Suriye’de Süveyda vilayeti ve başkent Şam’ın güneyi gerilimli bir haftayı geride bıraktı. Gerilimin son halkası, İsrail’in 2 Mayıs Cuma sabahı Şam’daki Başkanlık Sarayı’nın yakınında gerçekleştirdiği hava saldırıları oldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu saldırının açık bir mesaj olduğunu belirtti ve “Suriye yönetimi güçlerinin Şam’ın güneyinde konuşlanmasına müsaede etmeyeceğiz. Dürzilerin de herhangi bir tehlikeye maruz kalmalarına izin vermeyeceğiz,” dedi.
1 Mayıs Perşembe akşamı ise Dürziler ile Şam yönetimi arasında bir anlaşmaya varıldı. Anlaşmaya göre, Süveyda’da emniyet genel güçleri güvenliği sağlamaktan sorumlu olacak, ancak bu emniyet güçleri yalnızca Süveydalı yerel unsurlardan oluşacak. Anlaşmayı imzalayan taraflar arasında Suriye’deki Dürzi cemaatinin ruhani lideri Hikmet el-Hicri de yer aldı. Oysa El-Hicri, günün erken saatlerinde uluslararası himaye çağrısı yapmıştı.
Peki, son günlerde neler yaşandı ve bu noktaya nasıl gelindi?
Sosyal medyada yayılan bir ses kaydı olayların fitilini ateşledi. Kayıtta, İslam Peygamberi Muhammed’e hakaret ve küfür vardı. Sesin başta Dürzi bir şeyhe ait olduğu iddia edildi, ancak ilgili şeyh bunu yalanladı. Dürzi şeyhler ve önderler art arda ses kaydını yalanlayan ve kınayan açıklamalar yaptı. Suriye İçişleri Bakanlığı da ses kaydını yalanladı ve kaydın başka bir kişiye ait olduğunu duyurdu.
Ancak bakanlığın açıklaması yayımlanana kadar ülkenin farklı bölgelerinde öfkeli protestolar başlamıştı. Bu protestolarda bazıları mezhepçi sloganlar attı, Dürzilere karşı cihat çağrıları yapıldı. Humus’taki bir öğrenci yurdunda Dürzi öğrenciler, başka öğrenci gruplarının sözlü ve bıçaklı saldırısına uğradı. Emniyet güçlerinin müdahalesiyle saldırılar sona erdirildi, fakat tehditler nedeniyle paniğe kapılan Dürzi öğrenciler yurdu terk ederek memleketlerine döndü.
Aynı gece, 28 Nisan Pazartesi gecesi, Şam’daki Dürzi çoğunluklu Caramana bölgesi sakinleri korku dolu bir gece yaşadı. Ses kaydının yayılmasının ardından bazı silahlı gruplar bölgeye ani saldırılar düzenledi. Ağır silah sesleri, tekbirler ve havan mermilerinin sesleri bölgeyi sardı. Dürzi yerel silahlı gruplar savunmaya geçti.
Suriye İçişleri Bakanlığı, saldırganların bir kısmının bölgeden, bir kısmının ise dışarıdan geldiğini açıkladı. İki gün süren çatışmalarda, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre 8’i sivil olmak üzere toplam 17 kişi öldü. Bakanlık, çatışmaların sona erdirilmesi için müdahale edildiğini ve bölge çevresinde güvenlik kordonu oluşturulduğunu belirtti.
Caramana Belediye Başkanı Vehib Hamdan ise güvenlik güçlerinin zamanında müdahale etmemesi nedeniyle çatışmaların büyüdüğünü ifade etti. Hamdan ayrıca, Caramana halkı olarak devletin çatısı altında yaşadıklarını ve her türlü iç çatışmaya karşı olduklarını vurguladı.Çatışmalar Sahnaya’ya sıçradı
Caramana’daki gerginlik bitmeden Şam’ın Dürzi çoğunluklu Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya bölgelerinde de çatışmalar başladı. Aslında Caramana’daki çatışmalarla eşzamanlı olarak, bu bölgelerde de düşük yoğunluk çatışmalar yaşanmış, ancak güvenlik güçlerinin müdahalesiyle durdurulmuştu. Ancak güvenlik güçlerinin çekilmesinin ardından daha büyük ve koordineli bir saldırı gerçekleşti.
