Dersim’de belediyeye ait iş hanları ve taşınmazlar satışa çıkarılıyor. İmzanın kime ait olduğu ise her şeyi açıklıyor: Seçilmiş bir yerel yönetime değil, kayyım olarak atanmış bir valiye. Bu ayrıntı sanıldığı kadar küçük değil; tam tersine meselenin düğüm noktası burada.
Çünkü sorulması gereken ilk soru çok basit: Bu kentte yaşayan insanların bu satışlara rızası var mı?
Yanıtı herkes biliyor. Yok.
Kayyım yönetimleri geçicidir. Hukuki yetkilerle donatılmış olabilirler; ancak sandıktan çıkan halk iradesinin yerine geçebilecek bir meşruiyetleri yoktur. Buna rağmen Dersim’in geleceğini doğrudan etkileyecek, geri dönüşü zor kararlar alınmakta; kamusal mülkler birer birer elden çıkarılmaktadır. Bu durum teknik bir bütçe meselesi olmaktan çoktan çıkmış, siyasal ve ahlaki bir soruna dönüşmüştür.
Bir kentin ortak varlıkları o kentin hafızasıdır. İş hanları, arsalar, binalar sadece beton yığınları değildir; geçmişin emeğini, bugünün ihtiyacını ve geleceğin imkânlarını taşırlar. Kayyım eliyle yapılan satışlar, sahibinin orada olmadığı bir evin eşyalarını satmaya benzer. Hukuken mümkün olabilir; ama meşru değildir.
Satışlar “zorunluluk” gerekçesiyle savunuluyor. Oysa zor zamanlar, kamusal olanı daraltmanın değil, genişletmenin zamanıdır. Satmak kolaydır; üretmek zordur. Elden çıkarmak mümkündür; halkın ortak kullanımına açık yeni mekânlar yaratmak ise irade ister. Dersim’in ihtiyacı olan tam da budur.
Bu noktada kentteki demokratik kurumların sorumluluğu görmezden gelinemez. Başta Esnaf ve Sanatkârlar Odası ile Ticaret ve Sanayi Odası olmak üzere, kentin ekonomik ve toplumsal yaşamında söz sahibi olan tüm kurumların bu satışlara karşı açık bir tutum alması gerekmektedir. Çünkü alınan kararlar yalnızca belediyeyi ilgilendirmiyor; doğrudan esnafı, küçük üreticiyi ve yerel ekonominin geleceğini etkiliyor. Bu koşullarda sessizlik, tarafsızlık değildir; fiili bir onaydır.
Dersim’in ihtiyacı yeni ihale dosyaları değildir.
Bu kentin ihtiyacı; gençlerin, kadınların ve çocukların nefes alabileceği kamusal alanlardır. Yerel esnafı koruyacak dayanışmacı, kooperatifçi modellerdir. Kültürü, inancı ve hafızayı yaşatacak ortak mekânlardır.
Kayyım anlayışı Dersim’i bir bilanço kalemi gibi ele alıyor. Oysa Dersim bir bütçe tablosu değildir. Bu kent; yaşanmışlıklarıyla, yaralarıyla, direnciyle canlı bir bütündür. Ve bu bütünlük, parça parça satılarak yönetilemez.
Daha da önemlisi şu: Bu satışların hiçbir aşamasında halk yok. Ne fikri sorulan, ne çağrılan, ne de ikna edilmeye çalışılan bir halk… Rıza yoksa, ortaklık da yoktur.
Dersim geçmişte çok şey kaybetti. Toprağını, dilini, inancını, insanlarını… Bugün kayyım eliyle kamusal mülklerin satılması, bu kayıplar zincirine yeni bir halka eklemekten başka bir anlam taşımıyor.
Unutulmaması gereken basit bir ilke var:
Kim olursa olsun, halka ait kamusal alanları satmaz; yenilerini yaratır.
Kamusal olan devredilemez.
Rızası olmayan bir halk adına karar alınamaz.
Bir kentin geleceği, geçici yöneticilerin imzasına bırakılamaz.
Bu nedenle bir kez daha söylemek gerekiyor:
Dersim satılık değildir.
CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, CHP Milletvekili Ümit Dikbayır’ın “Türkiye’de Kürt halkı yoktur, Kürt…
Siyasi tutsakları kapsam dışı bıraktığı için tepkilere yol açan 11’inci Yargı Paketi, AKP ve MHP…
Amedspor, 22 Aralık Pazartesi günü deplasmanda Bodrumspor ile karşılaştı. Tribünlerde karşılıklı sloganların atıldığı maç, golsüz…
Kürt sorunun çözümü için devam eden süreç kapsamında Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi…
Kürt sorunun çözümü için devam eden süreç kapsamında Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi…
Dersim Belediyesi'nin seçilmiş yöneticileri, kayyum yönetiminin belediyeye ait bir işhanını açık ihale yoluyla satışa çıkarmak…