İnanmak mümkün olmasa da bugün sonsuz bir yolculuğa çıkıyorsun. Bu son yolculuğunda yanında olamamak bilsen nasıl da derinden bir üzüntüyle sarstı beni. Seni uzaktan, senin de deyiminle ‘sessizce’ uğurluyor olacağım ben de. Ortak dostlarımız, yoldaşlarımız orada yanı başında olup benim yerime de sana son bir kez sarılmış olacaklar.
Unutmam, 2014 Nisanıydı ve Dersim’in kutsal mekanlarını ziyaret ediyorduk. Hiç bitmeseydi dediğin ve dünden beri hep karşıma çıkan o fotoğrafını çektiğim Halvori kayalıklarında, gözyaşlarımızı tutamamış ağlamıştık. Kurşunlanarak o kayalıklardan munzur nehrine atılanl kadın, çocuk ve yaşlılarımızın çığlıklarının kalbimizi parçaladığı bir ağlamaktı bizimkisi. Yüzümüz, kalbimiz dağlara, o taşlara, Munzur’a dönüktü o gün. “Ferhat, Dersim’de her dağın bir dili var, suyun bir dili, geçmişin bir dili var, geleceğin kurulacak bir dili var. Dokunsan taşa konuşur seninle” demiştin. Geriye döndüğümüzde irkilip gözyaşı akıttığımız bir gündü. Tarihin bize iyi davranmadığını anladığımız bir gün…
Fadıl, sevgili dostum, 30 yıla varan dostluğumuzun hatırı bende hep saklı kalacak. Sen benim en iyi dostum, yoldaşım, sırdaşımdın. Anlaşamadığımız konularda sert tartışmalarımız, kavgalarımız da oldu. Bu vesileyle seni incittiğim de olmuştur ancak sen hep bağışlayıcı oldun. Zira aramızdaki dostluk ve kardeşlik bağı güçlüydü ve her türlü tartışmamın üzerinde bir ruha sahipti. Senden bunları öğrendim ve üzerimde çok fazla hakkın var. Hayatıma kattığın bütün bu güzellikler için sana hep minnettar kalacağım.
Sevgili Fadıl, gittiğin ışık yurdunda dostlarımız Mehmet Çetin ve Emirali seni karşılıyor olacaktır. Onlarla benim yerime de kucaklaşmanı isteyeceğim senden. Ne kadar sürer bilmiyorum, ama bir gün mutlaka yeniden buluşacağız ve eski günlerdeki gibi kahkahalarla güleceğiz bu sahte, yalancı hayata.
Dersim gibi bitmez bir yaranın özlemiyle hep hatırlayacağım seni.
Uğurlar olsun benim şair yürekli sevgili dostum.