2025’te Türkiye, tarihin kıyısında bir kez daha duruyor. Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve kısa sürede bir devlet projesine dönüşen yeni çözüm süreci, bu kez çok daha ileri bir eşiğe taşındı. PKK’nin kendisini feshettiği, silahların sembolik törenlerle yakıldığı günlerden sonra; yıllardır kanla, gözyaşıyla ve yasla büyüyen çatışma defteri kapanırken, toplumun zihninde tek bir soru yankılanıyor: Bu barış nasıl kalıcı kılınır?
Bu sorunun en derin cevabı, belki de Dersim’in dağlarının sessizliğinde, Munzur’un akışında, halkın belleğinde gizlidir. Çünkü Dersim, yalnızca acının coğrafyası değildir; aynı zamanda direnmenin, hak arayışının ve adaletin peşinden gitmenin mekânıdır.
Gerçek bir barış için
Dersim’in belleği hâlâ 1938’in gölgesindedir. Munzur Baba’nın gözyaşından doğduğuna inanılan sular, yalnızca efsaneyi değil, kaybolan çocukların, boşaltılan köylerin, yasaklanan dillerin izini taşır. Bu yüzden silahların yakılması, Dersim için yalnızca bir başlangıçtır. Gerçek barış, ancak bu yaraların üzerine eğilmekle, halkın iradesine yönelen kayyum uygulamalarını sona erdirmekle, inanç mekânlarını tanımakla, dilleri özgür kılmakla mümkün olabilir.
Dersim’de suya bakmak, biraz da zamana bakmaktır. Nehirler, geçmişin acılarını ve geleceğin umutlarını aynı anda taşır. Barış da böyledir; akışı özgür bırakıldığında hayatı büyütür.
Barış halkın sofralarında kurulmalı
Dersim’in efsaneleri bugün hâlâ yol gösterir. Munzur’un suyunun özgürce akması, barışın da engellenmeden toplumun damarlarına yayılmasını hatırlatır. Dağ keçilerinin dağlardan dağlara koşusu, halkın kendi iradesiyle siyaset yapabilmesinin hayalini taşır. Zor zamanda yetişen Hızır’ın nefesi, bu sürecin de halka nefes aldıracak bir demokrasiye dönüşmesi dileğini fısıldar. Ve ocakların ateşi, barışın yalnızca devletin soğuk koridorlarında değil, halkın sofralarında, meydanlarında, cemlerinde kök salması gerektiğini hatırlatır.
Efsaneler, Dersim’de yalnızca masal değildir; toplumsal hafızanın taşıyıcılarıdır. Bu yüzden halk, barışa dair her yeni cümleyi kendi mitolojisiyle, kendi yaralı belleğiyle yan yana koyar.
Toplumsal sözleşmeye dönüşmeli
Dersim halkı, geçmişte olduğu gibi bugün de yalnızca seyirci değildir. Stranlarda hafızayı diri tutar, meydanlarda sözünü yükseltir, kadınların ve gençlerin sesini merkeze taşır. Barışın toplumsal tabanını örmek, yalnızca devletin işi değildir; bu topraklarda yaşayanların ortak emeğidir. Dersim, bu emeğin öncülerindendir.
Köylerde ağıt yakan kadınların sesinden, üniversite sıralarında barışı dillendiren gençlerin taleplerine kadar genişleyen bir barış iradesi vardır. Bu irade, masa başındaki protokollerin ötesinde bir toplumsal sözleşmeye dönüşmediği sürece kalıcı olamaz.
Sessiz savaş sona ermeli
Evet, silahlar sustu. Evet, TBMM’de barış komisyonu kuruldu. Ama Dersim bilir ki barışın sınavı, inkârın sona erdiği, kayyumların tarihe karıştığı, Zazaca ve Kürtçe’nin okul sıralarında, televizyonlarda, meydanlarda özgürce yankılandığı gün verilecektir. Barış, cemevlerinin resmen tanındığı, dağların ve nehirlerin talandan kurtulduğu, halkın iradesinin gasp edilmediği vakit kök salacaktır.
Çünkü Dersim’in tecrübesi şunu öğretir: Savaş yalnızca silahların patlaması değildir, savaş aynı zamanda belleğin susturulması, dillerin yasaklanması, inançların görmezden gelinmesidir. Barış ise tam da bu sessiz savaşın sona erdirilmesidir.
Doğanın suyu umutları taşıyacak
Munzur’un kaynağında doğacak barış, dağ keçilerinin özgür adımlarında büyüyecek, Hızır’ın nefesiyle güçlenecek. Ve ancak halkın iradesi kadar sahici, suyun akışı kadar özgür, dağın gölgesi kadar kalıcı olduğunda gerçek adını bulacaktır.
Dersim, bugün de usulca söylüyor: Barış, yalnızca suskunluk değil; hafızanın onarılması, adaletin yerine gelmesi, halkın sesinin duyulmasıdır. Eğer bir gün barış gerçekten Dersim’in dağlarında yankılanırsa, o zaman nehirler yalnızca acıları değil, umutları da taşıyacak.
Hamileliğin son haftaları yaklaşırken anne adaylarının en çok düşündüğü konulardan biri de doğum çantası hazırlığı…
CHP İstanbul İl Başkanlığında yaşanan kayyım krizi giderek derinleşiyor. Mahkeme kararıyla görevden alınan CHP İstanbul…
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan,…
Avrupa Birliği ülkelerinden 26 sol partiyi bünyesinde toplayan Avrupa Sol Partisi’nin Genel Başkanı Dr. Walter…
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, parti genel merkezinde açıklamalarda bulundu CHP’de yaşanan gelişmelere yönelik konuşan…
Kanal D ekranlarının reyting rekortmeni dizisi Uzak Şehir ikinci sezonu için geri sayıma geçti. 15…