Ergin Doğru*
Türkiye önemli bir seçime gidiyor. Seçimin sonuçlarına göre Türkiye’nin var olan çoklu krizini aşıp, umudu büyüteceğini yoksa var olan tükenişin devam ederek her anlamda dibe mi vuracağı görülecek.
Bu anlamda Türkiye toplumunun çeşitli kesimleri farklı hedef ve kendi çıkarları doğrultusunda gelişmeleri izliyor ve seçim tavrını belirliyor. Bunun için Türkiye’de önemli bir oy potansiyeli olan ve önemli bir dinamiğe sahip olan Alevilerin de seçimlere dönük bir yol ve tavır belirlemesi gerekiyor.
Aleviler açısından seçimleri iki yönlü ele almak gerekiyor. Birincisi Alevi yurttaşlar olarak toplumun parçasıyız. Yaşanan yoksulluk, yolsuzluklar, adaletsizlikler ve eşitsizlikler, antidemokratik uygulamalardan had safhada etkileniyoruz. Yetersiz de olsa var olan laiklik anlayışının hırpalanarak hızla siyasal İslam’a evrildiği yaşama ve yaşam tarzına müdahalelerin arttığını görüyoruz. Bu olumsuzluklar toplumun her kesimi için tehdit olsa da, en büyük tehdit Alevileredir. Çünkü Alevilik asırlara dayalı olan bir inkar ve imha politikasının mağduru ve potansiyel hedefidir.
Aleviler açısından seçimlerin ikinci önemi isie bizzat Aleviler ve azınlık inançlarını ilgilendiriyor. Aleviler üzerinde son dönemde yürütülen kirli politika ve oyunlar arttığı için ortaya çıkan tehdit büyüktür. Alevileri açıktan reddeden yönetimler açık olduğundan niyetleri ve politikaları herekse tarafından rahatça anlaşılıyor ve tanımlar net yapılıyordu. Oysa bugün yönetimde olan siyasal İslam-ırkçı hükümet açık inkar yerine hiç kabul etmediği ve kendine göre tanımladığı Aleviliği örtük şekilde ret eden ince bir politika izliyor. Göstermelik ve tamamen asimile etme, benzeştirme, satın alma mantığıyla kimi adımlarla gerçek niyetler gizlenmeye çalışılıyor.
Kayyum mantığıyla kurulan Alevi İşleri Başkanlığı, cemevlerini ibadet yeri olarak tanımayıp elektrik, su parasını ödemek, devletin Alevi’sini yaratmak için Alevi dede-pirlerinin maaşa bağlanması, Alevi dernek ve vakıfları ile en son Alevi dedelerinin Kerbela’ya götürülecek olması; tümüyle Aleviler üzerinde oyunların parçalarıdır.
Görüntüde Alevilik açısından adım atılmış görünse de; gerçek böyle değildir. Atılan adımların gerçeğinde ise Alevi İşleri Başkanlığı büyük emek ve fedakarlıkla kurulmuş demokratik Alevi hareketini inkar edip, kayyum atamaktır. Bu başkanlığın alakasız Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanması ise Aleviliğe bakışı ve inkarın boyutunu gösteriyor. Cemevlerini ibadet yeri olarak tanımayıp; elektrik, kira vb. ödemeler göz boyamadır.
Kaldı ki bu katkılar her inanca zaten yapılıyordu. Örneğin camilere bu yardımların yanında bizzat camiler yapıldı. Alevi dede-pirlerin maaşa bağlanması devletin adamı olun deyip, ikilik yaratmak, inancın önderlerini parayla kıyaslamak ve özünde Alevilik inancına aykırı olan bir şeydir. Zaten çoğu Alevi kurumu yıllardır söylenen bu ilişkiyi ret edip, doğru olmadığını açıklamıştır.
Dede-pirleri Kerbela’ya götürmek Alevilliği Türk-İslam çizgisinde gören, oraya oturtmak isteyen bakışın propagandist bir asimilasyon çalışmasıdır. Hace Bektaş’ı müze statüsünde tutan, Rea Haq merkezi Dersim’e saldırıp dede-pirleri Kerbela’ya götürmek aldatmanın ötesine geçmez. Aleviler için Kerbela da, Hace Bektaş, Dersim, Koçgiri, Maraş da bir bütünün parçaları ve inanç kıblegahlarımızdır. Kerbela acısını yaşatan zihniyetin yürütücülerinin bu adımının Alevilerde karşılık bulması mümkün değildir.
Özetlemeye çalıştığım bu iki noktadan yola çıktığımızda Aleviler öncelikle inanç noktasındaki oyunlara yanıt vermek, sonra da özgür, demokratik, eşit bir ülke özleminin gereği olarak demokratik tavrını ortaya koymak zorundadır.
Türkiye’de demokratik kazanımları koruyup, büyütmek Aleviler üzerinde oynan oyunlara yanıt vermek için ortak bir iradeyle siyasette aktif bir aktör olarak, rol oynamak gerekiyor. Aleviler kendi kadrolarını çıkarıp demokratik hareketin bir parçası olmalıdır. Aleviler tavır belirlerken yıllardır korku gösterilip hiçbir alternatif yokmuş, olamazmış gibi kendine gösterilen düzenin farklı renklerine mahkum olma yanlışına düşmemelidir. Elbette cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde ikili taktik tartışılabilir, fakat bu demokratik güçlerle beraber olmalıdır. Kendini demokratik güçlerden ayırmamalıdır.
Bu yönüyle Türkiye’ye dayatılan Cumhur ve Millet İttifakı ikilemine mahkum olmadan Alevi inancı, felsefe ve kültürümüze en yakın olan Emek ve Özgürlük İttifakı’nı güçlendirmek, Aleviler açısından doğru bir tavır olur. Emek ve Özgürlük demokrasi güçlerinin güçlenmesi Türkiye’nin geleceğinde önemli bir eşik olan seçimlerde halkların, inançların ortak çıkarları temelinde başarılı olması Alevilerin de her anlamda çıkarınadır.
Diğer yandan bu zorlu süreçte Aleviler içlerinde bitmeyen Hınzır Paşaların ikbal ve çıkar avcılığı odaklı oyunlarını da teşhir etmekte, tavır almakta gecikmemelidir. Zira Hınzır Paşalar teşhir edilmedikçe oyunlar bitmez ve Aleviler doğru tutum noktasında zayıflar.
Büyük bir birikim ve politik kadro gücüne sahip olan Aleviler bu ülkenin geleceğini belirlemekte önemli bir aktördür. Alevilerin gücünü kullanıp, ferasetini göstereceği zaman şimdidir. Her Alevi kendini sorumlu görüp, inançsal ve demokratik duyarlılığın gereğini yapmalıdır.
(*) 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi / C-21 / Elazığ
Dersim Gazetesi’nin notu: Gazetemizde yayınlanan yazılar, yazarların sorumluluğundadır. Dersim Gazetesi’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.