Erdoğan Yalgın

Son Yıllarda Alevi Pirleri Tarafından Nedense Hiç Anlatılmayan Buyruklarda Yer Alan “Kırklar Cemi”

“Bizim ulumuz da uludur. Küçüğümüz de uludur. Bizim kırkımız birdir, birimiz kırktır”

Giriş:

Munzur Üniversitesi tarih bölümü öğretim üyesi  Doç. Dr. Yalçın Çakmak; 16.6.24 tarihli kendi sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşımda; ”Kırklar, Muhammed peygambere şöyle seslendiler. ”Git peygamberliğini ümmetine yap. Bizim aramızda peygambere yer yok!“

Yazılanların hepsi bu kadar! Yaklaşık bir buçuk yıl sonra, 05.10.25 tarihîde, harputtimes.com sitesinde ”Kırklar Sözü Tartışma Yarattı: Akademisyenin Paylaşımı Tepki Çekti“ başlığıyla bir haber yapıldı. Bunun üzerine Yalçın Çakmak, 7.10.25 tarihli kendi facebook hesabında söz konusu “bu haberin kendi şahsını hedef gösterdiğine” ilişkin yeni bir paylaşımda bulundu. Çakmak’ın paylaştığı bu alıntı, kendisine ait özel bir söz değildir. Bu söz; Buyruk yazmalarında anlatılan mitolojik bir konu içerisinde yer almaktadır. Ben bu kısa makalemde; Buyruklar hakkında kısa bilgiler vermeye çalışacağım. Ayrıca  bu yazmalarda yer alan “Kırklar Cemi”nin tam metnini de sizlerle paylaşacağım.

Kırklar, “bizim aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap,”

“Kırklar, Muhammed peygambere şöyle seslendiler. ”Git peygamberliğini ümmetine yap. Bizim aramızda peygambere yer yok!“ içerikli bu sözün farklı tercümeleriyle anlamsal bütünlüğü hep aynıdır. Mesela konunun en çok çalışanlardan Doğan Kaplanın ilgili çalışmasında bölüm şöyle tercüme edilmiştir:

“Hz. Peygamber günlerden bir gün suffe-i safanın kapısına gider kapıyı çalar. İçeride sohbet etmekte olan kırklar, “kimsin?” diye sorunca, o da, “ben peygamberim, kapıyı açın içeri gireyim, siz erenler ile dem didar göreyim,” der. Kırklar, “bizim aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap,” deyince Hz. Peygamber, hemen geri döner. Bunun üzerine Hak Teâlâ’dan “geri dön” nidası gelir ve tekrar kapıya varır” (Kaplan, 2010: 261).

Farklı İsimlerdeki Buyruklar

Sefer Aytekin’in elimizdeki 1958 yılında hazırladığı ilgili çalışmasının sunuş bölümünde; “İman Cafer Buyruğu, Menakıb-ı evliya, Menakıpname, Fütüvvetname” gibi çeşitli adlarla anılan bu kitaba “BUYRUK” adını verdik. Anadolu’nun bir çok bölgelerinden, yıllar süren uzun bir araştırmadan sonra, elde ettiğimiz el yazması kitaplardan, İzmir nüshasını esas tuttuk. Maraş, Alaca, Gümüşhacıköy, Malatya ve Hacıbektaş nüshalarından aldığımız bazı kısımları ise kitabın son tarafına ekledik” (Aytekin, 1958: 3) der.

Aytekin’e ait olan elimizdeki Buyruk; Gittiğim bir panelde, Axucan ocağının Malatya koluna bağlı bir Ocak Anası tarafından bana hediye edildi. Kitap, küçük ebatlı bir “el kitabı” olarak yazılmış. Eski olduğu için sayfalarının tümü dağılmış. Bu çalışmayı sadeleştirerek, dipnotlarıyla birlikte hazırlayan Fuat Bozkurt; “Buyruk-İmam Cafer Sadık Buyruğu” adı altında yayınlamıştır.

Söz konusu “İmam Cafer Sadık Buyruğu, Şeyh Safi Buyruğu, Menâkıb  ve Şah İsmail Buyruğu şeklinde farklı isimlerle anılan bu yazmaları hazırlayan Aytekin ilk defa ”Buyruk“ adını vermiştir.

