Erdoğan Yalgın
Giriş:
Başlı başına kadim bir inançsal-kültürel etkinlik olan Gaxan, Kürt Alevileri tarafından son yıllarda ciddi bir şekilde sahiplenip, pratik uygulamalarla yaşatılmaya çalışılıyor. Özellikle orta yaş üstü Dersimliler başta olmak üzere, Kürt Alevilerin toplumsal hafızasında kayıtlı olan Gaxan günlerinde, iç içe geçmiş bir çok uygulamalı etkinliğin yaşatılması için, büyük bir gayret gösteriliyor. Bütün bu çabalar, elbette önemlidir. Bu konuda, yeteri kadar tarihsel yazılı kaynakların olmayışı üzücüdür. Fakat günümüzde tek tek bireylerin kendi çevresinde, köyünde yaşadıklarını yazarak, özellikle sosyal medyanın da araçsal katkısıyla, derli toplu bilgiler daha yeni yeni bir araya getiriliyor. Şimdilerde, konuyla ilgili yazılı bir külliyat oluşturulmaya çalışılıyor. Türk üniversitelerinde, akademi dünyasında ise Gaxan, bilerek yada bilmeyerek hep gözlerden uzak tutularak, görmezden geliniyor.
Ben bu makalemde Ermenilerin, Gaxan’la olan ilişkisine temas etmek istiyorum. Zira son zamanlarda; “Gaxan’ın bir Ermeni geleneği, bayramı olduğuna, Ermenilerden, Dersimlilere miras kaldığına ve oradan da bütün Kürt Alevilerine sirayet ettiğine” ilişkin yazılan, anlatılan bazı konuların arka planına ışık tutmaya çalışacağım.
Gaxan’ın tarihsel arka planı
Her toplumun dini-inançsal, milli bayramları, kutlamaları, şenlikleri vardır. Bir toplum; kendi dini-inançsal bayramını yaşaması, onun üzerine konuşup-yazması, dolayısıyla evrensel bir dille yeniden tanımlaması, yanlış yada eksik-fazla bir şey değildir. Tam aksine, kökleri antik derinlerde olan kültürel bir mirasın evrenselleşerek dünya halklarına mal edilmesi kadar güzel bir şey yoktur. İşte tam da bu noktada Kürt Alevilerinin kutladığı Gaxan’ın; iç içe geçmiş bütün etkinliklerini temel aldığımızda, Yukarı Mezopotamya’da, tarım toplumunun yarattığı bir değerler silsilesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Gaxan; Aryenik halklara ait, bir coğrafyanın hafızasıdır. Bu hafızayı, doğudan batıya taşınmış kadim inançların, yeni dinlerdeki, inançlardaki derin bir tezahürü olarak da görmeliyiz.
Kürt Alevilerinde Gaxan, çileli-zorlu kış günlerinde gerçekleştirilen bu ilk etkinliktir. Göksel-mevsimsel bir kış yıl dönümüdür, döngüseldir. Gece ve gündüzün, eşitlikle rızalaştığı günlerdir. Nitekim Kürt Alevilerinde Gaxan’dan sonra hemen Xızır günleri gelmektedir. Mevsim, İlk Bahar’a döndüğünde Heftémaller ve en sonunda ise bu kutlamalar Newrozla taçlandırılır. Bütün bu etkinlikler, antik dönemin birer yaratması ve özellikle de Kürtler üzerinden günümüze kadar taşınmıştır (Yalgın, Erişim tarihi, 24.12.25).
Son yıllarda, üzerine çokça yazılan-konuşulan Gaxan, Gağan, Gaxand vb. isimlerle anılan bu kültürel davranış dizisinin aslında “bir Hıristiyan yortusu olup ve Ermenilerden kaldığı” sıkça işlenmektedir. Günümüzde, Ermenilerin bir bütün olarak toplumsal yaşantısına baktığımızda, Kürt Alevilerinde yaşatıldığı gibi, bu iddianın bire bir doğru olmadığı ve bunun arka planında ise farklı yansımaların olduğu anlaşılmaktadır. Bunun bir nedeni; Ermenilerde aynı günlere denk gelen bir çok bayram-yortu kutlamalarının oluşu ve bunların da Gaxan’la sürekli karıştırılması-yanılgısı söz konusudur. Kaldı ki günümüzde Ermenistan’da, bir çok bayram, yortu kutlamaları varken, böylesi bir kutlamayla en azından yazılı kaynaklarda karşılaşılmaz! (Gezik & Çakmak, 2010: 84, Çem, 1999; Çem, 2011; Xemgin, 1995; Yalgın, 2017; Yalgın, 24.12.25). Ve fakat bu durum; Ermenilerin de, Hristiyanlık öncesinde Gaxan kutlamalarını yapmadığı anlamına da gelmez.
Yanılgı: Gaxan sadece bir yeni yıl değil! Takvim, hiç değil!
Buna karşın İrene Melikof; Kürtçe Gaxan sözcüğünü, Türkçeleştirilmiş haliyle, “Kagant” olarak yazar. Akabinde ise Fransızcadaki Calendrier, İngilizcedeki Calender vb. biçimlere girmiş olan Latince Calendae’den geldiğini iddia eder. Sonrasında ise Melikof; Türkçeleştirdiği Kagant sözcüğünü; Yunan takvimine göre, yeni yılın karşılığı olduğunu iddia eder. En son kerte de; “Hristiyan kaynaklı bir bayram söz konusudur” der (Melikof, 2011: 43).
Oysa ilk çıkış itibariyle Latince Calendae, ilk anlamı “takvim” değil, “ayın ilk gününü” ifade eder. Geniş anlamda “borçların ödendiği ve yeni ayın duyurulduğu” bir tarih olup, zamanı yeniden düzenleme fikriyle “takvim” anlamını kazanmıştır. Yani sözün kısası, yeni yıl değil. Ayın ilk günüdür. Türkçeye takvim sözcüğü; Arapçadaki “taḳwīm” den geçmiştir.
Öte yanda özellikle Ermeni Apostolik (-havarilere ait veya havarilerden gelen) Kilisesi için 6 Ocak, Hz. İsa’nın hem doğumu (Noel-kutsal doğuş) ve hem de vaftizini (Epifani-belirişi) anma günüdür. Bu bayram, Surp Dzınunt (-Kutsal Doğuş Yortusu) olarak adlandırılır. Bu kutlamaları, aslında Pagan dönemi Ermenileri; “Mitranın doğumu” olarak kutluyorlardı. Burada da görüldüğü gibi kutlamanın adı; Gaxan değil, Surp Dzınunt’dur.
Öte yandan Rıza Şehri Akademisinin dijital ortamda hazırladığı “Alevi Ansiklopedisi” için “Gağan” maddesini yazan Hofmann Tessa, konuyla ilgili o da tıpkı Melikof gibi; Kalendar < takvim ekseninde konuyu ele almış ve “Gaxan’ın, bir Hıristiyan yeni yılı olduğunu” belirtmiştir. Kaynak göstermeden verdiği bu bilgilerin, kuvetle muhtemelen Melikof’un yukarıda atıfta bulunduğum yanlış görüşlerini, aynen burada dillendirmiştir. (Hofmann Tessa’nın söz konusu makalesi hakkındaki görüşlerimi, daha sonra detaylı bir şekilde ele alacağım.)
Bu derlenen veriler ve konuya yaklaşım biçimi, asla doğru değildir. Çünkü Latince kökenli olan buradaki “Ayın ilk günü” anlamına gelen Calendae; Daha sonraları bütün Avrupa dillerinde aynıdır. Ve sadece “takvim” anlamına gelmektedir. Yani “yeni yıl” değil, Hepsi o kadar! Takvim ’in de Kürt Alevilerinin kutladığı ve adına “Gaxan” dedikleri bu isimle etimolojik ve morfolojik açılımlarıyla aynı olmadığı açıkça görülmektedir. Hem kaldı ki Gaxan; başlı başına sadece bir “yeni yıl” hiç değildir. Avrupa dillerinde İngilizce new year, Almanca neues jahr, İtalyanca anno nuovo ve Kürtçe sala Nü, Farsça No rooz, Newroz. Diye teleffuz edilirken takvim anlamına gelen Calendae, Kalender tabiri kullanılmaz.
Tarım toplumunun ışık sofrasında bir coğrafi bayram
Elimizdeki mevcut kaynaklarda izini sürdüğümüz Gaxan’ın bir Aryenik-Pagan geleneği olduğunu ve özellikle de Avesta metinlerinde sıklıkla karşımıza çıktığı görülmektedir. Aryenlerin kadim dinleri olan Zurvanizim, Mitraizim, Mazdeizim, Zerdüştilik, Yarisanilik; Hristiyanlıktan çok evvel var olan eski bir inançtır. Gaxan ve benzeri kültürel etkinlikler hangi toplumda yaşatılırsa yaşatılsın, bunun ana kaynağı, önce bu antik inançlardan aranmalıdır. Coğrafyası ise antik çağlardan beri su kaynaklarıyla bilinen tarıma elverişli olan Yukarı Mezopotamya’dır (Yalgın, Erişim tarihi, 24.12.25). Tarım toplumunun ışık sofrasında bir coğrafi bayram olarak yaşatılan Gaxan, ortak kültürel hafızanın bir eşiğidir. Bu eşikte; başta Kürtler, Farslar, Ermeniler, Asuri, Süryaniler ve bölgenin benzeri halkları geçmiştir.
Yeri gelmişken bir diğer iddiayı hatırlatmakta fayda vardır. O da yine son yıllarda Gaxan’ın “Türklerin Orta Asya’daki eski inançları arasında yer aldığına ve Anadolu’ya göç ettiklerinde buraya taşıdıklarına” dair verilen bilgilerin, söz konusu Kürt Alevilerinin Gağand’ıyla (-sonuç bölümünde kısaca verdiğim şekliyle) uzaktan yakınandan hiç bir ilgi-alakası yoktur. Zira Kürtlerin yaşattığı Gaxan, kendi coğrafyalarına, dillerine, sosyo-kültürel etnik genlerine özgü, köklü bir gelenektir. Yukarı Mezopotamya yaratması olan bu Aryenik tradisyon, aynı zamanda bu bölgede tarım toplumunun açığa çıkardığı bir gerçekliktir.
Öte yandan bu bayramsal şölenin kökleri; değişim-etkileşim haliyle Aryenlerin eski dinleri olan Zerdüştlüğe ve öncesine kadar gider. Esas itibarıyla kültürel değerlere özgü bu Paganik kalıtsal geleneğin; dünyanın-evrenin yaratılışıyla da bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu süregelen inançsal alışkanlıklar, otokton-yerleşik tarım toplumlarının ve özellikle de ekolojik dengeler göz önünde tutulduğunda, kış aylarında ortaya çıkardığı kültürel normlarla geliştirilmiş bir gelenektir. Buna karşın göçebe toplumların, kendi içerisinde iç içe geçmiş böylesine devasa değerleri yaratması, oldukça zor ve imkansızdır.
Şimdi gelelim Yukarı Mezopotamya’nın kadim halklarından bir olan ve özellikle Farslarla, Kürtlerle iç içe yaşamış, aynı Aryenik-Pagan inançları, ortak dilleri ve kültürel değerleri yaratmış Ermenilere… Ermenilerle alakalı yazılı tarihsel kaynaklarda, yer almış ve konumuz bağlamındaki bilgilere, atıfta bulunarak vermeye çalışacağım.
Ermenilerin, Hıristiyanlık Öncesi Eski Dil ve Dinleri
Ermenice, tıpkı Kürtçe ve Farsça gibi Hint-Avrupa dil ailesinin bir parçasıdır. Esat Uras (1882-1957) “Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi” adlı eserinde, Ermenilerin “Dil ve Edebiyat” ı hakkında bir çok yazılı kaynaktan (Delaurier, Mihitaristlerden Alişan, Le Normant, Petermann, Windischmann, Gosche, Delagarde, “Hubschmann, Profesor Nicola Mar’a. De Morgan..) derlediği bilgileri sunmaktadır. Konumuzla alakalı olarak Uras, şu hususların altını çizmektedir.
“Kitab-ı Mukaddes’in çevrilmesi dolayısıyla çeviriciler tarafından Ermeniceye, Rumcadan, Asuriceden ve diğer dillerden alınmış ve bir çoğu da İranlılar, özellikle Medyalılar ile, Partlarla uzun zaman birlikte yaşamışlardır. Şüphesiz birbirilerinin dilini de anlıyorlardı. Şu halde Ermeni dilinin de Pehlevi dili ile bir asıldan olduğu ve İranlılardan gelenek, kültür bağları bulunduğu anlaşılır.(…) Ermeniler, Rumca ve Fars dilleri ile yazarlardı. Milattan bir yüzyıl öncesine kadar Rumca ve Farsi, büyükler ve soylular tarafından kullanılırdı. Ermenice daha çok halk dili idi” (Uras, 1987: 108) der.
Buradaki bilgilerle Ermenicenin; konumuzla alakalı olan bölümleri yani Kürtçe ve Farsça dilleriyle ortak benzerliklerinin olduğunu anlamaktayız. Keza Rus kökenli bir oryantalist, diplomat ve yazar olan Bazil Nitikin (1885-1960), “Kürtler” adlı kapsamlı çalışmasında; Kürtçe ve Ermenice arasındaki benzerliğin ana kaynağını, M.Ö. 2.yüzyıllarda Kuzey-Batı Mezopotamya ve Kuzey Süriye’de Hurri dilini göstermektedir (Nitikin, 1991: 43). Bu da çok önemli bir tespittir.
Bilimsel araştırmalara bölgenin topografiği incelendiği zaman, Ermenice dili; Kürtçe ve Persçenin yanı sıra, özellikle Rumca, Asuri/ Suryanice dilsel özellikleri dışlanmadan ele alınmalıdır. Çünkü Ermenileri, eski Pagan dinlerinden Hristiyanlığa (m. 301) geçirmek için, ilk radikal uğraşları gösteren Kayserili Piskopos Kirikor Lusavoriç, M. S. 326’da Manayrak’da öldüğünde, Emeni kilisesi; toplumda eğitimi sağlamak için Grek ve Süryani din okullarını kullanmışlardı (Ceyhan, 2005: 116; Yalgın, 2017: 144). Buraya kadar aktardığım bölümlerde, Ermenilerin Farslara, Kürtlerle, Rumlara, Asuri-Süryanilerle olan ortak dilsel ilişkileri anlatılmaktadır. Bu değerlidir.
Hristiyanlık 4. yüzyıl başlarında Ermenistan’a ilk kez Batı kesiminden Kapadokya bölgesinden girmiştir. Sonra Grikor Lusarovic’in belirlemesine kadar yine eski dine dönülmüş ve asıl Hristiyanlık onun ortaya çıkışı ile başlamıştır. G(K)rigor Lusarovic bundan sonra eski tapınakları yıktırıyor. Ermenistan’a Hıristiyanlık giriyor.. (Uras, 1987: 119, 120).
Ermenilerin, özellikle Yukarı Mezopotamya’da Hıristiyanlık öncesindeki Aryenik-Pagan kültürel inançlarla ve bölge halklarının dilleriyle, inançlarıyla iç içe yaşadıkları anlaşılmaktadır. Ermenilerin zorla Hristiyanlaştırılması konusunda Hovsep Hayreni şunları belirtmektedir.
“2. ve 3. yüzyıllarda Havariler öncülüğünde Hristiyanlığın yavaş yavaş yayıldığı Ermenistan, 301 yılında onun resmi din ilan edildiği ilk ülke olur. Kral 3. Tırdat’ın önceleri şiddetle karşı olduğu Hristiyanlığı benimsememesi ve Aziz Grikor’a tam yetki vermesiyle yeni dinin toplum üzerindeki hegemonya savaşı başlar. Paganizmin bütün kült merkezlerini taş taş üstünde bırakmayacak şekilde yıkmaya girişen nahararlık (özerk beylikler veya feodal yönetim e.y.) güçlerini karşı eski inancın savunucuları kırmabetler öncülüğünde direniş gösterir” (Hayreni, 2015: 34). Görüldüğü gibi Pagan Ermeniler, öyle kolayca ve kendi istekleriyle hemen Hıristiyanlığa geçmemişlerdir. Bundandır ki, Hıristiyan olduktan sonraları da eski inançlarına bağlı yaşamışlardır.
Ermeniler; antik Pagan döneminde Mitraizm ve Zerdüştlük etkisindeki inançlarına bağlıdır. Bu dönemde Aramazd, Anahit gibi tanrı ve tanrıçalara tapılırdı ve güneş merkezli bir takvim kullanılırdı. Çünkü Ermeniler de yaratıcı bir akılla tarımla uğraşan bir topluluk olarak; Doğa eksenli gelenek-göreneklere sahiptiler. Hristiyanlığın erken dönemlerinde bile Ermeniler hala eski dinlerine-inançlarına (Mitraizm ve Zerdüştlük) bağlı yaşamaya devam etmişlerdir. Konu hakkında bakınız Uras ne diyor:
“Ermeniler batıdan gelen Hristiyanlığı kabulden sonra da uzun yıllar İran’ın baskısı altında kalmışlar ve din değiştirmeye zorlanmışlardı. Bugünkü Ermenilik, yüzyıllarca süren Zerdüştlük, puta tapıcılık izlerinden hala bazılarını taşımaktadır (Uras, 1987: 117-118). Çok ilginçtir; Hıristiyan olduktan sonra da bu defa da, birlikte yaşadıkları İranlıların baskısı altında kalan Ermenilerin; tekrar eski dinlerine Mitraizim, Zerdüştizime geri dönmeleri istemişlerdir.
