1. Haberler
  2. Politika
  3. Alevilikte ibadeti Türkçe’ye hapsetmek

Alevilikte ibadeti Türkçe’ye hapsetmek

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

FEDA Eşbaşkanı Hüriye Kabayel, Pîr Mustafa Mısır, sanatçı Ali Sizer ve yazar Gülfer Akkaya Alevilik ve ibadet dili tartışması hakkında değerlendirmelerde bulundu

Kürt Alevilerinin ibadetinde Kürtçe veya Arap Alevilerinin Arapçayı kullanmamaları, bir tartışma konusu. Bunun nedenlerine dair değerlendirmelerde öne çıkan temel belirleme, Türk ulus-devletinin tekçi, inkarcı politikalar sonucu uyguladığı asimilasyon ve dil yasağı oluyor. Bu süreçte Kürt Alevilerinin, inanç kimliklerinin yanı sıra ulusal kimlikleri de önemli oranda baskılandı, inkar edildi. Alevilikte Türkçenin varlığına işaret ederken cumhuriyetin Kürtçe üzerinde uyguladığı yasak ve baskıların bu sonucu doğurduğuna dikkat çekiliyor. Bu politikanın sonuçlarını bizzat yaşayanlara sorduk.

Yeni Özgür Politika’nın ‘Alevilik: Dil, kültür ve kimlik’ başlıklı dosya haberinin dördüncü bölümünde, Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Eşbaşkanı Hüriye Kabayel ile Uryan Xızır Ocağı pîrlerinden Pîr Mustafa Mısır, sanatçı ve zakir olan Ali Sizer ve Dersimli yazar Gülfer Akkaya’nın görüşlerine yer verdi.

Aleviliği ve Kürt kimliğini Türk kimliği içerisinde tanımlamaya çalışıyor’

Aleviliğin özü itibarıyla çok renkli ve çok dilli olduğuna işaret eden FEDA Eşbaşkanı Hüriye Kabayel, şunları belirtti:

“Bugün Alevilik, Türklerden başka Kürtlerin, Arapların, Farsların, Balkan halkların içinde yaşayan bir inançtır. Alevilik, insanın gönlünden doğan bir hakikat yoludur. Bunun nefesleri, deyişleri ve gulbangları vardır. Bunlar, söylendiği dilin melodisiyle, ruhuyla anlam bulur. Bir nefesin Kürtçe söylendiğinde yarattığı duygu ile Türkçe söylendiğinde yarattığı duygu aynı değildir. Çünkü dil, sadece kelimelerden ibaret değildir; kültürün, tarihin ve hafızanın taşıyıcısıdır. Ayrıca inançlar ve dinler iki temel nedenden dolayı tek dilli olamazlar. Birincisi, inançlar ve dinler genellikle bir topluma değil bütün insanlığa hitap ederler, bütün insanlıkla ilgilenirler. İkincisi, Alevilik de diğer dinler ve inançlarda olduğu gibi bütün insanlığa açıktır. Şunu açıkça söylemek gerekir: Devlet, uzun yıllardır Aleviliği ve Kürt kimliğini Türk kimliği içerisinde tanımlamaya çalışıyor. Bundan yola çıkarak ibadeti Türkçeye hapsetmek, aslında kimliği de Türklüğe hapsetmek demektir.”

‘Sistematik göçertme, asimile etme politikalarının sonucudur’

Kendi çocukluğunda yapılan cemlerden örnekler veren Hüriye Kabayel, bunların çoğunun Kürtçe olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:

“Maraş, bu meselenin en çarpıcı örneklerinden biridir. Benim çocukluğumda büyüklerimiz cemlerde nefesleri ve gulbangları Kürtçe ifade ediyordu. Maraş’ta Kürt Alevilerin yoğun yaşadığı Elbistan, Pazarcık ve az sayıda Göksun ve Afşin ilçelerine bağlı kırsal köylerdeki cemlerde Kürtçe inanç diliydi. Ama 1978 Maraş merkezinde gerçekleşen katliam, aynı zamanda bir kültürel ve ruhsal yıkımdı. İnsanlarımız, kimliklerinden dolayı hedef alınarak evlerinden sürüldü ve öldürüldü. Geride kalanlarda ise derin bir korku gelişti. Devlet politikaları bu korkuyu sürekli diri tuttu. Önemli bir kesimin ise Avrupa ve büyük şehirlere göç etmeleri teşvik edildi. Okullarda Türkçe dayatılarak, Kürt köylerinde eğitimde Kürtçe konuşulması yasaklandı. Fiilen engellenen Aleviliğin bu koşullarda ibadetinin yapılması, ibadette Kürtçenin kullanılması da zayıfladı. Belirtilen koşullarda insanlarımız cem ve ibadetlerinde Kürtçeyi kullanmamaya başladı. Bu bir tür oto-asimilasyona dönüşerek kuşaktan kuşağa geçti. Kürtçe deyişlerin ve gulbangların olmadığı iddiası yaygın ve etkili bir biçimde hayatımızı ve inancımızı etkiledi. Bugün Maraş’ta genç kuşakların çoğu anadilini aile ortamının dışında kullanmıyor. Cemlerde ise kullanmaya çekiniyor. Elbet bunu sadece bireysel bir tercih olarak göremeyiz, zira sistematik politikaların sonucudur. Böylece hem toplumsal hafıza dağıtıldı, hem de anadil büyük oranda zayıflatıldı. Dolayısıyla şunu net söylemek gerekir: Maraş’ta Kürt Alevilerin kendi dillerinde konuşamaması veya ibadet edememesi, devletin yürüttüğü sistematik göçertme, asimile etme politikalarının sonucudur.”

Cumhuriyet ile birlikte dayatılan bir asimilasyon var’

Mustafa Mısır

Uryan Xızır Ocağı pîrlerinden Pîr Mustafa Mısır da anne ve babasının geçmişte Türkçe bilmediklerine, gulbang ve dualarını anadili Kürtçe olarak yaptıklarına dikkat çekerek şunları aktardı:

“Anam hakka yürüyene kadar da Türkçe bilmezdi. Örneğin çocukken anam beni yıkarken, üç tas su döker ve Kürtçe ‘kadası, belası, ağrısı ve acısı gitsin’ derdi. Babam da seher vakti kalktığında güneşe doğru, ‘Ya Ali, ya Xızır, ya sare şev, bere barbanga, tu me meke tengiya, berê bide cîrana, pişt ra bi me de’ derdi. Yani gün aydınlığını veya kapılarını ilk açtıklarında böyle bir tür ibadet veya sesleniş ile başlardı. Şunu anlatmak istiyorum. Bizim ocağımız Dersim, Pertek Zeve (adı Dorutay olarak değiştirilmiştir) köyünde bulunan Üryan Xızır Ocağı’dır. Dolayısıyla biz Kürt bir aileden gelip, Kürt bir ocakzadenin evlatlarıyız. Fakat bizim taliplerimiz veya mürşit olduğumuz ise Türkmen olan Hubyar Sultan Ocağı’dır. Yani Kızıldeli Sultan tekkesine mensup olanlar, Edirne’den çıkıp ta Dersim dağlarında yaşayan Ağuçan ve Kureyş Baba Ocakları’na kadar geliyorlar. Ve bunlar da tersinden Edirne’ye kadar gidiyorlar. Kendi aralarında böyle bir bağ ve gelenek oluşturmuşlar. Dolayısıyla eskiden dil değil de, gönül ve inanç bağları vardı. Zamanla pîrler birbirlerinin dillerini, karşılıklı olarak, hem Kürtçe hem de Türkçe biliyorlardı. Dikkat çektiğim nokta şudur, bu insanlar Türkçe bilmiyor iken hangi dilde ibadet ediyorlardı? İnançları, ibadetlerinin bir şekli yok muydu? Elbette vardı. Yani Türklük temelinde inşa edilen Cumhuriyet ile biz Aleviliği öğrenmedik. Öncesi de var ama özellikle Cumhuriyet ile birlikte dayatılan bir asimilasyon var ki, sonuçları, yürütülen tartışmalarda da görüldüğü gibi, etkili oldu.”

‘Pîrlerimiz cemlerde Kürtçe konuşurlardı’

Cumhuriyetle beraber herkesin Türkçe konuşmaya zorlandığını ve bunun dilde kırılma yarattığını hatırlatan Pîr Mustafa Mısır devamında şunları söyledi:

“Ayrım yapmak için söylemiyorum ama Kürt Alevilerin yaşadığı coğrafyaya baktığımızda, asimilasyon ile yaratılmak istenenlerin yükünü sırtlayan bir durum yaşanıyor. Yani kendisini yok sayan, karşıdakini var etmeye çabalayan bir bakış açısı oluşturulmuş ki, bunun inançla da bağı var. İnsana insan gözü ile bakan, karşıyı incitmeyen, kırmayan, Xızır’a inanan bir hoşgörü yoluna ikrar veren insanlarız. Bizim kuşaktakiler yedi-sekiz yaşında okula gitmeye başlayınca, Türkçe öğrenmek zorunda kaldı. Cemlerimize giderken, dilim döndüğü kadar hem Kürtçe hem de Türkçe konuşuyorum. Pîrlerimizin yüzde sekseni cemlerde Kürtçe konuşurlardı. Türkçe’nin dayatılmasıyla birlikte dilde bir kırılma yaratıldı. Bunun sonucunda Türkçe bilmeyen analarımızın torunları bugün Kürtçe bilmiyor. Tarihsel gelişme ve dayatlardan koparılmış ‘Alevilerin dili Türkçedir’ tartışması yürütüldü. ‘Bugün Aleviler yaşananlardan ötürü ağırlıkta Türkçe dilini kullanılıyor’ denilseydi, belki tartışmanın bir kıymeti olurdu. Ama tek dile sıkıştırmak yanlış ve haksızlıktır. Arap, Kürt, Türkmen Alevileri var. Eğer mesele Türklerin dili ile sınırlı olmuş olsaydı, o zaman bütün Türkler Alevi olurdu. Ya da mesele Kürtlerin dili ile sınırlı olsaydı, o zaman bütün Kürtler Alevi olurdu.”

Geçmişte cemevlerimiz yoktu ama insanlarımız inancını koruyordu’

Kürtçenin baskı ve yasaklardan dolayı bir kırıma uğradığına işaret eden Pîr Mustafa Mısır şunları belirtti:

“Toplu halde Kürtçeyi kullanmakta zorlanıyoruz, çünkü dilimiz kırılmıştır. Kabul etmek gerekiyor ki, genç kuşakta dil kırılmasının etkileri daha yoğun görülüyor. İnsanlarımız kendi dillerini kendi çocuklarına öğretmiyor ve onu kullanmaları için teşvik etmiyor. Oysa dil ve kimlik insanın anne ve babası gibidir. İnsanın anne babası gidince, bir daha geri getirebilir misin? Dil de öyledir, gidince bir daha onu getirmek zordur. Stockholm’da katıldığım bir erkanda Kürtçe yaptığım konuşmadan sonra bir canımız duygusallaşmış halde, gözü yaşlı gelip, sarılarak ‘Sen de babamın konuşma halini gördüm’ dedi. Yani yaşam da, dil de işte budur; bir deyişi, bir konuşmayı veya bir müziği dinlerken, kendinden olanı bulabilmek veya kendini görebilmektir. Dolayısıyla çocuklarımıza bu yaklaşımlar karşısında direnmeleri, kendilerini korumalarını öğretemezsek istediği kadar camiye veya cemevine gitsin, yetersizlikler çıkar. Çünkü insanın kendi kimliği ile varlığını, inancını ve kültürünü kabul etmeyen devlet politikaları böylesi bir sonuç geliştirdi. Yani bizler kendi dilimizi saklamak zorunda bırakıldık. Okula giderken ‘çabuk Türkçe öğren ki, Kürt olduğunu anlamasınlar’ diyorlardı. Geçmişte cemevlerimiz yoktu ama insanlarımız inancını koruyordu. Herkesin evi kendisi için cemevi işlevi görüyordu.”

‘Kürt’ten dede olmaz mı?’

Günümüzde Aleviliği Türklükle özdeşleştirmeye çalışan bir eğilimin olduğuna dikkat çeken Pîr Mustafa Mısır, son olarak şunları söyledi:

“Türkmen Alevileri topluyor ve ‘Her şey Türk’tür’ diyorlar. Bu bir çarpıtmadır. Almanya Karlsruhe’de yürüttüğüm bir erkanda, gerçekleşen lokma paylaşımında yanımda oturan can’a nereli olduğunu sordum. Malatya Darıcalı olduğunu söyleyince, ben de ‘Tu Kurmancî?’ diye sordum, o da ‘Erê ez Kurmanc im’ dedi. Sohbetimiz sırasında, sonradan Gümüşhaneli olduğunu öğrendim bir can söze girdi; ‘Hem dede olacaksın, hem de Kürt’ dedi. Bu cahillik karşısında ben de, ‘Yani Afgan’ından olabiliyor, Arnavut’undan olabiliyor, Arab’ından olabiliyor da Kürt’ten dede olamaz mı?’ dedim. Daimi boşuna dememiş; ‘Ben beni bilmezdim hatır kırardım. Meğer ilmim noksan imiş bilmedim. Ben insandan başka ilah arardım. Meğer kamil insan imiş bilmedim.’ İnkarsız, asimilasyonsuz ve baskısız bir bakış açısı ile farklılığa ve çoğulluğa hoşgörü ile yaklaşmamız gerekiyor.”

‘İbadetin dili edeptir’

Ali Sizer

CAN TV programcısı aynı zamanda sanatçı ve zakir olan Ali Sizer, Aleviliğin özgürlükçü ve çoğulcu bir özelliğe sahip olduğunu belirterek şunları anlattı:

“Kürtlerin yaşadığı Adıyaman’da doğdum ve Kürt’üm. Annem Türkçe bilmiyordu. Babam Türkçenin yanı sıra Osmanlıcayı da biliyordu. Ama bütün muhabbetlerimiz, özellikle belirtiyorum, Kurmancîydi. Çünkü inkar olduğu zaman, buna bir de baskı eklenince, seni inkâr eden o anlayışa karşı durmak bir sorumluluk ve zorunluluktur. Çünkü bu bir varlıktır ve bu bir hakikat yoludur. Sanat Alevi yolu temelinde yürütüldüğü zaman çok muhteşem bir şey oluyor. Mahsuni demiş, ’40 yıl yandım daha çiğsin dediler’. Bizde de öyledir, yani henüz tamamlanmadık. Saz Alevisi olmuşuz, söz Alevisi olmuşuz, ses Alevisi olmuşuz ama yol Alevisi olamadık henüz. Çünkü yolu belirlemek 21. yüzyılda çok zahmetli bir şeydir. Kapitalizmin ve faşizmin hortladığı bu dönemde bence bunlar bilmeden konuşulan şeylerdir. Alevilik sevgiyle beslenmiş, saygıyla kendini korumuş. İdamlar, yanmalar, yakılmalar, sürgünler yaşamış… Ama kendini bir şekilde kamufle edip geçmiştir. Aleviliğin adı çok değişti ama cismimiz aynı kaldı. İbadetin dili ise edeptir. İbadetin dili ne Türkçedir, ne Kürtçedir, ne Farsçadır, ne Arapçadır. Onu birilerine benzetmek ya da birilerine çekmek büyük bir faşizmdir. ‘Sen ibadetini benim dilimle yapacaksın’, ya da ‘sen ibadetini benim gibi yapacaksın’ gibi dayatmalar asla kabul edilmez. Bizim burada da Kurmancîdir. Kendimize göre gulbanglarımız, deyişlerimiz ve semahlarımız var. Ama konuyu Türkçe ile sınırlandıran kişilerin ifadeleri şaşırtıcı değil, çünkü öyle büyüdüler, öyle okudular. Üniversitede de öyle ders veriliyor. Saz dersleri dedikleri kurumlar var. Mesela bir sürü Alevi kurumu var. Alevi kurumlarının hiçbirinde ben Kürtçe bir nefesin öğretildiğini sanmıyorum, istisnadır. Ara ara belki olmuştur. Ama çok azdır ve yüzde 90’ı Türkçedir. Öyle olunca da tabii ki insanlar diyecektir ‘ibadetin dili Türkçe’dir’.”

Alevilik gücünü bu çoğulculuktan alır’

Gülfer Akkaya

Yazar Gülfer Akkaya da tartışmalara dair şunları söyledi:

“Ağırlıklı olarak sözlü aktarıma dayalı bir inanç ve yaşam biçimi olan Alevilikte anadilinin kullanılması özel bir önem taşır. Kadim ve kadıncıl Aleviliğin kuşaktan kuşağa aktarılmasında annelerin çocuklarıyla kurduğu ilişki bu inancın en temel sütunlarından birini oluşturur ve bu ilişkide anadili konuşulur. Ne devletler ne fetvalar ne patriyarka bunu bugüne dek engelleyememiştir. Çocuk inanca ve o inancın biçimlendirdiği yaşama ilişkin ilk bilgilerini okuldan, cemden, deyişlerden, gulbanglardan değil annesinden alır. Aktüel tartışmaya ilişkin işin esas bir diğer sorunlu yönü ise dil, ırk, cinsiyet, sürek olarak çoğulcu bir varoluşa sahip olan Aleviliği her ne gerekçeyle olursa olsun ‘tekçi’ bir forma indirgeme yaklaşımıdır. Tek tanrılı erkek egemen perspektifli inançların aksine Alevilik gücünü bu çoğulculuktan, kendisi olarak sürek’e katılabilme imkanından alır. Aleviliğin hakikat kapısını açan anahtar da tüm insanları, kurdu, kuşu, ağacı bir gören bu yaklaşımdır. Alevilikte ‘ibadet dili’, ‘ibadet yeri’, ‘ibadet şekli’ diye dayatılmış bir tekleştirici standart olamaz. İnancına şeriat gözüyle değil hakikat gözüyle bakar. Bazen bir ağaçtır ziyaretiniz, bazen bir tepe, bazen bir göze… Kurmancî veya Kirmanckî, Türkçe ya da Arapça, Farsça ya da Azerice, hatta Arnavutça ya da Almanca, İspanyolca ve Romanca, ‘yetmiş iki dil bizdedir’. Siyasi iktidarın tekçi dayatmalarının ülkeyi cehenneme çevirdiği bu süreçte, Aleviliğin ibadet dilini tek bir dile indirgemeye çalışmak ise başka türlü bir kırılmadır. Bir türlü kültürel hegemonya kuramamaktan yakınan Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmemek, her sözü, her davranışı bin kez düşünüp öyle söylemek gerek. Sonuç olarak Alevilik ne tek bir dile, ne tek bir ırka, ne tek bir cinse, ne tek bir coğrafyaya sığmaz. Her kim ki bu çoğulculuktan uzaklaşıp ‘Binbir sürek’i’ bire indirmeye çalışırsa yanlış yapar. Alevilerin yedi ulu ozandan biri olan Aşık Seyyid Nesîmî’nin dediği gibi: Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam.”

 

deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren siteler
sultanbetbetbaba
sultanbetbetbaba
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 casino siteleri/div>