Buyruk Sözcüğünün Etimolojisi

Anlaşılacağı üzere farklı isimlerle anılan el yazmalarına ilk defa Aytekin “buyruk” adını verir. Alevi ve Bektaşiler arasında da sadece bu isimle tanınır. Buyruk, etimolojik kökeni itibariyle eski Türkçede ”kumandan, emir” anlamına gelmekle birlikte,  “buyur” fiilinden türetilmiştir. Eski Türkçedeki “*uk” ekiyle “Buyruk”  kelimesi türetilmiştir. Buyruk “yapılması yada yapılmaması gereken yazılı emirler, kurallar, erkanlar” anlamına gelmektedir. Tek Tanrılı dinlerdeki Tanrı sözü olan vahiyleri de buyruktur.

Buyruk Yazmaları Kime Aittir?

Buyruklarda soru ve cevaplı emirler, kurallar yer almaktadır. Buyrukların içerisinde çok farklı konular ele alınmıştır. Bu el yazmaların ne zamana ve kimlere ait olduğuna dair, tarihte bir çok önermelerde bulunulmuştur. Konu hakkında ilk yazanlardan birisi de Fuat Köprülü’dür.

Köprülü, 1918 yılında yazdığı eserinde; “Menakıbu’l-Esrar Behcetu’l-Ahrar’ın Şah İsmail Safevi’ye ait olmadığını, o eserin dikkatli tetkiki neticesinde kesin olarak anladık; bununla beraber, bu cihet onun ehemmiyetini hiçbir zaman azaltamaz. Anadolu din tarihi hakkındaki tetkiklerimizde bundan pek çok faydalandık (Köprülü, 1976: 282, 392) demiştir.

Öte yandan konunun uzmanlardan biri olan Abdulbaki Gölpınarlı ise ilgili çalışmasında  bu eserin kim tarafından ve ne zaman yazıldığına ilişkin bilgi verir. Gölpınarlı; “Şah İsmail’in oğlu Tahmasb (Ölm.1576) zamanında, Bisati adlı birisi tarafından yazılan “Manakıb-al-Esrar Behcet-al-Ahrar“ adlı kitapta Şeyh Safiyyeddin’e isnaden Aleviliğin farzları, sünnetleri tespit ediliyor, aslı olmayan hurafeler, Futuvvet ehlinin gelenekleri yazılıyor..“ Gölpınarlı, 1963: 86) diye belirtiyor.

Buyruklar 16.yüzyılda Yazıldı

Dolayısıyla Buyruk nüshalarının 16. Yüzyılda Saffeviler tarafından kaleme alınıp,  bugünkü Türkiye sınırları içerisinde farklı bölgelerde yaşayan Alevi ve Bektaşi toplulukları içerisine sızdırılmıştır. Bu yazmaların temel amacının İslam hanesi içerisinde kendisini görmeyen  ve Osmanlı devleti tarafından farklı isimlerle (Işıkçılar, Bektaşiyan, Rafızi, Ser u Sor, vs.) anılan topluluklara yollanmıştır.

Bir asimilasyon kaynağı olan Buyruklar siyasi propaganda yapılmak maksadıyla hazırlandığı görülmektedir. Buyrukların içeriğinden de anlaşıldığı üzere, Osmanlı tarafından da Müslüman görülmeyen bu toplulukların daha evvel kültürel, inançlarına dair pratik yaşamları iyi tespit edilmiş, var olan bu değerlerin İslam içinde eritilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Şii akidelerini ön plana çıkarılıp, bu toplulukların Ehli beyit üzerden Şii İslam’a,  bağlaması hedeflemiştir.

Örneğin bütün buyrukların başında “Kırkların Cemi” maddesi yer almaktadır. Yine “Réber, Pir, mürşit, talip, musahip, niyaz, Rıza şehri”, gibi Alevi ve Bektaşiler içinde var olan temel kuralların tümü, İslami Şii bir kılıf altında yeniden yazılmış ve bölgeye yazılı metinler halinde sokulmuştur. Buyruklar üzerine yazılan bir çok akademik makale, kitap bulunmaktadır. Bunlar arasında Buyrukların içeriğini, Kur’an Ayetleriyle ele alıp, değerlendiren çalışmalar da mevcuttur. Zira bu yazmalarda; Kur’an’a uyulması gerektiği, Oruç tutulması,  namaz kılınması, hac’a gidilmesi, zekât verilmesi, kelime-i şehadet getirilmesi vs.emredilmiştir.

