Devletin birkaç kutu boya, masa, sandalye verdi diye Aleviliği Diyanet’e, sisteme, iktidara yamayanlar bilsin: Bu sadece bir aymazlık değil, açık bir ihanettir!
Bu yol bize iktidarın sofrasına diz çökmeyi değil, zalimin sofrasına sırt dönmeyi öğretti.
Bu yol, kula kulluğu değil, hakka yürümeyi öğretir. Bu yolun adı: Hak’tır, Adalet’tir, Direniş’tir.
Alevilik hiçbir zaman iktidarın gölgesine sığınmadı. Sarayın ışığında değil, halkın çerağında aydınlandı.
Alevilik devleti kutsamaz; mazlumu, ötekileştirileni baş tacı eder.
Börtü böceği candan bilen bu inanç nasıl olur da bugün üç beş makam, bir yaldızlı tabela uğruna devlete yamanır?
Ben bu satırları yazarken içimde yılların isyanı, halkımın sesi, dedelerimizin kırık kalbi var. Çünkü görüyorum ki artık sadece dışımızdan değil, içimizden de yozlaştırılmaya çalışılıyoruz ve işin en acısı: bunu yapanlar bizim içimizden çıkmış gibi görünenler.
Hatırlayalım:
Pir Sultan Abdal, “Sizin haram sofranızdan köpeğim bile yemez” dedi.
Boynuna kement geçirilse de “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan!” diyerek dara yürüdü.
Hallac-ı Mansur “Enel Hak” dedi “Hak insandadır!” diye haykırdı; derisi yüzüldü ama sesinden dönmedi.
Onlar ölümü göze aldı ama bir adım geriye atmadı.
Bugün ise bazıları ikrarını boğazından indirip çıkar uğruna satıyor, zalimin elini öpüyor.
İşte burada durmalıyız.
Çünkü susarsak, bu utanç bize de bulaşır.
Çünkü biz biliriz: bir cem’de lokmaya uzanan elin hakkı nasıl sorgulanırsa bir toplumun yoluna ihaneti de aynı ciddiyetle sorgulanmalıdır.
Alevilikte ikrar bir kere verilir.
Yaşarken dönülmez, dönen düşer; düşen artık o cem halkasının içinde değildir.
Unutmayın: Hızır Paşalaşmak önce kalpte başlar.
Yola ihanet, kendine ihanettir!
İkrarına sadık kalmak direnmektir;
Direnenler onurludur, direnenler bizimledir.
Bugün Varto’da kutsal ziyaretgâhların diyarında, Goşkar Baba’nın adını taşıyan cemevinin halktan rıza alınmadan Diyanet’e bağlanması; sadece bir kurumun değil, bir halkın iradesinin hiçe sayılmasıdır.
Bu yapılan, sadece bir “idari düzenleme” değil, bir ruh gaspıdır.
Goşkar Baba’nın adı, bu halkın vicdanında kutsaldır; siyasi çıkarların aracı değil!
Ben kendi adıma soruyorum:
Halktan gizli saklı yapılan bu işte kimin eli, kimin ne niyeti var?
Bu nasıl bir vicdandır ki halkın değerini halktan kaçırır?
Bir kutsalı, devletin resmi dairesine zimmetlemek hangi aklın işidir?
Devletin “Türk-İslam sentezi” adı altında yürüttüğü Sünnileştirme politikalarına taşeronluk yapanlar, bilerek ya da bilmeyerek suyu zalimin değirmenine taşıyor.
Unutmayın: Diyanet’e bağlanmak, sadece tabelayı değiştirmek değil, inancı köksüzleştirmektir.
O cemevi artık cem evi değil, inkârın mekânıdır.
Ey Varto halkı!
Ey Ra Heq yolunun izinden yürüyen canlar!
Ey 72 milleti bir gören yol evlatları!
Bu yol rızalık üzerinedir.
Rıza olmadan yol yürünmez, karar alınmaz.
Bu ihaneti durdurmak sadece bir inanç görevi değil, tarihin önümüze koyduğu kutsal bir sorumluluktur.
Toplumdan habersiz, toplumdan onay almadan hareket eden herkes dara çekilmelidir.
Bu ne ahlaka sığar ne vicdana!
Unutmayalım ki biz Alevi olarak doğmadık sadece — Alevi olarak yaşamak ve ölmek için ikrar verdik.
Bu yolun yükü ağırdır ama bu yük onurdur ve bu onuru satılığa çıkaranlarla aramızda bir tek bağ kalır: hesap günü.
Bugün Türkiye’de ve Kürdistan’da Alevi kurumları bu asimilasyon politikalarına karşı dimdik ayakta dururken; Varto gibi kutsal ocakların, ziyaretgâhların olduğu bir yerde böyle bir adımın atılması sadece Aleviliğe değil, bu toprağın tarihine ihanettir.
Ocağın evladı olmak, ocağın yoluna sahip çıkmaktır.
Bir soyla değil, bir duruşla bağlı olmaktır.
Onurla, ikrarla, sadakatle…
Ve ben bugün, bu satırları sadece bir metin olsun diye değil, bir çağrı olarak yazıyorum:
Canlar, yol ehli olanlar, düşkünlüğe göz yummayalım.
Zalime susmak, zalimin ortağı olmaktır.
Bu bizim sınavımızdır. Ya direneceğiz ya da tarihten silineceğiz.
Biz Vartolular bu yozlaşmayı reddediyoruz!
Bu yola, bu inanca, bu kutsallara ihanet eden hiçbir kişi ya da girişim bizim nezdimizde meşru değildir.
Bugün susarsak yarın bu yola sahip çıkacak bir nesil bırakmayız. O yüzden bugün burada hep bir ağızdan diyoruz ki:
İkrar verdik, dönmeyiz!
Yola sadakat, hakka sadakattir!
Susmayız, boyun eğmeyiz, yolumuzdan dönmeyiz!