İçindekiler
Giriş
Ga, Boğa İsminin Etimolojik Kapsamı
Kürt Alevilerinin 21-22 Aralık Gaxan’ı
Gaxan (d), Gağan İsminin Etimolojisi
Kürt Alevilerinde (Réya/Raa Heqi İnancı) Ga < Öküzün Yeri
Gağan Orucu/ Roci a Gaxan
Mekanın Zamanında Gaxan
12 Takım Yıldızında Boğa
Antik Çağların Göksel Boğası
Giriş:
Kültürel değerler, bir milletin yaşam kodlarını oluşturur. Bu alana ilişkin en önemli unsurlar; Dil, tarih, coğrafya, gelenek, görenek, inanç ve dolayısıyla bütünlükçü olan etnik köklerdir. Her milletin tarihinde sahip olduğu bu değerlerin, sosyal yaşama yansıyan göreceli kutlamaları, bayramları, şenlikleri, festivalleri, ve ritüelleri vardır.
Özellikle Kürt Alevilerinin (Rêya /Raa Heqîye), titizlikle yaşatmaya çalıştıkları kültürel değerleri araştırılıp-incelenmeye değerdir. Bu etnik-inancsal alan, oldukça renkli fragmanlar içermektedir. Bunların bazı gelenekleri, günümüzde unutulmuşsa da, halen yaşatılanları arasında özellikle yer alan Xızır ve Newroz gelmektedir. Bununla birlikte tarım toplumunun Paganik geçmişinden günümüze kadar kutladığı diğer kültürel mirasları Gaxan(d)/ Gağan ve Heftêmaldir. Dikkat edilecek olursa Rêya /Raa Heqî İnancının bütün bayramları, kutlamaları hep mevsimsel doğayla alakalıdır. Tarihleri sabit ve zaman içerisinde döngüseldir.
Ben bu çalışmamda, bu günlerde Asma Gaxan’da olduğumuz için Gaxan’la ilintili bazı özlü bilgiler vermeye çalışacağım. Bu yazımda, şu ana kadar pek değinilmeyen Gaxand’ın, özellikle tarımsal faaliyetlerde yer alan Ga < öküz ile olan bağlantısına değineceğim.
Ga, Boğa İsminin Erimolojik Kapsamı
Sözcüğün kökü olan Ga’nın; Kürtçenin de mensubu olduğu Hint-Avrupa dillerine kaynaklık eden Sanskritçe kökenli olduğu anlaşılmaktadır. Sanskritçede *gavaraja; Avestaca *gao, geus; Pehlevice *gâw; Farsça *gawnwe; Kürtçe *ga, gayé, goyé tor; Peştuça *gwayây (Sivrioğlu, 2015: 148, 149), sözcüklerinin anlam ve yazılışları hep aynıdır.
Ayrıca Avesta’da “ga” ile ilgili bir çok veri bulunmaktadır. Mesela Almancada boğaya “*stier” denirken, Kürtçede “boynuzlu” anlamına gelen “*usturi” tanımı kullanılır. İngilizce başta olmak üzere, Hint-Avrupa dillerinde boğa için “*boli, *bull, *bule” sinomimli isimler kullanılırken; Kürtçe dillerinde ise “hayvan sürüsü” anlamına gelen “*buel, *boll” tanımları kullanılır (Kerim, 2013: 74, 75).
Yine Kürtçede “*ga” köklü ve özellikle tarımsal faaliyetler alanında kullanılan yığınla kelimeler bulunmaktadır. Bunlar *gaméş < manda, *garan < sığır sürüsü, *genim < buğday, -*garis < darı, *gavan < sığır çobanı, *ga < saman, *gav < adım vs..
Bütün bunlara ek olarak *ga < sadece “öküz” anlamına gelmez, aynı zamanda Türkçeleşimiş haliyle “*boğa” için de kullanılır. Kökeni millattan önceki yıllara dayanan Avesta (Zend) dilinde “*būza”, İngilizce “*buck”, Hint Avrupa Anadilinde *bhugo, Eski Türkçede “*bogra/ bugra” olarak yansımıştır. Kürtçe dillerinde “*boxé”, Hint-Avrupa dillerinde de aynıdır. Kökeni proto İranca olup, Aryenik bir kelimedir. Daha sonraları, başta Türkçe olmak üzere Avrupa dillerine de buradan yansımıştır.
Kürt Alevilerinin 21-22 Aralık Gaxan’ı
Farklı isimlerle de anılan bu inanç motifli geleneksel bayram; Aralık ayında yaşandığı için Aralık ayına, Kürt dillerinde “Asma Gaxan < Gaxan ay’ı” da denilmektedir. Avesta’da *asmân, gökyüzü demektir (Avesta, 2010: 10) Bu kutlamalar Khal Gaxan“ adıyla da bilinir. Bu bayramda iç içe geçmiş bir çok antik verilerin, Yukarı Mezopotamya’da gelişen Aryan kültürünün son halkası olan Réya/ Raa Heqiye inancında halen yaşatılması, bu inancın ne kadar köklü bir geçmişi olduğunun göstergesidir.
Réya/Raa Heqi mensuplarının yanı sıra, aynı ağacın meyveleri olan Êzidilik ve Ehl-i Haq devamcıları da bu kutlamaları aynen yaşatmaktadırlar. Öte yandan, geçmiş zamanlarda Müslüman Kürtler de Khal Gaxand kutlamalarını devam ettirirlerdi. Zira bu kutlamalar; Kürtlerin Antik inançları olan Zurvanizmin, Yarésanizimin bir devamıdır. Bu türden etnik-inançsal bayramlar; Réya /Raa Heqiye inancının; aynı zamanda diğer dinlerle, inançlarla farklılaştığını gösteren, önemli bir temel ayırımdır.
Bilindiği gibi 24-25 Aralık; Işığın tanrısı Mitra’nın “Mihr, Mehr, Güneş” in ve aynı zamanda “İsa Peygamberin” doğum günüdür. 24-25 Aralık Noel kutlamalarının aslında, Mitra’ya ait olduğuna ilişkin bir çok yazılı araştırma vardır. İsa’nın doğum günü olarak Hristiyan dünyasına ilk defa; M.S. 4. yüzyılda, yani 336 yılında Roma İmparatorluğu tarafından 24 Aralık olarak resmileştirilmiştir.
24 Aralık öncesine denk gelen 21 Aralık ise Yer yüzü ve Gök yüzündeki Kuzey yarım kürenin kış gün dönümüyle alakalı bir takım olaylar etrafında cereyan eden, bir göksel tarih olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu aynı zamanda, eski dünyanın kadim göksel bilgisine işaret etmektedir.
Aralık ayının 21’ini 22’ye bağlayan bu gecenin, en uzun gece olduğu, tarım toplumları tarafından eskiden beri, toplumsal hafızalara kaydedilmiştir. Bu gece; “Şebi Yelda” adıyla Ehl-i Haq inancında ve bir bütün olarak antik İran/ Eran/ Aryen’de de kutlanılmaktadır Antik Kürt mitolojisinde de 21-22 Aralık gecesi, Güneş ile Ay’ın birbirine aşık olduğundan söz edilir, dolayısıyla bu iki aşık, bu gece buluşurlar (Zaze Mahabadi). Buna benzer bir çok anlatıları-masalları Kürt çocukları; dedelerinde ve ninelerinde çoca dinlemişlerdir. Şimdi de Gaxan sözcüğünün etimolojisine kısaca değinmeliyim.
Gaxan (d), Gağan İsminin Etimolojisi
Asırlar boyu farklı coğrafyalarda evirilerek yaşatılan bu tarihsel olgu, günümüzde Kürt Aleviler tarafından Gaxan, Gaxand, Gağan, Gağané, Goğan ve benzeri isimlerle anılmaktadır. (Deniz, 2019: 606, 607). İsimin başına ise unvan olarak Khal, Galo, Kalık getirilerek Khal Gaxan diye anılmaktadır. Bu Khal unvanını, hak edenlerden bir diğeri de elbette Xızırdır. Kürtler Ona; Khal Xızr yada Xizir é Khal derler. Yine buna eklemem gereken bir diğer isim daha vardır. O da Dersimin eski halk tabakalarının önderlerinden biri olan Khal Férat’tır. Şimdilik Khal, Galo, Kalık unvansal sözcüğünü başka bir yazıya bırakarak, yolumuza devam edelim.
Halk etimolojisine göre Gaxan isminin bir çok anlam ve tanımlaması bulunmaktadır. Bütün bu tanımlamaların kökeninde ise Ga < öküz, boğa gelmektedir. Sözcüğün son eki olan -gand(t) “susturmak, bastırmak”, hatta “boğmak” anlamına gelir. Ga xand birleşik sözcüğü: “Hak’kın, Xwudé’nin yani Tanrının; “ga” yı yani “öküzü” kış aylarında içeriye kapatması, onun gücünü kontrolü altına alması, doğa ile ilişkisini kesmesi” gibi mecazi anlamlar ifade eder. İsmin son eki olan -gand’ ın bir diğer anlamı ise mevsimin kış-ziwistan, soğuk-tipi olmasından ötürü insanların çaresiz, nefessiz kalması, boğulması “xendiğan” anlamlarını ifade eder. (Muxundi, 2002: 62; Muxundi, 2003: 25-42).
Öküzün en büyük özelliği boynunun, boğazının güçlü ve kuvvetli olmasıdır. Boğa burcu, insanlarda; boyun ve boğazı temsil eder. Buradaki mecazen kullanılan xendiğan boğanın, öküzün boynunun boyunduruktan kurtarıp, bu kış mevsiminde içeriye tıkılarak bu defa da yetisiz, hareketsiz hale getirilmesi yani mecazen boğdurulması yada dinlenmeye alınması kast edilmiştir. Öte yandan Gaxan/ Gağant’ın kökü olan “Ga“ Boğa-Öküz, eki olan “-xan/ -ğan“ isim takısı, Kürtçede isime sıfat veren bir fiil olarak kullanılmaktadır.
En sade tanımıyla Gaxan; “Öküzün ensesi, boynu“ demektir. Eski Mezopotamya inançlarında Dünya, öküzün boynuzu üzerindedir. 21 Aralık’ta Öküz titrer ve bu esnada dünya, karanlıktan aydınlığa geçiş yapar. Bu aynı zamanda bir mevsimsel devinimdir. 21 Aralığı 22 Aralığın sabahına bağlayan bu gece, en uzun gece olup, 22 Aralıktan sonra da günlerin uzayacağı ve ışığın, güneşin çoğalacağı anlamına gelmektedir. Böylece gece ve gündüz eşit olacaktır. Gaxan kutlamaları aynı zamanda, insanlar arasında bir eşitlik dengesinin sağlanması anlamlarına da gelmektedir. Çünkü 21 Aralığa kadar kısalan bu kış günlerinin bitimi, ışığın yükselmesi, günlerin eşitlenmesiyle tam tersi bir durum yaşanacaktır.
Bu yüzdendir ki Öküz-Boğa; yine antik tarihte, göklerin en başlıca idollerinden birisidir. Eski dünyanın mitik anlatılarında öküze-boğaya büyük önem verilmiştir. O halde Ga’ya yani Öksüz’e biraz daha yakından bakmamız gerekir.
Zamanın tek üretim aracı olan boğa/ öküz ile sürülen tarladan elde edilen temel besin kaynakları yaşamsaldır. Adem’in ilk çiftçi olduğu ve öküzleriyle çift sürdüğü anlatımlarıyla, kutsal metinlerde, Öksüz’ün yeri iyice belirginleşir. Buğdayın yani Xenim/ Génim’in toprağa düşüşü ve topraktan gizlenerek mayalanması, öküz sayesinde gerçekleştirilmiştir. Günümüzden yaklaşık 4500 yıl önce evcilleştirildiği sanılan Boğanın, toprağın ve dolayısıyla tarımsal ürünün elde edilmesinde etkin bir rol oynamıştır. Bütün bunlardan hareketle aslında Gaxan bayramı, hasat mevsiminin bitişiyle, kış ayında dinlenmeye çekilen Boğa/ Öküz‘ e olan saygının bir gereği niteliğindedir.
Kürt Alevilerinde (Réya/Raa Heqi İnancı) Ga < Öküzün Yeri
Kadın Analar ocakta ekmek pişirirlerken, 8 ekmeği tamamlamadan önce, aç olan çocukları da dahil, hiç kimseye ekmek verilmezlerdi. Bunun nedeni, o buğdayı tarlaya eken, una çeviren ve ocağa taşıyan iki öküzün (bir çift öküz) 8 ayağının tamamlanması gerektiğini, zira ekmeğin-buğdayın ve de tarlanın, bolluk-bereketinin asıl sahibinin Öküz olduğuna inanılır. Öküze olan saygının gereği, ekmek pişiminde önce tarlayı süren öküzlerin ayaklarının tamamlanması beklenir. Bu inancın sahiplerinin, doğaya ve doğadaki bütün varlıklara karşı, ne denli hassas olduklarını, ekoloji dengeyi nasıl da koruduklarını göstermektedir. İşte tam da bu yüzden diyoruz ki; Bu bir doğa inancıdır.
İlk baharda, öküzlerle çift sürüldüğü o ilk günde, Kadın Analar ocak kenarında yaktıkları çıralarla birlikte gılbanglarla Hakka seslenirlerdi. Sabah şafağında, Güneş henüz görünmeden, çeşmeden alınan suyla, hamur mayalanır ve iki sac arasında gömbe-lokma yaparlardı. Bu pişirilen gömbeler, tarlaya götürülürdü. Sıcağı sıcağına bu gömbeler, çift sabanının boyunduruğunun ortasında elle parçalanırdı. Yada öküzün boynuzlarına hafifçe dokundurularak göme ortadan parçalanırdı. Çünkü Boğa, istikrarı, huzuru ve gücü temsil eder.
İlk parçalardan koparılan lokmalar, öküzler sevilerek başları okşanarak ve onlara tatlı sözler söylenerek, lokma ağızlarına götürülürdü. Öküzlerin anlından öpülürdü. Gömbeden birazını ufalayarak “karıncalar, börtü böcekler ve kuşlar yesin” diye, talanın dışına serpilirdi. Sonra bu gömbeden pay edilerek, oradakilere ve komşulara lokma olarak verilirdi. Bu lokmaya da Öküzlerin lokması anlamına gelen “Loqmayé gaxan, Loqmayé boxan” denirdi.
Öküzlerle çift süren evin babası-erkeği öküzleri asla incitmezdi. Onları dinlendirir, yemler ve sulardı. Çift sürerken onlara nazikçe seslenir, adeta onlarla konuşurdu. Tarlayı öküzlerle sürmek için Türkçede kullanılan “çift” aslında Farsça “cuft”, Kürtçe “cud” kelimelerinden türetilmiştir. Manası; tarlayı süren iki öküz anlamına gelmektedir. Bu eylemi yapanlara da Kürtçede Cudkâr derlerken, Türkçede Çiftçi denmiştir.
Yeri gelmişken hatırlatayım: Yeni evlenecek çiftlere, büyüklerin verdiği ilk öğüt şuydu: “Bir evin içinde her şey olur, ama çift sürülmez!” Zira yeni evlenen gençler, artık bir çift olduklarından dolayı, ev içindeki sorunlarını, kendi aralarında çözmeleri ve dışarıya yansıtmamalarını salık verirlerdi. Yani onara “sizler artık bir çiftsiniz ama sakın evin içinde çift süremeye kalkmayınız!” mesajı verilirdi. Devam edelim!
Çudkârlar; Öküzlerini çifte koşarken, onlara verdikleri özel isimlerle, yalvararak seslenirlerdi; “Ho bawé min < ha babam! Ho Boro < ha bozo! Ho qéro < karam vs.” diyerek, onlara adete psikolojik bir güç verilirdi. Öküz, boğa < Ga tarım toplumunun en değerli varlığıydı. Onsuz hiç bir şey olmazdı. Dahası hayat dururdu! Bir tarım toplumu olan Kürtler arasında; Boğa, Öküz (Ga) ile alakalı yığınla mitik aktarılar, masallar anlatılmaktadır. Yine ritsel törenler, uygulamalı gelenek-görenekler hala bile devam ettirilmektedir. (Yalgın, 2017: 197; Sakaoğlu, 1997: 181-190 ; Gezik & Çakmak, 2010: 83; Dulkadiroğlu, 2013: 107-110; Bilgin, 1995: 102, 175).
Yol’un Ozanları arasında öküzü en sade ve kutsi bir yaklaşımla dile getiren Pir Sultan Abdal (1480-1550) şöyle anlatır. “Dağdan kütür kütür hezen indir/ indirir de ateşlerde yandırır/ her evin devliğin öküz döndürür/ irençberler hoşça görün öküzü. Öküzün damını alçacık yapın/ yaş koman altında kuruluk sepin/ koşumdan koşuma gözlerin öpün/ irençberler hoşça görün öküzü. Pir Sultan’ım der ki kaynar coşunca/ tekne hamur kalmaz ekmek pişince/ adem at ‘öküzün çifte koşunca/ irençberler hoşça tutun öküzü.” Bu anlamlı sözler, Alevilik inancının ne denli doğayla ve doğadaki bütün canlılarla uyum içerisinde olduğunu göstermektedir.
Gağan Orucu/ Roci a Gaxan
Işık Tanrısı Mitra’ya adanmış bir bayram olarak da telakki edilen Gağan; Aralık ayının son haftasında (21 Aralık) üç gün tutulan oruçlarla bu günler taçlandırılır. Bu oruca; Roci a Gaxan/ Gaxand adı verilir. Gerek orucun başladığı Salı < Du şemi sabahında ve gerekse orucun bitimi olan Perşembe < Pençşemi < Evara İni’de, hem Gağan’da ve hem de Xızır’da evin Kevanisi < Hanımı, Kadın Anası çok önemli bir riüel gerçekleştirir.
Sabahın erken saatinde kahni-kani < çeşmede yada yakın bir su kaynağında, nehirde, derede aldığı bir tas suyu, bazen sade ve bazen de tuzla karıştırarak evin her tarafında, hayvanların bulunduğu ahıra elleriyle, dualar eşliğinde serper.
Bu rütüelle, evin bolluk-bereketli bir tarımsal yılın daha geçirilmesi, hanenin kem gözden-nazardan korunması dilenir. Kısa bir not düşmeden geçmeyeyim; Evin Hanımı < Anası yani Kurmanci dilindeki “Kevanisi“ ile Su’yun aktığı göze olan çeşmesi, yani Kahni“ si arasında bolluk ve bereket Tanrıçası “Anahita“ bağlamında derin-gizemli bir ilişki söz konusudur. Bu alan, ayrı bir yazı konusudur (Yalgın, 2023: 134-168).
Yukarıda da bellirttiğim gibi, Gağand da; tıpkı Xızır’da olduğu gibi Oruç, Salı/ Duşem gününde başlar Perşembe/ Pençşem gününde biter. Bu gece Rehberlerin, Pirlerin yada Dervişlerin icrasıyla evlerde Cemler/ Civatlar bağlanır. Orucun açılmasına Müslümanlarda olduğu gibi “iftar yemeği/ iftar açma“ denmez, “Roci Wekirin/ Roze vetene“ tabiri kullanılır. Roci wekirin tanımındaki “*wekirin < açmak“ fiili; hakka yürüyen canın 3 gün sonra ve yine 40. gününde verilen yemeği için de “Dev/ Fek wekirin“ tanımı aynen kullanılır. Zira oruç tutanın bu süre içerisinde bedeni var, fakat canı-ruhu yoktur. Yada bedeni var ama nefsi yoktur. Oruç tuttuğu süre içerisinde, Hakka yürüyenle aynı konumdadır. Aslında tuttuğu oruçla kendinsin Hakka yürüdüğünü, sessizce izlemektedir. Bu konu da, çok derin ve o kadar da felsefi bir boyut içermektedir.
Yani Alevi inancında oruç tutmak sadece günlük aç kalmakla eşdeğer değildir. Bir bütünsellik içinde insanın bütün dış etkenlerden arınması anlamına gelir ki; bu da “ölmeden önce ölmek < nefsinden vaz geçmek, bedenini bir bütün olarak mühürlemek“ manasıyla anlam kazanır. Bu durumu en iyi anlatan ise Ağız açmak < Dev wekirin kavramıdır. Ölmeden ölmek; ilahi ruhun yaşadığı kirletilmiş bedenin her an terbiye edilmesi ve yeniden özgürleştirilmesi manasındadır. Felsefi açıdan bu kuramsal yaklaşım, inancın temel dizgelerinden birisidir.
Mekanın Zamanında Gaxan
Farklı bölgelerde değişik günlerde de kutlanan Gağan günleri, zorlu geçen kış günlerinden ötürü toplamda 40 gün sürebileceği görüşü hakimdir. Alevilikte-Réya/ Raa Heqiye inancında farklı ayinsel süreçleriyle kutsanan 40 rakamı, dikkat edilecek olursa burada da göze çarpmaktadır. Zira Gaxan’ın 21 Aralık gününde başlamasıyla birlikte Dervéşler; 40 günlük bir çile yoğunlaşmasına girerler. Bu süre 29-30 Ocak’a kadar sürer. Bu çilenin bitimi, akabinde evlere mihman gelecek olan Xızır’la sonlandırılır.
Alevilik de 40 sayısı, oldukça önem arz etmektedir. Türkçe de 40 rakamı, Kürtçedeki *çil olarak hep telaffuz edilir. 40 sayısı, Sankritçede *catvârisât, Avestada *cathwarasat, Pehlevicede *çehel, Farsçada *çehel, Kütçede *çil (Sivrioğlu, 2015: 107). Olarak karşımıza çıkar ki bu kelimelerin hepsi de aynı köktendir.
Gağanın akabinde gelen Xızır; kış günlerinin çilelerini bitiren, sonlandırandır. Gaxan, Xızır, Heftémal törenlerinde Dervéşler, ibadet sırasında temburları eşliğinde, doğaçlama olarak Xızır başta olmak üzere kutsal Ocak evliyalarının adlarını zikrederek “Kılamé Heqiye < Nefes, deyiş, beyit, kelam“ seslendirirler-söylerler. Buna aynı zamanda “Weng Haq dayene < hakka ses verdi, hakka seslendi, Hakkı çağırdı“ da denilir.
Peki “Kürt Alevilerinde Öküz-Boğa, neden bu kadar önemlidir?” sorusun cevabı antik çağlarda aranmalıdır. Öyleyse bu sorunun merakını gidermek için Antik Çağlara, Uzaysal fenomenlere, Aryenik-Pagan inançlara ve tarımın geliştiği Yukarı Mezopotamya’ya gitmemiz gerekir.
12 Takım Yıldızında Boğa
Boğa Çağı (MÖ. 4.380-2.220) olarak da anılan M.Ö. 4.000’lerde Güneş’in bahar tün-gün (gece-gündüz) eşitliği bu takımyıldızda ortaya çıktığında, meydana gelen bazı olayların hatırasına Göksel Boğa, yani Boğa takımyıldızı vardı (Sitchin, 2001: 68). Yine başta Sümerlerde, Asur ve Babillerde olduğu gibi eski dünyanın bütün halk katmanlarında Boğa başlı, Boynuz miğferli erkek, Kral/ Tanrı motifleri, tören ve tapınakların kapılarında ise kanatlı boğa kabartmaları, heykelleri bulunmaktaydı. Antik çağlarda Boğa kutsaldı.
Sümerlerde Öküzle-sabanla çift sürenler
Burç kuşağı olarak da bilinen 12 Zodyak takım yıldızının ilkine Sümerler, Boğa’ya GU.AN.NA (“Boğa, göksel boğa”) adını vermişlerdi. Sümerlerde, kralların tanrısal bir nitelik taşımalarından ötürü, MÖ. 2340’lı yıllarında kral Gudea adının, Boğa ile özdeşleştirildiği düşünülmektedir. Lakin Boğa < Gu.An.Na; kral Gudea ile kutsallaştırılmıştır. Zira Gudea; antik çağlardaki tüm zamanların en saygın değerli bir kralıdır.
Modern çağımızda 12 Burçtan birisi (21 Nisan-21 Mayıs) Boğa burcudur. Öyle ki; “Boğa“ isminin kökü olan Sümercedeki “*Gu“, Kürtçeye “*Ga < öküz“ olarak geçmiştir (Sitchin, 2001: 199).
Taurus yani Boğa takımyıldızı, kuzey yarımkürede ve kışın gökyüzünde görülmektedir. Taurus ya da Boğa takımyıldızı (sembolü: ), Zodyak kuşağı takım yıldızlarından biridir. “*Taurus” adı Latincede “boğa” anlamına gelir. Muhtemelen Toro < Boğa tanımı da buradan türetilmiştir. Taurus/ Toros dağları (Anti Toros dağları) yani Boğa Dağları (Binboğa Dağları da deniliyor), Akdeniz bölgesini baştan başa Hatay, Antakya ve Suriye’ye kadar uzanan dağlardır. Hristiyan dünyasına “Markos İncili” olarak da geçen 4 İncil’den birisini yazan Markos (MS. yaklaşık 100); Boğa ile simgelenmiştir. Bunun asıl kaynağı Mitradır.
Antik Çağların Göksel Boğası
Hurilerdeki fırtına tanrısı Teşşup’un Boğa ile simgeleştiği ve bu bağlamda, aynı coğrafik alanda (Suriye Toroslar kavisinde) ve fırtına tanrısı Teşşup’un kutsanan boğaları vardır. Antik çağlarda Tanrıların arabalarını, kutsanan boğalar çekerdi. Araştırmacı Tori’nin aktardığına göre, Örneğin “Malatya’nın Fırat yakınlarında ve Kayseri İmam Kulu’ nda bulunan bir kaya kabartmasında fırtına tanrısı Teşup; kutsal boğaları ile görülüyor. Bu tabletten okunan bir duada “Şerri tanrım boğa, sen ki Hatti ile fırtına tanrısının huzuruna çıkıyorsun…“ (Tori, 1998: 26, 27) diye yazar.
Çoğu kabartmalarda Teşup, onu taşıyan arabanın önüne koşulmuş boğalarla tasvir edilmektedir. Aynı zamanda Teşup; boğanın üzerinde ellerini açmış şekliyle de betimlenmiştir. Bununla birlikte bir çok kaya kabartmalarında boğanın kutsandığı anlaşılmaktadır. Yine Tori‘nin çalışmasında “Hurri şehirlerinden Nuzzi (Kerkük yakınlarında) bir çift tapınak yapılmıştı. Nuzi’deki saray tapınağının duvarındaki resimlerinden anlaşıldığı gibi, en önemli tanrılar boğa, inek ve dana resimleri ile simgeleniyorlardı.
