Karanlık bulutların kararttığı yaşam içerisinde nefes almaya çalışıyoruz. Kuşatılmışlıklar içerisinde ayakta durmak dahi maharet ve marifet istiyor. Yaşanan kırılmaların, bitmeyen acıların ve ne olacağını bilmemenin şaşkınlığı, umutsuzluğu yaşamı tarumar ediyor. Yaşamın bu çekilmez hâline bir de yitirdiğimiz güzel insanların acısı ekleniyor. Yitirdiğimiz canları hatırlayınca duygu depremlerine tutuluyoruz. Böylesi zamanlarda öne çıkan duygu ise, tüm kötülük ve karamsarlığa karşın yitirdiğimiz güzel insanlara layık olma çabası oluyor.
Son yıllarda canımızı yakan bir acı da Asmin’in babası, Munzur’un susmayan sesi, Dersim’in duygu pınarı Mehmet Çetin’i yitirmekti. Güzel insan Mehmet Çetin’in Hakk’a yürüdüğü haberini aldığımda zindandaydım. Zindan hücresinde sevdiğin dostunu sonsuzluğa uğurlamak daha acı ve zordur.
İnsan, yaptıkları, ürettikleri ve yaşamı boyunca gösterdiği duruş ile değerini bulur. Doğru sözün, doğru duruşun, doğru yaşamın sahibi olmayı becerenler her zaman kendilerini adadıkları değerlerin bileşkesi olarak anımsanırlar.
Mehmet Çetin, doğduğu toprakların renginde, huyunda, suyundaydı. Kendini özden koparmadan, ikrar verdiği değerlerden vazgeçmeden hep yeni ve doğru olan yoldan yürüdü. Devrimci mücadelenin içerisinde yer almakta tereddüt etmedi. Özgürlük bedel istiyorsa, ikrarının bedelini her anlamda ödedi. Ne yaşamdan koptu ne de mücadeleden. Gücü yettiği kadar sözüyle, duruşuyla, şiiriyle ikrarının gereğini yapmaktan çekinmedi.
Mehmet Çetin her zaman inandığını yaşadı. Hiçbir zaman içerisinde yer aldığı insanlık ve özgürlük mücadelesinin değerlerine basarak kendini bir yere taşımadı, taşımak istemedi. O, kendi sözüyle, emeğiyle var olarak kendi duruşuyla kavgada yerini aldı. Farklı tercihlerle değerleri kullanarak isim yapmak, uzlaşarak yer edinmek, mücadelenin kazanımlarıyla geçinmeyi hiç tercih etmedi. Emeğiyle, değerleriyle, kendisiyle var olmayı tercih etti.
Mehmet Çetin şiiriyle duruşunu, kişiliğini yansıtır. Onun şiirlerinde yaşam ve gerçek vardır. Gerek yaşamın gerek zamanın duygularını gizlemeden, çıplaklığıyla ortaya koyar ama asla umutsuz değildir. Onun şiirinde umut, mücadele, kavga özdür. Sloganın ötesinde estetiğin inceliğinde söyler sözünü.
Mehmet Çetin’in şiirlerinde Dersim kokar. Dersim’in ruhunu yedirdiği dizelerle söz söyler, ikrarı olan Dersim’i anlatır. Onunla Dersim’i gezersin ama dünyadan kopmazsın. Yeri gelir Kürdün sesi olur, yeri gelir aşkı arar, emeğe rota çizer. Onun şiirlerinde yüreği yananların sesi vardır.
Hangi kelimeler bir ustayı anlatır ki! Bir dönemin, bir kuşağın bizlere emaneti olan isimlerdendi. Tek tek bu isimleri yıldızlara uğurlarken içimiz yandı, yanıyor. Bu değerlerimize hak ettiği değeri verdik mi? Bu soru yüreğimizde sancıyıp duruyor. Yaşamlarını ikrarlarına adamış bu güzel insanlarla daha çok zaman geçirip, daha fazla öğrenmemiş, deneyimlerinden faydalanmamış olmak içimizde ukde kaldı. En azından onların geride bıraktıklarıyla onları ölümsüzleştirmek gerek.
Bir ustayı daha sonsuzlukta yâd ediyoruz. Mehmet Çetin’i ışıklar içerisinde uğurladığımız sonsuzlukta, onu ikrarının, özünün, renginin sesi olan bir büyüğüm olarak anımsamaya devam edeceğim. O her daim bizimle olacak. Asmin’le, şiirleriyle, o güzel gülüşü ve inanmış yüreğiyle hiç unutmayacağız.
Bir kez daha hoşça kal Munzur’un dinmeyen sesi…
Hoşça kal Mehmet Çetin; dağlarımız kadar yüce, pak yürekli güzel insan…