Radikal grupların kasaba halkına yönelik şiddet çağrısı yaptığı videoların yayılması panik yarattı. 29 Nisan Salı akşamı başlayan saldırılar gece boyunca sürdü.
bianet’e konuşan ve güvenlik nedeniyle isimlerini vermek istemeyen tanıklar, ağır silah, drone ve tekbir seslerinin aralıksız devam ettiğini belirtti. Kasabanın giriş-çıkışları saldırganlarca kapatıldı. Ambulanslar geri çevrildi.
Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bir ay önce kurduğu Yüksek Fetva Kurulu çatışmalar boyunca sessiz kaldı. Oysa mezhepsel soykırım çağrılarına ve kışkırtmalara karşı fetva çıkarması için toplumun her kesiminden çağrılar yükseliyordu. Aynı durum Mart ayındaki Alevi katliamlarında da yaşanmış, ancak yine bir tepki gelmemişti.
Nihayet Suriye Baş Müftüsü Usama er-Rifai, 30 Nisan’da bir videoda “Her Suriyelinin canı kutsaldır” dedi ve Suriyeli kanının dökülmesini yasakladı. Er-Rıfai ayrıca, fitneye karşı uyarıda bulunduğunu belirtti.
“Medeni ve demokrat bir Suriye için” kurulan ve 35 farklı bileşen ile sivil toplum kuruluşundan oluşan “Eşit Suriye Vatandaşlığı Koalisyonu”, olaylarla ilgili bir açıklama yayımladı. Yaşananlardan Şam yönetimini sorumlu tutan Koalisyon, şunları kaydetti: “Bu kaostan en çok İsrail faydalanıyor. Bu başıboşluğu sonlandırmak ve güvenliği sağlamak yönetimin sorumluluğudur. Sivilleri korumak ve radikal grupları etkisiz hale getirmek onun görevidir.”
Koalisyon ayrıca, yönetimin son aylarda sergilediği tutumun sivil barışın sağlanması ve mezhepsel çatışmaların önlenmesi için yetersiz olduğunu vurguladı.
Çatışmaları durdurmak amacıyla Dürzi din adamları ve hükümet temsilcileri bir araya geldi. Yerel haber sitesi “Suwayda 24”e göre, hükümet temsilcileri olayların yasa dışı silahlı grupların emniyet güçlerine saldırmasıyla başladığını, bu nedenle tüm silahların devlete teslim edilmesi gerektiğini ifade etti.
Ancak Dürzi din adamları bu söylemi reddetti. Olayların, sivillere yönelik sistematik ve mezhepçi saldırılarla başladığını, sahte ses kaydının bu süreci tetiklediğini ve halkın hükümete olan güveninin sarsıldığını belirttiler.
Toplantı sürerken Süveyda kırsalından yeni saldırı haberleri geldi. Kimliği belirsiz silahlı gruplar bazı köylere havan saldırıları düzenledi. Es-Savara el-Kubra köyüne yönelik şiddetli saldırı nedeniyle köy halkı bölgeden kaçmak zorunda kaldı.
Aynı gün, Şam kırsalındaki bölgelere destek vermek üzere Süveyda’dan yola çıkan Dürzi silahlı unsurlar, “Bedevi Aşiretleri” olarak bilinen silahlı gruplar tarafından engellendi. Yerel basına göre, taraflar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
Ülkenin güneyinde yer alan Dürzi çoğunluklu Süveyda’da Hristiyanlar da yaşıyor. Yaklaşık 600 bin nüfuslu şehir, aydın, eğitimli ve solcu kimliğiyle tanınıyor. 8 Aralık 2024’te sona eren Esad yönetimine karşı çıkan şehirlerin başında yer aldı.
Geçmişte Dürziler, çocuklarını askere göndermeyerek iç savaşın dışında kalmaya çalıştı. Şam ve Dera’daki protestocuları evlerinde sakladılar, on binlerce göçmene ev sahipliği yaptılar. Şehir merkezindeki “El-Karama Meydanı”, son bir buçuk yıl boyunca Esad karşıtı gösterilere sahne oldu.
“Onurlu Adamlar” (Rical el-Karama) isimli milis gücü sayesinde silahlı direniş örgütlendi ve Esad güçleri bu bölgeyi tam anlamıyla kontrol altına alamadı.Şam kırsalındaki Caramana, Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya da benzer özellikler taşıyor. Bu bölgelerde Esad döneminde yerlerinden edilen on binlerce kişi barındırıldı. Batı Guta kuşatmasında “Caramana Mutfağı” adlı gönüllü mutfak yüzlerce kişiye yemek ulaştırdı. Bu yardımları sağlayan Sahnayalılar işkenceyle öldürüldü.
Geçtiğimiz günlerdeki saldırılarda öldürülenler arasında, yıllarca Sednaya Hapishanesi’nde siyasi nedenlerle tutulan mühendislik öğrencisi Yazan Bali de vardı. 8 Aralık 2024’te Esad yönetiminin sona ermesinin ardından özgürlüğüne kavuşmuştu.
Süveydalı gazeteciler ve aktivistler, Dürzilere yönelik saldırı, hakaret ve mezhepçi söylemler karşısında büyük hayal kırıklığı yaşadıklarını belirttiler. Araştırmacı Khouloud Zghayar şöyle dedi: “Hani bir zamanlar İsrail savaşı döneminde evlerinizi ailelerine açtığınız Lübnanlı Hizbullah unsurları, Esad’ı desteklediği için sizin o evlerinizi hedef aldığında yaşadığınız acıyı hatırlıyor musunuz? İşte bugün siz aynı acıyı bize yaşattınız.”
Mezhepçi saldırıları kınayan geniş bir Sünni kesim de oldu. Gazeteci Eiad Charbaji sosyal medya hesabında şu ifadeleri kullandı:
“Kendimi her zaman Suriyeli bir vatandaş olarak tanıtsam da, bugün Dürzilere karşı yapılan bu çirkin mezhepçi saldırılardan dolayı utanç duyuyorum. Sünni bir evde doğmuş biri olarak bunlara çok öfkeliyim. Çevremde görüştüğüm tüm Sünniler de öyle. Dürzilere yapılan hakaretleri bize yapılmış kabul ediyoruz. Yaşananları reddeden Sünni kitlesi çok büyük. Diğerleri kadar görünmesek de çoğunluk biziz.”
1 Mayıs Perşembe günü, Dürzilerin ruhani lideri Hikmet el-Hicri, yapılan saldırıların “soykırım” amacı taşıdığını söyledi. “Cihatçı ve tekfirci gruplar savunmasız sivillere karşı terör estirdi, öldürmeye geldiler; insanlar tabii ki kendilerini savunacaklardır,” dedi.
El-Hicri, yönetimin mezhepçi bir tutum sergilediğini ve bu yaklaşımın artık ılımlı Sünnileri bile tehdit ettiğini ifade etti. Sahil bölgesindeki Alevi katliamlarını hatırlatarak, soykırım tehdidiyle karşı karşıya kalan savunmasız halkların korunması için uluslararası himaye çağrısında bulundu.
Suriye Enformasyon Bakanı Hamza el-Mustafa ise bölgede güvenliği sağlamak amacıyla gerekli önlemlerin alındığını belirtti. Tüm silahlı grupların Savunma Bakanlığı çatısı altında toplanması için çalışmalar yürütüldüğünü, ancak bunun zaman alacağını ifade etti. El-Mustafa, yaşananların geçiş döneminde “beklenebilir” olduğunu savunarak bazı din adamlarının sınır ötesinden çözüm aramasını eleştirdi.
Gazeteci-yazar Ammar Dayyub, uluslararası müdahalelere karşı olduğunu belirtti; ancak mevcut yönetimin bugüne kadar kapsayıcı bir tavır sergileyemediğini vurguladı. Dayyub’a göre, yönetim çağrıları suçlamak yerine, tüm Suriyelileri temsil edecek siyasî yaklaşımlar geliştirmeli.
Ammar Dayyub, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Esad yönetimi kimyasal silahlar ve varil bombalarıyla saldırılar düzenlediğinde, o bölgelerdeki Suriyeliler de uluslararası himaye çağrısı yaptı. Tepkiyi değil, eylemi durdurun.”
Uzmanlar, bu yaygın baharatın kan şekeri düzenleyici gücünün hafife alınmaması gerektiğini söylüyor. Tip 2 diyabetle…
Anayasa Mahkemesi (AYM), sokaktaki hayvanlarla ilgili yasal düzenlemeler içeren Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair…
TÜİK tarafından açıklanan Nisan ayı enflasyon verisiyle birlikte kamu çalışanlarını doğrudan ilgilendiren maaş zammı da…
Diş Hekimi ve Ağız, Diş, Çene Cerrahı Dr. Birkan Taha Özkan, kullanımı yaygınlaşan ağız gargaralarına…
Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Cixse (Ağaçlı) kırsal mahallesinde, yerleşim yerine 48 metre uzaklıktaki meraya kurulmak…
TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder için Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen…