Dersimin 31 bölgesini yasak kapsamına alıp seyahat özgürlüğünü kısıtlayan, böylece kenti açık bir cezaevine çeviren Tunceli Valiliği, hapishane yaptıracağını söylüyor!..
Tunceli’nin OHAL valisi, Dersimlileri, kolonyalistlerin ‘yerli ve bağımlı millet’ olarak nitelediği millet olarak devletin ameliyat masasına yatırmış, istediği operasyonu yapıyor. Seyid Rıza’nın deyimiyle “ayıptır, zulümdür, cinayettir.”
Dersim’e ekonomik kaynak oluşturacak hiç bir yatırım yapmayan hükümet ve süper yetkili valisi, cezaevi inşaa ediyor.
Dersimin 31 bölgesini yasak kapsamına alıp seyahat özgürlüğünü kısıtlayan, böylece kenti açık bir cezaevine çeviren Tunceli Valiliği, hapishane yaptıracağını söylüyor!..
Kolonyalist Avrupalıların, Amerikalı yerlilere yönelik üçyüzelli yıla varan bir soykırım ve asimilasyon siyaseti yürüttüklerini biliyoruz. Dersim’de de yüzyılı aşkın süredir bu siyaset uygulanıyor. Soykırım bile yaptılar ama yine de zalim olmaya doymadılar…
Sömürgeler, işgal ettikleri topraklarda, şirin gözükmek için, siyasetlerini medeniyet götürme kılıfı altında sürdürdüler başta. Sonra da yer değiştirme, imha etme, yabancılaştırma gibi yok edici pratiklerle birleştirdiler.
Bir elinde İncil, ötekisinde kılıç olan beyaz adam, yaklaşık 350 yılda Amerika kıtasını, bütün kültürel ve yaşamsal formlarıyla birlikte yok etme noktasına getirdi.
Dersim’de de Alevi köylerine cami ve kuran kursları dayatıldı bir dönem.
Yine Gülen cemaatinin İmam Hatipler’e gönderip, eğittiği gençler meselesi var…
Sömürgeciler bu siyaseti sadece kılıçla/silahla yapmadı tabi. Resmi belgelerde kaydı olmayan felsefi perspektifler ışığında kurgulanan asimilasyoncu eğitim kurumları aracılığıyla yaptı. Soykırımlarla paralel olarak, beyaz
asimilasyon olarak da bilinen etnosid yoğun olarak uygulandı.
Sonuç olarak, işgalcilerden önce 200 civarında dilin konuşulduğu kıtada İspanyolca, Portekizce, İngilizce gibi bir kaç dil konuşulur oldu.
Bugün Dersimde de yüksek oranda Türkçe konuşuluyor artık. Kürtçe (Kurmancî, Kırmanckî/Zazaca) unutulmaya yüz tutmuş durumda. Zazaca yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ama Dersimlilerin iyi Türkçe konuşmaları gurur olarak kendilerine bahşediliyor!..
***
“Amerikalılar, Kızılderilileri toplama kamplarına doldurup onları ‘medenileştirmek’ için eğitime tabi tutmuşlardı. Beyaz Adamlar bu asimilasyon süreçlerinde, yerliler için “boarding school” denen yatılı okullar ve kolejler kurmuşlardı. ‘Kızılderili öldürme, okula kaydet’ şiarıyla hareket eden bu asimilasyon okullarında çoğunlukla gönüllü eğitmenler çalışıyordu. Fakir Kızılderili çocuklar ‘iyi bir eğitim amacıyla!’ sömürge tezgâhlarından geçiriliyordu.
Gönüllü eğitmenlerinden biri de “Tom Amca’nın Kulübesi” kitabıyla ünlenen, devrimci ve yenilikçi yazar olarak tanınan Harriett Beecher Stowe’du. Okulların en tanınmışı da 1879’da Pensilvanya’da açılan Carlisle Kızılderili Okulu’ydu. Tarihin cilvesine bakın ki dünyanın çeşitli yerlerinde ve Kürdistan’da da misyoner okulları açan Fetullah Gülen de Pensilvanya’da oturuyor.
Kızılderili erkek ve kız çocukları bu yatılı okullarda tam bir dönüşüme tabi tutulmuş, çekilen fotoğraflarda çocukların okul öncesi ve sonrası nasıl göründüğü belgelenmişti. Geleneksel giyim ve saç biçimleriyle, okullarda dayatılan Victoria stili arasında dramatik bir fark oluşuyordu. Yerlilere, yatılı okul eğitimi ile çocuklarının “uygarlaştırılacağını” söylüyorlardı. Çocukların isimlerini de kral ve kraliçe isimleriyle değiştirmişlerdi.
Yöntem tanıdık geliyor değil mi?” (Bkz. İsim, Şehir, Devlet, N.Aday, 2012)
Devletin Kürdistan politikası da yaklaşık olarak bu siyaset çerçevesinde yürütülmüş, yürütülüyor da..
Tunceli Valisi geçtiğimiz aylarda Hızır (Xızır) lokması ‘etkinliği’ (keza etkinlik olarak bakıyorlar) yapmıştı. Vali bey orada yaptığı konuşmasında ‘Dersimlilerin öz be öz Türkmen olduğunu’ söylemişti. 1930 yıllarda hortlayan faşizan teorileri yeniden pişiren Vali, yanına da bir iki pişekar almayı ihmal etmemişti. (Bu konuda detay için bkz; “Soykırım, Asimilasyon ve Baraj Sarmalında Dersim”, N.Aday. https:// dersimgazetesi.org/nesimi- aday-yazdi-soykirim- asimilasyon-ve-baraj- sarmalinda-dersim/)
Bugün ise Tunceli Valiliğinin twitter sayfasında, yukarıda değindiğimiz mantığın bir yansımasına şahit olduk.
Sanatçı Ferhat Tunç’un sosyal medya hesaplarında dikkat çektiği valilik iletileri, asimilasyoncu politikaların adeta kanıtı niteliğinde.
Halkın seçtiği belediyeye ve onun yarattığı tüm (örn. Munzur Fest) değerlere el koyan OHAL ve KHK valisi, şimdi de Alevi kentte ramazan iftarları (samimiyetle olsa keşke, destekleriz, ama…), Mevlevi sema gösterileri düzenleyip, cezaevi inşaa ediyor. Dersim’e, yatırım anlamında bir tek çivi çakmayan devlet anca karakol ve cezaevi inşaa ediyor.
Tunceli Valiliği resmi twitter hesabından duyurulan ‘T Tipi Cezaevi’ haberi sanatçı Ferhat Tunç tarafından tepkiyle karşılanınca, ilgili ileti kaldırılıp, okul inşaatı ilavesiyle tekrar sayfaya konuldu. Tunceli Valiliği böylece cezaevi inşaatı haberine, okul inşaatı haberi ekleyerek yumuşatmaya çalıştı. Tabi nafile davranışlar bunlar. Cezaevi inşaatı için argüman olarak kullanılan yatılı bölge okulunun da, tıpkı Kızılderili asimilasyonunda kullanılan okullardan farklı olmadığını bilmediğimizi, anlamadığımızı düşünüyor olmalılar.
Yeri gelmişken TEOG sınavlarındaki başarı oranlarına da (başarılı çocukları bu ithamdan muaf tutarak) şüphe ile baktığımı, burada ‘derin’ bir aklın çalıştığını düşünüyorum. Yoksa Dersimli çocukların zeki olduklarını devlet de (1930’lu yıllarda yazılan bir raporda devlet de teyid ediyor bunu) biz de biliyoruz.
Anadili yasaklanan, yok edilen çocukların, anadillerini yok edenlerin diliyle başarılı olmasının sosyal, siyasal bağlamlarda değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.