Esra ÇİFTÇİ / DERSİM GAZETESİ ÖZEL
Avukat Eren Can, ülkece afete ne kadar hazırlıksız olduğumuzun önemine değinerek, “Afet sonrası müdahalelerin oldukça gecikmesi ve afetten bugüne kadar olan 2 yıllık süreçte eksiklikler deprem ülkesi olan Türkiye’nin depreme hiç hazır olmadığını gözler önüne serdi. Türkiye’de afet yönetimi deprem sonrası para toplamak ile sınırlı sanırım” dedi.
6 Şubat 2023’te saat 04.17’de Maraş merkezli meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki ilk deprem ve aynı gün saat 13.24’te yaşanan 7,5 büyüklüğündeki ikinci büyük deprem, 11 ili etkileyerek asrın felaketi olarak tarihe geçti. Resmi verilere göre 13 milyon insanı doğrudan etkiledi ve 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti ve binlerce insan yaralandı. Depremde en büyük kaybı yaşayan illerden biri de Hatay’dı. Hatay depreminde anne ve babası insan hakları savunucuları Hatice ve Mithat Can’ı kaybeden Avukat Eren Can Dersim Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
“6 Şubat depreminde ülkece afete ne kadar hazırlıksız olduğumuzu bir daha gördük. Afet sonrası müdahalelerin oldukça gecikmesi ve afetten bugüne kadar olan 2 yıllık süreçte eksiklikler, deprem ülkesi olan Türkiye’nin depreme hiç hazır olmadığını gözler önüne serdi” diyen Can, deprem sonrası hukuki süreçteki aksaklıklara da değinerek, “Aradan geçen süreye rağmen yargılamalar ilerlemiyor, cezalar verilmiyor. Özellikle kamu görevlilerinin yargılanması konusunda eksiklikler bulunmaktadır. Ayrıca sanıkların bilinçli taksirden değil olası kast hükümleri uyarınca cezalandırılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“ONLARI TEK KELİMEYLE ANLATMAK GEREKİRSE BU KESİNLİKLE “İNAT” OLURDU”
Hatay depreminde yaşamını yitiren anne ve babanızı anlatır mısınız? Ölümlerinden sonra bir de kitap yazıldı.
Annem ve babam, tüm hayatlarını eşitlik, özgürlük, barış, demokrasi ve insan hakları mücadelesine adamış, bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış iki idealist insandı. Karşılaştıkları tüm zorluklara, baskılara ve engellere rağmen inandıkları değerlerden asla taviz vermediler, geri adım atmadılar. Onları tek bir kelimeyle tanımlamak gerekirse, bu kesinlikle “inat” olurdu; çünkü yılmadan, yorulmadan, umutsuzluğa kapılmadan mücadele etmeye devam ettiler. Hayatları boyunca savundukları ilkeler uğruna verdikleri bu kararlı ve azimli mücadeleyi, son nefeslerine kadar sürdürdüler, asla pes etmediler. Mücadele içinde geçen, umut dolu yaşamları, deprem öncesinde başlayan fakat ne yazık ki yarım kalan röportajlar ve tanıklıklarla kitaplaştırıldı.
“TÜRKİYE’DE AFET YÖNETİMİ DEPREM SONRASI PARA TOPLAMAKLA SINIRLI SANIRIM”
6 Şubat depremlerinden sonra Türkiye’de afet yönetimi politikası değişti mi?
Ne yazık ki bir değişim göremiyoruz. 6 Şubat depreminde, ülkece afete ne kadar hazırlıksız olduğumuzu bir kez daha gördük. Afet sonrası müdahalelerin oldukça gecikmesi ve afetten bugüne kadar olan 2 yıllık süreçte eksiklikler, deprem ülkesi olan Türkiye’nin depreme hiç hazır olmadığını gözler önüne serdi. Türkiye’de afet yönetimi deprem sonrası para toplamak ile sınırlı sanırım. Büyük yıkıma neden olan 1999 depremi sonrası, depreme hazırlanmak için çıkarılan özel iletişim vergisi vardı, hani olası depremlere karşı hazırlık için, o paralar ne oldu? Bu depremden sonra yapılan ilk icraatlardan biri IBAN paylaşmak oldu. 1999’dan 2023’e ve 6 Şubat sonrasında da o günden bugüne olası Marmara Depremi için gerekli hazırlık yapıldı mı? Ne yazık ki üzülerek ve kaygı duyarak koca bir hiç diyoruz. 6 Şubat depremleri sonrası sorumlular layıkıyla yargılanmış olsaydı, en azından bir değişimin başlangıcını umut edebilirdik. Ancak ne hesap soruldu ne de gerçek bir yüzleşme yaşandı. Daha yakın zamanda Kartalkaya Otel yangınını yaşadık ve bu olay da gösterdi ki yetkililer, ihmalkarlıklarına denetimsizliği de ekleyerek halkın can güvenliğini hiçe saymaya devam ediyor. Afetler ve kazalar yaşandıkça, benzer trajedilerin tekrar etmemesi için alınması gereken tedbirlerin sistematik olarak ihmal edildiğini, gerekli kontrollerin yapılmadığını ve sorumluların hesap vermekten kaçındığını bir kez daha görüyoruz.
“HUKUKİ SÜREÇLERDE CİDDİ AKSAKLIKLAR YAŞANMAKTA”
Depremden sonra hukuki süreç hakkında ne söylemek istersiniz?
6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerin ardından, hukuki süreçlerde ciddi aksaklıklar yaşanmaktadır. Depremde hayatını kaybedenlerin yakınları olarak, sorumluların yargılanması ve adaletin sağlanması için mücadele ediyoruz. Ancak, aradan geçen süreye rağmen yargılamalar ilerlemiyor, cezalar verilmiyor. Özellikle kamu görevlilerinin yargılanması konusunda eksiklikler bulunmaktadır. Ayrıca sanıkların bilinçli taksirden değil olası kast hükümleri uyarınca cezalandırılmasını talep ediyoruz.
“HENÜZ DAVA AÇILMAMIŞ APARTMANLAR VAR”
Ceza davası açılmamış deprem dosyaları var mı? Bu dosyalar hakkında bilgilerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Evet henüz hiç ceza davası açılmamış apartmanlar mevcut. Mesela benim anne ve babamı kaybettiğim Rana Apartmanı’nda 32 kişi vefat etti. Bilirkişi raporu 2 senedir hazırlanmadı. Sorumlular tespit edilmedi. İddianame düzenlenip dava açılmadı.
Adalet Peşinde Aileleri Platformu’nun çalışmaları hakkında ne söylemek istersiniz?
Ben de Adalet Peşinde Aileleri Platformu’nun bir parçasıyım. Bu platformun bir parçası olmak, büyük bir sorumluluğu taşımanın yanı sıra, kayıplarımızı anlamlandırmak ve toplumsal bilinç oluşturmak adına önemli bir adım atmak demek. Hem acılarımızı paylaşarak hem de yas sürecimizi sağlıklı bir şekilde yaşayarak ilerliyoruz. Ayrıca, gelecekteki depremlere karşı alınması gereken önlemler konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyoruz, çünkü asıl sorumluluk yöneticilere düşüyor; bireysel farkındalık tek başına yeterli olmuyor.
“KADERİNE TERK EDİLMİŞ BİR KENT GÖRÜNTÜSÜ İÇİNDE HATAY”
6 Şubat’tan sonra nasıl bir Hatay fotoğrafı var karşımızda?
Yıkılmış, toz, toprak içinde kaderine terk edilmiş bir kent görüntüsü içinde Hatay. 6 Şubat’ın hemen sonrasında unutulan bir Hatay vardı. Kış şartlarında insanlar çadırlarda kalırken, çadırları su bastı. Elektrik kesintileri ile ısınmak mümkün olmadı. Çıkan yangınlarda vefat eden çocuklar oldu. Kültür varlıkları yasa gözetilmeden yıkıldı. Hasar tespitleri doğru düzgün yapılmadı. Yıkım süreçleri denetimsiz gerçekleşti. Ampute olan insanların hayatının kolaylaştırılması hiç gözetilmedi. Rezerv Alan belirlenmesinde sulak tarım alanlarının tespiti, hatta zemin etüdü yapılmadan rezerv alan tahsisi hem doğanın tahrip edilmesine hem ekonomik olarak buraya ihtiyaç duyan çiftçinin mağduriyetine sebep oldu. Sulak alanlara depolanan molozlar içerdiği kimyasallar nedeniyle suyu ve havayı zehirledi.
