarın bu denli bozulduğu yerde, Firik Dede’nin dile getirdiği gerçeklik devreye girer; “Cellada kılavuz olma halimizi evliyalarımız da kabul etmemişti. Kabul etmediği içindir ki, bize gidin ne haliniz varsa görün demişlerdi..”
Tertele sürecinde büyük acılar yaşayan Dersim halkının, kendilerini zalime karşı korumayan kutsallarına sitemli yakarışları bu çerçevede değerlendirilebilir. Toplum, toplum olma bilinci ile yaşıyorsa, kutsal olan tüm sosyal ilişkilere sirayet eden manevi gücüyle canlıdır. Direnişte de, dayanışmada da, paylaşımda da. Akışkan bir enerji olarak düşünmekte mümkün. Yok eğer bu değerler tüketildiyse ihanet de, ikrarsızlıkta kutsal yoktur. Nefse dayalı bu durumlar artık kendi farklı kutsallıklarını yaratır. Para, makam ve güç gibi. Bunlarda toplumsal kutsalın en büyük düşmanıdırlar.
Firik Dede’nin sözlerinin güncele uyduğu vurgusunu yapmamızda bu nedenledir. Cana kıyılan, rızalığın değil nefsin hüküm sürdüğü ve kutsalın araçsallaştırılmak istendiği yerde toplumsal kemâlet yitirilmiştir ve kutsal, kendisiyle beraber var olan topluma ‘küserek’, kendi berraklığına çekilir..
Kutsalı hak etmek gerekir..
Binlerce yıl boyunca sır olduğu heybetli dağ suretinde çerağlar uyandırılan Duzgin Bava mekanı, bağrında büyük bilgelikler barındırır. Kim, hangimiz, ne cüretle bu ışığa leke sürebiliriz?
Kutsalla Barışık Olma
Kutsala dair her cümlede toplumsallıkla kurduğu bağın önemini vurgulamaya çalıştık. Kutsayan toplumsallık olacak ki kutsal oluşsun. Kendi toplumsallıklarının kıymetini bilmeyen halklar, kendi elleriyle kutsallarını aşındırırlar. Yani Alevilik bağlamında, “Güruhu Naciye”(kurtulmuş topluluk) olacak ki, kendi kutsalı olsun. Başka türlüsü kendisine ait olmayan, hatta dayatılan yabancı değerleri kabullenme durumunu yaratır. Bu durumda kültürel başkalaşım olayını açığa çıkarır. Günümüzde ki ifadesi ile asimilasyon veya kültürel soykırım kaçınılmaz hale gelir.
Kutsalla barışma durumunun ancak toplumsallıkla barışık olmaktan geçtiğini, yazı boyunca yapılan vurguları destekleyici bir şekilde dile getirebiliriz. Dersim’in kutsalı ile yeniden niyazlaşabilmesinin tek koşulu, bozulan toplumsal “tılsımın” yeniden kazanılmasından geçmektedir.
Tılsımlı vurgusunu bu açıdan somutlaştırmak gerekmekte. Dersimlinin hangi tarihsel kesitte doğal toplumsal yaşamının bozuma uğratıldığı bu açıdan önemli olmakta. Tertelê dönemi ile başlayan süreç ile birlikte, Dersim’e dair tüm sosyo-kültürel değerler hedefe alınmış ve resmi düzeyde çıkarılan “Tunceli kanunuyla” beraber yürürlüğe konulan tenkil ve tedip politikaları peyder pey hayata geçirilmeye başlanmıştı. Bu süreç içerisinde Dersimlinin kadim toplumsal kimlik formları olan tüm yapılaşmaları dağıtılmak istenmiş ve önüne ‘medeniyet’ adına tek yaşama şansı olarak Türkleşme ve İslamlaşma seçeneği konulmuştu. Bu müdahaleler inançsal ve aşiretsel formun dağıtılışıyla beraber açığa çıkan bütün toplumsal boşluklara dayatılmıştı. O dönemden bugüne kadar büyüyerek gelen kültürel yıkım saldırıları, her geçen gün tesirini artırarak Dersim’i Dersim yapan tüm tarihsel ve kültürel değerleri, yine Dersim’de yok etmeyi amaçlamaya devam etmektedir. Süreklilik arz eden bu tarihsel kesit Dersimlinin hafızasında “wextê Hukûmeta” olarak yer edinir. Tamda burada doğal toplumsal yaşayış hali olan “wextê Kirmancîya” dönemine karşı hükümet tarafından uygulanan tahakküm ve kolonyalizmin sonuçları, Dersim’in tılsımının bozulması olarak yorumlanır. (1)
Günümüzde de bu hamleler Dersim’de topluma, demografiye, kadına, gence, doğaya, dile, kültüre, inanca ve ekonomiye dair özgün yöntemlerle yöneltilmeye devam etmektedir. Özgün başlıkların her biri kendi kulvarında yürütülen kuşatıcı politikalar sonucunda birleştirilerek, toptan zafer kazanmış bir kolonyal sürece doğru evriltilmek istenmektedir.
Tarihsel ve güncel olarak yöneltilen tüm bu yönelimlere karşı, mitolojik anlatıda ki “Duzgin’in askerlerine” yoldaş olunurcasına, Dersim’i tüm değerleriyle beraber koruma ve kendisi olarak yeniden inşa etme sorumluluğu önümüze çıkmaktadır. Dersim’in “tılsımını” yeniden oluşturmak gerekmektedir. Toplumsal yozlaşmaya, kuşatma politikalarına, çeteleşmelere, kapital aklın kutsalı araçsallaştırmasına, asimilasyon politikalarına ve derinden işlenen apolitikleşmeye karşı bir mücadele hattı yaratma ihtiyacı kendini dayatmaktadır.
Bu açıdan Dersim’de kutsalı yitirmemek adına gösterilecek çaba en önemli tutumların başında gelecektir. Dersimli kutsiyet evreninde kendi doğasını ve toprağını kutsar ve Xızır’ın mekanı olarak görür. Hakeza Kürtçe lehçelerinden oluşan diline, Xızır’ın dili diyerek kutsallık atfeder. Kutsallığın gücü tüm Dersim’i çepe çevre sarmıştır. Dolayısıyla Kutsala sahip çıkmak; Dersim’e dair doğaya, dile, kültüre, inanca ve her şeye sahip çıkmaktır.
Duzgin Bava dağı eteğinde yaşanan cinayet ve bu cinayeti oluşturan sebeplerle yüzleşmek bu açıdan önümüzde ki güncel ve kaçınılmaz imtihanlardan biri olarak durmaktadır. DAD’ın birlik ve beraberlik çağrısına imzacı olan onlarca ocakzade, toplumsal görgü, sorgu ve suale davet çıkaran sözleri ile bu açıdan önemli bir meydan açmışlardır. Şimdi sıra bu meydanı kurmakta.
“Dört kapıyı, kırk makamı; bilen gelsin işte meydan..”
Dijital yayın devi Netflix, 2025 yılı itibarıyla Türkiye’deki abonelik fiyatlarına zam yaptı. Temel, Standart ve…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tele1 TV'de Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Evren Özalkuş ve…
5 Haziran Dünya Çevre Günü... Çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve…
CHP'li Avcılar, Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa, Seyhan ve Ceyhan belediye başkanları görevden uzaklaştırıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik…
Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları aylardır maaşların ve yemek ücretlerinin ödenmemesi, işten çıkartma tehditleri ve…
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Yılmaz Bilgiç, Kurban Bayramında sıklıkla tüketilen etin sindirim sistemi üzerindeki…