Tanrı Teşup “boğa”, Tanrıça Hepat “inek” ve bunların oğlu Tilla “dana” ile simgelenmişti“ (Tori, 1998: 34). Antik tarihte boğa ;güç ve kuvvetin sembolüydü. Bu vesileyle Tanrılar boğaların üzerinde resmedilmiştir. Yine tanrıların taçları boğa boynuzlu figürlerle sembolize edilmiştir. Tanrıların bindiği arabaları Boğalar çekmektedir. Göksel boğalar, kanatlıdırlar ve uçarlar.
Boğanın göklere doğru kavisli boynuzu, Ay’ın hilaline benzetilir. Boğa boynuzları hilal şekline benzetilerek Ay, Sin kutsanır. İki boynuzunun arasına yuvarlak dünyanın yada dolunayın yerleştirildiği sanılır. Örneğin Avestada, Boğanın hilalden olan boynuzları arasında Ay’ın saklı olduğuna inanılır. Bunun için “gaocithra” denilen özel bir terim kullanılır (Sivrioğlu; 2015: 149). Asur krallarından olan III. Tiglat-Pileser’in (745-727) oğlu olduğu sanılan II. Sargon‘un (MÖ.722-705) sarayındaki taht odasının ana kapısını koruyan, iki kanatlı boğa figürlerini betimleyen kabartmalar günümüze kadar gelmiştir.
Yukarı Mezopotamya’da, Zagroslarda gerçekleştirilen ilk tarımsal faaliyetlerin başında Ga < öküz gelmektedir. Bu vesileyle Aşağı Mezopotamya’da, Basra körfezinde yerleşen Sümerler, Zagrosdaki çiftçilik yapan bu tarım toplumuna “asil, onurlu, şerefli“ anlamlarına da gelen “Ar, Ari, Arya” demişlerdi. Hint’te Veda ve Buda dinleri; İran’da, Mitra, Zerdüşt, Mani, Mazdek dinleri Aryalardan kalmıştır (Yıldırım, 2012: 97).
Aryenler; “Guesh-Urvan” diye tanımladıkları “Boğanın ruhuna” inanırlardı. (Avesta: 2012: 10; Yıldırım, 2012: 97). Takip ettiğim kadarıyla; Avesta’nın bir çok bölümünde yaklaşık 50 yerde, Boğa için özel dualar dile getirilmiştir. Mesela Fergat 21/1 de “Selam, eli açık boğa! Selam sana, cömert boğa! Selam sana, artışı sağlayan, Selam sana…vs.”(Avesta, 2012: 148) duaları uzar gider.
Antik çağlardan beri Boğanın simgeselliği bir yana, Öküz tarımsal toplumun en değerli hayvanlarının başında gelir. Çiftçi ile tarlası-ürünü arasındaki tek vazgeçilmez aracıdır. Meselâ Aryen kökenli bir dinsel inanç olan Zerdüştilerde öküz, çok kutsaldır. Mithraizim ve Zerdüştlükte Boğa-Öküz, aynı zamanda yaratıcı kozmik bir hayvandır. Mitra; Boğayla, öküzle hep anılır ve tasvir edilir.
Boğa; Mithra inancında, Mithra’nın dövüşerek öldürdüğü, kutsal Haoma ile simgelenen kanı “yaşam suyu”, ekmekle simgelenen eti “yaşam yiyeceği ” olarak algılanan, canlı yaşamın ondan türediğine inanılan boğa biçimli canavar. Kimi tasarımlarda, kendisinden türetildiğine inanılan hayvan-ata” (Korkmaz, 2004: 42, 62, 66, 70..) Haoma sözcüğü Kürt Alevilerinde, farklı versiyonlarıyla hala yaşatılmaktadır.
Örneğin “*Humata, *Homete; Kürt dillerinde “insan/ insanlık, toplum” manalarına gelir. Ayrıca Kürtler arasında hala bile Homa < Hak, Tanrı olarak bilinir. Üzerine dualar ve yeminler edilir. Ayrıca Pehlevi dilinde *höm, Hintçede *som ve *hom, *homa, *homay; “ölümsüzlük iksiri, kutsal ayin içkisi, ölümü uzak tutan içki” ve benzeri tamlamalarla anlamlandırılır.
Homa’ya Sanskritçe’de “*soma” deniliyordu. Bu kelime “havanda dövülmüş” veya “sıkılmış” anlamına geliyor. Homa’yı alan savaşçı güçleniyor, şaire ilham geliyor, rahip ise daha kolay vecde eriyordu. Bu bitkide bir tanrı gizlenmiş olmalıydı. “Yeşil gözlü” bir tanrı; “Homa” Kürtler arasında hala tanrı için Homa adı da kullanılır (Bilgin, 1995: 19, 30; Gezik& Çakmak, 2010: 94).
