Ayşe öğretmen davası, Türkiye’de barış talep etmenin karşılığının ne olduğunu göstermesi açısından önemliydi. Biz kendi kendimizi ihbar etmiştik, Barış istemek suç ifade ediyorsa biz de bu suçu işliyoruz demek adına.
Yaşadıklarımızdan öğrendiğiniz bir şey var, o da bu ülkede barış isteyen herkesin iktidar nazarında “terörist” görüldüğü gerçeğidir. Türkiye artık diktatörlükle yönetilen bir ülke. Diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülkede hukuk, gücün hukuku olarak varlığını gösterir. Bir başka deyimle hukukun üstünlüğü yerine gücün üstünlüğüne dayanan bir yargı sistemi devrede artık. Görünen odur ki, tüm yetkileri tek adamda toplayan yeni anayasa değişikliğiyle birlikte bu diktatoryal sistem ete kemiğe bürünmüş olacak.
Türkiye, “çocuklar ölmesin, barış olsun” taleplerini dillendirenlerin dava konusu yapıldığı ve dahası hapisle cezalandırıldığı olağan bir ülkeye dönüşecek. Avrupa ülkelerine, AP ve AKPM’ye kızanlar, bu yaşanan hukuk garabetini de görmeli ve belki de bu yüzden utanmalıdırlar.
Referandum sonrası oluşacak yeni rejimde hayat, hiç birimiz için eskisi gibi olamayacağı kesin. Ülkenin geleceği adına, bu ülke halkları adına elbette endişeliyim. “Çocuklar ölmesin, Barış olsun” dediği için cezalandırılan Ayşe Öğretmen’in şahsında hepimiz cezalandırıldık aslında. “Oluk oluk kan akıtacağız” tehditlerine takipsizlik, “Çocuklar Ölmesin sözlerine hapis… Tarihin utancı hep üzerinizde olacak. Ayşe Öğretmen onurla, sizler utançla anılacaksınız!