1. Haberler
  2. Güncel
  3. Umudu yeni yıla taşıyoruz

Umudu yeni yıla taşıyoruz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeni yıl, umut ve özgürlük
Neresi zindan, neresi özgür?

“Daha ne kadar umut edeceğiz” diyen sesinizi duyar gibiyim. Dile kolay, tam tamına 40 yıldır bu umutla yaşıyorum. Böylece üzüldüğüm de oldu sevindiğim de. Ne var ki umutla üretmeyi ve direnerek var olmayı öğrendim.

’70’li yılların başında Almanya’da  işçi olarak çalışan babamın ilk izne gelişinde bize bıraktığı en kıymetli hediyesi bir kasetçalar olmuştu. Onunla dedem ve nenemin gözyaşları içinde dinledikleri “Hewa dere laçi” adlı ağıdı ezberlemiş ve ilk bağlamamla çalıp söylemiştim. Daha 14 yaşındayken ilk dillendirdiğim o ağıdın hikâyesinin içinde  bulmuştum kendimi. O ağıt ait olduğum hayatın yükünü önüme koydu. Tam kırk yıldır omuzladığım bu yükün sorumluluğunu taşıyorum.

KAÇTIKÇA KAYBEDERSİNİZ

Dersim’de doğan her çocuğun kucağında bulduğu bir hayat bu aslında. Bu hayattan kaçışın imkânı yoktur. Kaçmaya çalıştıkça ait olduğunuz her şeyi kaybedersiniz sadece. Kimliksiz bir varlık olarak size dayatılan utancın bir parçasına dönüşürsünüz. Ait olduğu coğrafyanın dilini, tarihini ve yaşanmış acılarını umursamamak… Bu ne büyük bir onursuzluk, ne büyük bir utanç!

Dersim kefensiz toprağa düşenlerin yurdudur. Resmî olmayan rakamlara göre 50 bine aşkın insanımız acımasızca katledilmiş. Katliam, sürgün, yoksulluk ve yıkımlarla viran edilmiş Dersim’in yaşadığı travma hâlâ canlı ve günceldir bizim için. Acımızla birlikte umudumuzu da besleyen damar Dersim oldu yine de.

Tam 40 yıldır yaşanmış bu acının izini sürüyorum. Bu zorlu yolculuğa 25 albüm sığdırmışım. Bu albümlerle birlikte dünyanın birçok ülkesine sesimle taşımaya çalıştığım hakikat, Dersim olmuştur. 2010 yılında Londra’da Freemuse Dünya Özgür Müzik Ödülü’nü aldığım o salonda yankısını bulan hakikat, yine Dersim’di. Ödül de bunlara aitti.

HER YER ZİNDAN, HER YER ÖZGÜRLÜK!

Evet, Dersim ve hakikat en büyük ‘suçumuz’ oldu. Bu yüzdendir “hainliğimiz”, bu yüzdendir hapislik ve sürgünlüğümüz… 10 aydır evimden, sevdiklerimden ve en önemlisi de sahip olduğum değerlerin kenti Dersim’den uzaktayım. Cezaevine girmekten yana en küçük bir tereddüt ve korkum olmadı. Hakkımda açılan davaların sonuçlanmasıyla birlikte yıllarca hapiste kalmak, kendime ve en önemlisi de sesimin karşılık bulduğu dinleyicilerime haksızlık olurdu. Yıllarımı hapiste geçirmektense zor da olsa sürgün bir hayatı yaşamak istemem, bu haklı nedenlere dayanıyor. Şunu da kabul ederek; mevcut şartlarda her yer zindan, ancak her yeri özgür kılmak da elimizde.

İçeride veya dışarıda hayat onlar gibi düşünmeyen her insana zindandan ibaret. Savaşa karşı çıkmanın bile suç sayıldığı ülkemizde, ekonomik kriz ve adaletsizlikler can yakıyor. Toplu halde intihar eden insanların yarattığı tablo, yürek yakıcı. Derin bir çöküşün ve telafisi imkânsız travmaların esiri olmuş bir ülkemiz var. Her yönüyle ne acı ki 1940’lı yılların Almanya’sını, faşizm cenderesini andıran bir Türkiye. Kötülüğün, zalimliğin kutsallaştığı ve zirveleştiği toplumsal bir cinnet halinin akıl tutulmasıyla yaşandığı Türkiye…

SANATÇIDAN NE İSTİYORLAR?

Düşündüklerimiz, söylediklerimiz ‘suç’ sayıldı ne yazık ki. Sanatçıdan, topluma karşı sorumluluğunu unutmasını, iktidarın sesi olmasını isterler hep. Bugün de onu yapıyorlar. İtirazı olanların payına, sayısı artarak süren davalar, hapislik ve sürgün düşüyor. Sanatçılar Şenol Akdağ ve Yılmaz Çelik, aylardır dört duvar arasında rehin durumda. Haklarında hazırlanan düzmece iddianameyle, açıkça saz çalıp türkü söylemeyi suç saymışlar. Dersimli sanatçılara karşı öteden beri gizli bir savaş yürütüyorlar. 2018 yazının ortasında, Dersim’in doğasının katledilmesine seyirci kalmayan sanatçılar bunlar. Tarihine, diline ve kimliğine sahip çıkarak seslerini barış ve hakikat için çıkaran sanatçılar… Böylelikle onların şahsında Dersim, hakikat, halk sanatçılığı yargılanmak isteniyor. Şenol ve Yılmaz’ın rehineliğine karşı çıkmak bu değerleri de sahiplenmek anlamına geliyor. Kendileri iktidarın borazanı olmadığı, halkın tasa ve neşesini dillendirdiği için tutsak.

UMUTSUZLUK; YENİLGİYİ KABULLENMEK

Peki, bu karanlık tablodan umut çıkar mı? Umutsuz olmak, kaybetmiş olmayı tümden kabul etmektir. Kazanmak için reçetemiz umut ve direnmek olmalı. Böylelikle gireceğimiz 2020 yılının umudun ve direnişin yılı olmasını yürekten diliyorum.

          -2-

DERSİM’İN BÜLBÜLÜ; SILO QIZ

2018 yazıydı ve Ap Sılêmanı’yı ziyaret ettiğimiz evde, son derece duygusal anlar yaşamıştık. İlerlemiş yaşıyla birlikte ayakta duramayacak kadar yürüme zorluğu çekiyordu. Kulakları iyi duymadığı için de gözleriyle konuşmaya çalışmıştı bizimle.

Bu büyük ozana yaşarken hak ettiği özeni gösterememiş olmanın üzüntüsü vardı içimizde. Dersim tarihinin son canlı tanığı ve üstelik kılamlarıyla yaşanmış bu acı dolu tarihi bugüne taşımıştı. Mesela Dersim’de Sılo Qız adını taşıyan bir sokak, meydan veya bir parkın olmayışı ne büyük bir eksiklikti…

Adı Dersim’le özdeşleşmiş Silo Qiz, 7 kuşak boyunca dengbêjliğini sürdürdü. Dengbejliği, babasının çaldığı kemana ilgi duyarak başlamıştı. Sohbetimiz sırasında 8 yaşında kemanı omzuna alamadığı için yere indirerek çaldığını anlatırken gülüyordu. Çocuk yaşta kendini kanıtlayınca ismi babasıyla beraber anılmaya başlanmış. İkisinin ismi de Süleyman olduğu için kendisine Kirmanckîde “küçük” anlamına gelen “Qiz” ismiyle hitap ediliyordu. 1938’de hayatta kalmasını, keman çalıyor olmasına bağlamıştı. “Bunu öldürmeyelim, keman çalıp bizi eğlendirsin” demişler!

Dersim’in bülbülü olarak anıldı hep. Kemanının sesiyle Dersim’de yankılanmayan köy kalmamıştı. Biz Dersimli sanatçılar için de büyük bir rehberdi ve yarattığı eserlerle tükenmek bilmeyen kaynağımız oldu. İnsanı büyüleyen sesi ve yanından hiç ayırmadığı kemanıyla yediden yetmişe tüm Dersimlilerin amcasıydı. Kılamlarını dinleyerek büyümüş olduğumuz için çok şanslıyız. Bize bıraktığı değerler için ona hep minnettar kalacağız.

   -3-

DAM İÇİN YENİ DÖNEM

Benim de kurucusu olduğum ve hâlâ yönetiminde yer aldığım Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) yeni yönetim kadrosuyla yeni bir atılım içinde olmayı kararlaştırdı. Bunun için de önümüzdeki süreç yoğun geçecek gibi görünüyor. DAM, Dersim tarihini, kültürel değerlerini sahiplenmek adına çok önemli bir merkez olma vasfını koruyor.  Dersim’le ilgili araştırmaya kaynaklık eden birçok kitabın okurla buluşmasını sağladı. Dil, tarih, inanç ve Dersim doğasına dair önemli paneller ve bilgilendirme toplantıları düzenledi. Seyid Rıza ve arkadaşları başta olmak üzere Dersim trajedisine yönelik gerçekleşen anmalara öncülük etti. Geleneksel hale gelen ve halka açık gerçekleşen anma etkinliklerinde binlerce insanı Dersim hakikati ile buluşturdu.

Dersim gazetesini de bünyesine alan DAM, bu alanda önemli bir boşluğu doldurmuş oluyor. Başında da belirttiğim gibi 2020 yılı DAM için yeni atılım yılı olacak. Uzun yıllardır kullandığımız büronun ihtiyaçları karşılayamaz hale geldiği görülünce, farklı bir mekan arayışına girildi. Arkadaşlarımız geniş katılımlı toplantı ve gösteriler için uygun bir mekan arayışını sürdürüyor. Bu konuda her Dersimli sorumluluk almalı ve mutlaka katkı sunmalıdır. Kasım 2020’de Almanya ve İsviçre’de birer DAM dayanışma konserleri düzenlenecek. DAM yönetiminde ve diğer çalışmalarda yer alan, katkı sunan tüm arkadaşlarımızın da yeni yılını kutluyorum.

-4-

GÜZEL YILLAR OLACAK

Önce sorgular, sonra yanlış olana itiraz eder ve direniriz. Bu, insan olmanın koşullarından, dahası pek çok canlı için de doğal bir devinim. İrademiz gasp edildiğinde, yaşam alanlarımız daraltıldığında, susmamız istendiğinde, ecelsiz öldüğümüzde ayağa kalkmanın vaktidir. Kötü bir yıl geçirmiş olabiliriz ancak bu koşullara uyduğumuz takdirde daha kötüsünü değil, güzel günleri göreceğimize eminim.

Umudu yeni yıla taşıyoruz
Yorum Yap
Giriş Yap

Dersim Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin