Bağır bağır bağırıyorum…


Arsızlığın denizinde boğulmamak kendimi bulmak için kulaçlar atıyorum hakikatin adasına. Ne kadar kulaç atsam da arsızlığın nefesi ensemde. İtildiğim diplerden yüzeye çıkmak istedikçe boğuluyorum kuşatıldığım yalnızlıkta.

Yüreğim dolup taşıyor, sokaklar çıkıp haykırmak istiyorum; Ey zalimler hırsınız, servetiniz, imana sarılmış sahtekârlıklarınız sizin olsun, bizim insanlığımıza bulaşmayın yeter. Ey gözü doymayan tamahkarlar; hanlar, hamamlar, apartmanlar sizin olsun, ekmeğimize özgürlüğümüze dokunmayın yeter.

Yaşamı maddiyatla ölçenler çığlıkları duymuyorlar kulakları sağır, gözleri kör. Hoyratça saldırıyorlar emeğin, alın terinin, vicdanın insanlığın sahibi olan yüreklere.

Ölüm haberlerini milliyetçilikle ambalajlayıp gözümüze sokuyorlar. Kendileri gibi kan içmemizi istiyor, bizim için ölün, öldürün diyorlar. Servetleri eksilmesin, altlarındaki tahtları sarsılmasın diye, kendileri için ölmek kutsaldır fetvaları veriyorlar.

Efendilere baktıkça insanlığım kusuyor. Dayanamayıp çığlık çığlığa bağırıyorum; yeter efendiler öldürdüğünüz, kandırmak için vaat ettiğiniz cennetler. Sahte cennetiniz, savaşlarınız sizin olsun yeter ki barışı, kardeşliği kirletmeyin.

İçim içime sığmıyor, yürek kaldırmıyor bunca yalanı, riyakârlığı. Çırpınan yüreğin dile düşen sıkıntısıyla bağırıyorum; uzakta olsa gökyüzü yeter bize, sizin olsun riyakârlığınız, sattığınız cennet tapuları, yalan vatanperverliğiniz.

Bakın zamanın efendileri; yüzünüzün karalığının kararttığı yaşamımızdan uzak durun. Yakındır tutuşacak yüreklerin aydınlattığı sokaklarda haksızlığınıza inecek tokat.

Biz sizin hanlarınızı, uçaklarınızı, konforlu arabalarınızı, rezidanslarınızı, üstüne oturduğunuz altınları, hisse senetlerini hiç istemiyoruz. Bize çocuk masumiyetinde kurulmuş salıncaklarda göğün mavisiyle buluşmanın keyfi yeter. Çaldığınız, çalacağınız maldan, paradan beklentimiz yok bize yârin sıcak ellerinden sunduğu bir lokma mutluluk, bir gülüş yeter.

Bizim adımıza bizi sömüren, canımızdan kendine mal yapan, ölümlerimizle doyan, kanımızla yüzünü yıkayan cümle kemirgenler bir karar verin. Kirli ellerinizi çekin üzerimizden. Ölüm üfleyen nefesinizi çekin yaşamımızdan. Bakın yıkılıyor korkudan kurduğunuz duvarlar, dağılıyor sırça köşkleriniz. Ne tankınız ne topunuz ne de ölüm kusan hırslarınız, yalanlarınız birlikte atan yüreklerin gücüne karşı duramaz. Çok kalmadı barış türkülerinin taşıdığı rüzgârların yüreğimize vurmasına. Gözlerde büyüyen umudun dalgası sardıkça karanlıklarınızı yüreğimizin ateşinde kavrulacak sahte yüzleriniz yalan söyleyen dilleriniz.

Dersim Gazetesi

Recent Posts

2025 Uluslararası Hrant Dink Ödülü sahibi Türkiye’den Bülent Şık ve İspanya’dan Helena Maleno Garzón

Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün on yedincisi, 15 Eylül Pazartesi akşamı İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre…

6 saat ago

Pınar Aydınlar için 7 yıl 6 aya kadar hapis talebi

Sanatçı Pınar Aydınlar’ın, “Örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı davanın duruşması görüldü. İstanbul 13.…

7 saat ago

Dersim Araştırmaları Merkezi’nden Çağrı: Nesimi Aday ve Kent Uzlaşısı Tutukluları Serbest Bırakılsın

11 Şubat’ta başlatılan operasyon kapsamında birçok belediye yöneticisi ve belediye meclis üyesi tutuklandı. Kartal Belediye…

7 saat ago

Reuters: Şara en önemli savaşı kaybetme riskiyle karşı karşıya

Esad rejiminin devrilmesinden sonra Şam’da iktidar koltuğuna oturan Heyet-i Tahriri Şam (HTŞ) lideri Ahmed El…

8 saat ago

Avukatı konuştu: Kılıçdaroğlu’nun bir beklentisi yok

CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı ile 21.…

8 saat ago

Avukatlar İmralı’dan döndü

  Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüştü. Asrın Hukuk…

8 saat ago