Muhalefetin kabak tadı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Günlerdir Sedat Peker’in açıklamış olduğu suç dosyaları üzerine süren tartışmaları izliyor, gözlemliyoruz. Normal bir ülkede, yani kısmi demokrasilerde, bu açıklamalar yapılsa o ülke hükumetleri kamuoyu desteğini yitirir ve devrilir. Dahası halk derhal harekete geçer, muhalif parti ve kitle örgütleri bu mücadelenin doğal aktörü oluverir. Bizde ise bilinip bilinmeyen gayri meşru ilişki ağı, Sedat Peker eliyle açığa vuruldu ve ortalık toz duman! Fakat şimdilik cümle ahali bizler gibi mevcut durumu seyretmekle yetiniyor. Mecliste gurubu bulunan partiler mikrofon muhalefetiyle yetinmekte ve AKP-MHP dinozorlarına laf yetiştirme yarışındalar. Her akşam birkaç televizyonda süren tartışmalar elbette ki önemlidir ancak, bu değerlendirmeler yorumdan öteye gitmiyor ve muhalefet partilerinin işi idare etme pozisyonu üstün körü eleştirilerle geçiştiriliyor.

Muhalefetin arada bir sokakta boy veren “Peynir, domates” muhalefeti amaç ve iddiadan yoksun, takatsiz bir çaba olarak görülmektedir. Zira halk inandırıcı bulmuyor; zaten AKP’de böyle bir muhalefete selam çakıyor. Oysa yakın ve uzak tarihsel mücadeleler sayısız örnekle doludur. Bu tür yönetimlere karşı iktidar yürüyüşüne hazırlananlar öncelikle risk alırlar, halka umut ve güven verirler. Neden mi söylüyorum? Çünkü ortalığa saçılan bunca kuvvetli iddiaya karşın bir cambazı dahi yerinden oynatamıyorsanız sorun sizdedir efendim!

Sedat Peker içerden konuşuyor ve söyledikleri ise bu güne kadar yalanlanmadı. Her şey bu kadar aleni ve orta yerde duruyorken, işi cumhuriyet savcılarına havale etmek cidden bir komedi! Cumhuriyet savcılarının AKP bürosu gibi çalıştığını bilmeyen mi var ki oradan medet umuluyor? Velev ki öyle bir umut olsa dahi, o süper savcı arkasında güçlü bir kitle desteğini istemez mi? Dahası o kamuoyu desteği sağlanmadan yargının harekete geçmesi mümkün olabilir mi? Zira, Kaf Dağı’nın ardı karanlık beyler! Işığı doğru adreste aramak artık kaçınılmazdır. Dolayısıyla izlenecek yol ve yöntem bellidir. O da halka güven vermek ve kötülüğe karşı açıkça tavır almaktan geçiyor.

İktidar merkezli kötülükleri Cumhuriyet savcılarına, hukuka havale etmek normal ülkelerde izlenmesi gereken yol ve yöntemdir amenna. Ancak farkında olunmayan veya kabullenilmeyen buradaki durumun normal ötesi olmasıdır. Zira ucube bir sistemle karşı karşıyayız ve bu sistemde her yolu kendisi için mubah saymaktadır. Biliyoruz ki devletlerin “mafyatik” örgütlenmeleri bugünle açıklanacak bir durum değildir. Zira bu şiddet aygıtının korkutucu gücü zaten bu karanlık örgütlenmelerden ve illegal cinayetlerden geliyor.

Kimi ülkeler modern devlet adına zamanla bu kötülüklerden arındı ve bağırsaklarını kısmen temizledi. Ama Türkiye gibi ülkeler, Sedat Peker örneğinde görüldüğü gibi hala ecdadın yöntemlerini tekrar ediyor ve bu yolda ilerliyor. Bu ülkenin kuruluş felsefesi tekçiliğin hamuruyla yoğruldu. Günümüzde cereyan eden olaylar dünden bağımsız ele alınamaz. Çünkü tekliğe dayalı bütün iktidarlar birbirlerinin taklididirler ve aynı kötülüklerden beslenirler. Gizli iş tutmak ve bu işleri mafya gibi yan kuruluşlarına havale etmek benzer devletlerin mayasında var. Peker, Turancılık öykünmeleriyle içerden konuşan biri ve kendisinin ortak olduğu kötülüklere şimdilerde ayna tutuyor. Bu iyidir ve yankısının adresi de bellidir. Ortada bir suç varsa bu suç yalnız işlenmedi -bence devletin iş tuttuğu biridir- Peki, ortaklarına neden hala sayın diyor ve onları meşru görüyoruz?

Muhalefetin kabak tadı
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA