Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun toplantısı, komisyonun Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşme tutanaklarının açıklanmasına dair itiraz ile sürüyor.
CHP Milletvekili Murat Bakan, Kürt sorununun salt bir güvenlik sorunu olmadığını belirtti. Kürt sorununn tarihsel, kültürel, sosyal, jeopolitik ve çok katmanlı ve boyutlu bir sorun olduğunu söyleyen Bakan, “Sorunun çözümünde sadece güvenlik ve yasal düzenlemeler yani PKK’lilerin silah bırakması ve Türkiye’ye dönmesi… edilgen bir mesele. Kürt sorunu öteden beri demokratik bir çözüm ile mümkün olan bir sorun. Türkiye’deki demokrasi sorunundan bağımsız değil” dedi.
‘Tüm tutanaklar kamuoyuna açıklanması gerekir’
“Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü olmadan Kürt sorunu veya başka bir sorun çözülemez” diyerek, sözlerini sürdüren Bakan, “Bu mutlaka raporda yer alması lazım. Hep Cumhuriyet ile Kürt sorunu tarif ediliyor. Yüz yıllık bir sorun olarak görülüyor. Kürt sorunu Osmanlı’nın son yüzyılında başladı. Cumhuriyet ile bir hesaplaşma vermek doğru değil. Toplumsal rıza bu şekilde üretilemez. Sorun Cumhuriyet değil, cumhuriyet demokrasi ile taçlandırmak gerekiyor” diye kaydetti. Bakan, görüşmenin sürece katkı sunacağına dair sarf edilen sözlere ve verilen mesajlara işaret ederek, “Tüm tutanaklar kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu tutanakları kim tutu ise bizce Meclis’in tutması gerekiyordu, MİT tutmuş ise tam halinin bize ve kamuoyuna açıklanması gerekir” diye konuştu.
Şık: En önemli kısmı yine karanlığa gömmeye çalışıyorsunuz
Süreç ile ilgili tüm detayların iktidara yakın medya tarafından servis edildiğini belirten Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, “Barışın iktidarın güdümünde olan bir proje olmaktan çıkıp toplumsallaşmasının ne şekilde yapılabilirliği nedeniyle komisyona girdik. Türkiye’nin Kürt meselesi kirli sırlar ile yalanlar ile kurulu bir inkar ile doludur. Biz şeffaflıktan bahsediyoruz, siz halkların gözlerine karanlık bir perde çekmeye çalışıyorsunuz. Kürt meselesi gibi derin, tarihsel ve toplumsal bir sorunu çözeceğini iddia eden bir Meclis komisyonu, sadece sürecin içindeki partilerin üyelerini İmralı’ya gönderip Abdullah Öcalan ile görüştürdü. Şimdi en önemli kısmı yine karanlığa gömmeye çalışıyorsunuz. Bu komisyon halk bilsin, toplum sürece dahil olsun, meşrutiyet olsun diye kuruldu. 3 vekil ile görüşme yapıyorsunuz ve açıklamıyoruz diyorsunuz” diye konuştu. Şık, görüşme tutanakların halktan gizlenmeye çalışıldığını belirtti. Şık, “Siz sadece iktidarınızı pekiştirmek, muhalefeti ezmek istiyorsunuz. Bugüne kadar attığınız tek bir adım var mı? Türkiye’nin geleceğini belirleyecek görüşmelerin kapalı kapılar ardında bırakmak istiyorsunuz. Hangi barıştan söz ediyorsunuz? Bu mudur çözüm iradesi? Şeffaflıktan uzak bir çözüm olabilir mi” diye sordu.
Şeffaflığın olmadığı yerde toplumsal rızanın inşa edilemeyeceğini belirten Şık, “Ne barışı getirme gibi bir irade ne de çözüme dair bir niyet var. Derdiniz sorunu çözmek değil statükoyu sürdürmek. Barış, kapalı kapılar ardında değil, halkın gözü önünde inşa edilir. Tutanakları açıklayın. Eğer tutanakların özeti okunacaksa bu oturumdan çekileceğimizi belirtmek istiyorum” diye kaydetti.
Tutanakların özeti okundu
Söz alan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, görüşmeye dair görüşlerin kimseden saklanılmadığını ve gizlenmediğini ileri sürerek, çıkardıkları özeti ve heyette yer alan isimlerin açıklamalarının beklenmesi gerektiğini belirtti. Kurtulmuş, tutanaklara dair hazırladıkları özetin okunması için Meclis Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt’a söz verdi. Özeti okuyan Bozkurt, “Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmede Abdullah Öcalan ilk olarak yüzyıllık Kürt-Türk ilişki sistematiğini, Sayın Devlet Bahçeli’nin sözleri ile büyük katkı sağladığını, kendisinin Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir cesaret sergilediğini ve kendisine şükran duyduğunu ifade etmiş, yine bu süreçte cesaret gösterdiği için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükran ve teşekkürlerini beyan etmiştir” dedi.
‘Abdullah Öcalan, sürecin başından beri verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu belirtti’
Bozkurt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Abdullah Öcalan, sürecin başından beri verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu, koşullar elverirse teorik ve pratik imkânlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu ifade etmiştir. Uzun bir şekilde tarihsel arka planı anlatmış ve Ziya Gökalp’e referans vererek Türk-Kürt kardeşliğinin önemine vurgu yapmıştır. Abdullah Öcalan silahlı yöntemden ayrıldığını, siyasi yöntemi benimsediğini, 27 Şubat 2025 tarihinde yapmış olduğu çağrı çerçevesinde bütün yapıların, PKK’nin tüm bileşenlerinin, örgütsel varlıklarının dağıtılmasının ve silahlarını bırakmasının ilanının toplum tarafından iyi karşılandığını, halkın bu gelişmeyi takip ettiğini, kendisinin Suriye ve Irak’ta da etkili olduğunu ifade etmiştir.
‘Gençler böyle ölmemeli’
Bu noktada Feti Yıldız, Abdullah Öcalan’ın mahkûm olduğu davada şehit ailelerinin avukatı olarak kendisinin bulunduğunu hatırlatması üzerine Abdullah Öcalan, ben Devlet beyin el sıkması ile başlayan süreç içinde verdiğim tüm sözlerin arkasındayım demiştir. Hüseyin Yayman’ın, buraya şehit ailelerinin hassasiyeti ile gelindiğini belirtmesi üzerine ise Abdullah Öcalan, her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, bu gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini söylemiş, Türkiye’de ve bölgede kesinlikle çözüme ulaşmalıyız diye cevaplamış ve TUSAŞ eylemine üzüldüğünü belirtmiştir.
Kendisine Lozan ve 1924 anayasası öncesi döneme ait dilin kullanılması süreci zehirliyor denmiştir. Yine devamla en son Zap Bölgesi boşaltılırken örgüt mensuplarının elinde silah olması kamuoyunda infial yaratmış, bu konuda yapılan çağrıya PKK’nin tam uymadığı görülüyor denilmiş, Suriye’de SDG’nin 10 Mart mutabakatına uymasının elzem olduğu, Suriye konusunda kendisinin yeni bir açıklama yapması gerektiği söylenmiştir. Bu devletin hepimizin devleti olduğu, silahı bırakın derken PKK’nin tüm bileşenlerini kapsadığı, PKK’nin Irak’tan çektiği güçlerini Suriye’ye gönderdiği yönünde gözlemler olduğu, bu durumun daha önceki açıklamalarla çelişki yarattığının kendisine söylenmesi üzerine Abdullah Öcalan, PKK’nin sadece eldeki silahların değil, zihinsel olarak da silahların bırakılması gerektiğini ifade etmiştir. Devamında iki halk arasında tarihsel bir kardeşlik bulunduğunu söylemesi üzerine Feti Yıldız, şehit haberleri geldiği dönemde bile kimsenin gidip bir Kürt komşusunun camını kırmadığını, bu kadar acıya rağmen Türk-Kürt düşmanlığının hiçbir zaman oluşmadığını belirtmiştir.
Bunun üzerine Abdullah Öcalan, kendisinin şehit ailelerine saygıyla baktığını, acılarının ne kadar büyük olduğunu bildiğini beyan etmiş, Devlet Bahçeli’nin konuşmasında hatırlattığı ben devlete hizmet etmeye hazırım sözünü hatırlatıp buyur demesine karşılık olarak sözlerinin arkasında olduğunu, koşullar el verirse ve iletişim imkânı artırılırsa teorik ve pratik imkânlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu yenilemiştir. 27 Şubat açıklamasına yönelik olarak süreçte geçen bir yılı başarılı gördüğünü, bu dönemde hiç şehit verilmediğini, çatışma çıkmadığını ifade etmiş, böylelikle büyük bir politik açılımın sağlandığını, bu kapsamda kamuoyunda olan desteğin arttığını, ilerleyen süreçte kamuoyunun aklında olan bazı soru işaretlerinin giderileceğini de düşündüğünü söylemiştir.
Tarihsel gerçekliği bilen bir heyet olarak terörsüz Türkiye gerçekleşecekse Türkiye’nin pratik ve somut adımları bekliyor olduğunun söylenmesi üzerine Abdullah Öcalan, pozitif hamleler ve adımlar peşinde olduğunu ifade etmiştir. Somut adımlar konusunda bir direnç bulunduğunu çünkü örgütün merkezini Kandil’den Suriye sahasına taşımasının sorunu çözmediği ifade edilmesi üzerine, kendisinin (Abdullah Öcalan) örgütün lideri olarak her saha için kesin talimat vermesi gerektiğini, bu adımlar gerçekleştiğinde yeni bir iklimin oluşacağını ifade etmiştir.
Abdullah Öcalan ayrıca, bu soruyu defaatle sordunuz diyerek, sözlerinin arkasında olduğunu, sürecin başarıya ulaşması için tüm gayretini ortaya koyduğunu, imkânlar ölçüsünde de gayret göstermeye devam edeceğini ifade etmiştir.
27 Şubat çağırısında ayrı devlet olmadığını, federasyon olmadığını, idari özerklik olmadığını, kültüralist çözümler olmadığının hatırlatılması üzerine Abdullah Öcalan ‘Evet öyle’ diyerek onaylamıştır.
Yerel demokrasi güçlenmeli
Hüseyin YAYMAN tarafından Suriye konusunda sorulan sorulara; SDG’nin 10 Martta anlaşma yaptığı, anlaşmanın 8 madde olduğu, bunları esas aldıklarını, Suriye başta olmak üzere bölgedeki İsrail’in hamlelerine karşı çok dikkatli olunması gerektiğini, Suriye için üniter yapı ve yerel demokrasi benimsediğini söylemiş, yerel savunma gücünün olup olmayacağını sorusuna cevap olarak, savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler yani ‘polis gibi’ cevabını vermiştir. Bu coğrafyada Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk yaşayamayacağını belirterek uzun bir tarihsel anlatımda bulunmuş ve Sultan Sencer’e referansla bu birlikteliğin tarihsel önemine vurgu yapmıştır.
Darbe mekaniği
Reel sosyalizm düşüncesini 1995’ten beri terk ettiğini, zihinsel dönüşümün sancılı bir süreç olduğunu, normalde PKK’yi 1993’te feshetmesi gerektiğini söylemiş ancak her seferinde bir elin bu girişimini sabote ettiğini ifade etmiştir. Bu sabotaj sürecini darbe mekaniği olarak tanımlamış, 1993’ten günümüze Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ile dolaylı görüşmelerinin nihayete erememesinde de bu darbe mekaniğinin etkisinin olduğunu belirtmiştir.
‘Ferhat Abdi Şahin’i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?’ sorusuna cevap olarak Abdullah Öcalan, kendisine yakın kişilerden biri olduğunu, kendisine bağlı olduğunu söylemiştir. Kendisine, Türkiye için hiçbir zaman gerçekleşmeyecek iddialarda bulunmanın süreci sabote etmek olacağını, buna dikkat etmek gerektiğini belirten ifadelerde bulunulmuştur. Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in ‘Sizi çok sağlıklı ve zinde gördüm. Kadın hareketiyle ilgili söyleyeceğiniz hususlar var mıdır?’ diye sorması üzerine, Abdullah Öcalan, selamlarını iletmiş ve görüşme tamamlanmıştır.”
Özet’in okunması sonrasında ayağa kalkarak söz alan MHP’li Feti Yıldız, bu metin üzerine başka söze gerek olmadığını söyledi. Kurtulmuş da Yıldız’ı onaylayarak, toplantıyı kapattı.
Kaynak: MA