Yine Uras, bu konuyu şöyle dile getirmektedir: “Ermeniler ’de, İranlılar (buraya Kürtleri de ekleyebiliriz. e.y.) gibi ilk zamanlarda güneşe, aya, ataşe, suya, toprağa, rüzgara taparlardı. Üstleri daima karla örtülü Masis (Ararat), Nemrud, Süphan (Sipan), Arakaz gibi alev saçan dağlara, yıldızlara, gezegenlere, burçlara, yalçın kayalara, büyük sulara, güvercin, şahin, kartal, boğaya, soso (gümüşlü kavak) gibi ağaçlara hayali tanrılara, isi ve kötü ruhlara taparlardı…. Ermeniler ibadetlerini açıkta yaparlardı. İlk zamanlarda belirli tapınakları yoktu. Güneşe, dağ tepelerinde, aya, genellikle Sebuh dağı üstünde, tapınılırdı. Ermenilerin kiliselerinin hala doğuya dönük bulunması, ayinlerde o yana dönerek yakarmaları güneşe ait okunması, güneşe “Arekak” yani Ar-ek-akn (Allah’ın bir gözü) denilmesi bu zamandan kalmadır” (Uras, 1987: 115).
Nitekim Ermeniler 4.yüzyıla, yani Hristiyanlığa geçene kadar önemli ölçüde İrani kültür (Ariyenik) ve dini (Zerdüşti / Mitra) etkisi altındaydılar. Dikkat edilecek olursa, Ermenilerin de; Hıristiyanlık öncesinde sabit bir ibadet yerleri yoktu. Dağ başlarında toplanır ibadet eder, kurban adaklarını keserlerdi. Yüzleri, gök yüzüne-doğuya dönük, gündüzleri doğan güneşe, geceleri Ay’a ve yıldızlara karşı dualar ederlerdi. Hala bile kiliselerinin kapılarının doğuya dönük olması, güneşi kutsamalarındandır.
Bütün bu veriler ne kadar da tanıdıktır değil mi? Çünkü Kürt Alevileri, Êzidileri ve Ehl-i Haqları halen günümüzde bile aynı uygulamalı ritüelleri gerçekleştirmektedirler. Demek ki Hristiyanlık öncesi Ermenilerle; Kürt Alevileri (Réya/Raa Heqi), Êzidileri ve Ehl-i Haqları aynı inançsal değerlerla yaşıyorlardı. Bürün bunların kökeninde ise Mitraizm ve Zerdüştlük yatmaktaydı.
Ermenilerin bazı Yortu-bayramları
Hayreni; Ermenilerin Pagan dönemlerindeki bayramları (gelenek-görenekleri) hakkında kısaca su bilgileri verir:
“Eskiye ait birçok gelenek yeni dinin ögeleri içine adapte edilmiştir. Ermeni Kilisesi’nin kutladığı Dırındez, Paregentan, Vartavar bayramları bunlardan bir kaçıdır. Çok güçlü olan ana tanrıçaya bağlılık ritüellerini Hristiyanlık bünyesine dahil etmek için de Anahit yerine Meryem Ana adı geçirilmiş, törenlerin yapıldığı 15 Ağustos tarihi olduğu gibi korunmuş ve yeni Astavatsin eski Navasart’ın anısını yaşatan bir bayram olmuştur” (Hayreni, 2015: 34).
Hayrani’nin de belirttiği gibi Ermeniler Hristiyan olmadan önceki Pagan bayramlarını, zorla onlara kabul ettirilen Hıristiyanlık dini altında aynen yaşatmışlardır. Bu yönüyle bakıldığında genel olarak Aleviler, Bektaşiler ve özelde ise Kürt Alevileri de (Réya Raa Héqi mensupları) aynı yol ve yöntemleri izlemişlerdir.
Baskın din olan İslamiyet coğrafyasında kendi eski inançlarını, ritsel uygulamalarını, İslami bazı kılıflar altında aynen yaşatmışlardır. Yeri geldiğinde canlarını kurtarmak maksadıyla takiye yöntemine gitmişlerdir. Kendilerini İslam hanesi içerisinde göstermiş ve İslam içi tartışmalarında ise (Şii- Ehl-i Sünnet) stratejik davranmış ve özellikle 16. yüzyıldan beri Şii doktrinini, söylem bazında geliştirmişlerdir. Bütün bunlar bir yana, bir çok katliamlardan geçirildikleri halde, yine de bir türlü eski Aryenik-Pagan inançlarından vaz geçmemiş ve Müslüman olmamışlardır. İşte bunun bir örneği de Gaxan, Xızır, Heftémal, Newroz ve benzeri kutlamalar, şenliklerdir.
Dırındez Yortusu (bayramı)
Örneğin, Hristiyanlık öncesi ”Ateş Tanrısı Mihr (Mitra) veya “Dir Tanrısı” na sunulan Ateşe tapma-kutsama kültürü ve törenlerine ”Ateş Gecesi” de denirdi. “Ateş olan Mihrin; yılda bir kez 14 Şubat’ta büyük bir ateş yakılarak günü kutlanır ve ateşin etrafında yeni gelinler ile güveyler el ele tutarak oynarlardı. Şimdi de birçok yerlerde aynı tören yapılmaktadır. Avesta’ya göre Mir, ateş, kız kardeşi Anahit, su ve kadın olarak nitelendirilmiştir” (Uras, 1987: 117). Bu yortu (bayram), Hristiyanlık döneminde İsa Mesih’in doğumunun 40. gününde, Tanrı’nın huzuruna çıkarılışı vesilesiyle, toplu törenlerle ve ayinlerle kutlanmaya başlandı.
Paregentan yortusu
Pagan kökenli bu gelenek, Paregentan “iyi yaşama günü” anlamına gelir. Büyük oruca hazırlanmadan önceki son eğlence ve bolluk günüdür. Ermeniler, Hristiyan olduktan sonra bu bayramı, İsa peygamberin çarmıha gerildikten 3 gün sonra, onun yeniden dirilişi olarak kutlarlar. Bu günlere paskalya adı verilir. Paskalya, Mart ayının sonundan, Nisan ayının sonuna kadar olan zaman dilimidir.
Aramazd Yortusu
Zerdüştlükteki “bilgelik, iyilik tanrısı olan Ahura Mazda” ile ilişkilendirilen Aramazd, Pagan Ermenilerinin “yaratıcı ve bolluk tanrısı” olarak kabul edilirdi. Aramazd, MÖ 6. yüzyılda Medlerin Ermenistan’ı ele geçirmesiyle birlikte, tanrı Ahura Mazda’dan türetilmiş Partça formudur. Aramazd için yıllık yeni yıl festivalleri düzenlenirdi. Buna Navasard denirdi. Navasard (Eski Persçede “yeni yıl” tanımıyla “nava sarıda” anlamına gelmektedir. Persçeden alınan Nava sarıda ismi ve ritüelleri aynen olduğu gibi günümüzde de başka kılıflar altında yaşatılmaktadır.
Dikkat edilecek olursa Ermeniler özellikle din, kültür, gelenek göreneklerini dilsel manada da İran-Medler (Aryen) üzerinden geliştirmişlerdir. Zira buradaki en önemli ortak özellik, Mitraizim ve Zerdüştizim din-inancıdır. Toplumsal dil de bu dinler üzerinden şekillendirilmiştir. Bu Yeni Yıl kutlamaları Navasard ayının 1. günü (11 Ağustos) başlamakta ve bir hafta sürmekteydi (Seyfeli, 146, 153, 154).
Vartavar Yortusu
Ermenilerin Vartavar bayramı (Ağustos), “Gül Bayramı” veya “Su Bayramı” olarak da bilinen Pagan dönemlerinin bir kutsama bayramıdır. Vartavar adı Ermenicede “vart” (gül) ve “var” (parıltı) kelimelerinden gelir. Bereket, yeniden doğuş ve neşeyi simgeleyen, iç içe kutlanan önemli bir yortudur. Hıristiyanlık döneminde ise bu yortu; “Nuh Tufanı ve İsa Mesih’in Tabor Dağı’ndaki Suret Değiştirme Yortusu’na dönüştürülmüştür. “Hristiyanlıktan sonra da Ermeni Kilisesi bu bayramı, Tecelli-i İsa yortusu olarak devam ettirmiştir. Bu yortunun ismi Ermenilerde hala Gül Bayramı, Vartevar’dır. Anahit’in bayramı güllerin çoğaldığı zamanda olur ve Anahit’in heykeli güllerle örtülürdü” (Uras, 1987: 116).
Kısaca verdiğim bu bayramlar-yortular Ermenilerin henüz Hristiyan olmadan önceki Paganik inançlarında yaşattıkları tarım toplumunun bayramlarıdır. Hıristiyanlık döneminde ise bu eski bayramlarını, farklı isimler ve uygulamalar altında yaşatmaya, aynen devam ettirdiler. Bu kutlamaların izini eski Aryenik kaynaklarında sürdüğümüzde hiç şüphe yok ki karşımıza; başta Avesta olmak üzere bağlantılı, köklü kadim Aryenik-Paganik inançlar çıkacaktır.
Gaxan, Gaxanbar: Dünyanın yaradılışı ve döngüsel eşitlik
Bu gelenek, otokton-yerleşik tarım toplumlarının ve özellikle de kış aylarında ortaya çıkardığı etnik inançsal, sosyo-kültürel bir gelenektir. Göçebe toplumların, kendi içerisinde iç içe geçmiş böylesine devasa değerleri yaratması, oldukça zor ve imkansızdır.
Bilindiği gibi, Tevrat’ın Yaratılış (Tekvin, Başlangıç) bölümünde ve Kur’an’ın Hadid Suresi 57/4. Ayetinde; yaradılışın 6 günde var edildiği belirtilir. Fakat bu kutsal metinlerde anlatılanlardan asırlar öncesinde Zerdüştlere (-yaklaşık MÖ 6. yüzyıldan MS 7. yüzyıla kadar) göre; yani Mazdeist gelenekte de Tanrı Ahura Mazda; dünyayı 6 aşamada yaratmıştır. Bu altı aşamanın genel adı ise “Gaxanbar“ yada “Gehanbar/ Gehenbâr“ olarak belirtilmektedir ((Yıldırım, (2012: 500; Xemgin, 1995: 210; Çem, 1999: 23; 2011: 57; Deniz, 2019: 606-610).
Yani dünyanın, evrenin yaratılışından sonra Gahanbar, Gaxanbar kutlamaları gerçekleştirilmiştir. Bu yeniden bir doğuma, yaratılışa işaret etmektedir. Kürtçedeki Gaxan sözcüğü, Avestadaki “Gahanbar, Gaxanbar” sözcüğü ile ses uyumu içerisinde olduğu gibi, Avesta’da belirtilen şenlikler, kutsamalar da günümüzdeki Gaxan etkinlikleriyle, felsefi manada aynı paralelde yürümektedir.
Gaxan, yani “Gahanbar, Gehenbâr;“ eski yıllarda bütün Müslüman Kürtler tarafından da aynen kutlanıyordu. Müslüman Kürtlerin yoğunlukla yaşadıkları çoğu bölgelerde, köyler de hala bile, günümüzde kutlanmaktadır. Êzidilerde, Ehl-i Haqlarda ve Kürt Alevilerde (Réya/Raa Heqiye) kutlanan “Gaxan, Gağant“ ın Gahanbar ile bir ilişkisinin bağının olup olmadığına kısaca bakmamız gerekmektedir.
Zerdüşti bir geleneğin izdüşümü: Gaxan
Avesta’da, sözü edilen bu kutsal bayramın farklı dualardaki açılımı kısaca şöyledir:
Bu Gahandbâr şölenleri “doğaya, hayvanlara saygı amaçlı kutlanan geleneksel bayram” aşamalarıdır. Bundan da öte yenilenmenin ve ruhsal temizlenmenin arınmanın zamanıdır. Avesta’da; Canlı ve ölü varlıkların koruyucu meleklerinin bir araya toplanması; ruhlar bayramı (Avesta, 2012: 476), olarak anılır.
Mesela Visperad 1/2 “İlan ediyorum ki (Yasnamı) Yıllık Festivallere, ayinsel düzenin efendilerine (…) törensel edimlerin özel vakti, törensel düzenin kutsal efendileri Hamaspathmaidyem’e adayacağım“ (Avesta, 2012: 157, 158) denilmektedir.
Yine Yasna1/9 da ise “Aşa’nın, Aşa ile kutsanmış efendisi Hamaspathmaidyem için kutluyor ve yerine getiriyorum. Ayrıca bu Yasnayı Aşa’nın efendileri mevsimler için kutluyor ve yerine getiriyorum“ (Avesta, 2012: 179) denilmektedir. Buradaki “Gehenbâr“ın adı, “yıllık festivallere, ayinsel düzenin, bayramın-törenin pratiksel icrası ve kutsi değerleriyle birlikte”, günümüz Kürtçesine “Gağant , Gaxan“ olarak yansıdığı anlaşılmaktadır.
Sonucun başlangıcı: Bir kaç cümle
Ermeniler, günümüzden 1700 yıl önce, yani miladi 300’lü yıllarda, eski Pagan inançlarından kopartılarak, zorla Hıristiyan edildiler. Hıristiyan olmadan önce Yukarı Mezopotamya’da aynı dil ailesine (Hint-Avrupa) mensup tıpkı İrani, Erani Aryeni kavimler gibi tarımla uğraşmaktaydılar. Onlarla aynı (Mitraizim, Zerdüştizim) dine-inanca mensuptular.
Yani doğayla, bu halklarla iç içe olan Ermenilerin dinsel inanışları; Mazdei, Zerdüşti, Mirtai idi. Şu an Hıristiyan dini içerisinde kendilerine özgü yaşattıkları yortularının-bayramlarının kökeni, işte bu Zerdüşti-Mitrai dinlerinden kaynaklanmaktaydı. Doğal olarak geçmişlerinde Kürt Alevileri gibi Gaxan kutlamaları da yapan Ermeniler, büyük ihtimalle bu kutlamaları daha sonraları İsa peygamberin doğum günüyle değiştirdiler. Bütün Hıristiyan dünyasının kutladığı Noel kutlamaları içerisinde, Gaxan kutlamaları böylece eritilmiş-unutulmuş olabilir. Bununla birlikte bazı Ermeni köylerinde, Ermeni köylüler tarafından belki de hala bile Gaxan kutlanıyor olabilir!
Dolayısıyla Dersim merkezli Kürt Alevilerinin yılın son ayı olan Aralık ayının ikinci yarısında kutladıkları ve adına da Asma Gaxan (Aralık Ay’ı) dedikleri bu kutlamalar, eski dinleri olan Mazdei, Zerdüşti, Mirtai (Yezdanizim) inancından, günümüze taşıdıkları bir bayramdır. Bu bayram hiç bir milletin, inancın bu tarihlerdeki bir bir kutlamalarıyla asla aynı değildir.
Buradaki tek benzerlik, aynı tarihlere denk gelmesi ve hicri takvimine göre daha çok Hıristiyan dünyasında kutlanan yeni yıl-Noel şenlikleridir. Bunun dışında uygulamalı pratikleriyle Kürt Alevilerinin Gaxan’ı dilsel, etniksel, inançsal boyutlarıyla çok farklı fragmanlar içermektedir. Bunlardan sadece bir kaçını sıralamam halinde, Kürtler tarafından Gaxan’a atfedilen kutsi değerlerin hiç bir coğrafyada, dilde, millette, dinde, inançta olmadığı hemen anlaşılacaktır. Kürt Alevilerinde; Gaxan günlerinde toplumsal bir gayretle yapılan etkinlikler ve uygulanan pratiklerden bazıları şunlardır:
Gaxan’ın, Kürt Alevilerindeki bazı uygulamaları
Pertek Belediyesi, GES projesi için 350 dönümlük araziyi 49 yıllığına özel şirkete kiraya verdi Dersim'in…
Yeni yılda 28 bin 75 lira olarak belirlenen asgari ücrete yönelik tepkiler sürerken, Dersim’de DİSK’e…
Her yeni yıl, güzellik dünyasında bambaşka bir ruhu beraberinde getiriyor. 2026 ise doğallığın ön planda…
TBMM, kamuoyunda “11. Yargı Paketi” olarak bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına…
CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, CHP Milletvekili Ümit Dikbayır’ın “Türkiye’de Kürt halkı yoktur, Kürt…
Dersim’de belediyeye ait iş hanları ve taşınmazlar satışa çıkarılıyor. İmzanın kime ait olduğu ise her…