Köşe Yazıları

Bu Toprakların Gerçek Sahipleri: Hafızanın ve Direnişin İzinde Dersim

Asıl bu toprakların sahipleri, bütün olumsuzluklara rağmen topraklarını terk etmeyenlerdir.
Çocukluğumuzun vazgeçilmez alışkanlıklarından biri, dağdaki tüm ciranlarımızın (komşularımızın) evlerini ziyaret etmekti.

(Paş waşan) değirmenlerin arkasındaki kayalıkta sürekli bir bülbül yuva yapardı.
Bütün çocuklar sık sık gider, takip eder, yuvadaki hareketliliği izlerdik.
Yumurtadan cana dönüşümünü ve o canların büyüme sürecini bir film izler gibi seyrederdik.
Biz yuvaya yaklaştıkça annelerinin çığlıkları yeri göğü inletirdi.

Bu toprakların kaderiydi annelerin çığlıkları…
Nice canlarını kefensiz toprağa uğurlamışlardı.
Yıllarca direnmelerine rağmen, topraklarından uzaklaştırılmayı engelleyememişlerdi.

Köklerinden koparılan (Dapir, Qalık) nene ve dedelerimiz, son nefeslerine kadar welet hasretiyle yanıp tutuştular.
Ama yapacak bir şey yoktu; çünkü buyruk kesindi: Dersim “çibanbaşı”ydı ve ezilmesi şarttı!

Devletin kolluk güçleri, hayatlarını tarumar ettikleri gibi evlerini de başlarına yıkmıştı.
Geriye yalnızca taş duvarlardan yıkıntılar kalmıştı.
Yıllarca cem cıvatlarının mekânları yerle bir edilmişti.

Evlerimizdeki hafızanın gelecek kuşaklara aktarılmaması için Cumhuriyet’in “laik” kolluk kuvvetleri elinden geleni yapmıştı.
Bizim hafıza mekânlarımızda (xanî malê), yani ev damı vardı ve xanî malê, o ailenin en kutsal mekânıydı.

Ailenin tüm üretimi orada toplanırdı.
Bir köşesinde de olmazsa olmazı (Rojin) bulunurdu.
Burası ateşin ilk yandığı yerdi; ailenin ekmeği, yemeği, zarafeti, lokması, tüm ihtiyaçları Rojin’de karşılanırdı.

Anadilimizde (Ro) “güneş”, (Jin) ise “kadın”dır.
Rojin, güneşi ve kadını temsil eder.
Rey Heq inancında Rojin, “Haq kapısı”dır ve kutsal bir mekândır.

Qaxand ayında (yılbaşı) Rojin’e kalın bir kütük konur ve eski yıldan yeni yıla geçerken ateşin sönmemesi sağlanır.
Rey Heq inanç ve itikat boyutunda ateşin sönmesi uğursuzluk olarak değerlendirilir.

Örneğin:
(Ocaxe te kor bî) — “Ocağın sönsün.” — Ağır bir bedduadır.

Evet, bizim ocaklarımızı söndürdüler; bizi topraklarımızda sürgün ettiler.
İnancımızı, dilimizi, taş evlerimizi tarumar ettiler.

Ve ben, kırk yıl sonra gittiğimde gördüm ki hâlâ o bülbül oradaydı; o kayada, ocağı olan yuvası tüm ihtişamıyla duruyordu.

Evet, bu toprakların gerçek sahipleri, yuvalarını inatla terk etmeyenlerdir.

Evlerimizdeki hafızayı aktarmaya devam edeceğim..

Aşk ile…

Dersim Gazetesi

Recent Posts

Mazlum Abdi’den 10 Mart açıklaması: Tüm maddeleri uygulamaya kararlıyız

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Hesekê’de düzenlenen Demokratik Suriye Meclisi’nin (MSD) kuruluşunun…

21 saat ago

Özgür Özel açıkladı: İmralı Heyeti CHP’yi Ziyaret Edecek

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İlke TV'de katıldığı Konuşma Zamanı programında açıklamalarda bulundu. Özel, devam eden…

1 gün ago

Şırnak’ta korucular 36 dağ keçisini öldürdü

Şırnak Ekoloji Derneği, Silopi’nin Balıkkaya (Biliga) bölgesinde korucuların çiftleşme ve ürüme dönemindeki 36 dağ keçisini…

1 gün ago

DAM ve Pertekliler Derneği’nden Kızılbaşlık ve Deyişler Etkinliği

Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) ile Pertekliler Derneği tarafından düzenlenen “Ervah-ı Ezelden Günümüze Kızılbaşlık ve Deyişler”…

2 gün ago

DEM Parti’nin süreç raporunun ayrıntılarına ulaşıldı

DEM Parti’nin Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na sunduğu ve 99 sayfadan oluşan kapsamlı raporun…

2 gün ago

Meclis’te cinsel istismar skandalı büyüyor

Meclis lokantasında stajyer olarak çalışan kız çocuklarına yönelik gündeme gelen taciz ve cinsel istismar skandalı…

2 gün ago