19 günlük kaybın ardından, cansız bedeni bulunan Narin Güran’ın ölümüne Türkiye’nin dört bir yanından öfke yükseldi. Dersim’de bir araya gelen demokrasi güçleri, Narin Güran için adalet talep etti ve faillerin iktidar tarafından korunduğuna dikkat çekti.
Seyit Rıza Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında “21 Ağustos tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeninin bulunduğunu büyük bir üzüntü ve öfke ile öğrenmiş bulunuyoruz. Daha hayatının baharında, çocuk yaşında, insanlık dışı bir cinayete kurban giden Narin için isyanımızla ve yasımızla alanlardayız. Buradan, yas tutmakla yetinmeyeceğimizi; adaletin sağlanması için sesimizi yükseltmeye, Narin’in faillerinin hak ettikleri cezayı almaları için mücadele etmeye devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz” denildi.
Açıklama şu ifadelerle sürdü:
İlk günden itibaren gündemimizde olan bu olayda, yaşanan ihmaller ve çelişkili açıklamalar, devlet içinde bazı güçlerin bilinçli olarak failleri korumaya çalıştığını ortaya koymaktadır. Medyada oluşan spekülasyonlar ve bunların önlenmemesi, ancak uzun bir zaman sonra bir araçtan DNA örneği alınması, HTS kayıtlarının incelenmesindeki gecikmeler ve nihayetinde Narin’in cesedinin evine bu kadar yakın bir yerde bulunması, bu ihmallerin boyutunu gözler önüne sermektedir. İktidarın sergilediği bu ihmalkâr tavır, yalnızca adalete olan inancımızı hepten sarsmakla kalmamakta aynı zamanda failleri de cesaretlendirmektedir.
Bu noktada, hatırlatmak isteriz ki 5 Ocak 2020 tarihinde Dersim’de kaybolan Gülistan Doku hâlâ bulunamamıştır. Gülistan’ın kaybolmasıyla ilgili soruşturma süreci de benzer bir şekilde, ihmallerle ve çelişkilerle dolu ilerlemiş, devletin failleri koruma politikası bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Gülistan’ın akıbetini bilmediğimiz her gün, iktidarın bu ihmalkâr tavrını sürdürdüğünün işareti olarak anlaşılmalıdır.
İktidarın, Çocuk ve Kadın Hakları Düşmanı Politikaları
Türkiye’de her gün ortalama 32 çocuk kaybolmakta, ancak bu çocukların akıbetleri yeterince araştırılmamaktadır. TÜİK’in son 8 yıldır kayıp çocuk verilerini dahi paylaşmaması, devletin bu alandaki sorumluluktan kaçındığını göstermektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, taraf devletlerin her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eder ve taraf devletleri, çocukların hayatta kalması ve gelişmesi için azami çabayı göstermeye zorlar. Ancak iktidar, bu yükümlülüğü yerine getirmekte başarısız kalmakta ve yalnızca çocukların hakları ihlal edildiğinde, kaybolduklarında veya yaşamlarını yitirdiklerinde geçici ve işlevsiz tepkiler vermektedir.
Bizler, çocuk ve kadın hakları konularında duyarlı kurumlar olarak, Narin’in ve Gülistan’ın yaşadıklarını iktidarın insan düşmanı politikalarından ayrı görmüyoruz. Bu politikaların, faillere güç verdiğini biliyoruz. Çocuğu ve kadını koruyan güvencelerin uygulanmadığı, faillerin cezasızlıkla korunduğu, şiddeti önleyici çalışmaların yapılmadığı ve bu alanlardaki kazanımların ortadan kaldırıldığı bu düzende, tek bir canı daha kaybetmek istemiyoruz.
Narin Güran ve Gülistan Doku, hayattan koparılan ilk canlar değildir. Müslüme Yağal, Leyla Aydemir ve daha nicelerinin arkasında benzer hikâyeler olduğunu biliyoruz. Bu cinayetlerin ardından gerekli önleyici ve koruyucu tedbirler alınmış olsaydı, bugün Narin de, Gülistan da yaşıyor olacaktı.
Sessiz Kalmayacağız!
Narin’in ölümü ve Gülistan’ın kaybolması, toplum olarak hepimizi derinden sarsmıştır. Ancak bu acı olaylar karşısında susmak, sadece bir başka Narin’in, bir başka Gülistan’ın da kurban edilmesine yol açacaktır. Bizler, Dersim Emek ve Demokrasi Platformu olarak, çocuklar ve genç kadınlar için yaşanılabilir ve güvenli bir dünya kurma mücadelesine kararlılıkla devam edeceğiz.
Yetkililere Sesleniyoruz!
Narin Güran soruşturma dosyasındaki tüm hakikat açığa çıkarılmalı, sağlıklı bir soruşturma yürütülerek Narinin katledilmesine giden süreçteki tüm ihmaller ve kasıt zincirinde yer alan kişiler hiç bir etki altında kalmadan tespit edilmeli, failler cezasız kalmamalıdır. En önemlisi de, tüm sorumlular hakkında gerekli yaptırımlar uygulanarak, kadınların ve çocukların hayatına kasteden anlayışın mahkum edilmesini sağlayacak bir yargılama sürecinin yürütülmesidir. Toplumu rahatsız eden cezasızlık algısının bertaraf edilmesini sağlayacak adımların atılmasıdır.
Yine dört yıl önce Dersim’de kaybettirilen ve akıbeti hala açıklanmayan Gülistan Doku için de sözümüz var. Gülistan Doku soruşturmasının yeniden ele alınmasını, tarafsız, bağımsız ve adil bir soruşturmanın yürütülmesini ve Gülistan’ın bulunmasını istiyoruz. Devletin elindeki imkan ve olanaklar ile Gülistan’ın akıbetinin ortaya çıkarılmasının mümkün olacağını biliyoruz. Bizler Gülistan Doku’yu unutmadık ve bulununcaya kadar ‘Gülistan Doku Nerede’ diye sormaya devam edeceğiz.
Narin ve Gülistan’ın faillerinin tespit edilip hak ettikleri cezayı almaları için bu davaların sonuna kadar takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyor ve toplumun tüm kesimlerini, çocukların ve kadınların hakları için ayağa kalkmaya, bu tür vahşetlere karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.
Unutmayacağız, unutturmayacağız!
Narin için adalet, Gülistan için hakikat istiyoruz!
Sessiz kalmayacağız, iktidarın sessiz kalmasına izin vermeyeceğiz!