Boğa yada Öküz Avesta’da *güşürvan; “Mazdek mitolojisinde, Ahura Mazda tarafından yaratıldığına ve Ehrimen tarafından öldürüldüğüne inanılan, ruhunun, yok olmayıp geride kalan tüm hayvanların ruhu durumuna geldiği kabul edilen düşsel boğa.” (Korkmaz, 2004: 74). Zerdüşt; çiftçiyi, iyilik ile eşdeğer görür. Ona göre iyilik, çiftçilerin en değerli hazinesidir. Gerçek dindarlığın, üretmek olduğunu belirtir. Çiftçiysen, diğer adın da iyiliktir.
Tanrıça İnanna/ İştar’ın şikayeti üzerine Gök Tanrısı Anu; Gılgamış ile Enkidu’nun üzerine gök boğasını salar. Fakat bu iki yoldaş, o gök boğasını öldürürler (Yıldırım, 2012: 258). Buraya kadar antik çağlarda Boğa- öküz ile alakalı bazı verileri kısaltarak ele aldım. Dahası, başka bir Gaxan’a!
Söz uzadı, farkındayım! Sonlandırmadan, bütün vicdanlı insanların Gaxandı kutlu olsun. Gaxand a sıma bimberak bo. Gaxand a we piroz u bimbarek bi.
Hak ile kalın
Bibliografya/Kaynaklar
Avesta, Zerdüşt, (2012) Avesta Yay, İst.
Bilgin, Sıra, (1995) “Zarathustra (Zerdüşt) Hayatı ve Mazdaizm” berfin yayın. İst.
Bilgin, M. Sırac, (1995) “Zarathutra (Zerdüşt), Berfin Yayınları İstanbul.
Deniz, Hüseyin, (2019)” Yezdanilik İnanç Terimleri Sözlüğü I” Sitav yay. İst.
Erdal Gezik- Hüseyin Çakmak, (2010) ”Raa Haqi- Riya Haqi”, Kalan Yayınları Ankara
Hıdır Dulkadiroğlu‘ nun “Varolduğum Topraklar, Dersim, Kalan Yay. Ankara, 2013: 107-110)
Kerim, Ali Hüseyin (2013) “Kürtçe Etimolojik Sözlügü/ karşılaştırmalı“ Kürt Bilim ve Araştırmalar Enstitüsü, Hagen/ Almanya
Kokmaz, Esat (2004) “Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü” Anahtar Kitapevi
Muxundi, Seyfettin,”Kalo Gağandi” Munzur dergisi, 2002/1, Sayı 9, Sayfa 61-65
Muxundi, Seyfettin, “Dersim’in Kutsal Hayvanı: Ga (Öküz) Munzur dergisi, 2003/1-sayı: 13, sayfa 25-41.
Sitchin, Zecharia (2001), “12. Gezegen“ Ruh ve Madde Yayınları İstanbul, Çeviren: Yasemin Tokatlı
Sakaoğlu, Saim “Bir Efsane, İki Tip, Bir Motif: Şeyh Bilecen ve Memik Dede Efsanesi” “Türkiye Araştırmaları
Dergisi”, sayı: 4, Konya 1997, 181-190
Tori/ M. Kemal Işık (1998) “ Kürtlerin Din Kültürü Tarihi“ Berfin yay. İst.
Yalgın; Erdoğan (2017) ”Dersimin Gizemli Tarihi I.” Fam Yay. İst.
Yalgın, Erdoğan,(21023)” Kürt Aleviliği- Réya/Raa Heqi İnancı- 2” Fam yay. İst.
Yıldırım, Nimet (2012) “İran Mitolojisi“ Pinhan Yay. Ist.
Zaze Mahabadi | Facebook “Kürtlerde 21 Aralık Gecesi Ve Manası” (erişim tarihi: 18.12.25.)
Dersim’de Pir Haber Ajansı (PİRHA) muhabiri Cihan Berk’in tutuklanmasına tepki gösterildi. Dün sabah evine düzenlenen…
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Maraş Katliamı'nın yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı mesajda, "DEM…
Gazeteci Levent Gültekin, savcılık ifadesi alınmadan adli kontrol istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi Gazeteci…
DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, 19–26 Aralık 1978 tarihlerinde Maraş’ta yaşanan ve resmi rakamlara…
KESK Dersim Şubeler Platformu, 2026 yılı bütçesine ilişkin tepkisini Yer Altı Çarşısı üzerinde yaptığı basın…
DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, Dersim’de uzun yıllardır çözülemeyen ulaşım ve altyapı sorunlarını Türkiye…