Dağılan Nar’a Rivayetler

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba ana sütüm, merhaba ey nar!

genç ırmakların içime duruluk bıraktığı zaman, doğduğum sesin dirlik hanesinden

bir kesit midir, o vakit yeniden merhaba. Tanıştır beni yaradılışımın söylencesiyle.

ilk ölümlünün hikmetine sual olayım. Çocuklar ölmez, kuşlar vurulmaz böylece.

kim bilir tanrı da memnun kalır belki trajediye aykırı çözümlemelerden. Bu bir dil

sürçmesi değil ey nar, su içmeye eğilen bir ceylanın sonsuz masumiyetinden içime

akan ışığın genişlemesidir. Mülkiyetin, eşyayı ve ruhu örseleyen alışkanlığını yırtalım

diyorum yani, yırtalım maddesinde kayıtsızlık taşıyan hakimiyeti, sesimiz hafiflesin!

 

Merhaba incinen kalbe kulak verenim, merhaba ey nar!

Âdem evladının içindeki çölü vaha bildiği zamanlara dokunmaktan geliyorum. Börtü

böceğin coşkusuyla, tomurcukların nazlı büyüsüyle, rüzgârın yabanıl imlasını öpen

kayalarla ve pirüpak çağların yontusuyla vardım maddenin özüne. Sonra deli saçması

bir belirsizlikle yeryüzünün çocukluğuna indim. Bulut sesli dağlar, bereket tanrısını

gülümsetiyordu. Sıfır bellek ademin kolonilerle, tütsülü kabilelerle gözyaşlarını azade

ettiğini gördüm.  Ardı sıra ağaç kovuklarına, papirüslere ve mağaralara şaşkınlık

bıraktı, bakmak ile görmek arasındaki içgüdülerini tıraşlayarak. Tanıklık ettim tüm

bunlara. Alem-i cihanın gençlik heykeli üstüme düştü. Bir vakit geldi, zaman sarkacını

kopardı. Sustum, dünya külden bir öykü kesildi. Her zerresi sisli bir dengeye çekildi

aynadan kovulan yaşamın kodları. Ateş rengini, su duruluğunu yitirdi ey nar!

 

Merhaba dilimin kavmi, merhaba ey nar!

çağların ayak altında ezilen hakikat terazisiyle hasbıhâlden geliyorum. Gücün sadık

köleleri, yeryüzünü ayetlere bölmenin tezgahında gürlüyorlardı. Kalbimi heceleyen

boşluğa düştüm. Annemin çığlığıyla doğruldum. İnsan denen kusurlu imgeyi buldum

karşımda. Bir güzel ölümün geometrisini okşuyordu. Bulutları örttüm zihnime. Sesim

söküldü yaslandığı parantezden. Zincirleri kırmanın şarkısını sordum karıncalara.

melanet asasını sallayarak dolaşanlara bırakmadım gök kubbeyi. Yedi düveli sır ile

gezen dervişlerin sabrıyla nefeslendim. ışığın uzamına durdum. Rüya koridorlarından

geçerek gittim, çokça gittim, kuşlar döndü başımda ben yine gittim. Göğsünün altında

cevher taşıyan çocukların rivayetine çoğalmaya gittim ey nar!

 

Merhaba çürümeye itiraz edenim, merhaba ey nar!

Didişmekten, hasetten ve kavgadan şahı şaşmış asırlara künye biçmekten geliyorum.

Neredesin ey nar? şimdi hangi dağın gölgesini taşıyorsun alnında, hangi çocukların

incinmiş tarihini? hem, sen değil miydin çayır ahalisinden bir zerre. Şimdi kendini

mecburiyetlerden toplayanların şarkısı olalım, kendi uğultusuna büyüyen uygarlığı

ökseotlarıyla tanıştıralım. İçine karanlık kaçmış adamların namlu ağzına sıkıştırdığı

dünyayı ayağa kaldırın, desindi aklın en cezbedici şekli. Çünkü yağmura yürüyenlerin

sureti tanrıya esenliktir. Ey sevapla yontulmayan içtenlik, buyur şöyle ilk hecemize.

dirliğin som ışığına yürüyen her insan, senin sesinle dokunsun yaşama.

 

Ah hangi hafıza su ile temize çekilir ey nar,

İçimizdeki ölülerin soruları halen cevabsızken

 

İtaatsizliğin sonsuz küstahlığına selam olsun!

 

Hıdır Işık

Dağılan Nar’a Rivayetler
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
BEDA