“AFET MECLİSİ OLUŞTURULABİLİR”
Biliyorsunuz Dersim de deprem riski olan kentlerden ve uzmanlar çok sayıda uyarı yapıyor. Dersim’e ve Dersimlilere ne önerileriniz olabilir?
Dersim gibi deprem riski taşıyan bölgelerde halkın örgütlü bir şekilde bilinçlenmesi ve dayanışma ağlarını kurması hayati önem taşıyor. Türkiye’de afet yönetiminin genellikle merkezi hükümet tarafından şekillendirildiğini biliyoruz. Ancak yerel düzeyde halkın doğrudan katılımı olmadan, afetlere karşı etkili bir hazırlık mümkün olmuyor. Bu yüzden önerdiğiniz gibi yerel yönetimleri zorlayacak platformlar oluşturmak ve mahalle düzeyinde örgütlenmek kritik öneme sahip. Yerel yönetimlere baskı yapacak sivil platformlar kurulabilir. Mahallelerden temsilcilerin olduğu bir “Afet Meclisi” oluşturulabilir. Bu meclis, riskli binaların tespiti, yapı denetimi süreçleri ve afet sonrası koordinasyon gibi konularda belediyeye öneriler sunabilir. Mahalle Afet Dayanışma Ekipleri kurulmalı. Her mahallede gönüllülerden oluşan ekipler oluşturulabilir. Bu ekiplerin temel ilk yardım, arama-kurtarma ve afet sonrası lojistik destek gibi konularda eğitilmesi sağlanabilir. Komşuluk bağları güçlendirilerek herkes birbirini tanımalı. Deprem anında en hızlı müdahale edenler genellikle profesyonel ekipler değil, komşular oluyor. Bu yüzden, mahallede kimlerin yaşlı, engelli ya da yardıma muhtaç olduğunu bilmek, kriz anında doğru müdahaleyi mümkün kılar. Muhtarlık binalarında afet kitleri ve temel ekipmanlar hazır edilmeli. İlk yardım çantaları, el fenerleri, bataryalar, basit kurtarma aletleri gibi malzemeler depolanmalı ve bunların düzenli olarak yenilenmesi sağlanmalı.
Deprem sonrası pek çok afet daha yaşadık. Bir yandan da siyaset iki kutup arasına sıkışmış durumda. Sizce bu kadar büyük afetlere rağmen, halk neden bu kadar unutkan ya da tepkisiz?
Afetlerden sonra sorumlular hesap vermediğinde, insanlar bir şey değişmeyeceğini düşünerek tepki vermekten vazgeçebiliyor ne yazık ki. Halk, siyasetçilere, kurumlara veya adalet sistemine güvenmediğinde, değişim talep etmek yerine kabullenme eğiliminde oluyor. Ayrıca bu konuda ciddi bir algı yönetimi de var. Gündemin hızla değişmesi, gündelik hayatın ve ekonomik kaygıların zorlukları da bu tepkisizliği tetikliyor.
Kutu:
“Adaletsizliğin soğuk boşluğu”
Adalet Peşinde Aileleri Platformu, Rana Apartmanı’nın enkazında “Adalet Nöbeti” başlatıyor. Av. Eren Can, depremin yıldönümünde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Bugün çok acılı ve Onurlu bir mücadelenin temsili olarak buradayız. Yanımızda olmanız ve acımıza eşlik etmeniz bize güç katıyor. Kederli bir mutluluk yaşatıyor. Hiç eksilmeden her gün artan acımız ve özlemimizle buradayız. Bugün bıraktığımız karanfillerle ebediyete uğurladığımız sevdiklerimizi özlemle yad ederek, her zaman hasretle hatırlayacağız. Yaşamak zorunda bırakıldıklarımızı da hatırlatacağız. Bugün sadece onları anmak için değil, bizi bu acıyı yaşamaya mahkûm edenleri de unutturmamak için buradayız!
6 Şubat’tan bu yana her gece sevdiklerimizin ne kadar korktuğunu , ne kadar beklediğini düşünürken katillerin yastığa nasıl başlarını rahat koyduklarını da düşünmek zorunda kaldık. Biz her gece sevdiklerimizin üzerine yıkılan duvarların altında, onların yokluğunun ağırlığıyla beraber yeniden eziliyoruz. Binlerce insanının ölümüne neden olan bu karanlığı sorgulamadan, aydınlık günleri beklemenin mümkün olmadığını biliyoruz.
O gün, annelerimizi, babalarımızı, kardeşlerimizi, çocuklarımızı enkaz altından çıkardık. Ama biliyoruz ki onlar depremde değil, ihmallerde, denetimsizlikte, açgözlü bir sistemin altında kaldılar. O gün ölen sadece 53 bin insan değil, bu ülkenin vicdanıydı. Ve iki yıl geçti, hâlâ adalet yerini bulmadı. Adaletsizliğin soğuk boşluğu ile 2 yıldır baş başayız.
Bugün bir kez daha içimiz yanıyor, yine hayatlarımız küle döndü. Bolu Kartalkaya’da 78 can daha göz göre göre hayattan koparıldı. Dün enkazın altından sevdiklerimizi çıkarırken hissettiğimiz o tarifsiz acıyı, bugün alevlerin arasında kaybolan canlar için hissediyoruz. Yine ihmal, yine denetimsizlik, yine kader denilen bir ihmaller zinciri…
Eğer 6 Şubat’ta adalet sağlansaydı, belki bugün bu yangın hiç yaşanmaz, 78 can aramızda olurdu. Biliyoruz ki hesap sorulmayan her ihmal, yeni felaketlerin kapısını aralıyor; ölüm yeniden ve yeniden bizi buluyor. Değişen sadece felaketin adı, acının şekli… Ama suçlular hep aynı, ihmaller hep aynı, sorumsuzluk hep aynı.
Biz bu filmi defalarca izledik. Ve her seferinde cenazelerimizi kaldırıp, adalet aramaktan başka bir şey yapamadık. Bu düzen değişmezse, yeni depremler, yeni yangınlar, yeni felaketler yaşanacak ve yeni isimleri mezar taşlarına kazıyacağız. Buna hep birlikte izin vermeyeceğiz!
Biz artık bu ülkede ölmek istemiyoruz! Sevdiklerimiz enkaz altındayken veya yanarken seyredenlere karşı adalet istiyoruz! 6 Şubat’ın suçlularını nasıl affetmiyorsak, Kartalkaya’da ihmalin sorumlularını da affetmeyeceğiz!
Ama umudumuzu da kaybetmiyoruz! Biliyoruz ki Bu karanlık yolun sonunda doğacak bir güneş var! Çünkü, korkuya meydan okuyan sevgimiz ve kaybettiklerimize verdiğimiz sözümüz var. Çünkü başka canımız yok. Biliyoruz ki, yolun sonu adalet olmadan ne kavgamız bitecek ne de özlemimiz dinecektir.
Çok sevdiklerimize, hiç unutmayacaklarımıza. Sizi çok seviyor ve özlüyoruz.
Alevi dernekleri Suriye'de Esad Rejimi'nin devrilmesi sonrası HTŞ yönetiminin Alevi ve diğer öteki kesimlere yönelik…
Akan nehirdir zaman. Zamanın kendinde taşıdığını bıraktığı yeri bilemezsin. Zamanda sürüklenirken eskiyoruz. Geride kalan hatıralar…
Cilt bakımında son yıllarda popülaritesi artan BB kremler, hem makyaj hem de cilt bakımı sağlayarak…
Arsızlığın denizinde boğulmamak kendimi bulmak için kulaçlar atıyorum hakikatin adasına. Ne kadar kulaç atsam da…
Sanat yolculuğunda otuz yılı geride bırakan Mikaîl Aslan, sanatsal birikimini “Dîdar” adlı müzikalle paylaşmaya hazırlanıyor.…
“Her devrin bir zübüğü vardır” sloganıyla yola çıkan “Oy’una Geldik” filminin galası dün akşam İstanbul’da…