Ben bu sınırlı çalışmamda Kırklar Cemi ile alakalı bölümü, Fuat Bozkurt‘un sadeleştirdiği şekliyle olduğu gibi vereceğim. Fakat aynı mitolojik konuyu, bir çok araştırmacı yazar  olduğu gibi vermektedir. Bu kaynakları da aynen olduğu gibi ekleyeceğim.

Buyruklarda “Kırklar Cemi”

”Hz. Muhammed bir sabah erken miraca gidiyordu. Ansızın yoluna bir aslan çıktı. Aslan üzerine kükremeye başladı. Muhammed ne yapacağını şaşırdı. Birden bir ses duydu:

“Ey Muhammed, yüzüğünü aslanın ağzına ver!”

Muhammed söylenileni yaptı. Yüzüğünü aslanın ağzına verdi. Aslan nişanı alınca sakinleşti. Muhammed yoluna devam etti. Göğün en yüksek katına erişti. Orda dostuna kavuştu. Onunla doksan bin söz konuştu. Bunun otuz bini şeriat üzerine idi, inananlara indi. Kalan altmış bini ise Ali’de sırroldu.

Cennette Hz. Muhammed’e bal, süt ve elmadan oluşan bir yemek geldi. Bunlar özellikle seçilmiş yiyeceklerdi. İnsan için sütün yüz yararı, balın yüz yararı vardı. Elma da katılınca bu üç yiyeceğin bin bir yararı bulunuyordu. Balın peteği insanın mayası, sütün memesi ana rahmi, elmanın kabuğu derisi sayılırdı. Tanrı, süte sevgiyi, bala aşkı, elmaya dostluğu bağışladı. Üçünü de cennet ürünü olarak insanlara yolladı.

Muhammed miraçtan dönerken şehirde bir kubbe gördü. Bu kubbe ilgisini çekti. Yürüyüp onun kapısına vardı. İçerde birileri sohbet ediyordu. Hz. Muhammed içeri girmek için kapıyı vurdu. İçerden bir ses geldi:

“Kimsin, ne için geldin?” diye sordu.

Hz. Muhammed:

“Ben peygamberim. Açın içeri gireyim. Erenlerin güzel yüzlerini göreyim!” diye karşılık verdi. İçerden:

“Bizim aramıza peygamber sığmaz. Var peygamberliğini ümmetine yap” dediler.

Bunun üzerine Muhammed kapıdan çekildi. Tam gideceği sırada tanrıdan bir ses geldi.

“Ey Muhammed o kapıya var” buyurdu.

Tanrı’nın bu buyruğu üzerine Muhammed yeniden o kapıya varıp kapıyı çaldı.

İçerden:

“Kim o? diye sordular.

Hz. Muhammed:

“Ben peygamberim. Açın içeri gireyim mübarek yüzlerinizi göreyim” dedi.

İçerden:

Bizim aramıza peygamber sığmaz, ayrıca bize peygamber gerekli değil” dediler.

Tanrı’nın elçisi bu sözler üzerine geri döndü. Oradan uzaklaşacağı sırada Tanrı yeniden buyurdu:

“Ey Muhammed, geri dön. Nereye gidiyorsun? Var o kapıyı arala” buyurdu.

Tanrı’nın elçisi yine o kapıya vardı. Kapının tokmağını çaldı. İçerden:

“Kimsin?” diye ses geldiğinde:

“Yoktan var olmuş bir yoksul oğluyum. Sizi görmeye geldim. İçeri girmeme izin var mı? diye karşılık verdi. Yeniden geri dönüp geldiğini bildirmedi.

O anda kapı açıldı. İçerdekiler:

“Merhaba, hoş gelip uğur getirdin; gelişin kutlu olsun ey kapılar açarı!” diye karşılayarak içeri çağırdılar.

