1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Erdoğan Yalgın
  4. Dersim’de Genç Meşe Ağaçları Çocuktur, Baltadan Korkarlar

Dersim’de Genç Meşe Ağaçları Çocuktur, Baltadan Korkarlar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hüseyin Ayrılmaz’dan dinledim, dile geldim.

Dersim’de Genç Meşe Ağaçları Çocuktur, Baltadan Korkarlar.

Sonbahar gelince

Babamla birlikte, meşeliğe

Giderdik odun kesmeye

Her defasında babam,

Baltanın ağzını sarardı bir bezle,

Çocuktum,  merak etmiştim 

Bunu babama sormalıydım!

Bir defasında dayanamayıp, sordum.

“Neden” diye?

Öptü anlımdan, dedi ki; Babam:

Biz yolda giderken,

Ormanda “genç meşe ağaçları” var.

Onlar henüz çocukturlar.

Baltayı böyle görürlerse, korkarlar.

Ürkerler, üzülürler, ağlarlar.

Titrerler, sararırlar, sarsılırlar,

Hatta yaprak döker, üşürler.

Sonra büyümez, zayıf kalırlar.

Hasta olurlar, öksürürler

Köklerinden-annelerinden ayrılırlar.

Ayakta, çürürler, ölürler

Yazıktır onlara, günahtır!

Çocuktur, masumdur onlar.

Büyüdükçe hem babamı,

Hem kendimi,

Ve hem de çocukluk arkadaşlarımı,

Yani o meşe ağaçlarını,

Meşe ağaçlarını, daha iyi anladım.

Hemen belirtmeliyim ki; bu serbest ölçüde kaleme aldığım şiirsel tema, gerçek bir hikayenin ürünüdür. Hatta diyebiliriz ki, uzun bir romanın özetidir. Başlıyoruz: 

Bu öykü kurgulanmış sadece bir doğa hikayesi değil; aynı zamanda insanın büyürken kaybettiği, sonra fark ettiği inceliklerin bir özeti gibi. Yazın hayatında, kitap ve makalelerinden de tanıdığımız Hüseyin Ayrılmaz, bu anısında, bizlere; çocukluğuyla doğa arasında -genç meşe ağaçları- üzerinden anlamlı bir paralelliğin olduğunu hatırlatıyor. 

Bu öyküde Baba; her şeyden önce çocuğuna merhameti, empatiyi ve  sevgiyi doğa üzerinden öğretiyor. Çocuk ise o anlara tanıklık eden bu ibretlik dersi ömrünce unutmuyor. Cimrilik edip, sadece kendisine de saklamıyor.  Çevresindekilerle paylaşıyor. Öyle ki; Hüseyin Ayrılmaz; bu çocukluk anısını, arkadaşlarıyla birlikte hazırladığı “Ra-Yol belgeseli“ nin tanıtımında, duygulu bir ses tonuyla salondakilerle paylaşıyor. Dinleyenleri, çocukluk günlerine götürmeyi başarıyor. Bravo!

Sizce bu hikayede erdemin, şefkatin derin bir yansıması hemen göze çarpıyor mu? Mesela  “baltanın ağzını bir bezle sarmak” gibi küçük bir jestin ardında, doğaya karşı duyulan büyük bir şefkat ve ahlaki sorumluluk yok mu? 

Çocuklara öğretici kavlindeki bu sıradan dokunuşlar, ebeveynlerin kendi çocuklarına; doğal ortamda, eylemde ve sözde bıraktıkları derin ve bir o kadar da gizemli bir bilgi yumağı değil midir?

Bu olsa olsa bir arkaik-eski tradisyonun ürünü olsa gerek! Bu olsa olsa doğayla iç içe yaşayan tarım toplumuna ait felsefi bilgiler olsa gerek! İşte bundandır ki; Babayla çocuk arasındaki o sade ama derin diyalog, çocukluk hafızasında unutulmaz izler bırakıyor.

Cümle varlığa saygı; Alevilik inancının temel maddelerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Olayın geçtiği Dersim’in dağı-taşı, ormanı-ağacı, akar suları-nehirleri, vadileri-dereleri bir bütün olarak kutsanan nişangeler-ziyaretler olarak telakki ediliyor. Zira doğadaki her şeyin canlı olduğuna ve insanla içsel bir bağının varlığına inanılıyor. 

Dersim’de İlk baharda, ağaçlar kesilmez! Bunu artık herkes biliyor. Balta, saklandığı yerden dışarıya çıkarılmaz! Ele alınmaz! Çünkü ilk bahar, Hewtamal zamanıdır. Yani Cemre zamandır. Ateşin-kozun; havaya, suya, toprağa düştüğü zamandır. Bu günler, yerle göğün birleştiği günlerdir. Zira gök baba, yer anadır. Ağaçların kökleri gök yüzünde, dalları yer yüzündedir. Bundandır ki kışlık odunlarının hazırlanması, Son Bahara bırakılır. Son Bahar; Kışa hazırlıktır. Dersimliler için Kış, Gağanın müjdecisi, Xızırın sığınağıdır. Konumuza dönecek olursak; 

Burada da, genç meşe ağaçlarının “çocuk” olarak tasvir edilmesi, onları zamansız kesilecek odun değil, mekan içerisinde korunması gereken canlılar olarak konumlandırıyor. Buradaki anlatım natürel akışı içerisinde sade, duygusal ve içtendir. Yapay imgelerden kaçınılmış, bunun yerine doğrudan gözlemler ve yaşantılar aktarılmıştır. Bu vesileyle içten ve dokunaklıdır.

Çocukken anlam verilemeyen küçük bir detay; “baltanın keskin ağzının bir bezle sarılması“ zamanla büyüdükçe çok daha büyük, anlamlı ve ahlaki bir davranışa dönüşüyor. Baba, burada sadece odun kesen biri değil! Baba sıradan bir köylü hiç değil! Baba, doğaya ve yaşama saygı gösteren, çocuğu için zarif bir öğretici. Bu da yetmez! Hakkını teslim etmeliyiz ki; Baba, aynı zamanda Babasının, Dedesinin yada Annesinin inandığı inançsal dizgelerle yaşıyor. Onların Yolundan gidiyor. Onların öğretisiyle yol alıyor. Ve  hepsinden de önemlisi, bu öğretiyievladına aktarıyor. Çünkü Baba; içinde yaşadığı toplumsal inancının, doğayla olan yakın illiyet bağını bizlere cömertçe yansıtıyor. Zira bütün bu güzellikler, doğa harikası olan Dersim’de yaşanıyor.

Dersimlilerin yaşadığı ve yaşattıkları inançları adına, günümüzde “Alevilik“ denen ana dillerindeki Réya/Ra Heqi inancıdır. Bu inanç, Paganik bir doğa inancıdır. Bu inanç bir kıyı, çöl toplumumun inancı değil. Tarım toplumunun inancıdır. Buradaki bütün bayramlar, şenlikler kutsamalar doğayla alakalıdır. Burada avcılık yasaktır. Feodal ağalar da, Ocak Pirlerine bağlı, birer talebe, taliptir. Burada “eline, beline, diline sahip olma” düsturu, “toplumsal yaşamın olmazsa olmaz” yazısız ortak kuralıdır.

Herkesin tabi, talip-talebe olduğu bu inançta “genç meşe ağaçları“ hiç kuşku yok ki; “çocuklara” benzetilmekte ve dolaysıyla onları korkutmamak, ürkütmemek için baltayı gizlemesi, sevgiyle dolu bir bilinç hali sunuyor. Dersimliler, özellikle ağaçları kendileri gibi canlı, duygulu varlıklar olarak ele almış ve onları kutsayarak kendilerinden bir bez parçasıyla süslemişlerdir. Özellikle bazı ağaçlar burada tabudur. Dokunulmazdır! Orta Doğu coğrafyasındaki bu küçük bölgede, bir diğer dokunulmaz ise Kadın Analardır.

Hikayenin sonunda çocuk Hüseyin; büyüdükçe sadece babasını değil, kendi çocukluğunu ve çocukluk arkadaşları olan meşe ağaçlarını da yeniden anlamlandırıyor. Meşe ağaçlarıyla aralarındaki unutulmaz bağın derinleştiğini fark ediyor. İnancını tanıdıkça, hatırladığı babasıyla birlikte büyüyor. Zamanla gelen bilgelik ve duygusal olgunluk onu, inancının bir sürek temsilcisi olma sorumluluğuyla donatıyor. Bence sonlandırmadan bu istikamette biraz daha devam etmeliyiz, gibime geliyor!

Dikkat edilirse simgesel olarak baltaya, burada mistik bir anlam yüklendiğini görmekteyiz. Zira balta ağzının bir bezle sarılması ve genç-çocuk yaşındaki meşe ağaçlarının bundan ürkmemesi, mistik bir dille anlatılıyor. Dahası çocuk meşe ağaçlarının korkmaması için baba tarafından gerçekleştirilen bu eylemle, aynı korkunun ve zarar görmenin hissi, çocuk Hüseyin’le ortaklaştırılıyor. 

Burada meşe ağaçları ile çocuk Hüseyin, baba tarafından cana can, eş değer görülüyor. Yazılı kaynakları olmayan, yada korkudan saklayan, kendi elleriyle yakan yok eden bir toplumun sözlü hafızasının ne denli güçlü olduğu, bu hikayede bariz bir şekilde göze çarpıyor. O da yetmiyor! Pratikte çocuğuna uygulamalı olarak doğal toplum dersi veriliyor.  Ona doğal yaşam öğretiliyor,  doğru yaşam gösteriliyor ve ona fısıldadığı söz, anında kulağına  küpe oluveriyor. Öte yandan, her ne olursa olsun, şefkatin ve zarafetin somut halini gözler önüne seriyor

“Dersim’de  yolun kurallarını bilen ebeveyniler; “genç meşe ağaçlarını“  aynı zamanda “kendi çocuklarına” benzetirler”, dedik. Çünkü genç meşe ağaçları da tıpkı küçük çocukları gibi masumiyetin, kırılganlığın ve büyüme sürecinin sembolüdürler. Çocuklarla özdeşleştirilmiş olmaları, doğa ile insan arasındaki paralelliği vurgular. Lakin genç meşe ağaçları: Hem doğadaki gençlik hem de insanın çocukluk hali gibidir. Her iki can, burada masumiyet içerisinde, savunmasızlık ve büyüme arzusu ile çaba gösterirler.

Biliyor musunuz? Nasıl ki çocuk bir an önce büyümek istiyorsa, meşe ağaçları da öyledir. Kendi topraklarında özgürce otokton yaşayan meşe ağaçları, erken büyümek için adeta güneş ve yağmurla yarışırlar. Çünkü onların kalbi küçüktür, geç ve zor büyürler. Fakat serpildikçe uzun ömürlü olurlar. Uzun ömürlü oldukları için çocukların ömürlerinin de onlar gibi uzun olması istenir. Ve hatta bu yönlü dualar edilir. Palamutları, köy toplumu için proteini yüksek olan en değerli yemişlerdir.

Çocuk meşe ağaçlarıyla, bizim Dersimli çocuk Hüseyin; babanın gözünde aynı anlamları ifade etmektedir. Babası; genç-çocuk meşelerin korkmamasını, hastalanıp sararmamasını isterken, aslında çocuğu Hüseyin’i göz önüne getirmektedir. Bu müthiş derinlikli, duygusal bir içsel ironidir. Öyle anlaşılıyor ki bu miras; Dededen babaya ve babadan toruna aktarılan Yolun kadim bilgisinden başka bir şey değil! Oradaki yaşanmışlığa tanıklık eden meraklı çocuk Hüseyin; babasının, muhtemelen büyük babasından aldığı engin bilgeliğiyle karşı karşıya gelmiştir. Doğa inancının felsefi aktarımını, bu metafor üzerinden içselleştirmiştir. 

Burada işlenen ahlaki bilgi, inancın var olan felsefi kuralıdır. Baba; inancın süreği, devamlılığı için evladına sadece yolu açan, yol gösteren, yol yürüten değil. Aynı zamanda bu eylemiyle  bilgeliğin, sevginin ve eğitimin temsilcisidir de. Sözü ve eylemiyle zamanının içinde doğayı ve hem de gelecek zamanda çocuğunun, yanlış yolda gitmemesi için korumayı amaçlamıştır. Ona kadimden gelen batıni bir manayı, pratikte faş ederek iletmiştir. O da haliyle bunu almış, bu günlere saklamıştır.

Nitekim Hüseyin; babasıyla yaşadığı bu canlı diyalogda doğayı, pratikte bir öğrenme okulu olarak görmüştür. Doğaya zarar vermeden, onunla barışık yaşama bilincini, çocuk zihnine o zamanın ruhuyla yerleştirmiştir. Bu, sadece çevreci bir tutum değil, aynı zamanda insan ilişkilerine dair, hiçbir okulda öğrenemeyeceği ahlak dersidir. Öğreticisi, eğitmeni burada babasıdır. Hüseyin’in içine doğduğu inancı, atalarından kendisine miras kalmış, erdemli bir yaşam felsefesi olarak algılamıştır. Bu felsefeyi, yaşantısıyla özdeşleştirmiş ve yaşatarak çevresine aşılamıştır. Hikayenin son dizesine yansıyan çocuk Hüseyin’in; babasıyla birlikte “meşe ağaçlarını daha iyi anladım” ifadesi, özellikle nokta öncesindeki “anladım” sözcüğü, yıllar geçmesine rağmen, hala hafızasındaki o çocukluk anılarını, içsel bir yolculukla tamamladığının anahtar sözcüğüdür. Evet! Anlamak önemlidir! Sadece anlamak, belki de yeterlidir!

Hak ile kalın!

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 casino siteleri/div>