O mecliste Kırklar oturmuş aralarında söyleşiyorlardı.  Peygamber hazretleri:

“Kutsal kapı, hayırlar kapısı açıldı. Bismillahirrahmanirrahim” diyerek önce sağ ayağını içeri atıp o kapıdan içeri girdi.

İçeride otuz dokuz inanmış can oturuyordu. Muhammed bakınca bunların yirmi ikisinin er on yedisinin bacı olduğunu gördü.

“Muhammed peygamber geldi” diye gaipten bir ses geldi. Muhammed’in içeri girmesi için inananlar ayağa kalktılar. Tümü ona yer gösterdi. Hz. Ali de o mecliste idi. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanına oturdu. Ama onun Hz. Ali olduğunu anlamadı.

Hz. Muhammed’in aklında birtakım sorular belirdi. “Bunlar kimler? Tümü aynı düzeyde. Büyükleri hangisi, küçükleri hangisi?” diye düşündü. Soru sormayı gereksiz görüyordu. Ama dayanamadı: “Sizler kimlersiniz? Size kim derler?” diye sordu.

İçerdekiler:

“Biz Kırklarız” diye karşılık verdiler.

Hz. Muhammed:

“Peki, sizin ulunuz kim, küçüğünüz kim, ben anlayamadım.” dedi.

Kırklar:

“Bizim ulumuz da uludur. Küçüğümüz de uludur. Bizim kırkımız birdir, birimiz kırktır” diye karşılık verdiler.

Hz. Muhammed:

“Ama biriniz eksik, o biriniz ne oldu” diye sordu.

Kırklar:

“O birimiz Selman’dır. Taşraya çıktı. Pars’a gitti. Ama niçin Sordun? Selman da burada. Onu aramızda say” dediler.

Hz. Muhammed, Kırklardan bunu göstermelerini istedi. O zaman Hz. Ali kutsal kolunu uzattı. Kırklardan biri “destur” diyerek Hz. Ali’nin koluna bıçak vurdu. Hz. Ali’nin kolundan kan akmaya başladı. Bu sırada tüm Kırkların bileğinden kan akıyordu. O anda pencereden bir damla kan Kırklar bu üzümü getirip Hz. Muhammed’in önüne koydular:

“Ey yoksullar hizmetkârı, bir hizmet et de bu üzüm tanesini biye paylaştır” dediler.

Hz. Muhammed duruma baktı. “Bunlar kırk kişi, üzüm tanesi bir tane. Ben bu üzümü nasıl böleyim?” diye düşünceye daldı. O anda Tanrı Cebrail’e:

“Sevgilim (Muhammed) zorda kaldı. Tez yetiş cennetten bir nur tabak al, ilet. O üzümü bu tabak içinde ezip şerbet eylesin. Kırklara verip içirsin” diye buyurdu.

Cebrail cennetten nurdan yapılmış bir tabak alıp Tanrı’nın elçisinin karşısına geldi. Tanrı’nın selamını ileterek o tabağı Muhammed’in önüne koydu.

“Şerbet eyle, ey Muhammed” dedi.

O sırada Kırklar, Hz. Muhammed üzümü ne yapacak, diye seyrediyorlardı. Birden Hz. Muhammed’in önünde nurdan tabağın belirdiğini gördüler. Tabak güneş gibi ışık veriyordu. Hz. Muhammed tabağın içine bir damla su koydu. Sonra parmağı ile o üzüm tanesini nurdan tabak içinde ezip şerbet eyledi. Tabağı Kırkların önüne koydu. Kırklar o şerbetten içtiler. Tümü ilk yaratılıştaki gibi sarhoş oldular. Oturdukları yerden ayağa kalktılar. Bir kez ya Allah diyerek el ele verdiler. Üryan büryan semaha girdiler. Muhammed de bunlarla birlikte semaha girdi. Kırkların semahı ilahi bir nur içinde sürdü. Semah ederken Hz. Muhammed’in başından mübarek imamesi düştü. İmame kırk parça oldu. Kırkların her biri bir parçasını aldı. O parçayı etek yapıp kuşandılar.

Hz. Muhammed bunlara pirlerini ve rehberlerini sordu. Kırklar:

“Pirimiz, Şahımerdan Ali’dir, kuşkusuz, tartışmasız ve rehberimiz, Cebrail Aleyhisselamdır” dediler.

Bunun üzerine Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin orda olduğunu anladı. Hz. Ali, Hz. Muhammed’in yanına doğru yürüdü. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin geldiğini görünce saygı ve sevgi ile eğilerek Hz. Ali’ye yer gösterdi. Kırklar da Hz. Muhammed’e katılarak,

Hz. Ali karşısında saygı ile eğilerek yol açıp yer gösterdiler. Bu sırada Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin parmağında nişan-ı mührü gördü.” (Bozkurt, 2009: 13-18; Atalay:1994: 13-22; Kaplan, 2008: 163-164; Kaplan, 2010: 261-265; Korkmaz, 2013: 15-19; Yıldırım, 2020: 15, 19, 26).

Sonuç:
İşin aslı şudur: “Bizim ulumuz da uludur. Küçüğümüz de uludur. Bizim kırkımız birdir, birimiz kırktır” Can, Candır! İyiler iyidir! İnsanın erkeği, dişisi sorulmaz!

Hak ile kalın!

Kaynakça
Atalay (Vaktidolu), Adil Ali. (1994), İmam Cafer-i Sadık Buyruğu, Can Yayınları, İstanbul.
Aytekin, Sefer (1958) “Buyruk” Emek basım yayınevi Ankara
Bozkurt, Fuat, (2009) “Buyruk-İmam Cafer-i Sadık Buyruğu” Kapı yayınları İst.
Çakmak, Yalçın: Facebook, erişim 8.10.25.
Gölpınarlı, Abdulkadir (1963) “ Alevi-Bektaşi nefesleri” Remzi Kitabevi Ankara
Kaplan, Doğan,  “(2010) Yazılı Kaynaklarına Göre Alevilik” Türkiye Diyanet Vakfı yayınları Ankara
Kaplan Doğan, (2008) “Buyruklara Göre Kızılbaşlık Doktora Tezi“
Korkmaz, Esat, (2013) “İmam Cafer Buyruğu ”Anahtar kitaplar yayın. İst.
Köprülü, Fuat, (1976) “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıfları” Türk Tarih Kurumu basımevi Ankara
Yıldırım, Ali (2020)  “Alevilerin El kitabı” özel basım.
Kırklar Sözü Tartışma Yarattı: Akademisyenin Paylaşımı Tepki Çekti – Harput Times Erişim tarihi: 8.10.25.
Dersim Gazetesi

Recent Posts

‘Uyuşturucuya özendirme’ suçlaması: Çok sayıda ünlü şarkıcı ve oyuncu gözaltına alındı

 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” suçlamasıyla ünlü isimlere yönelik…

2 saat ago

Sezgin Tanrıkulu: Kobani Davası siyasi kumpas davasıdır, Demirtaş ve Yüksekdağ bu davanın rehineleridir

TBMM Genel Kurulu’nda Kobani Davası'na ilişkin konuşan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Bu bir siyasi kumpas davasıdır.…

12 saat ago

DEM Parti Eş Genel Başkanlarından AİHM’e itiraza tepki: Kardeşliğe olan inancın artmasının yegâne yolu yoldaşlarımızın özgürlüğüdür

Adalet Bakanlığı’nın, AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği ‘hak ihlali’ kararına itiraz etmesine tepki gösteren DEM…

12 saat ago

‘Mêvan û Mazûvan’ Grammy için değerlendirilecek

Kürt sanatçı Rûken Yılmaz’ın “Mêvan û Mazûvan” (Misafir ve Ev Sahibi) adlı eseri, 68. Grammy…

14 saat ago

Dersim’de Filistin Dayanışması: Barbarlık Yenilecek, Filistin Halkı Kazanacak

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının yeniden başladığı 7 Ekim 2023’ün ikinci…

16 saat ago

Sürenin dolmasına bir gün kalmıştı: Türkiye’den AİHM’e Demirtaş itirazı

Türkiye, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna ilişkin  AİHM tarafından verilen ‘hak ihlali’…

16 saat ago